EĞİTİM ZİHNİYETİ VE ZALOĞLU RÜSTEM


Prof. Dr. Ali Osman Özcan
aozcan@skyturk.net


    Merhum Prof. Dr. Selahhattin Ertürk "Eğitimde Program Geliştirme" adlı Yelkentepe yayınlarından çıkan kitabında eğitimi şöyle tanımlamaktadır: Eğitim bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istendik değişmeler meydana getirme sürecidir. Bu tanım günümüzde yükseköğretim görenler arasında çok takdir görmektedir. Tanım içinde geçen "istendik" sözcüğünü aynı kitabın sözlük kısmında Ertürk "yeterli düzeyde" anlamında kullanmaktadır. Oysa bu eğitim tanımını kullananlar "istendik" sözcüğünü "istemek" fiiliyle ilişkilendirerek "niyet, maksat, kasıt, gaye vb." anlamda ele almaktadırlar.

    Eğitimin böyle bir tanımı eğitim politikacılarını yanıltıcı bir etki de yapmaktadır. Prof. Dr. Cemal Kurnaz'ın "Açıklamalı Divan Şiiri Sözlüğü" adlı Hoşgörü yayınlarında 2009 yılında basılmış eserinde Zaloğlu Rüstem'in hayatıyla ilgili verdiği kısa bilgide tanımın yanlışlığı açıkça görülebilir. Kitabın 266. Sayfasında Rüstem'in hayatıyla ilgili şu bilgi verilmektedir:

 "İran hurâfâtına göre Pişdâdiyân sülâlesinden Şah Tahmurs'un oğlu olan Rüstem-i Zâl gibi meşhur ve karhama-ı Katil lakâbiyle anılır bir pehlivanmış. Üç yaşındayken devler kendini kapıp Kaf Dağı'na götürmüşler ve orada arslan sütüyle beslemişler. On dört yaşına girince öyle bir dehşet peyda eylemiş ki, devler yüzüne bakmaktan korkarlarmış. Hatta devlerle güreşir ve onları saman çöpü gibi kaldırıp yere fırlatırmış. İki parmağıyla kaldırdığı gürzünü devler iki elle kaldıramazlarmış. Gamgam isminde elmastan bir kılıcı varmış ki karanlıkta mehtap gibi parlarmış. Bir gün kendi kendine "Ben bu devlere benzemiyorum. Nasıl olur da bunların arasında bulunurum" diye düşünmüş ve devleri tehdit ederek hakikat-ı hâli öğrenmiş. Devler Kahraman'ı memleketine götürürken bir dağda bırakıp kaçmışlar. Kahraman uykudaymış. Uyanınca gördüğü bir gergedanı kemend atıp tutarak binmiş ve birkaç gün içinde râm etmiş. Cenkte binlerde kişiyi kılıçtan geçirmiş. Nâm-ı Acem ve Osmanlı şairlerine sermaye olmuştur (s.266)".

Bu efsaneye göre Zaloğlu Rüstem, üç yaşından itibaren devlerin arasında büyür. Davranışlarının yaşantılarına uygun olarak devlerin davranışına benzemesi gerekir. Bu durum belli bir yaşa kadar doğru olabilir. Devlerin hesap etmediği bir konu vardır. Zaloğlu Rüstem, bir insandır ve aklı vardır. Bu akıl kendi konumunu diğer konumlarla karşılaştırıcı bir nitelik taşımaktadır. Nitekim Zaloğlu Rüstem "Ben bu devlere benzemiyorum. Nasıl olurda bunların arasında bulunurum" diye akıl yürütür ve gerçeği öğrenir. Ertürk'ün tanımındaki birey, akıldan yoksun, yaşantılarının sonucunu hesap edemeyen bir varlıktır. Dolayısıyla Zaloğlu Rüstem'in yaşamı Ertürk'ün eğitim tanımını çürütmeye yeter.

Yükseköğretim sistemimizde öncelikle eğitim mi yapıldığı yoksa öğretim mi yapıldığı sil baştan soruşturulup sorgulanmak zorundadır. Kurnazlıkla tilkilere üstat olmak yeterli değildir. Tilkinin gözlerindeki parıltı acaba tilkinin iyiliğine işaret midir? İnsan aklının insanı insan yapma, onu şerefli ve yüce olana ulaştırma niteliğini yok sayma ne derece doğrudur? Ertürk'ün eğitim tanımına göre insanı çevresi insan yapar. Oysa insan çevresini de soruşturup sorgulayan ve buna göre kararlar verebilen bir canlıdır. Karar veremeyerek veya karar vermekten yoksun olup iradesiz olmak insani niteliklerin eksikliğine işarettir. İnsanın ahlaki-metafizik yönünü yok sayan bir tanım eksik bir tanımdır. Eğitim bilimciler yaptıkları tanımı otorite olan kişileri kusursuz kabul ederek doğru kabul ettiklerinde tanımın kapsayıcılığı bundan zarar görür.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.