Başlığı, bizim sitenin 4 Kasım 2011 tarihli manşetinden alıntıladım.

    Bu başlığın altındaki ilk paragraf şöyle:

    “Van’da meydana gelen depremin ardından Türkiye genelinde açılan kampanyalarda vatandaşlar fakiri zengini, işçisi işvereni yardıma koşarken, bir avuç ekran budalasının tavrı büyük tepki topladı. TV ekranlarında ‘Şu kadar yardım’ yapıyorum diyerek bağlanan çoğu ünlünün verdiği sözü tutmadığı ortaya çıktı. TV izleyicilerinin ‘ekran budalası’, ‘ekran manyağı’ ismini taktığı bu ünlülerin isim isim açıklanması için kanallara yoğun baskı yapıldığı bildiriliyor.

    Habere göre, bu yardım kampanyasında 62 milyon lira bağış taahhüt edilmiş, ama bunun ancak üçte biri ödenmiş. (21 milyon lira civarında)

    Halkımızın böyle günlerde tek yumruk olma özelliği bilinen bir şey; yüce Türk Milleti’nin bu tavrını şükranla karşılıyorum.

    Ama tahmin edebileceğiniz gibi, benim derdim başka…

    Bu tip haberleri okuduğumda, aklıma hemen, şu İslam ilmihallerindeki “.. böylece zengin toplumun en sevilen uzvu olur; mal varlığından hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunur” mealindeki, şirk kokan, hakim sınıf yalakalığı tavrı geliyor.

    Neden?

    Van’daki kardeşlerimiz neden böyle bir “lütfa” ihtiyaç duysun?

    Tekrar ediyorum; halkımızın bu yüce duygularını şükranla karşılıyorum..

    Da…

    Her gün milyonlarca kez Fatiha okunan bir ülkede, depremzede kardeşlerimiz ve benzerleri neden bu tip “ekran manyakları”na minnet duymak zorunda bırakılsın?

    (Hep merhametli, çok merhametli Allah’ın adıyla. Hamd, alemlerin Rabbi Allah’adır. Hep merhametli, çok merhametlidir O. Din gününün Malik’i, sultanıdır O. Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Dosdoğru giden yola ilet bizi… Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlığa ve şaşkınlığa saplanmamışların yoluna…)

    xxx    xxx     xxx

    Aklım hâlâ şu Libyalı serserilere bavul içinde gönderilen 300 milyon dolarda.

    Bugünkü kurla 500 milyon lirada…

    Yardımsever halkımızın kutsal bağışlarıyla toplanan 21 milyon lira nerede, Libyalı NATO’cu serserilere bir çırpıda gönderilen 500 milyon lira nerede!

    Unutmadan; büyük depremden sonra, bu gibi durumlar için toplanan vergiler eski parayla 40 katrilyon lira.

    Nerede bu para?

    Soruyu değiştiriyorum:

    Devlet nerede?!.

    xxx     xxx      xxx

    Sistemin, “ekran manyakları” üretme potansiyeline diş biliyorum!

    “Eğer hepimiz kardeş isek”, kardeşin kardeşe minnet duymak zorunda bırakılışına diş biliyorum.

    İnsanların birbirine yardımcı olmasına, hatta bu gibi afetlerde diğer ülkelerin de yardıma koşmasına diyeceğim bir şey yok; bu çabaları minnetle ve takdirle karşılamaktan başka.

    Ama mesele bu değil!

    Mesele “lütuf” babında ortaya çıkıyor!

    Maun Suresi’ni hatırlayın, mealen ne diyordu?

    “Kamu hakkının yerine ulaşmasına engel olanlar riya yapmaktadırlar, dolayısıyla müşriktirler.”

    Peki, “kamu hakkı” ne?

    Soruyu, “hepimiz kardeşiz” penceresinden değerlendirin.

    Ve şunu da unutmayın lütfen:

    Vanlı kardeşlerimizi bu tip “ekran manyakları”nın “lütfu”na terk ettiğinizde, aslında o kardeşlerimizi kaçınılmaz olarak yokluğa, eziyete, cefaya, zulme terk ediyorsunuz demektir.

    Bu, kabul edilebilir bir şey değildir!

    Bunun somut kanıtı, neredeyse dörtbir tarafı fay hattında bulunan ülkemizde Kızılay’ın sadece 40.000 çadır stokuna sahip olmasıdır.

    40.000…

    Bu kabul edilebilir bir şey midir!

    Devletin, “hepimiz kardeşiz” yalanını böylesine çıplak bir biçimde itiraf etmek zorunda kaldığı bir sistemde, bizim sitenin deyişiyle “ekran manyakları”nın varlığı kaçınılmazdır.

    Ama yukarıda da değindiğim gibi, esas utanılması gereken şey, sistemin, bu tip “manyaklara” duyduğu ihtiyaçtır!

    xxx    xxx     xxx

    Sorulması gereken soru, herhangi bir şekilde acze düşen birinin kimden yardım talep edeceği ve bunun sonucunda kime minnet duyacağı, hatta minnet duyup duymayacağı meselesidir.

    Depremzede veya bir başka afetzede neden zengine minnet duymak zorunda kalsın?!.

    Hepimiz kardeş isek, mağdurların bu halini gidermek Devletin asli görevi olmamalı mıdır?!.

    Zengin de kim oluyor?!.

    (Vanlı kardeşlerimize halis duygularla yardımda bulunan tüm insanları tenzih ederim. Benim sorunum onlarla değil, Devletle!)

    xxx    xxx    xxx

    Sevgili dostlarım,

    Bu bir “sistem” meselesidir.

    Deprem, hiç kuşkusuz bir “kader”dir, ama bu kadarde yaşanılan acılar asla kader değildir.

    Buna en güzel cevabı Kuran vermektedir:

    “Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk, 2)

    İçinde Tanrı’nın Nefesi’ni taşıyan insanı üretim ilişkilerinde sadece bir “girdi” olarak gören zihniyet, imtihanda başarısız olduğunda iki şey yapmaktadır: Birincisi, bu “kader”i, “alınyazısı” biçimine dönüştürerek tüm suçu Yaratıcı’ya yıkmak; ikincisi ise, kendi başarısızlığının faturasını bu mağdur insanlara çıkararak onları “ekran manyakları”na mahkûm kılmaktır.

    Bunu şu veya bu hükümetle ilişkilendirmek doğru değildir; ilkel ve vahşi kapitalizmi savunan tüm sistem partileri bu suçlarından mahkûm edilmelidir.

    Yapılması gereken şey, dünyanın orasındaki veya burasındaki birtakım serseriler için bir çırpıda yüzmilyonlarca dolar buluveren Devletin tüm gücünün afet bölgesine çevrilmesi ve bundan sonrası için de hazırlıklı olunmasıdır.

    Bu, bu sistem partilerinin boyunu aşan bir basirettir…

    Vanlı kardeşlerimiz depremden sonra bir de o sert kış koşullarında yokluk içinde kıvranmaktadırlar.

    Bu, kabul edilebilir bir şey değildir!

    SkyTurk’ün “ekran manyakları” biçimindeki çarpıcı isimlendirmesi, yalın bir gerçeğin somut bir ifadesidir.

    Tek ve kalıcı çözüm, “ekran manyakları”na ihtiyaç duyulmayan, durmaksızın “ekran manyakları” üretmeyen, namuslu bir “sistem” inşa etmektir.

    “Kader” de bunu talep etmektedir…


  

   
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.