Kadir KATIRCI

Ömür sermayem hızla tükeniyorken, yollar hızla kayıyorken ayaklarımın altından ve ceset elbisem her gün biraz daha eskiyorken, hayattan daha latif hisleriminve hislerimden daha ötede ruhumun nazarıyla şu herc ü merc alemime baktığımda bir rüzgar esintisi gibi duyuyor ve hissediyorum ki:

Değişen hadiseler, durmayıp kaybolanlar, yeniler ve yeniden gelenler, doğup batanlar, ufukta yitip gidenler, aydınlıktan karanlığa gark olanlar, gülmeler ve ağlamalar, sesler ve sessizlikler, unutulanlar ve yaşatılanlar, fena ve beka uçlarında bütün nağmeler bir ezel ebed ırmağının şirin şırıltıları ve kimi zaman köpüklü dalgaları kimi zaman huzurlu dinginliği ve hazin sessizliği, kimi zamansa çağlayanların dehşetle akan suları gibi ezelden ebede bir yolculuğu hüşyar kalplere ve ölmemiş ruhlara dinletiyorlar.

Böylesi bir seyrangah ve seyr ü sefer içinde olan biçare insan elbette o bekaya müptela kalbini fanilerle yaralamamak ve Rahman’a müştak ruhunu kesafete bulamamak için O Ezel ve Ebed Sultanının sahil-i selamete götüren nehrine girip karışmalı ve belki o nehirde fena bulup akmalı ki bu akılsız aklımız ve hastalıklı kalbimizle nehrin “fanilik” ile mühürlü damlacıklarında boğulmaya fırsat vermeyip hadisatın boğucu dalgalarında savrulmaktan, dünyanın elemkar sularına gark olmaktan ve aldatıcı bir tuzlu suya kanmaktan kurtularak asli ihytiyacımız ve hakiki  bir  ab-ı  hayat  olan safi ve berrak bir su dinginliğine ve huzura dökülmenin elemsiz ve  kedersiz  tadını  kalbimizin  sularında  hissedebilelim.

İşte akıyor zamanım, akıyor saatlerim dakikalarım, kelimelerim, nefeslerim, düşüncelerim, hayallerim, bildiklerim ve bilmediklerim, söylediklerim ve söyleyemediklerim kalbimden, aklımdan, ruhumdan akıyorlar benden bana doğru belki de benden O’na doğru; hayır hayır O’ndan akıyorlar O’na doğru...

Akıp gidenler üzerine yazılar “su üzerine yazı yazmak” gibi hızlıca akıyorlar; okuyamadan, göremeden, anlayamadan... Ne acı ki dünya hayatının yazısı ve yazgısıdır bu anlayabilene. Hesap yapanlar ve hesabına hesap katanlar, kızanlar ve kızıştıranlar, sayanlar ve toplayanlar, kazandığını zannedenler, bilenler, bildiğini zannedenler, ah akıllı insanlar, ah insanlar, ah!..

İşte dostlar, kalemle kalbin savaşıdır bu ve harfler ile manaların barışı, toprakla suyun imtihanı ve cesetle ruhun arkadaşlığı... Oysa kalem değil yazan kalp olmadıkça ve harfler dahi değildir ağlatan mana olmadıkça, toprak değil ürün veren su olmadıkça ve ceset dahi değildir ayakta duran ruh olmadıkça...

Eğer suda iz bırakmak istiyorsak bunu asla aklın kısa kalemiyle başaramayacağız. Attığımız her çizik, yazdığımız her harf, üflediğimiz her nefes bir anda kaybolup gitmeye mahkumdur. Oysa gönül kaleminin esrarlı reşhaları sulara karışarak suya can, suya ruh olup aslına yol bulabilmenin saadetiyle ve ebed okyanusuna akmanın şevkiyle ve yaratılışına raci olmanın cezbesiyle suya renk verecek ve belki suları med-cezire getirecek bir aşkla suyun kimyasına nüfuz ederek bir iz bırakacaktır.

Bu yüzden rahmet yağmurlarının misafirhanesi olan kalpler ve onun dili olan gözler kalemlerden daha tesirli yazılar neşredecek, daha beliğ beyan edecek, yaşayan kalplere ilhamlar fısıldayacak ve sonra ruhlara rayihalar üfleyecek. 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
minee 2014-09-26 19:08:16

kadir bey çok güzel yazmışsınız diğer yazılarınızı da sabırsızlıkla bekliyorum :)