Prof. Dr. Ali Osman Özcan

aozcan@skyturk.net


    Yemyeşil otlar ve çalılıklar arasında hoplayıp zıplayan tavşan, aniden gökyüzünde kendine doğru gelen bir karaltı görür. Bütün sevinci birden ölüm korkusuna dönüşür. Gökyüzündeki karaltı, bir kartaldır. Tavşan can havliyle çalılıkların arasına dalar.

Saklanmaya çalışır.

Başının üzerinde kartal daireler çizmektedir.

Korkulu gözlerle kartalı gözleyen tavşan, birden çalılıklar arasında yalnız olmadığını anlar.

Bir canlı kendisini kuyruğunun altından taciz etmektedir.

Tavşan kendisini taciz edenin bir kaplumbağa olduğunu fark eder. Lakin yukarıda kartal hâlâ dönüp durmaktadır. Tavşan sessizce ve gürültü çıkarmadan kartalın gitmesini bekler.

Tavşanla kaplumbağanın arasındaki ilişkiyi bir başka çalılıkta saklanan diğer tavşan görmüştür.

Diğer tavşan içinden kıkır kıkır güler. Kartal tehlikesi geçtikten sonra tavşan diğer tavşanın yanına gider. Diğer tavşan alaycı bir tavırla tavşanla kaplumbağa arasında ne olup bittiğini sorar.

Tavşan üzgün bir şekilde şöyle cevap verir: Beni kaplumbağa taciz etmedi. Başımın üzerinde daireler çizerek uçup duran kartal beni taciz etti. Kaplumbağanın beni taciz edecek hâli yok Lakin bütün cesaretini o kartaldan aldı. Bu sözlerle tavşan konuşmasını bitirir.

 Bu öyküden alınacak pek çok dersler vardır. Öncelikle kaplumbağa karakterli olup da kartal karakterine bürünerek davrananları yazılı ve görsel medyada görmek mümkündür. Kaplumbağa karakterlilerin nüfuzlu kişilerden cesaret alarak vatandaşları taciz ettikleri görülebilir. Can derdine düşmüş olanların ellerinde, avuçlarında ne varsa almaya kalkanlar, kartalları kullanarak vatandaşları bezdirebilirler. Kaplumbağaların bencillikleri varken kartallara sadece görüntü vermek düşmektedir. Benciller çaresiz ve zavallıların üstlerine alev dalgaları gibi çullanmayı marifet saymaktadırlar.

    Siyasal konumlanmalarına dayanarak kaplumbağa karakterine sahip olanlar gizli, örtülü, saklı çıkarları için güçsüz olanların davranışlarını gözlerler. Düşen birini gördüklerinde hemen onun başına üşüşürler. Kaplumbağanın çalılıkta tavşanı beklemesi gibi kurdukları tuzaklara başkalarını düşürerek çıkarlarının uğurlu olmasını dilerler. Çıkarlarının gerçekleşeceğine inançları arttığında sevinip ölü kemiklerinden saray ve ibadethane yapmaya kalkarlar. Şimşekleri uzaktaymış, kendilerine yakın değilmiş gibi düşünerek konumlarını düzenlediklerini zannedip hayatın ölümlü olduğunu unutuverirler. Çıkarlarının sonucunu düşündüklerinde gözleri kamaşanlar, kendi gözlerinin kapanmayacağı inancına kendilerini kaptırıverirler.

    Yazılı ve görsel basında tekrarlanan her türlü tehdit ve tehlikeleri çıkarları uğruna görmezden gelenler, kaplumbağa karakterine sahip olanların değil kartalların gıdası olabilirler. İki kapılı, herkesin gelip geçtiği, geçeceği bir hana misafir olduklarını unutanlar, diğer tavşanın kurnazlığını ve hasedini deneyimlemişlerdir. Çekememezlik, kıskançlık, haset ve hırslar insanların adil davranmasını engellemektedir. Başkalarının başına gelen afet, felâket ve sefaletlerden medet umanlar, kaderin kendilerine ördüğü yumakları da göremezler. Fırsat bu fırsattır deyip vicdanını değil cüzdanını, mevki ve makamını ön plana çıkararak hareket edenler, kaplumbağanın yaptığından farklı hareket etmemektedirler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.