Askıda Ekmek!

Dün akşam iş dönüşü, Ömer’le karşılaşıyorum mahallemizin girişinde. Baba-oğul sarılıp koklaştıktan sonra yokuş yukarı dertleşiyoruz; O, iki saatlik okul yolunda otobüslerde ayakta gidip gelmenin yorgunluğundan dem vuruyor; bense, işyerimin eve yakınlığına şükürdeyim…
Yokuş başında bir nefeslenip önümüze çıkan kedilere sarıyoruz ama sevgiyle. Zira onlarda hallerinden muzdarip; betonlaşan mahallelerden kaçarak Çamlıca’ya /bize sığınmışlar...

Tam mahalle bakkalımızın önüne geldiğimizde Ömer’imin ayakları 'zınk' diye duruyor! Sonra parmağıyla mahallemizin bakkalını işaret ederek soruyor:
"Baba Askıda Ekmek' ne demek?"
Başımı o tarafa döndürüyorum. Keçeli kalemle kâğıda büyükçe yazılmış bir 'duyuru' gözümüze dokunuyor:
"Askıda Ekmek Bulunur!" tebessüm ederek:
"Bakkala gir ve sor bakalım Oğul" diyorum, çünkü yaşayarak öğrensin istiyorum.
“Eve de akşam ekmeği alayım” deyip bakkala giren Ömer, kapıdan o da tebessüm ederek çıkıyor ve:
"Baba, fakir fukaraya bedava verilen ekmekmiş" deyince, gerisini ben tamamlıyorum:
"Evet, bakkaldan ekmek almaya gelen hayırseverler, bir fazla ekmek alıp onu da askıya hediye olarak bırakırlar, ihtiyaç sahiplerine sadaka olsun diye."

Esnaf Odası Başkanı dün, ekmeğe yurt çapında '%15 zam' geldiğini duyurdu!
Bu zamma ilk tepki siyasetçilerden geldi!
Siyasete uzağız ama siyesetçinin ne dediği bizim için önemli...
MHP lideri Devlet Bahçeli bu zamma karşı bazılarının ilk defa duyduğu bir çıkış yaptı:
"Yüzde 15 zam insani ve vicdani değil. Askıda ekmek projesini başlatıyorum!" 
Bahçeli, ekmek fiyatlarına yapılan zamma böyle tepki gösterdi: 
"Askıda ekmek projesi'ni başlatıyorum. Hali vakti yerinde her vatan evladı kendisine en yakın ekmek fırınına gitmeli. Eğer iki ekmek alacaksa üç ekmek parası ödemeli. Bir ekmeğin askıya alınmasını fırıncı ile paylaşmalı. Fakir fukara kardeşlerim, durumu yerinde olmayan insanlarımız fırına veya ekmek satılan yerlere gittiğinde ‘Bana askıdan bir ekmek verebilir misin?" diyebilmeli. Böylelikle kültürümüzün dayanışma ve yardımlaşma dinamikleri harekete geçirilebilmeli. Unutmayalım ki, inancımız ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir' esasına dayanmaktadır."

Bunun benzeri örneklerini dünyada görmek mümkün. Mesela İtalya’da bazı kafelerde yardım amaçlı ‘askıda kahve’, Japonya da okuma alışkanlığı kazandırmak için ‘askıda kitap’ gibi kültürel uygulamalar var.
Aslında bu yardım cenaplık bizim öz kültürümüzde vardır:  ‘Sebil’ denen çeşmelerimiz vardı; ecdadımızın her köşe başına ya da dükkânının önüne koyduğu…
Hatta ‘sadaka taşları’mız…

Henüz Türk halkı olarak istenilen refaha yükselemedik. Bu nedenle iki şey bizim için çok değerlidir; hayatın akışını da onlar belirler; biri ekmeğe olan zam, diğeri asgari ücrete olan zam:
Biri diğerinin zıttıdır.
Yani fakir fukaranın tutunduğu iki kutuplu yaşam çubuğudur adeta. Vatandaş bilir ki, bu sihirli yaşam çubuğunun dengede tutan şey; ekmeğe zam demek her şeye zam demektir! Asgari ücrete yapılan her kuruş zam da açılan gediğe yama demek…
Türk-İş, 2018 temmuz ayı itibariyle açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını şöyle açıkladı:
Yoksulluk sınırı: 5.662 TL, Açlık sınırı: 1.738 TL ve Asgari ücret ise hâlâ: 1.603 TL... Ayna herkesin elinde!..


Bir sonraki makalemiz askıda kitap olarak devam edecektir. İyi okumalar…