Türkiye Cumhuriyeti’nde zeminini darbelerin oluşturduğu bürokratik oligarşi, devletin başına musallat olan paralel yapı öncesinde de vardı. Mesela 80 İhtilali öncesi terör olaylarının yükselmesine göz yumup, ardından sivil yönetimi fesh eden zihniyet bunlardandır.  Feto örgütü bu oligarşinin ülkemizde yerleşmesi için kullanılan maşalardan sadece biridir. Yıllardır siyasi iktidarlar gizli veya açık kendi işlevlerine, görevlerine karşı yetki gasbı yapan bu hainlere karşı mücadele veriyor.  17- 25 Aralık günlerinde de yapılmak istenenin, meşru hükümete karşı bürokratik bir direniş olduğu gerçeği bugün artık herkesin bildiği birgerçek. Eski Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ, Balyoz Davası’nın temyiz duruşmasına gönderdiği savunmasında, 17 Aralık’ın yansıtılmaya çalışıldığı gibi yolsuzluk operasyonu olmadığını, aksine Erdoğan Hükümetini devirme amaçlı darbe olduğunu teyid ediyor.

* * * * *  

Ülkemi karıştırmada kullanılan maşalar farklı. Onları kullanan el ise aynı. Batı ve onların liderliğine soyunmuş Papalık, din adına nice vahşi katliamlar yaptılar. Geçmişte milyonlarca zenci, Latin Amerika’lı, Asya’lı, Avustralyalı insanı köle yapıp, sattılar. Hala Ortadoğu, Afrika gibi coğrafyalarda kana buladıkları toprakların fakir, aç ve korumasız canlarının organ mafyalarının pençesine düşmelerine ses çıkarmıyorlar. Öksüz binlerce bebek kaçırılıyor, yabancı ailelere evlatlık olarak pazarlanıyor. Türkiye son paralel yapıyı yok etse bile dünya insanlarını kendilerine potansiyel köleler olarak gören Emperyalistler, başımıza yeni çoraplar örmek için planlar, projeler hazırlamaktan hiç vazgeçmeyecekler.

Bugün Türkiye’ye karşı dışarıda en sistematik, en acımasız çalışan terörist örgütün paralel yapı olduğunu dış işleri yetkilileri itiraf ediyor. Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun ısrarla tekrarladığı gerçek, bu hain yapının ülkemize karşı her düşmanla birlikte işbirliği içinde olduğu. Bakan Çavuşoğlu açıklıyor. “Başkonsoloslardan, büyükelçilerden gelen raporlarda Türkiye aleyhine çeşitli kararlar çıkartmak için yoğun gayret sarfettikleri yer alıyor. Bunu da ‘hizmet’ diye halktan topladıkları paralarla yapıyorlar. Bize yabancılarla temaslarımızda Ermeni Diaspora’sıyla bile ortak hareket eden Paralel Suç Örgütü hakkında; ‘Bir Türk nasıl oluyor da, ülkesinin aleyhine bu kadar çalışır?’ diye soruyorlar. Cumhuriyetimiz aleyhine açık pozisyon alanlar var. Bir panele katılan Ermeniler bunlara; ‘Biz sizin kadar radikal değiliz. Bir Türk kendi ülkesinin aleyhine bu kadar nasıl adım atabilir?” diye soruyorlar.”

* * * * *

Hakikatin özü; Münafığın biri yıllar önce cemaat liderliğine talip oldu. “Yerdekilere göktekilerin gözüyle bakıyorum” dedi. İnsanlarımızı kandırdı. Allah Celle’nin aziz ismi ile aldattı hepimizi. Mazlum yığınlar o ismin hürmetine peşine düşüp, haine saygı gösterdiler. Hizmet ettiler. Madden, manen tüm varlıklarıyla. Adam İslam dedi diye, desteklerini sürdürdüler tüm ruhlarıyla. Sonrasında kirli tezgahlar ortaya çıktı. Meğer Pensilvanya tutsağı, MİT’e diz çöktürüp, tırlarına operasyon yaptırmış. Müslümanlara giden silahları, teröristlere gidiyor diye aleme servis ettirmiş. Sınav sorularını çalmış. Dış işlerinin gizli toplantılarını, parti liderlerinin veya bürokratların özel odalarını kayıtla, milyonlarca insanın telefon konuşmalarını dahi dinlemekten utanmamış. Yıllardır devletin tüm kademelerine ahtapot gibi nüfuz etmeye çabalamış. Ve daha nice kötülükler, kumpaslar…

Hala tüm gerçeklerin vukuuna rağmen körü körüne bu kişiye bağlılık yemini edenler, bence hainden daha kötüler. Fakat bilsinler ki, devlet ebed demektir. Büyüktür. Hainler onun karşısında daima kaybetmeye mahkumdur. Zaten marjinal örgütlerin değişmez kaderi şudur. Sapıklıkları tescil edildiğinde, herkesin gözünden düşerler. Hatta kendilerini kullananların nezdinde bile… Onları maşa olarak kullanan el, bu maşanın hainliği aleni olarak ayyuka çıktığı an, onu ortadan kaldırıverir. Yeni maşalar peydahlama projesini masaya yatırır. Hala hatırlıyorsunuzdur belki. Cumhurbaşkanını halkın oylarıyla seçtiğimiz günlerin ertesinde, Amerikan Dışişleri Sözcüsü bir konuşmasında, Türk Milletine hitaben demişti ki; “Pensilvanya’lı beyefendiyi unutun!”  Ne unutması? Ebleh miyiz, zeka özürlü insanlar mıyız biz? İmam ya da hocalara Allah’ın ölçüsünü hiçe sayarak körükörüne bağlanmanın, bizleri nasıl Hristiyanların durumuna düşürdüğü gerçeğini aklımızdan çıkarır mıyız hiç?

Pensilvanya’lı Tutsağı kesinlikle unutmamalıyız ki, bu milleti asla bir daha kandırmacalarla aldatmaya kimse cesaret edemesin.   


                                 


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.