Kıymetli okuyucularımız; Öncelikle, geçen hafta yazdığımız ilk yazımıza göstermiş olduğunuz ilgi için, teşekkür ederek, satırlarıma başlamak istiyorum.

Bayram geldi ya, bayram ile ilgili bir yazı yazmamız lazım!
Evet! Ancak, ne yazacağıma, nasıl yazacağıma  karar vermekte bir hayli zorlandığımı ifade etmeliyim.
Elbette bayram denildiği zaman; İlk akıllara gelen mutlu, huzurlu, neş’eli ve  yeni bir bayrama daha kavuşabilmenin şükrü olmalı. Sevinci ve mutluluğu yaşanabilmeli.
Bayram-ı şerifleriniz mübarek ola. Nefislerimiz, Hak yolunda kurban ola...
Çok şükür bir kurban bayramına daha eriştik.
Bayram hoş geldi de, acaba biz hoş muyuz? Bayramlarımız bayram olsun da, bayramı neş’e ve mutluluk içersinde eda edebilecek halde miyiz?
Gönül elbette  bayram geldiğinde bayram heyecanını ve huzurunu yaşamak ister.
Sağlık ve afiyetle buluşmak , ziyaretleşmek, helalleşmek… Aile büyüklerinin evlerinde,  evlatlar, torunlar bir araya gelmek, yakınların kabirlerni ziyaret etmek, göçenleri yad, kalanları hoş etmek.…
Doğru olanı ve güzeli elbette bu…
Ancak; Arzu ettiğim gönlümdeki bayram yazısını yazmaya başladığım her an, parmaklarım klavyenin tuşların giderken, sanki gizli bir el parmaklarımı durduruyor, aklım, fikrim ve kalbim ‘Dur bir hele’ diyordu,
Başlıyordum yine sorgulamaya, ne yazayım? nasıl yazayım?
Ne yazık ki, dahilimizde ve haricimizde, artarak sürmekte olan acılar, savaşlar, gözyaşları, açlıklar, sel ve benzeri afetler, kargaşa ve bölünmüşlükleri gördükçe, nasıl bir bayram yazısı yazmalıyım sorusunun cevabı daha da zorlaşıyor…  
Bari bayramda olsun, bunları görmeden, duymadan, düşünmeden, bir an hayal aleminde yaşarmış gibi. Sadece güzellikler, huzur, mutluluk, refah, bereket, bolluk, birlik, dirlik, düzenlik, bilgi sahibi, ekonomik kalkınmışlığı, kültür seviyesi yüksek bir millet ve ümmet hayali ile, bir bayram yazısı kaleme alabilir miyim?
Barış içinde, kardeşçe yaşayan, ayrılıkçı değil birleştirici, bencil değil paylaşımcı,   cahil değil bilgili ve fakir değil varlıklı bir Türkiye – İslam Dünyası yazmak isterdim.
Ne var ki; arzular ve istekler ile gerçekler çok da aynı değil…
Bosna Hersek, Irak - Türkmeneli, Suriye – Suriye Türkmenleri, Doğu Türkistan, Mısır, Azerbaycan- Karabağ, Açe, Filistin, Batı Trakya, İran – Güney Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Afganistan, Pakistan, Kırım, Filipin Moro, Arakan, Çeçenistan, Tataristan, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya ile diğer Türk ve Müslüman toplulukları bir ve beraber görme,  ortak değerlerde buluşma, acılarına ve hassasiyetine sahip olma, inanç ve idrakinde olamadığımız müddetçe, bizler ne yazık ki, yaşanan bu dramlara şahit olmaya devam edeceğiz. Ve eğer biz aklımızı başımıza devşirmezsek, görünür görünmez tehdit ve tehlikeler bizim coğrafyamıza da yaklaşacaktır.

Ozan Arif, bir şiirinde ifade ettiği gibi:

‘Sağımız solumuz düşmanla kaplı,
Sırtımızda nifak hançeri saplı.
Yüreklerin birlik beraber toplu
Vuracağı bayramlara eriştir.’


Biz farkında olsak da, olmasak da; Bizi sevmeyen ve düşman bilenler için, en büyük tehdit ve tehlike olarak bizi gördüklerinin farkında olmamız gerektiği gibi;
Sadece yakın ya da  uzak coğrafyamızda yaşayan Türk toplulukları değil, Müslüman toplulukların da tek ümidi, güvencesi ve beklentisinin Türkiye ve Türk milleti olduğunun farkında ve idrakinde olmamız gerekiyor.
Bu nedenle, yıllardır Türkiye ve Türk milleti üzerinde, Türk-Kürt,  Alevi-Sünni ya da daha binbir çeşit, şeytanın bile aklına gelemeyecek derecede, entrika, nifak ve oyunlar oynanmakta, huzur bozulmak, kargaşa ve ayrılıklar çıkarılmak istenmekte...  
‘Tarih tekerrürden ibarettir’ atasözü, inşallah  milletimiz ve devletimizin aleyhine gelişmeler ile tekerrür etmeyecektir. Çok değil, sadece bir asır öncesinde yaşananlara bakmadan, ‘Korkma’ demekle yaşanan gerçekler ve tedirginlikler örtbas edilemiyor. Yaşanan gidişatı bazılarının akılları ermese de, bazı gözler görmese de, millet hissiyatı ile gidişattaki olumsuzluklardan rahatsızlık duyuyor, fark ediyor, tepki koyuyor. Bazı kişiler ya da merkezler, görmek ve göstermek istemese de, gerçek bu…
Birlik ve beraberliğimize karşı, dışarıdan organize edilen ve içerden de politik, medyatik ve lojistik destekli olan, siyasi, ahlaki, kültürel entrika ve oyunlara karşı son derece dikkatli olunmalı.
İman, akıl, bilgi, idrak, feraset ile gerçekleri görmeli ve gereken duyarlılığı gösterilmeli. Demokrasi ya da insan hakları kisvesi altında, çıkarılmak istenilen kargaşa, nifak ve ayrılık tohumlarının serpilmek istenildiği bu günlerde, inşallah bu bayram, ayılmaya, uyanmaya ve gerçekleri görmeye vesile olur.
Bu satırları sakın ola ki, ümitsizlik hissi oluşmasın, sadece bu acizane bayram-ı şerif vesilesi ile gönlümüze gelen tespitleri, sizler ile paylaşmak istedim.
Daha fazla sözü uzatmadan, ‘Bu da geçer Ya Hu’ diyerek, bir Allah dostu olan Alvarlı Efe Hz.’nin,  mübarek bayrama bakışı ile yazımıza bu haftalık da, son verelim.

‘‘Can bula Cananını
Bayram o bayram ola
Kul bula Sultanını
Bayram o Bayram ola
Hüzn-ü keder def ola.’’

samilkucur@gmail.com

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.