Başbakanın, her fırsatını bulduğunda en az üç çocukta ısrar ettiği bugünlerde, büyük müçtehit Yaşar Nuri Öztürk'ten bir alıntı yapmak geldi bu fakirin aklına.

    Bakalım Kuran sayı çokluğuna mı önem veriyor, nitelik çokluğuna mı...

    Bakın, Hoca, "İslam Nasıl Yozlaştırıldı" adlı abide eserinde, bu konuda ne diyor:

    "Kur'an, nüfusu bol toplum değil, nüfuzu kuvvetli toplum istemektedir. Yani Kuran, insan meselesinde kemiyete (sayıya) değil, keyfiyete (niteliğe) önem vermektedir.

    Bunun da ötesinde Kur'an, nüfusun sayısını öre çıkarmayı, bununla övünmeyi, bunu yarış konusu yapmayı yani tekâsürü putperestliğin bir görünümü olarak tanıtmakta ve açıkça kötülemektedir. İnsan meselesinde önemli ve güvenilir olan, değerli, üretken insana sahip olmaktır, kelle çokluğuna değil. Kelle çokluğuyla övünmek (tekâsür) ilkel bir iddiacılık ve böbürlenmedir ki, sonucu perişanlık olur.

    Bu perişanlığa ne yazık ki Müslümanların çekirdek kuşakları bile zaman zaman yenik düşmüşlerdir. Oysaki Kur'an çok açık konuşmaktadır: 'Cemaatiniz çok da olsa size zerre kadar yarar sağlayamaz. Allah insanlarla beraberdir.' (Enfâl, 19)

    ...

    Tekâsür ve Kevser sözcükleri Kur'ansal sözcüklerdir ve ikisi de çokluk anlamındaki 'kesret' kökünden türemiştir. Bunların birisi (tekâsür), kelle sayısı ve madde ile övünmeyi, ikincisi (Kevser)  sonsuzluk değerlerinin bolluğuyla yücelmeyi ifade etmektedir. Çıplak kökten yani kesretten bakarsak Kur'an'ın, kesreti yani sayı çokluğunu öncülük ölçüsü sayan anlayışa eleştirisi çok ağırdır: 'Pisle temiz eşit olmaz. Pisin çokluğu seni şaşırtsa bile bu böyledir...' (Mâide, 100)

    Tekâsürü putperest bir tutku sayan Kur'an, kevseri yüceltmektedir. Kevser, ölümsüz değerlerin bol bol verileni veya verilmesidir. Putperestler, Hz.Peygamber'i, çocuğu öldüğü için ebter (soyu kesik) olarak nitelemişlerdir. Buna yanıt olarak Cenabı Hak, kevseri öne çıkarmış, HZ.Peygamber'in kevserle yüceltildiğini belirtmiştir. (Bk.Kevser Suresi)

    Bu demektir ki Kur'an'ın insanı, tekasür ile değil, Kevser ile mutluluk ve onur arayacaktır. Kevser Suresi bize göstermektedir ki kelle sayısı bakımından öne çıkmayan insanlar, Kevser değerleriyle yücelebilmektedirler.
 Kur'an işte bu ikinci yolu, Kevser yolunu önermektedir. Bununla kastedilen, kevserin elde edilmesi için nüfus artışını durdurmak gerekir şekelindeki bir saçmalık değildir. Maksat, Kevser değerlerinde gerilemeye sebep olan bir nüfus artışının, bir tekâsür sergilemeye başladığının bilinmesidir.

    ...

    Nüfusun niteliğini dikkate almadan sayıyı artırma hatası insanlığı çok zor durumda bırakmıştır. Biz, konuya Malthüsçü bir yaklaşımla bakmıyoruz. 'Nüfus artarsa açlıktan helâk oluruz veya zevklerimizin tatmin oranı düşer' mantığına taraftar değiliz.
Bizim söylemimiz şudur: Açlık ve mesken problemini çözmüş olmak, Yaratıcı'nın idealindeki insan olmak için yeterli değildir. Başka bir deyişle, bizim hareket noktamız, et ve ekmeğin üstünde ve ötesindeki değerlere bağlıdır. Kaldı ki tekâsür illetine tutulmuş olanlar, et ve ekmek, iş ve aş meselesini de çözebilmiş değillerdir. Yani tekâsür (nüfus çokluğunu bir değer sayma) sadece ruhta ve değerlerde değil, maddede ve karın doyurmada da hüsran getirmektedir ve getirmiştir.

    İngiliz düşünürü Protestan papaz Robert Malthus'ü eleştirenler konuya hep ekmek, ev, giysi meselesi olarak gördüler. Bilindiği gibi Malthus (Ölm. 1834) insan nüfusundaki artışın geometrik, tarımsal maddelerdeki artışınsa aritmetik bir artış olduğunu ve bunun sonunun insanlığın aç kalması olacağını söylemiş ve nüfusun azaltılması için her türlü çareyi önermiştir. Bu çarelerin çoğu insanlık dışı, zalim çarelerdir. Maltüs, nüfusun azaltılması için ölümleri, salgın hastalıkları, kanlı kavgaları âdeta teşvik etmiştir. ... Maltüs'ü birçok bakımdan biz de eleştirmekteyiz. Ancak, onun, nüfus artışının arz ettiği tehlikeye ciddi biçimde ilk dikkat çeken düşünür olarak anılmak, hatta takdir edilmek gibi bir hakkının olduğunu da inkâr edemeyiz.

    ...

    Biz şuna inanıyoruz: İnsanlığın bugün en büyük meselelerinden biri, nüfus artışı meselesidir. Bu mesele, insanlığın geleceğine yönelik tehditlerin de en büyüğüdür. İslam dünyasının en büyük meselesi de budur. Uzun vadede Türkiye'nin en ciddî problemi de budur.

    ...

    Vücut bulmamış bir hamileliği önlemek anlamındaki bir doğum kontrolü İslam'a asla aykırı değildir. Tam tersine, böyle bir kontrol, Hz.Peygamber devrinde bizzat onun izniyle uygulanmıştır. ... Gebeliği önlemeye yönelik tedbirlerin tümünün ortak adı olarak azil sözcüğü kullanılır.  Azil, fakıhların ortak kabulüne göre meninin dölleme yapmasına engel olmak anlamında bir fıkıh terimidir. Bu engellemede kullanılan metodun türü ve azlin gerekçesi ne olursa olsun kontrolde dinen bir sakınca yoktur. Hatta, İmam Gazâli (ölm. 505/1111) gibi bazı otorite isimler, estetik gerekçelerle doğum kontrolü yapılmasının bile dine aykırı olmadığını açıkça belirtirler.

    ...

    Kürtaj, rahime düşmüş bir canlının yok edilmesi olduğundan o açık bir cinayettir. Bazı fakıhlar, 'henüz ruhun üfürülmediği süre içinde, örneğin ilk iki veya üç ayda yapılan bir kürtaj haram olmaz' yolunda sözler edebilmişlerdir. Bunların din ve akıl yönünden savunulması imkânsızdır. Ruhun üfürülmesi zamanını bildiren kimdir? Ruh üfürülmediği sürece ceninin insan itibar edilmeyeceğini söyleyen hangi kural vardır?

    Kürtajın bir tek gerekçesi olabilir: Annenin sağlığının tehlikeye girdiği ve bu tehlikeyi aşmak için kürtajın şart olduğunu gösteren hekim raporu... Bunun dışında hiçbir gerekçe kürtajın haramlığını ortadan kaldırmaz."

    Evet, Hoca bunları söylüyor. (İslam Nasıl Yozlaştırıldı/Yeni Boyut, 2000/Sayfa 166-173)

    Nüfusun hızla arttığı ve günümüzdeki kapitalist zihniyet tarafından hakkı gasp edilen insanlarımızın heder olduğu bugünlerde, sevgili Hoca'nın bu konudaki görüşlerini size aktarmak istedim.

    Konuya ilgi duyanlar, çok kısa olarak özetlemeye çalıştığım bu konuyu, yukarıda ismini verdiğim muhteşem kitapta bulabilirler.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.