Bugün Sultanahmet'te gökkuşağının altından geçtik, bir ucu minarelerde diğer ucu lalelerde. Gökkuşağının tam da altına denk gelmiş semaha dönen dervişlere benzeyen beyaz çadırlara doğru yürüyoruz. Kulağıma dokunan ezanın huşusunda, nereye baksam çeşit çeşit laleler gözlerimi okşuyor. Sanki lale devrindeyiz içeride cümbüş var!
Yanımda evladım, çember şeklinde dizili, yaklaşık yüz çadırın ana kapısından giriyoruz. Çadırların önü karınca öbeği gibi insan kaynıyor; kameralar, promosyoncular, def çalanlar, etraf cıvıl cvıl… Elime yapışan evladımla kalabalığı yara yara çadırların ta içine giriyoruz. Her çadırda isimlikleri yazılı iki stand kurulu. Standın üzerinde o ülkeyi temsil eden ürünleri ve objeleri sergileniyor. Standın arka tarafında yine o ülkenin öğrenciler ziyaretçileri karşılıyorlar. Her stand başka bir renkte; esmer, sarışın, zenci, buğday tenli, çekik gözlü, kıvırcık saçlı aklınıza hangi türden insan cinsi varsa bu çadırda...
Tanzanya'dan Karabağ'a, Bosna'dan Kenya'ya tam 75 ülke sizi selamlıyor. Bende teker teker selam verip ellerini sıkıyorum. Sımsıcak karşılıyorlar, kırık Türkçe ile, "hoş geldin" iltifatları yüreğimi kabartıyor ve "asıl siz hoş geldiniz ülkeme" deyip kucaklıyorum, bazen fotoğraf bile çekiniyoruz. Evladımı; "Ömer Faruk" diye takdim edip tanıştırıyorum, deklanşörüme basarak o anları ölümsüzleştiriyorum. Zira henüz 12 yaşındaki evladım içine karıştığı bu renklerin farkındalığı bilinç altına yerleşecek ve ileride anımsayacağı güzel bir hatıra olacak.

Bu olayın merkezinde Ganalı Ahmet, Tatar Ramazan, Komorlu Eyüp, Mısırlı Mustafa, Arnavut Hasan, Çerkes Hüseyin var. Arap Bilal, Kürt Cevdet, Türk Cemal, Moğol Cengiz, Boşnak Hamdi, Torbeş Kerim, Çeçen Şamil, İnguş Recep, Çadlı Selamettin, Kamerunlu Hüsamettin, Makedonyalı Celalettin, Kırımlı İskender, Habeşli Fatma, Özbek Zehra, Uygur Zeynep, Kırgız Selma kendini anlatıyor... Ülkesini, anasını babasını anlatıyor. Düğün dernek işlerini, ölüm cenaze merasimlerini, sofra adabını yemek kültürünü, yol yordamlarını haber verecek, gelenek göreneklerini sergiliyorlar...
Güzel duygular içinde, bahar yağmurunun çisesi altında çadırlardan çıkıp evladım dershanesinin, ben kütüphanenin yolunu tutuyorum, keyifli bir hafta sonu oldu yani.
Diyeceğim odur ki, 3 gün sürecek olan Bab-ı Alem Uluslararası Öğrenci Festivaline ilgi duyun. Bir günlüğüne de olsa çocuklarınızı çekip alın bilgisayarın başından, çıkın beton yığını evinizden ve tutuşun el ele doğanın renkleri ile dünyanın renklerinin buluştuğu Sultanahmet'teki festivale koşun sevgili İstanbullular, haydi hemen şimdi ...


Bu Festival ile ilgili detaylı bilgi ise şöyle:
İHH’nın 2004 yılında kurduğu Bab-ı Alem Uluslar arası Öğrenci Derneğinin bu yıl 5’cisini icra ettiği festival başladı. Her sene Taksim Metro’da yapılan festival bu sene ilk defa açık alanda Sultanahmet'te yapılıyor. Açık alanda olması İstanbulluların daha bir dikkatini çekiyor olsa gerek ki yoğun ilgi var güzide festival.
Dünyamızdan Renkler...
Farklı seslerle aynı şeyi söylüyoruz;
Biz BİR milletiz...
Sloganıyla yola çıkan Eğitim gönüllüleri dünya öğrencilerini biribiriyle buluşturarak bir kültür kaynaşması yaşatıyor.
3 gün sürecek etkinlik programı şöyle:
* Kafkas dansı
* Afrika-Brundi yerel dansı
* Endonezya yerel folklor gösterisi
* Doğu Türkistan on iki adam
* Boşnak gitar dinletisi
* Arapça, İspanyolca, Fransızca ve Farsça şiir dinletisi
* Malavi rap gösteri ve dinletisi
* Kazakistan ve Kırgizistan ülkeleri gösterisi
* Irak ve Suriye'den bağlama ve türkü
* Pakistanlı öğrenci şarkı
* F.S.Mehmet İHL. Uluslar arası öğrenci performansı
* Fotograf sergisi
...
Dünyanın renklerini görün, O sese kulak verin çok memnun kalacaksınız..
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.