RAFAEL SADİ
Türkiye Başbakanı Filistin Büyükelçiler konferansında ilginç, bir o kadar da öğretici bir konuşma yaptı.
Neler
konuştuğunu video'dan izleyerek yazılı metin haline getirdim, çünkü
izlerken atlanan ve gözlerden kaçan ifadeler yazılı metinde ön plana
çıkabiliyor ve dinlerken önemsemediğimiz sözler oldukça farklı anlamlar
içerebiliyor.
Evet zorlu bir çalışma şekli , ama iki ülkem arasında çok önemli olaylar cereyan etmekte ve neredeyse son 1 senedir sözü edilen ÖZÜR konusunda İsrail hayati bir karar arifesinde iken bu konuşma başka bir önem kazanıyor.
Bakalım Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdogan neler demiş hep birlikte irdeleyelim.
ERDOGAN FİLİSTİN KONFERANSI
1. BOLÜM TÜRKÇE
00.00 - 00.25
"Gelinen aşamada , Uluslararası camiada , Dünyanın dikkati ağırlıklı olarak Libya
, Mısır ve Suriye'deki gelişmelere odaklanmış olabilir. Ancak biz ,
Filistinli kardeşlerimizin haklı davalarını : gözardı etmedik ,
etmiyoruz ve etmeyeceğiz."
Filistinli Kardeşlerimiz :
Giriş ilginç. Filistin meslesini Libya , Mısır ve Suriye meselesinin ardında kalmış addediyor ve Uluslararası camia'ya bir suçlama hazırlığı olduğunun sinyalini veriyor. Ve ekliyor biz atlamadık Filistin davasını , neden? Filistinliler kardeşimiz de ondan. Peki bu kardeşlik nereden geliyor? (Din kardeşliği bilmek isterseniz.)
00.26 -01.25
"Zira
, Filistin davası Türkiyenin davasıdır. Filistinli kardeşlerimizin
bütün dertleri bizim derdimizdir. Filistinlileri 60 yılı aşkın bir
süredir kendi devletlerine kavuşamamış olmaları insanlık adına asla
kabul edilebilir bir durum değildir.
Aradan
geçen sürede arasıra barış ışığı yansada maalesef , her defasında bu
ışığı karartan bir sabotaj mutlaka vuku bulmuştur. Ama artık
statükonun sürdürülemeyeceği anlaşılmıştır. Kin , nefret , çatışma
siyasetinin çıkmaz sokak olduğu ,bizahati bu çıkmaz sokağa girenler
tarafından kabul edilmeye başlanmıştır."
Filistin
davası Türkiyenin davasıdır demek çok iddialı tabii ki. Neden
Filistin Türkiyenin davası olsun ki? Konuşma süresince bu davayı
sahiplenme retoriği devam edecek.
Kara Eylül İlk kez Filsitinliler silahlandılar ve Ürdünlü askerler ile çarpıştılar.
http://en.wikipedia.org/wiki/Black_September_in_Jordan
Neden
Filistinlilerin kendi devletlerine kavuşamamasını 60 yıl ile
sınırlandırıyor? Acaba bu 60 yılın hesabı neye dayanıyor ki?
Filistinlilerin sadece 60 yıldır mı kendi devletleri olma hakkı vardır
da bu nedenle mi 60 yıl diye sınır koyuyor? Ondan öncesi, mesela
1517'den 1917'ye kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun aynı topraklar
üzerinde hükümranlık sürdüğü 400 yıl içersinde Başbakanımızın
Filistinli kardeşlerinin Devletlerine kavuşma hakkı yokmuydu acaba?
Aslına bakarsanız Sayın Başbakan haklıdır. Filistinli ve Filistin
Devleti , Filistin toprağı lafları son 60 sene değil, daha da az bir
süredir, sadece 1967 savaşı sonrası ve 1970'te Kara Eylül ile
uluslararsı gündeme geldi. Ondan önce sadece Arap meselesi vardı, Arap
devletleri ve Araplar vardı. Filistinliler bu Araplardan
Ürdün'lülerin bir bölümüydü. Kral Hüseyin 67 savaşında Batı Şeria'dan
Ürdün'e (kendi ülkelerine) geri dönmek ) isteyenleri yaylım ateşine
tutarak öldürene kadar bu insanlar kendilerinin Filistinli olduklarını
bilmiyorlardı , hatta anneleri onlara siz Ürdünlüsünüz diyorlardı.
İşte bu nedenledir ki 60 yıl deniyor, aslında 40 yıldır....
Barış ışığını sabote edenin de İsrail olduğunu alenen söylemese de herkes İsrail'den sözettiğini biliyor tabiiki.
İyi de İsrail barış görüşelerini nasıl sabote etti izah etmiyor.
Başbakanımızın kardeşlerinin sivil halkı şehir merkezlerinde öldürdüklerini ya bilmiyor, ya hatırlamıyor , belki de kardeşleri ikide bir de Tel-Aviv ve Yeruşalayim'de otobüslerde kendilerini patlattıklarını ve her otobüs patlamasında da 15-25 kişiyi kendileri ile birlikte cennet'e ve Hurilere götürdüklerini ondan saklamışlardır.
Veya
kurtuluş savaşcısı olarak adlandırdığı Hamas teröristlerinin Güney
İsrail'i her türlü füze ile bombaladığını ve barış görüşmelerinin bu
nedenle sabote edildiğini atlamış sanıyorum. Olabilir yaşılık belirtisi
de kabul edilebilir.
01.25 -01.47
"Uluslararsı
sistemin belirli devletlere suç işleme ayrıcalığını , uluslararası
hukuk'u çiğneme imtiyazı sağlamak ve bu devletleri şımartmak suretiyle
, insanlığın meselelerine çözüm bulamadığı ve bulmayacağı artık
aşikardır."
- Bu sistem işe yaramıyorsa, davayı da artık Türkiye üstlendiyse bundan çıkacak sonuc nedir?
Sayın Erdoganin kafasındaki çare Türkiye İsrail savaşı mı?
Belirli devletler derken dikkat edin burada sadece İsrail'e gönderme yok işin içine ABD'yi de katıyor bence. Tabii ne İsrail ne de ABD adı geçmiyor Sorumluluk odağı uluslararası sistem, suçlu olan ise sistem....
01.47 – 02.10
"Bir
yandan , güvenlik kavramında vurgu yapan , diğer yandan kalıcı barış
ve istikrar ortamının hakim olması için adım atmaktan imtina eden bir
İsrail , açık söylüyorum , sadece İsrail Filistin meselesi için
değil ,Uluslararası Barış'ın önünde de engel olmaya devam edecektir."
Bu iddialar ilk defa kullanılmıyor, benzer ifadeleri İran devlet başkanından da duyduk (okuduk basından). Yoksa Sayın Türkiye Başbakanı da İran Devlet Başkanı gibi Dünya barışının önündeki engelleri temizlemek niyetindemidir? Yok bu kıyaslama çok doğru değildir. Ahmedinejat İsrail yok edilmelidir diyor. Sayın Erdoğan ise Barışın önündeki engel İsraildir dedi sadece. Yoksa bu bir ölüm fermanı değildir.
02.10-03.44
"Bu
sürdürülebilir ve tahammül edilebilir bir mesele değildir. Bakınız
Ortadoğu ve Kuzey Afrika halkları baskıcı ve otoriter yönetimlere
karşı açıkça tavır almışlardır. Bu gelişmelerden ve otoriter
rejimlerin akibetinden en çok ders çıkartması gereken İsrail
yönetimidir. Anayasal demokrasinin bir seçenek değil , adeta bir
zaruret olarak ortaya çıktığı bir dönemde İsrail'in güvenlik saiki
ile Filistin halkını kendi demokratik devletini kurma hakkından mahrum
bırakması asla kabul edilemez.
Bölge
halkları yıllardan beri süregelen eziyetlerin artık sona ermesini
istiyor. Artuık yeter diyor. Sokaktaki masum insanlar , kadın ve
çocuklar , insanlık dışı muamelelere maruz kalmaktan en temel
haklarının dahi çiğnenmesinden bıkmıştır.
Bölgedeki herkes barış
ve huzur içinde yan yana yaşamayı ve yeni nesillerin ümitle geleceğe
bakabileceği bir dünyadan başka hiç bir şey istemiyor. Tek
istedikleri Barış. Yeğane arzuları huzur ve sukunet ."
EL TAHRİR MEYDANI BINGAZI LIBYA HAMA SURIYE
TEL-AVIV SAHILI
Erdogan, İsrail yönetimini Mısır , Libya ve Suriye yönetimi
ile bir tutuyor. Mazallah iyi ki İsrail kabinesinde Kasımpaşalı yok,
o zaman kimbilir neler derdi?
İsrail
hatta Başbakan Binyamin Natanyahu defalarca tekrar etti Filistin
Devleti kurulsun ilk tanıyan biz olacağız diye. Yoksa Sayın Erdoğan
duymadı mı?
Bu
arada dikkatinizi çekerim bu konuşmanın hiç bir yerinde Barış'ı
zedeleyenlerin Filistinli kardeşler olduğundan asla sözedilmemektedir.
Sayın Erdoğan Filistinlilerin attıkları kassam ve grad füzelerini
İsrailin savaş sebebi saymasına itibar etmiyor.
İsrail halkının da barış isteği olduğunu sanırım bilmiyor.
03.44 – 04.53
"Değerli kardeşlerim ,
Akdeniz
havzası ve Ortadoğudaki gelişmeler bizi herzaman doğrudan
ilgilendirmiştir. Yeni bölgesel şartlar , yeni fırsatlar kadar muhtemel
tehditleri de beraberinde getiriyor , bunu da bilmemiz lazım. "
Dikkat, ortada bir tehdit var! Ama kim olduğu beyan edilmiyor.
Gelin birlikte bir tahmin yürütelim.
Türkiye Başbakanı kimi tehdit olarak görüyor?
İRAN ? SURİYE ? İSRAİL ?
Bende bu sorunun cevabı yok ama bana kalırsa İran diyesim geliyor.
Konuşmanın
mekanı ve konuya bakarsanız söylenmesi beklenen ise İsrail olabilir.
Bu sadece bir tahmin tabii ki. Hem İsrail neden tehdit olsun ki,?
"Şimdi sadece bölge halkları değil, bütün insanlık çok çetin bir sınav ile karşı karşıyayız.
Bakınız biz Terörle mücadele ediyoruz , İşte bakın burda Norveç Osloda buyurun az önce değerli Başkan da söyledi işte yine bir terör orada da tüm iyi niyetlerine rağmen rakkamın 80 olduğunu duyduk , demek ki süratle yükseliyor. Terör 80 can'ı aldı , bunun nereye gideceği belli değil ? Biz tabii tüm Norveç yönetimine ve Norveç halkına baş sağlığı diliyoruz , geçmiş olsun diyoruz."
Sınav nedir ? Bana kalırsa sınav konusu kaçıverdi .
Norveç terör saldırısı konusu ile ilgili İsrail'e yönelik bir suçlama var mı bana mı öyle geldi? Bugünlerde çok alınganım galiba.
04.53 – 07.28
"Demokrasi
ve özgürlük talepleri , acaba bölge halklarını birleştirici bir rol mü
oynayacak ,yoksa bu talepler daha ayrıştırıcı sonuçlar mı doğuracak?
Bu hayati sorunun cevabını düşünmeden bölgedeki gelişmelerin seyrini
anlayamayız. Bu vesile ile bir kaç hususa dikkat çekmek istiyorum.
Bölgedeki gelişmelerin asla ayırıcı , bölücü , kin ve nefret
duygularını tetikleyici mecralara çekilmemesi gerekir. Demokrasi ve
Adalet taleplerinin meşru zeminde yürümesi geleceğin güven ve emniyet
içinde şekillenmesini sağlayacak tek yoldur.
Konu
Filistinden Güneydoğu Anadoluya kaydı gibi geldi bana , yoksa
yanılıyor muyum? Konu müsaittir kayabilir üstelik zemin de oldukça
kaygan aslında.
"Etnik , Mezhebi ve dini ayrılıkların ortaya çıkması veya ülkelerin torpak bütünlüğünün zarar görmesi , zamanın ruhuna ve halkların iradesine ve adalet duygusuna aykırıdır."
Sayın
başbakanın dedikleri doğru aslında , ama her nedense Güneydoğu Anadolu
için doğru olanların neden Filistinliler için doğru olmadığı, veya
başka bir açıdan baktığımızda Filistinliler için doğru olan hakların
Kürtler için neden doğru olmadığını soracak olanlara ne demeliyiz
acaba?
Acaba Sayın Erdoğan bu denli Filistin hakları ve devlet kuruculuğu savunuculuğunda taktik bir hata içindemidir?
Yoksa kendince değilmidir?
Bugün Filistin halkı için dediklerini yarın Kürtler için der mi?
Yoksa bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da bir çifte standart içindemidir?
İki olasılık ta yanlış ve tehlikelidir. Bir Türk olarak Türkiyenin bölünmesini asla istemiyorum. Bir Yahudi olarak İsrail'e bu denli haksız suçlamalar ise beni sevindirmiyor. Şayet Filistin Halkının (ki öyle bir halk tarihsel olarak mevcut olmadı , öyle bir devlet te olmadı) bir devlet kurma hakkı varsa , birileri kalkıp bak sen Filistinin Devlet olma hakkını savunuyorsun Kürtlerin de bir Devlet sahibi olma hakkını savun, topraklarının bir kısmını onlara ver demesi kadar olası bir durum tartışmasız imkan dahilindedir ve bu savunuculuk ve Filistin kardeşliği bana sakıncalı bir taktik hata gibi geliyor.
"Keza
Ortadoğunun içinde geçmekte olduğu demokratik dönüşüm sadece bölge
halkları tarafından üstlenilmeli dış müdahalelerden kesinlikle uzak
durulmalıdır."
Haklıdır.
Filistin ile İsrail sorunlarını kendi aralarında halletmelidirler.
Başkaları ve Sayın Türkiye Başbakanı (dış) müdahaleden kesinlikle uzak
durmalıdır.
"Ne
yazık ki kardeşlerimizin kanı akıtılmaya devam ediyor. Ve şiddet
olayları tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Şiddet'e derhal son
verilmelidir. Sivil halk'a zarar verilmesinin engellenmesi için tüm
tedbirler alınmalı ve halkların meşru talepleri ivedilikle
karşılanmalıdır."
İTAMAR'DA ÖLDÜRÜLEN FOGEL AİLESİ
Ne yazık ki kardeşlerinizin akıttığı kanları görmüyor , görmemekte ısrar ediyorsunuz. Sayın Başbakanım İtamar'daki Fogel ailesinin katlini ben unutmadım, ama siz bunu gündeme getiremiyorsunuz bile. Çok ama çok fazla tek taraflı ve iyi niyetten uzaksınız.
"Türkiye
olarak azami hassasiyet gösteriyor ortadoğunun artık bir an evvel ,
gerilim , ihtilaf ve kriz coğrafyası olmaktan çıkması için bütün
gücümüzle katkı vermeye çalışıyoruz. Bölgede sukunetin yeniden tesis
edilmesi için gayretlerimizi daima sürdüreceğiz. Şurası açıktır
değerli kardeşlerim , bölgenin köklü meselelerine çözüm bulunması asla
belirli ülkelerin tek başına ,üstlenebileceği veya üstesinden
gelebileceği bir durum değildir. Sorunların çözümü kesinlikle bölge
ülkelerinin ortak çabaları sayesinde mümkün olabilir."
Ben mi yanlış anlıyorum? Az önce dış müdahalelerden uzak durulmalıdır demedi mi Sayın Erdoğan?
07.28 – 10.23
"Ak
Parti Hükümeti olarak 9 yıldır her platformda , bölgesel işbirliği
için verdiğimiz mücadelenin büyüklüğünü ve öncülüğümüzün en iyi
Filistinli kardeşlerimiz tarafından bilindiğini ben de biliyorum.
İsrail –Filistin meselesi
kasıtlı olarak uzun seneler , Dünyaya sadece Filistin meselesi
olarak anlatılmıştır. Bu tanımlamanın yanlış olduğu meselenin tek
taraflı olmadığı ve esasen bir İsrail-Filistin meselesi olduğu bu
dönemde bütün Dünyaca anlaşılmıştır. İsrail-Filistin meselesinin
gerçekçi , kapsamlı ve kalıcı bir çözüme ulaştırılabilmesi için :
Kudüs'ün statüsünün ve çok kültürlü sosyal dokusunun muhafaza edilmesi
gerekir."
Evet nihayet sıra Kudüs'e geldi. Kudüs'ün satatüsü bellidir ve tarihte hiç olmadığı kadar son 44 senedir inanç özgürlüğü içindedir. Ne yazık ki başka ülkelerin yönetimi altındaki Kudüs Yahudilerin inanç özgürlüğünü yok saymış ve Yahudi dini için kutsal olan Hazreti Süleyman Tapınağı özellikle Ürdün yönetimi süresince bir çöp yığını ile örtülerek imha edilmek istenmişti. Kudüs'ün döndürülmek istenen statüsü bumudur acaba? Kime teslim ediyorsunuz bu kutsal şehri? Kaldı ki Saygın bir ülke olan Türkiye'nin Başbakanı olarak nasıl olur da bir başka ülkenin iç işlerine karışma cüreti gösterebiliyorsunuz?
Norveç başbakanı kalkıp Diyarbakır Kürt devletinin başsehri olmalıdır derse ne düşünür ve kendisine ne deriz acaba?
Sayın başbakanım ne olur kendinizi tutun , Kudüs yani Yeruşalayim İsrail'in baş şehridir.Filistin Otonomi yönetimi ile herhangi bir barış anlaşması olmadan kimse kimseye bir karış toprak değil bir kum zerreciği bile vermeyecektir. Vermemeside gerekir.
Bu
topraklar İsrail devletinin BARIŞ teminatıdır. Gerçek Barış
karşılığında ne gerekir ve hangi toprakların iadesi konusunda
anlaşılırsa yapılacaktır. Ama kimse anlaşmalar harici talepleri
karşılamayacaktır. Bu tutumunuz ile Türkiye Cumhuriyeti Devletine zarar
verdiğinizi düşünüyorum.
"Kudüs tarih
boyunca farklı din ,dil ve etnik kökenlerden halkların barış içinde
bir arada yaşadığı bir şehir olmuştur. Bu sebeple Kudüs bugünkü
eziyetten ve cefadan kurtulmadığı sürece ne Ortadoğuda ne de ötesinde
gerçek anlamda huzur ve istikrar tesis edilemez."
Bu
kadar cefaya rağmen Kudüste oturan Araplar ileride kurulabilecek bir
Filistin devletıne göç etmek yerine neden İsrail’de kalmayı tercih
ediyorlar acaba?"
Eziyet
ve cefa? Bu sözler bilerek ve istiyerek vede İsrail'i haksız yere
suçlamak maksadı ile söylenmiştir. Çünkü Türkiye Başbakanı doğruları
en ince ayrıntısına kadar biliyor. Yazık ki ne yazık....
"Kudüs'ün
statüsünü dokusunu ve demografik yapısını değiştirecek tek taraflı
uygulamalar zaten karmaşık ve çok boyutlu olan bu sorunun içinden
çıkılmaz bir hal almasına neden olmaktadır.
Doğu Kudüs'teki
Yahudi Yerleşim faaliyetlerinin genişleyerek sürmesi , Arapların dini
ve kültürel mirasına yönelik müdahaleler , Filistinlilerin evlerinden
çıkartılmaları ve özellikle yerleşimciler tarafından şiddet'e maruz
kalmaları , ikamet haklarına ve dolaşım özgürlüklerine getirilen
kısıtlamalar , Kudüsteki Filistin kurumlarının işleyişine izin
verilmemesi gibi uygulamalar asla kabul edilemez , kabul edilebilir
değildir."
Türkiye
Başbakanı yine İsrail'in iç işlerine karışmaya devam ediyor ve yanlış
bilgilendirme malzemesini sanki doğruymuşçasına dünya platformuda
herkese , ama özellikle Türk Halkına zerkediyor.
"İsrail Doğu Kudüs'ün Filistin'in Başkenti olduğunu kabul etmesi gerekir. İki halkın barış içinde bir arada yaşamalarını mümkün kılacak şartların ortaya çıkmasına izin vermeliler. Bütün taraflar Uluslararası Hukuk'a ve birbirilerinin haklarına saygı göstermeli birbirlerinin endişelerini anlamaya çalışmalı ve bu ortak soruna ortak bir çözüm geliştirmelidir."
Bu
cümle çok yanlış değil ve Allah razı olsun bu sefer Kudüs demedi ve
Filistinli kardeşlerine sadece DOĞU KUDÜS'ü reva görerek BATI sını
İsraillilere bahşetti. Yani sadece bu cümlede , bakarsın Batı Kudüs
için de bir plan vardır.Tabii ki Uluslararası Hukuk çerçevesinde.
Çok
merak ediyorum İsrail'i resmen tanımamış olan El-Fetih ve Hamas
örgütlerinin İsrail'i tanımama ısrarını ve İsrail'in tamamı bizimdir
iddialarını Uluslararası Hukuk'un hangi köşesine sığdırabiliyor?
10.23
"Az
önce de söylediğim gibi değerli kardeşlerim Türkiye Filistin davasını
her zaman kendi davası olarak görmüş ve öylece sahip çıkmıştır. Bu
çerçevede Türkiye olarak İsrail-Filistin meselesinin iki devletli
çözüm temelini , başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız , egemen , ve
yaşayabilir bir Filistin devletinin kurulması ile çözülmesini arzu
ediyor , bu anlayışa tüm gücümüzle desteğimizi veriyor , bu katkıyı
sağlamaya da Dünya genelinde devam edeceğimizi burada ifade ediyorum."
Bu
cümle de benden onay aldı. Kullanılması gereken uslup bu
olmalıdır.Diğerleri olmasaydı daha iyi olurdu , ama bu seferde
konuşma çok kısa kalırdı...
"Filistinli
kardeşlerimiz ,özlemini çektikleri Devletlerine artık kavuşmalıdır.
Barış sürecinin önündeki en büyük engel olan Yahudi yerleşim
faaliyetleri bir an evvel sonlandırılmalıdır. Toprakları , köyleri hatta
aileleri bölen ve Filistin'de normal bir ekonomik hayatın oluşmasını
engelleyen Batı Şeria'daki Filistinlilerin dolaşımı üzerindeki
kısıtlamalar süratle kaldırılmalıdır."
Eksik
tabii ki , mesela Filistinlilerin serbest dolaşım haklarının neden
kısıtlandığını söylemiyor , aklı evvellerin her Pazartesi , Perşembe
hatta Cuma günleri bile serbest dolaşım hakkını kullanarak Tel-Aviv ve
çevre şehirlere gelerek terör saldırılarında bulunduklarını söylememiş.
Sadece serbest dolaşım haklarının sınırlandırılmasını söylemesinide
anlamak lazım , neme lazım Hamas terör örgütünü nasıl karşısına
alabilir , PKK karşısında yetmez mi? Yoksa kendisi PKK'nın karşısında
değil mi?
"Gazze bugün insanlığın yürek yarası olmuştur.
Kardeşler
, Mızrak çuval'a sığmıyor. Artık Gazze'de ne olup bittiğini ,
Gazze'nin maruz kaldığı zulmün boyutlarını bütün insanlık biliyor.
Gerisi Yalan. Gazze şeridinde yaşayan bir buçuk milyon insanın halen
İsrail'in uyguladığı insanlık dışı abluka nedeniyle temel
ihtiyaçlarını gıda ve ilaç ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor,
bu yasa dışı , hukuk dışı , insanlık dışı ablukanın , yani kuşatmanın
bir an evvel kaldırılarak , Gazze Halkının acil olarak ihtiyac
duyduğu ürünlerin bölgeye girişine izin verilmelidir."
GAZZE ÇARŞISINDAN GÖRÜNTÜLER
Bakın
burada da haklı , Gazze'de neler olup bittiğini herkes biliyor.
Kasamları kimlerin İsrail sınır şehirlerine gönderdiğini canlı yayında
internetten herkes görüyor.
Gazze'ye
her hafta kaç adet kamyon girdiğini de, i Gazze'de herhangi bir
malzeme eksiği olmadığınıda herkes görüyor. Bir tek Türkiye Başbakanı
Görmüyor. Ah bir de İnternet ve facebook'a girip baksa daha neler neler
görecek. Gazze'deki otelleri ve alışveriş merkezlerini bile görebilir
mazallah.
"Binlerce
televizyonun olduğu , internet üzerinden Dünya'nın birbirine entegre
olduğu ve her toplumun bir diğerinden an be an haberdar olduğu bir
Dünyada hala Gazze için Ablukayı kaldırın demek zorunda kalmak ne
büyük bir trajedidir."
Abluka neden kondu bilen var mı?
00.00 – 00.29
"Er
geç halkının sıkıntılarını bir an evvel giderilmesi için tüm
uluslararası camianın harekete geçmesi gerekiyor. Gemilerle gıda
götüren insanlar , hangi insani değerler için hayatları pahasına ,
denize açılıyorlarsa , uluslararası örgütlerin de insanlığın vicdanı
adına harekete geçmesi gerekiyor."
İnsani değerlere sahip gıda götüren insan (!) derken bunu mu kastettiniz?
Gemiler ile gıda götüren insanların elindeki bıçaklar, demir çubuklar ve ateşli silahlar ne oluyor sayın Başbakanım? Sizce Uluslararası örgütler de aynı insani değerler ile mi harekete geçmeleri gerekiyor tavsiyeniz ve hedefiniz bumudur?
00.29 -01.21
"Bakın son dönemde Yunanistan bile öyle bir yola çıkan gemilere engel oluyor. Ama yeri gelince de bizi arayıp Filistin için biz ne yapabiliriz diye bize soruyor. Bu nasıl bir misal , bu nasıl bir dürüstlük , yani buradan sesleniyorum: Başta Birleşmiş Milletler ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere , Uluslararası çevreler eğer İsrail'in Taraflı Şımarık uygulamalarına prim vermeye , bu insanlık dışı uygulamalarına gözlerini kapamaya devam ederse , açık söylüyorum , bu suçun bir faili olarak anılmaktan kurtulamazlar. "
İşte olay sadece İsrail ile bitmiyor asıl suçlanması gereken büyük patron ABD'dir. Sayın Erdoğan bu sabrına gem vuramayıp bu kez açıkça ve direkt olarak BM ve ABD'yi hedef alıyor. BM'i neden hedef aldığı bence açıktır Palmer komisyonu raporu kendi istediği gibi şekillenemedikçe BM daha çok Sayın Erdoğanın namlusu ucunda olacak sanırım.
Peki ABD ve Obama hükümetine bu saldırı neden?
İzahatı sarihtir, Sayın Erdoğan ve AKP hükümetinin hedeflediği etki coğrafyada ABD'yi etkisizleştirmek ve Türkiyeyi (aslında Erdoğanizm'i) ön plan'a çıkartma ve etkin kılma çabasının bir sonucudur bu ifadeler. Dikkat ederseniz hep bölge liderliğinden ve Yunanistanın bile Filistin için kendisine danıştığını laf arasında söyleyip bu mahallenin hesabı benden sorulur diyor.İyi de Yunanistanın Filistinliler ile bağları yok mu ki Sayın Erdoğana soruyorlarmış? Allah bilir sordularsa tabii.
Sayın Erdoğan İsrail ve Yahudi düşmanıdır diyen yalan söylemiş olur. Bu senaryoda İsrail sadece figuran hatta dekordur, amaç Erdoğanizm'i ilerletmek ve bölge coğrafyasında söz sahibi etmektir. Ve Sayın Erdoğan bunu önümüzdeki 5 yıllık kalkınma planınında programına almış görünmektedir.
01.21 – 03.18
"Kıymetli kardeşim Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Abbas , değerli büyük elçiler İsrail - Filistin meselesinde elbette uluslararası camiaya büyük bir sorumluluk düşüyor. Ancak , bu gerçeği de ben sizle paylaşmakta fayda görüyorum ,İsrail Filistin meselesinin çözümü konusunda Uluslararası çevrelere yaptığımız çağırıların daha güçlü yankılanması ve muhatap bulabilmesi için evvela bir kardeşiniz olarak konuşuyorum Filistinlilerin kendi içlerinde birlik olmaları gerekiyor. Önce bunu başarmamız gerekiyor. Mutlaka , ama mutlaka birlik olmaktan geçiyor tarihin bu çözüm noktası. Tarih'e geçmenin yolu da birliği beraberliği tesis etmektir. Filistinliler kendi aralarında barış'ı sağlayamadıkça , kendi içlerinde bölündükçe ne Filistinin , ne de Filistin davasına destek veren Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerin çağırıları yeterince rağbet görmeyecektir."
Sayın Erdoğan oldukça mantıklı ve doğru şeyler söylemekte ve ABİCE tavsiyelerde bulunmaktadır. Zaten kendisine biçtiği rol de budur bu mahallenin abisidir kendisi.Şaka ediyorum sanmayın, çok doğru yapıyor ve bu rol tutuyor, Arap dünyası bu ABİYİ seviyor ve ellerinden gelse her bir Arap ülkesi Tayyip abiyi kendi Başkanı Başbakanı görmek isteyecek. Olmaz başka ama Arap sokağında istediği yeri edindi. Türkiye açısından da bu yararlı bir durumdur. Yararsız ve tehlikeli olanları söylerken yararlı olanları da söylemezsem yanlış olur. Eksik olur. Bu sayede Türkiye ve Türk malları Arap dünyasının sevilen ülkesi ve ticari tercihi olabilecektir.
"Çünkü bize ne diyorlar biliyormusunuz? Bu Filistinliler kendi içlerinde bir beraberlik içinde değillerki siz ne için koşturuyorsunuz ? Gelin bunu süratle halledelim. Her fırsatta ifade ediyorum , Kardeşler arasında hesaplaşma olmaz , Kardeşler arasında Helalleşme olur."
Kardeşler arasında Helalleşme olabilseydi dünya çok daha güzel olurdu. Ama bir de şu varki Gazzeli Filistinli aslen Mısırlı Kopti iken Ramallah'lı veya Nablus'lu Filsitinli aslen Ürdünlüdür. Yani bu komşularımız doğuştan üvey kardeştirler hatta bilmeyenler de öğrensin aralarında konuştukları arapça bile farklıdır ve bazıları birbirleri anlamazlar bile.
03.18- 04.48
"Evet Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün aşılmış olması bizi ziyadesi ile memnun etmiştir. Böylece Filistinli kardeşlerimiz davalarına karşı uluslararası çevrelerin elindeki son kozu da almış , Filistinlileri barış görüşmelerindeki konumu çok daha güçlenmiştir. Siz bir araya geldiniz ya , birileri çılgına döndü : EYVAH ne yapacağız bundan sonra ne olacak demeye başladılar. Sizin birleşmeniz onları asıl ürküten noktadır.Onun halledilmesi gerekiyordu , önümüzdeki süreçte öncelikli mesele teknokratlardan oluşacak bir uzlaşı hükümetinin kurulmasıdır. Şimdi bütün enerjimizi bunun en kısa zamanda gerçekleştirilmesi için harcamalıyız. Uzlaşı hükümetinde hangi yetkilinin Başbakanlık görevini üstleneceği meselesinin halen çözüme kavuşturulamamış olmasını şüphesiz endişe ile izliyoruz. Ama ben çok umutluyum , inşallah bunu da aşacağız. Bu konuda en kısa zamanda bir fikir birliği sağlanması , sizler de takdir edersiniz ki Filistin davası için de hayırlı bir gelişme olacaktır."
Sayın Erdoğan'ın çıldırdılar dediği İsrailliler olsa gerek , haklıdır burada herkes kafasında huni ve ellerinde fırdöndüler ile çıplak ayak dolaşıyor, deliliklerini gizlemiyorlar.
Hele hele Başbakan Natanyahu ile Dış İşleri Bakanı Liberman'ı akıl ve ruh sağlığı hastahanesine kaldırdılar galiba .
http://www.turkishny.com/other-news/4-other-news/61272-gazzede-2-idam
İsrail'de Hamas ve El Fetih'in barışması (keşke barış yapmasını bilseler) konusu kimseyi ilgilendirmedi , hatta bu sözümona göstermelik Uzlaşma ( Bakın barış diyemiyorlar bile Uzlaşı diyorlar) ne yazık ki etkin değil ve Ramallahlı Filistinli Gazzeli Filistinli ile görüşemiyor.( İsrail yüzünden değil ,öldürülme korkusu ile Gazze'ye gidemiyorlar) Halen El-Fetih ve hamas çatışması devam ediyor ve bu çatışma siyasi bir çatışmadan öte kanlı bir intikam savaşı olup daha buğün 2 El Fetih elemanı işbirlikçi oldukları iddiası ile idam'a mahkum edildiler.
04.48 – 06.34
"Türkiye geçmişte olduğu gibi bundan böyle de uzlaşının pekiştirilmesi ve uzlaşı hükümetinin bir an evvel oluşturulması için elinden gelen katkıyı sürdürmeye devam edecektir. Filistinli kardeşlerimize itidal ile hareket etmelerini ve sağlanan uzlaşının fırsat kollayan kişiler tarafından bozulmasına izin vermemelerini bir kez daha telkin ediyorum, istirham ediyorum."
Kesinlikle doğru ve yerinde bir istirham ve telkin , umarım dinlerler ve uygularlar.
"Temennimiz 2007 yılında Mekke'de sağlanan anlaşmadan sonra yapılan hataların tekerrür etmemesidir. Filistin de kardeşler arasındaki yaşanan bu ayrılığın yaşanmamasına ve kardeş kanı dökülmesine artık kimsenin tahammülü yoktur."
Bu konuşmanın ardından 48 saat geçmeden 2 El Fetihli Gazze'de idam cezasına çarptırıldı. Kardeş kanı akıtmaya devam ediyorlar. Sayın Başbakanım Filistinliler sizi dinlerler ama otelden para ödemeden çıkana kadar ve sadece kendi istediklerini dinlerler.
"Bu husus özellikle Eylül'de yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantılarından önce daha büyük bir önem kazanmıştır. Türkiye biliyorsunuz Filsitin in Birleşmiş Milletlere üye olmak konusundaki azim ve kararlılığını da aynı kararlılıkla destekliyor. Filistinlileri destekleyeceklerini henüz açıklamamış olan ülkelere de gerekli telkinlerde bulunuyoruz . Bu vesile ile , Filistin Uluslal Yönetimi tarafından 2009 yılında yürürlüğe konulan ve müstakbel Filistin Devletinin kurumsal alt yapısının oluşturulmasını öngören 2 yıllık planın başarı ile uygulanmış olmasını da takdir ederiz."
Sayın Başbakanın bu kararını ve destekleme fikrine katılıyorum , hatta bugün İsrail Dış İşlerine bir tavsiye ile Filistin Devletini ilk tanıyan ülkenin İsrail olması gerektiğini söyledim ve bunu tavsiye ettim. Telefonumu ve adresimi tespit ederek bir ambülans gönderdiklerini duydum hattın diğer ucunda , hemen yer değiştirdim. Adamlar gelmeden bu yazıyı tamamlamam lazım sanıyorum.
Şaka
değil resmen Dış İşleri Bakanlığı Basın Sözcüsünü arayıp bunu
kendisine söyledim , Keşke Başbakan ben olsaydım dedi seni dinlerdim
dedi.Benimle dalga mı geçti bilmiyorum, ama bu sorunu kökünden çözmek
gerektiğine inanan İsraillilerin sayısı az deği keşke Filistinlilerin
sayısı ve sesleride buradakiler kadar olsaydı.
06.34 – 07.24
"Batı Şeria'daki ekonomik ve güvenlik ortamının son aylarda hızla geliştiğini görüyoruz. Bu durum Filistinli kardeşlerimizin siyasi ve ekonomik kısıtlamalara tabii kalmadıkları takdirde kendi ayakları üzerinde durabildiklerini göstermesi açısından son derece anlamlıdır. Ancak şu hususun altını bir kez daha çizmek istiyorum. "
Gazze'ye mal götüren kamyonlar.
Batı Şeria hatta Gazze ekonomisi İsrail ekonomisine göbekten bağlıdır.İsrail ekonomisi iyi ise Batı Şeria ve Gazze ekonomiside bundan nasibini alır.
Tek
gümrük vardır ve tek KDV vergi sistemi vardır ki bu ikisini
birbirinden ayırd etmek ve Batı Şeria'nın ekonomisi iyidir diye hava
atmak palavranın daniskasıdır. Filistin otonomi yönetiminin ekonomik
olarak kendi ayakları üzerinde durduğunu iddia etmek , ilan etmek bile
abestir. Filistin Otonomi yönetimi İsrail'den nakit para gelmezse memur
maaşlarını ödeyemez bile.
Elektrik
, su ve telefon sistemi de İsrail'in elindedir ve bu bölge ihtiyaçları
karşılanmaktadır. Keza Gazze'nin de her türlü temel ihtiyacı İsrail
tarafından temin edilir. Kendi ayakları üzerinde keşke durabilseler o
zaman İsrail ekonomisi nefes alır belki.
"Sağlanan
uzlaşı ve Filistinli kardeşlerimiz arasındaki birliğin sürdürülmesi
partiler ve şahıslar üzeri bir meseledir. Bu kritik dönemin
Filistinlilerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri halinde
aşılabileceği konusunda hiç kimsenin şüphesinin olmaması gerekir."
Tayyip bey helal olsun bu işi biliyorsunuz, bakın ne diyor kardeşlerimiz diyor ifade doğru, bağlayıcı ve aslında hükmedici bir uslup , siz benim kardeşim ben ise sizin abinizim sakına yanlış yapmayın.
07.24 – 11.33
"Değerli kardeşlerim
Filistinli
kardeşlerimize Uluslararası alanda verdiğimiz desteğin yanısıra ikili
ilişkilerimizin geliştirilmesini de önemsiyoruz. Ekonomik alanda
karşılıklı menfaat sahaları oluşturmaya ve Filistin halkının
sürdürülebilir kalkınmasına yardımcı olmaya çaba harcıyoruz.
İşadamlarımızı Filistinde yatırımı yapmaları ve Filistinli muadilleri
ile de ortak projeler geliştirmeleri yönünde teşvik etmeyi
sürdürüyoruz."
Reklamlar bitti sıra geldi satış'a , eh bu kadar da olacak , biz size destek olacağız , siz de ihaleleri mal ve hizmetleri bizden alacaksınız.
Yanlış bir şey yok: Her hizmet bir nimet karşılığıdır.
"Öte
yandan halklarımız arasındaki kardeşlik bağlarının daha da pekişmesi
noktasındaki faaliyetlerimizi arttırmayı arzu ediyoruz. Bunun en güncel
örneği de Büyükelçiler konferansına eş zamanlı olarak İstanbul da
düzenlenen 4. Filistin Kültür Haftasıdır.
Filistinin güvenliğinin sağlanması ve Filistin Devletinin kurulması ve Filistin kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi yönündeki çabalarımızın neticelerini almaktan dolayı memnunuz. Bu bağlamda hepinizin malumu olduğu üzere Filistin Güvenlik Güçlerinin reformu çabalarının yanısıra El Halil'deki özellikle orada konuşlu geçici Uluslararası mevcudiyete katkımızı sürdürüyoruz , sürdüreceğiz . "
El Halil kentindeki geçici Uluslararası mevcudiyet dediği İtalya , Norveç , İsveç, İsviçre , Danimarka ve Türkiye'nin kuruluşu olan TIPH organizasyonudur. Bu organizasyondaki Türk yetkilierin sayısı 6 ile 12 arası değişir.
Detaylı bilgi isteyenler :
http://www.tiph.org/en/About_TIPH/Establishment_of_TIPH/
Organizasyonun web sitesine müracaat edebilirler.
Her hizmet önemli ve değerlidir, ama Türkiye'nin Filistin 'e verebileceği destek olarak bunu sunmak çok ucuz Filistinliler bunu yemez .Kimse unutmasın Filistin liler Arapların en akıllı ve zeki insanlarıdır.
"Bu faaliyetlerimizde bizi en çok memnun eden Filistin halkının omuzlarında bayrağımızı gördükleri görevlilerimize gösterdikleri sevgi ve muhabbettir.
Filistin
sokaklarında Türk bayrağına şehit kanlarının rengine Hilal'e ve o
Hilal'in kucakladığı o yıldıza duyulan muhabbeti hak etmek , o
muhabbeti korumak ve daim kılmak bizim için dünyalara bedeldir. Zira o
sevgi o muhabbet %100 karşılıklıdır. Sonsuza kadar da öyle kalacak öyle
olacaktır."
Omuzlarında ayyıldız taşıyan görevlilerin tamamı 12 kişidir bazende bu rakkam 6'ya düşüyor. Bu mutluluk bana yetmiyor bence Filistinli kardeş çocuklarıma da yetmez. Ne olur bu altı eksik olan bilgiler ile hava atmayın. İşin doğrusunu bilenler olduğunu kimse unutmasın.
"Düşünce dünyamızın mimarlarının dediği gibi ben de derim ki :
Kalbimin yarısı Mekkedir.
Diğer yarısı Medine.
Üstünü bir Tül gibi Kudüs örter."
"İsterim
ki bu hissiyatımız bütün Dünya dillerine tercüme edilir. Ve doğru
anlaşılır. Biz merhamet ve sevgi medeniyetinin çocuklarıyız. Adaleti ,
Merhameti , Sevgiyi , Şevkati , sadece kendimiz için değil , sadece
bizim gibi düşünen , bizim gibi yaşayan insanlar içim değil , bütün
insanlar için bir hak olarak görüyoruz."
Bu hakkı sadece Müslüman olamlar için mi görüyorsunuz yoksa başka dinlerden olanlar için de Hak görebiliyormusunuz? Çocuklarımızı öldüren Hamas katillerine de hesap sorabiliyormusunuz? Bu kadar delikanlı olabiliyormusunuz? Merak işte soruyorum. 9 yıllık iktidarınızda bir tek kelime olsun Terör ile iştigal eden Müslümanlara atıfta bulunmadınız onları eleştirmediniz. Hakkaniyet konusundaki samimiyetinizden kuşku duyuyorum.
"Türkiye dost ve kardeş Filistin ile ilişkilerini diğer ülkelere örnek teşkil edecek düzeye getirmeye kararlıdır. Filistin gibi Türkiye – Filistin işbirliğinin de parlak bir geleceğe sahip olduğunu düşünüyorum. Şundan emin olunuz ki mücadelenizde asla yalnız değiliz , değilsiniz ve bundan sonra da asla yalnız kalmayacaksınız."
Filistinlilerin mücadelelerinde başarılı olacaklarından adım kadar eminim , aralarında çok akıllı ve düzgün insanlar var , ah bir de demokrasiyi hazmedebilseler , eli silahlı haydutlardan korkmasalar. Dediklerinize bende katılacağım , ama eline silahı geçiren kafa uçuruyor , kelle koparıyor.(Buradaki kelle sizin tanımladığınız kelle ile ilgili değildir.) Ne yazık ki siz bu kelle koparıcılara mücahit ve özgürlük savaşçısı diyorsunuz. Ben ise haydut terörist diyorum.
Kızdırmak için bile ben bir Yahudi ve İsrailli olarak PKK teröristlerine HAYDUT ve KATİL diyor ve onları özgürlük savaşçısı olarak kabullenmiyorum.
Ama
sizin terör örgütlerinin yanında yer almanızı bir Türk olarak sonuna
kadar eleştiriyorum. Yanlış buluyor ve Türkiyemin Kürt meselesinde emsal
teşkil etme ihtimalini asla gözardı etmemenizi tavisye ediyorum.
11.34 -12.19
"Türkiye ve Türk insanı her zaman Filistinin ve Filistinli kardeşlerinin yanında olacaktır . Ben bu düşüncelerle sizlere bir kez daha hoş geldiniz derken sözlerimi Filistinli şair Mahmut Derviş'in şu dizeleri ile sonlandırmak istiyorum :
Tabii tercümede sıkıntılar olabilir
Nasıl , nasıl yemyeşil bir protakal ağacı kapanır bir hücreye ya da bir limana?
Nasıl saklanır gurbet elde ve yemyeşil kalır?
Yazıyorum not defterime limanda durakaldım
En dondurucu kış kadar soğuk gözler gibiydi Dünya"
Mahmoud Derwish (13 March 1941 – 9 August 2008)
Şiirin adı: Filistinli Sevgili
Şiirin tamamını aşağıdaki link'ten okuyabilirsiniz.
İlginç olan ise şiiri A.KADİR VE SÜLEYMAN ŞALOM tercüme etmiş.
Yahudiler
ile Filistinliler aslında iç iç'e yaşayan iki millettir , birileri ne
zaman bu iki milletin arasaına girip bir şeyler kazanmaya kalkıştığında
sadece ve sadece araya girenler kaybetmiştir. Biz yani Yahudiler ve
Filistinlilerin zamanı neredeyse sonsuz, hiç acelemiz yok. Bizim
hayatımızın bir parçasıdır bu ortam.Kimse karışmasın ve kimse kimseye
Abilik falan taslamasın. Bırakın sorunlarımızı kendi kendimize çözelim.
Yeterince büyüdük artık.