Mersin’in merkez ilçe Akdeniz Belediye Başkanı Mehmet Fazıl Türk, hükümetin açıkladığı demokratikleşme paketinin kamuoyunun beklentilerine cevap vermediğini ve seçim hesabıyla hazırlandığını öne sürdü.
BDP’li Akdeniz Belediye Başkanı Türk, İHA muhabirine demokratikleşme paketini değerlendirdi. Türkiye’nin güzel bir ülke olduğunu, birlikte yaşamayı ve kaynaştırmayı becermek gerektiğini belirten Türk, “Artık şunu görmek gerekir; bu ülke hepimizin ülkesidir ve bu ülkeden başka da ülkemiz yok. Kimse de bizi kabul etmez. Benim hayalim Mersin’i öyle bir duruma getirelim ki, Türkiye’nin geneline örnek olsun. En önemli hizmet burada toplumu kaynaştırmak, toplumdaki bu algıları ortadan kaldırmak. Çünkü birilerinin işine geldi yıllarca, bunu yaptı” dedi.
Siyasi partilerin artık proje bazında siyaset yaptıkları bir ülke isteğinin altını çizen Türk, “Irk üzerinden, din üzerinden, iğneyi kendimize batıralım kimlik üzerinden, öyle olmaz. Sosyal demokrat, ilerici, sol, muhafazakar, sağcı, liberal herkes kendi projesiyle gelsin. Ben bunu istiyorum. Projesini halk takdir etsin” diye konuştu.
Ülkenin milliyetçilikle gerilmemesi, bu ülke için canını vermiş insanların da dışlanmaması gerektiğini kaydeden Türk, memlekete kötülüğün değil, iyiliğin, üretmenin, katma değer sağlamanın faydası olduğunu vurguladı. Kimlik ve ırkçılık üzerinden yükselen seslerin altının çok kötü koktuğunu da öne süren Türk, “Memlekete katma değer sağlayan vatanseverdir. Bu memleketi kaynaştıran vatanseverdir. Bu memlekette ülkenin çıkarını ortak düşünen vatanseverdir. Ayrıştıran, çalan, soyan vatansever olamaz ki” ifadelerini kullandı.
“BEKLENENE CEVAP OLMADI”
Demokratikleşme paketi ile ilgili “Bir şeyde samimi olmak gerekir. Önümüzde seçim var ve seçim hesabı. Yoksa bu paketin öyle bir beklenene cevap olacak bir tarafı yok” yorumunu yapan Başkan Türk, Kürtçenin özel okullarda seçmeli ders olarak okutulmasının güzel bir gelişme olduğunu, ancak devlet okullarında da vatandaşın takdirine bırakılması gerektiğini söyledi. Bu konudaki eleştirisini, “Kimse doğarken annesini seçmedi” sözüyle dile getiren Türk, böyle bir seçme hakkı olsaydı varoşlarda yaşayan çocukların, milli geliri kişi başına 40-50 bin, 100 bin lira düşen İskandinav ülkelerinde doğmayı tercih edeceklerini ifade etti. Türkiye’de artık bu konuşulanların çağdışı olduğunu belirten Türk, şöyle devam etti: “Gelişmiş ülkelerde bunları konuşunca adamlar hakaret olarak görüyor. İnancın neyse, yaşamın neyse, ‘Benim özel yaşamım, inancım, cinsiyetim seni ne ilgilendirir kardeşim. Beni benimle değerlendir’ diyor. Bizim bunları aşmamız lazım.”
Demokratikleşme paketiyle ilgili BDP eşbaşkanlarının görüşlerini açıkladıklarını anımsatan Türk, paketin kamuoyunun beklentilerine cevap olamadığını öne sürdü. Hükümet kanadından da “bu son değil” denilerek, bu konudaki eksikliğin ifade edildiğini kaydetti. “Tabi biz bu yapılanı da küçümsemiyoruz ama yeterli değil. Cevap olacak bir paket değil” diyen Türk, eline silah almamış seçilmiş insanların hala hapiste olduklarını belirterek, şunları söyledi:
“İçeride seçilmiş insanlar eline silah almamış ki, bunlar niye bırakılmıyor? Milletvekilleri ve bizim belediye başkanı arkadaşlarımızın hepsi içeride. Ya bu adam eline silah almamış, görüşünü belirtmiş. Görüşünde suç olur mu? Ben bir siyasiyim, ben burada görüşümü belirlemezsem zaten benim burada olmamın ne anlamı var? Ha diyorsun ki ‘sistemime dokunma’. Zaten bu sistemi kabul etmiyorum. Bu sisteme dokunmak için gelmişim. Ben bu sisteme dokunmazsam, 80 yıl bu sistem böyle sürdü ve şimdi hepimiz ‘keşke bu sistem olmasaydı, Türkiye başka bir yerde olurdu’ diyoruz. Ama bunun için bunların bırakılması lazım. Şiddetin ortadan kaldırılması için gerekenin yapılması lazım. Kimse şiddeti severek yapmaz. Şiddet hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Savaşın kazananı olmamıştır, barışın kaybedeni olmamıştır. Türkiye’nin artık şu anda geldiği nokta iyi bir noktadır. Ekonomik olarak da dünya genelinde de. Ama kendi iç problemini, sorunlarını halletmezse vallahi hep beraber kaybederiz, kaybediyoruz da. Giden para bizim paramızdır. Niye gitsin oraya? Niye kültüre, sanayiye, istihdama gitmesin? Bu konuda birey olarak da siyasi olarak da hepimiz üzerimize düşeni yapmamız lazım. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır.”