Fotoğraflar / Hanefi Avcı, Dinleme Kasetleri İddialarina Cevap Verdi

Taner YENER - Özgür ARSLAN / İstanbul, () - DEVRİMCİ Karargah ve Oda TV davalarından tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, makam odasında dinleme kasetlerinin bulunduğu iddialarına, Taksim'de bir otelde...

30 Eylül 2014 Salı 19:28
Fotoğraflar / Hanefi Avcı, Dinleme Kasetleri İddialarina Cevap Verdi






Taner YENER - Özgür ARSLAN / İstanbul, () - DEVRİMCİ Karargah ve Oda TV davalarından tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, makam odasında dinleme kasetlerinin bulunduğu iddialarına, Taksim'de bir otelde düzenlediği basın toplantısı ile yanıt verdi.

Tutuklanmasına neden olan kasetlerle ilgili delillerin karartıldığını öne süren Avcı, "Aramada elde edilen kasetler üzerinde usule ve hukuka uygun olmayan bir teknik inceleme yapılmış, üzerinde bana ait ne parmak ne de vücut izi bulunmamıştır" dedi. Avcı ayrıca, kasetlerin, Emniyet içindeki parelel yapı ya da cemaat mensubu olan bazıları tutuklu olan polislerce Eskişehir'deki bir kişiye verildiğini söyledi.

"GÜNLERCE ORADA KALAN ÇANTA NASIL OLUYOR DA TEMİZ KALABİLİYOR?"

Tutuklanmasına neden olan kasetlerin ortaya çıkarılış şekline ilişkin polis görüntülerini gazetecilere izleten Hanefi Avcı, “Bu kasetler benim olsa idi, yanında arşivler, kayıtlar, kişilerin KOM ve Terör Kayıtları ile HTS raporlarının da bulunması gerekirdi. Odada 2 tane çelik kasa olmasına karşın kasetlerin bulunduğu çanta dolabın üzerinde çıkıyor. Çantaya baktığınız zaman temiz olduğunu ve sadece çekerken sürtünmeden oluşan tozu görüyoruz. Peki, günlerce orada olan bir çanta nasıl oluyor da temiz olarak kalabiliyor?" diye sordu.

"NE BİR PARMAK İZİM NE DE VÜCUT İZİM ORTAYA ÇIKTI"

Hanefi Avcı, çantanın içindeki kasetlerin çıplak elle kontrol edildiğini ve üzerindeki şeffaf naylonların yırtılarak atıldığını belirterek, “Eğer o naylonlar yırtılmamış olsa ve evraklar imha edilmemiş olsaydı, üzerindeki parmak izleri tespit edilebilirdi. Buldukları iddia edilen kaset ve dosyada ne bir parmak izim ne de vücut izim ortaya çıktı" dedi.

"EĞER BANA AİT OLSA O DÖNEM YAPILAN OLAYLARLA İLGİLİ SES KAYDI OLURDU"

Söz konusu kasetlerin, görev yaptığı dönemi ve illeri kapsamadığını anlatan Avcı, “2003-2005 yılları KOM Daire Başkanı olduğum dönemde, Enerji, BOTAŞ, Neşter, Mafya vs. birçok operasyonu yönettim. Orada kamuoyunu ilgilendiren siyasetçi, bürokrat vs. dinlemeleri dosyada olmasına rağmen, onlara ait hiçbir ses kaydı burada yoktur. 2005-2009 yıllarında Kapıkule Operasyonu vs. tahkikatların yapıldığı tarihlerde Edirne Emniyet Müdürlüğü yaptım. Bu konuşmalardan hiçbiri o dönemlere ait değildir. Eğer bana ait olsa, o dönem yapılan olaylarla ilgili ses kaydı olurdu" dedi.



Avcı, yaşanan çelişkileri özetle şöyle dile getirdi:



“Aramada bulunan 24 adet kaset, orijinal çanta ile birlikte alınıp getirilmesi gerekir iken, çanta yerinde bırakılmış, kasetler ayrı bir zarfa konularak paketlenmiştir. Çanta bilahare özel kalem görevlilerince savcılığa teslim edilmiştir. Bu kasetlerin önemli olduğu, diğer materyallerin önemsiz olduğu nasıl belirlenmiş de, yalnız bu kasetler için özel zarfa konup paraf edilmiş, diğer eşyalara bu işlem yapılmamıştır?“

"1986 YILINDAN BERİ BİLGİSAYARIM VAR"

“Arama yapılırken çekilen video ve fotoğraflardan görüleceği üzere, ne evimde ne de işyerimde kasetçalar yoktur. O zaman 24 kaseti ne ile dinleyeceğim? 1986 yılından beri bilgisayarım var ve basit düzeyde programcılık yapacak düzeyde bilgisayar teknolojisini bilirim. 14-15 yıl 24 kasetle il il gezdiğimin kabulü, normal hayat tecrübesine ve orta zekalı insan davranışına göre mümkün değildir. Eğer benim olsa idi, ya bir CD ya da USB bellekte taşımam gerekirdi."

"GÖREVLİLER YÜZÜNÜ GİZLEMEYE ÇALIŞTI"

“Eskişehir'den ayrılırken resmi kullandığım bilgisayarların disklerini bile değiştirdim. 28 gün boyunca giren çıkan hiçkimsenin bu çanta neyin nesi diye bakmamış olması makul değildir. Dört adet kasetin içeriğinin boş veya duyulamayacak kadar kısık ses olduğu Cumhuriyet Savcılığı tarafından belirtildiğine göre, 14-15 yıldır 4 boş kaseti taşıdığım düşünülemez. Arama esnasında bir kısım görevlilerin sürekli kameralardan kaçtığı ve bir şekilde yüzünü gizlemeye çalıştığı tesadüf olamaz."

"SAVCIYI ŞİKAYET ETTİK, SES ÇIKMADI"

Sahte deliller ve dinleme yapanların ortaya çıkarılmasını ve yargı önüne çıkarılmasını istediğini anlatan Hanefi Avcı, “Bu kişiler yargı önüne çıkarılmalı ve mağduriyeti olanların mağduriyetleri giderilmeli. Davanın savcısı Kadir Altınışık hakkında HSYK'ya şikayette bulunduk ama ses çıkmadı. Önümüzdeki HSYK seçimleri çok önemli. Bu seçimlerde tarafsız ve bağımsız kişiler olmalı. HSYK bazı yargıç ve savcılar için ceza vermemek için uğraşıyor. Hiç değilse şikayetimizi incelesinler. Ben 15 yıl ceza aldım, hâlâ şikayetimiz hakkında adım atılmadı. Bu durum Türkiye'de hukuk sistemine güveni azaltıyor. HSYK görev ve sorumluluklarını yerine getirmez ise gelecek daha da sıkıntılı olacak" dedi.

Avcı, 2014 yılında atmosferin değişmesiyle Eskişehir'de bazı gelişmelerin olduğunu belirtti. Valiliğe ihbarlar yapıldığını anlatan Avcı şöyle devam etti:



"Benim hakkımda işlem yapılmasından sonra, hem İçişleri Bakanlığı'na hem de il savcılığına e-posta gönderiliyor. Diyor ki kişi, 'Ben Emniyet'in kaçakçılık biriminde bir komiserim, Hanefi Avcı buraya geldikten sonra herkes hakkında bilgi topladı. İldeki görevliler, yöneticiler hakkında bilgiler topladı. Biz istemedik, bizi zorladı' ihbarı yapıyor. Bu ihbar üzerine, İçişleri Bakanlığı hemen müfettişler atıyor. Çalıştığım dönem içinde tüm Emniyet'in bilgisayarlarına baktı, sorguladı, araştırdı herkesin kaydını çıkardı. Bu kayıtlar ilde bulunan protokol listesindeki tüm listelerle karşılaştırılıyor ve 4 isim benzerliği var. Biri, bir vali yardımcısı, biri bir şube müdürünün. Bir şube başkanı, bir tanesi de savcının ismine benziyor. Müfettişler araştırma yapıyor, vilayete soruyorlar. Vilayet, Nurettin Yücel ismi sadece isim benzerliği (vali yardımcısı), bu isimde suçluya işlem yapılmış."

"İHBARCI, İSTİHBARATÇI BAŞKOMİSER ÇIKTI"

"Eskişehir Valiliği'ne ihbarlar yapılıyor. Bu ihbarlar üzerine valilik iki tane soruşturmacı görevlendiriyor. Bir tanesi vali yardımcısı, bir tanesi bir emniyet şube müdürü. Bu insanlar araştırıyorlar. Araştırma iddiası şu: Deniyor ki, Emniyet'e bazı ihbarlar geldi, bu ihbarlar kapatıldı ve örtüldü. Herhangi bir işlem yok, saklandı, gizlendi deniyor. Bunun üzerine Valilik araştırma yaptığında, Emniyet'in 155 servisine yaptığı bir ihbar ortaya çıkarılıyor. Bu ihbara göre, bir kişi Güneydoğu şivesiyle kendisinin Şırnaklı Ali Tekin olduğunu söyleyerek Emniyet'e bir adres ihbar ediyor. Diyor ki, 'Bu adreste 80 kilo eroin var. Oraya eroin geldi, hemen yakalayın' diyor. Emniyet ihbarın şekli ve benzer olaydaki sahte ihbarlara karşı alışık olduğu için, hemen bu ihbar yapan kişiyi -ankesörlü telefonda yapıyor ve ankesörlü telefonun hangi adreste olduğu Emniyet'in ekranında gözüküyor- en yakın ekibi yönlendiriyorlar. Ekipler bu kişiyi kulübeden çıkmadan yakalıyor. O kişiye soruyorlar, bu kişi diyor ki, 'İstihbarat'ta Başkomiserim ben. Beni bırakın, ben burada görev yapıyorum, beni bırakın deşifre ediyorsunuz' diyor. Emniyet ekipleri öyle olamayacağını söylüyorlar. Olay üst makamlara intikal ediyor, sonra talimat veriliyor 'Bu kişileri bırakın' deniyor ve kişi bırakılıyor. Niye bırakıldığı meçhul."

"YÜZÜNÜ SAKLADI"

İzlettiği videodaki bir kişinin yüzünü sakladığını ifade eden Avcı, şunları söyledi:



"Videoda bir kişi kendisini saklıyordu, gizleyerek odada bulunuyordu. Bu odada bulunan kim araştırıldı; ve görülüyor ki bu odada bulunan, 'Şırnaklı Ali'yim diye sahte ihbarda bulunan İstihbarat'ın Başkomiseri. O odada bulunması mümkün değil. Görev gereği olmaması gerekiyor. Arama yapacakların orada kim olduğu belli, arama tutanağında ismi de yok. Orada olmaması lazım. Emniyet Müdür Vekili olan kişinin müfettişlerce alınmış beyanı var. Diyor ki, 'Ben Emniyet Müdürlüğü makamında arama yapılacağını duyduğum zaman Emniyet Müdürlüğü'ne geldim, daha arama başlamamıştı. Makam odasına girdiğimde, odada bu kişiyle karşılaştım. Ne geziyorsun dediğimde, bahane arayarak uzaklaştı buradan' diyor. Yani bu kişinin varlığı, orada bulunması, her şeyi ile hukuka uygun değil. Daha sonra Vilayet araştırıyor. Madem bu kişiler böyle sahte ihbarlar yapabiliyor, Hanefi Avcı'nın bulunduğu olayla ilgili odada bulunmaması gerekiyor. Peki başka ne görevler yapılmış? Araştırılmış, şunu görüyorlar: O vilayette özellikle cemaatin hoşuna gitmeyecek görev yapan, onların yaptıkları işlere mani olabilecek bazı kamu görevlilerini, etraflarında kimler varsa onların izlenip dinlendiği ortaya çıkıyor. Yani ben kimlerle ilişkilişsem, onları tespit edip izlemişler ve benim hakkımda bilgi toplamışlar. Aynı şekilde o vilayette başka insanlar hakkında bilgi toplandığı, hatta bu toplanan bilgiler ihbara dönüştürülerek o kişi hakkında işlem yapıldığı ortaya çıkıyor."

"TEZTEREYLE KASETLER TEK TEK KESİLDİ"

“Benim şikayetim üzerine kasetlerde parmak incelemesi yapılsın dedim. Özel Yetkili Mahkeme, kasetler yakalanırken nasıl el değişti, sonra nasıl işlemler yapıldı? Tabii kasetler buraya getirildi, daha sonra savcı talimatıyla Emniyet'e gönderildi. Emniyet bunları çözdü, dinledi, CD'lere geçirdi, hiç parmak izi alınmadı. Aradan 1 ay geçti. 1 ay sonra savcılık çok ciddi bir görev yapıyor gibi işlemleri uygun yaptı. Bu titizlik burada yapılıyor ama, kasetler numaralanmış, eller eldivenli... Testereyle kasetler tek tek kesildi. Dış kaplar kesildi. Parmak izi alacağız, yeni kasetlere koyacağız. Kapları çıkartıldı. Hiçbir ülkede, hiçbir polis hiçbir parmak izini böyle almıyor. Olay anında bulunduğu an parmak izi alınır. Herkes dokunduktan sonra, torbalara konulup taşındıktan sonra değil. Olay anında bir avukat arkadaşımız savcıya itiraz etti 'Böyle yapamazsınız, delilleri yok ediyorsunuz, bu suçtur' dedi. Ama sadece bir itiraz tutanağı imzalatabildi. Yüzlerce şikayete rağmen hiçbir makamda, hiçbir işlem yapılmadı itirazla ilgili. Delilleri yok ettiler. Kasetlerin dışları bile kırılarak, oraya koyan ellerin tamamı yok edildi. Bunu yapanları şikayet etmemize rağmen, çokça hiçbir şey yapılmadı."

SAVCILARI GÖREVE ÇAĞIRDI

“Bundan sonra beklentimiz, bunu orta yere çıkaranlara, bunu orta yere dökenlere teşekkür etmekle birlikte, Eskişehir Valiliği'ne ve Eskişehir'deki bu işi yapan görevlilere, Emniyet'e ve olayı tahkik eden mülkiye müfettişlerine... Ama şu andan sonra beklentimiz, İstanbul ve Eskişehir savcılığından, bu ortaya çıkan olayların bütün belge ve delillerini toplayarak, bu kişilerin hukuk önünde yargılanmasını istiyoruz. Mahkeme önüne çıkarılmasını. Sadece benim odama kaset konması değil, diğer insanların ve diğer kişilere de yapılanların ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Hatta diğer vilayetteki savcılardan bekliyoruz. Diyoruz ki, Emniyet'in diğer illerinde de benzer uygulamalar var. Bunların da savcılıklar tarafından incelenerek ortaya çıkarılmasını, aydınlatılmasını ve mağduriyetlerin giderilmesini istiyoruz. Sadece olayı ortaya çıkarmak değil ama. Mağdurların da telafi edilmesini istiyoruz."

"KASETLERİ PARALEL POLİSLER Mİ KOYDU?"

Hanefi Avcı, "Kasetleri paralel polisler mi koydu?" sorusuna, "Gönlüm bunun tamamını çok açıklamak ama, bu olay kısmi soruşturma aşamasında. Söylersem soruşturmaya zarar veririm. Bana gelen bilgileri aktardım. Ama önümüzdeki dönemde onu da açıklayıp aydınlığa çıkaracağız diye düşünüyorum" yanıtını verdi.



Avcı, "İfade işlemi oldu mu, çağrıldınız mı savcılığa?" sorusu üzerine de, "Zaten tevdi raporlarını müfettişlere ve savcılıklara sundular. Bunlar Eskişehir Savcılığına sunuldu. Avukatlarımız giderek kendileriyle görüştüler. Savcılık o olayı başlatmış durumda" dedi.



ANAYASA MAHKEMESİ'NE BAŞVURU...

Avcı, "Anayasa Mahkemesi'ne başvurdunuz mu?" sorusuna da, "Bu anlattığım olaylarla ilgili AYM'ye başvuramayız. Nihai karar verilmesi lazım. HSYK şikayetime cevap vermedi. Hukuka aykırı dinlemelerle ilgili ise daha dava açılmadı. Karar kesinleşirse AYM'ye gideceğiz tabii, bittiği zaman. Savcıların makul süresi ne zaman dava açılırsa, o zaman doluyor" karşılığını verdi.

HSYK SEÇİMLERİ

Hanefi Avcı, "HSYK seçimleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?" sorusuna da şu cevabı verdi:

"Ben temenni de bulunuyorum. Diyorum ki, Türkiye'deki yargı mesnsuplarının büyük çoğunluğu düzgün, tarafsız insanlardır ve öyle görev yapmak istiyorlardır. Vicdanlarına göre hareket ederek, tarafsız, bağımsız kalabilecek insanları seçsinler. HSYK gerçekte görevini yapsın ve yargı yerine otursun. Yoksa bu ülke ciddi sıkıntılara kalacak diye düşünüyorum."





Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.