Dünya ticaret dengelerini alt üst eden Çin'in ekonomik gücü, enerji kaynakları konusunda sahip olduğu büyük güçle Rusya'nın başını çektiği ŞİÖ ekonomik bölgesi batılı ülkülerin kabusu haline geldi. Son dönemde yaşanan ekonomik krizle boğuşan AB başkentlerinde Türkiye'nin ŞİÖ üyeliği ile ilgili tartışmalar yoğunlaşıyor. Türkiye'nin, yaşanan küresel krize olan uzaklığı, ŞİÖ üyelerinin Ankara'ya verdikleri sıcak mesajlar kafaları karıştırmaya başladı. İngiltere'nin AB'nin varlığını sorgulayan, "üyeliğimizi referanduma götürelim" yönündeki tartışmalar birlik içerisinde soğuk duş etkisine neden oluyor. Böyle bir ortamda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Üye yapmayacaksanız açıkça söyleyin" çağrısı AB merkezlerindeki tartışmayı da hareretlendirdiABYE SIRT ÇEVİRMEK Mİ? ERDOĞAN BU KONUYU DÜŞÜNÜYORDie Presse gazetesinde bu konuda yayınlanan makalede şu görüşlere yer veriliyor: Avrupalılar İçinde Bulundukları Bencillikte, Jeopolitik Açıdan Giderek Bir Kenar Mahalleye Dönüştüklerini Fark Etmiyorlar. Dolayısıyla da Türkiye Bu Durumdan Sonuç Çıkarmayı Düşünüyor-- Recep Tayyip Erdoğan kızgın. Erdoğan, ABye ve onun üye devletlerine kızgın. Türk hükûmet liderinin yerine kendisini bir kez koyanlar, kızgın olmasını anlayabilirler. Ankara yarım yüzyıldan beri Avrupa kulübüne kabul edilmek için çabalıyor. Yarım yüzyıldan beri bu kulüpte, Türkiyenin alınmasını geciktirmek veya engellemek için sürekli yeni kurallar düşünülüyor. Bu durumda hayal kırıklığının artması anlaşılır bir durum. Erdoğan bu hafta bir televizyon kanalına verdiği mülakatta, Türkiyenin AB katılımına bir alternatif aradığını ve Şanghay İşbirliği Örgütüne alınmak için çabalayabileceğini anlattı. Şimdiden Evet, gidin artık sesleri duyuluyor ve tüm Avrupa ülkelerinin neredeyse tüm siyasi cephelerinde bulunan dar görüşlü, aptal Türk düşmanlarının mesajları görülüyor. Avrupa politikasının Türkiyeye davranışındaki sorun da zaten bu. Eğer AB devletlerindeki siyasi sorumlular sürekli bu dar görüşlüler sürüsünden korkmasalardı o zaman Türkiye meselesi için çoktan -ya üyelik ya imtiyazlı ortaklık ya da her ne şekilde olursa olsun- bir çözüm bulunmuş olurdu. Bu Avrupalı dar görüşlülük, büyük bir rahatsızlıktan başka bir şey değil. Dış politika konusundaki Moskovalı öncü düşünür Fjodor Lukyanov, birkaç gün önce Viyanadaki Avusturya Savunma Akademisinde Rusyanın Avrupaya bakışını anlattı. Lukyanova göre Rusya Avrupanın haritadaki görüntüsünün aksine, giderek bir kenar mahalleye dönüştüğünü görüyor. Dünyanın başka noktalarından Avrupaya bakanlar, sürekli birbirleriyle kavga eden, fiilen sadece kendisiyle ve yüksek yaşam standartlarının muhafaza edilmesiyle meşgul olan kadınlarla erkekleri görüyor. Amerikalılar da düşüncelerini değiştiriyor. Onlar da ekonomik, dış siyasi ve jeostratejik açıdan daha fazla Asya-Pasifik bölgesine yoğunlaşıyorlar ve onlar için de transatlantik bağlantı, ağırlığını kaybediyor ve Avrupa giderek bir kenar mahalleye dönüşüyor. Jeopolitik değişiklikler karşısında Türkler, burunları havada olan Avrupalılara karşı Asyada muhtemel alternatiflerin olup olmadığını düşünemeyecekler mi? Elbette ki Avrupalı diplomatlar, Erdoğanın yüksek sesli düşüncelerine hemen kibirli bir şekilde tepki gösterdiler. Diplomatlar, Şanghay grubunun Türkiye için hiçbir zaman ABnin bir alternatifi olamayacağını, Ankaranın Asyaya yönelmeyle sadece Avrupalıları korkutmak istediğini ama yanılacağını söylediler. En sonunda kimin yanılacağını beklemek gerekiyor. Türkiye şu anda ekonomik açıdan en dinamik şekilde büyüyen ülkeler arasında bulunuyor. Hükûmet henüz kısa süre önce İstanbula dünyanın en büyük havaalanının yapılacağını duyurdu. Dış politika ve askerî ağırlığından dolayı zaten Türkiye, bir bölgesel güçtür ve tıpkı Rusya gibi Avrasya ürünüdür. Erdoğan, Şanghay grubunda jeopolitik açıdan bir alternatif gördüğünü ve bu grubun ABden çok daha güçlü olduğunu söylerken blöf de yapmıyor. Elbette ki eğer Şanghay grubu Asyada kesin bir şekilde NATO ve ABD karşıtı bir kaleye dönüşecekse o zaman sadık NATO üyesi muhtemelen -Erdoğanın Türkiyenin Washington bağlantılarını kesmeye hazır olması haricinde- hiçbir zamanda kabul edilmeyecektir. Hiçbir şey böyle bir gelişme yaşanacağına işaret etmiyor. Ayrıca Şanghay grubu da Temmuz 2002de güvenlik iş birliği, terör ve aşırılıkçılıkla mücadele örgütü olarak kurulmasından bu yana epey değişti. Bu örgüt, kendini oldukça dinamik bir şekilde geliştiren bir gruptur. Tıpkı (neredeyse) Asyanın tamamı gibi. Tıpkı Türkiye gibi.
05 Şubat 2013 Salı 13:04
Dünya ticaret dengelerini alt üst eden Çin'in ekonomik gücü, enerji kaynakları konusunda sahip olduğu büyük güçle Rusya'nın başını çektiği ŞİÖ ekonomik bölgesi batılı ülkülerin kabusu haline geldi. Son dönemde yaşanan ekonomik krizle boğuşan AB başkentlerinde Türkiye'nin ŞİÖ üyeliği ile ilgili tartışmalar yoğunlaşıyor. Türkiye'nin, yaşanan küresel krize olan uzaklığı, ŞİÖ üyelerinin Ankara'ya verdikleri sıcak mesajlar kafaları karıştırmaya başladı. İngiltere'nin AB'nin varlığını sorgulayan, "üyeliğimizi referanduma götürelim" yönündeki tartışmalar birlik içerisinde soğuk duş etkisine neden oluyor. Böyle bir ortamda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Üye yapmayacaksanız açıkça söyleyin" çağrısı AB merkezlerindeki tartışmayı da hareretlendirdiABYE SIRT ÇEVİRMEK Mİ? ERDOĞAN BU KONUYU DÜŞÜNÜYORDie Presse gazetesinde bu konuda yayınlanan makalede şu görüşlere yer veriliyor: Avrupalılar İçinde Bulundukları Bencillikte, Jeopolitik Açıdan Giderek Bir Kenar Mahalleye Dönüştüklerini Fark Etmiyorlar. Dolayısıyla da Türkiye Bu Durumdan Sonuç Çıkarmayı Düşünüyor-- Recep Tayyip Erdoğan kızgın. Erdoğan, ABye ve onun üye devletlerine kızgın. Türk hükûmet liderinin yerine kendisini bir kez koyanlar, kızgın olmasını anlayabilirler. Ankara yarım yüzyıldan beri Avrupa kulübüne kabul edilmek için çabalıyor. Yarım yüzyıldan beri bu kulüpte, Türkiyenin alınmasını geciktirmek veya engellemek için sürekli yeni kurallar düşünülüyor. Bu durumda hayal kırıklığının artması anlaşılır bir durum. Erdoğan bu hafta bir televizyon kanalına verdiği mülakatta, Türkiyenin AB katılımına bir alternatif aradığını ve Şanghay İşbirliği Örgütüne alınmak için çabalayabileceğini anlattı. Şimdiden Evet, gidin artık sesleri duyuluyor ve tüm Avrupa ülkelerinin neredeyse tüm siyasi cephelerinde bulunan dar görüşlü, aptal Türk düşmanlarının mesajları görülüyor. Avrupa politikasının Türkiyeye davranışındaki sorun da zaten bu. Eğer AB devletlerindeki siyasi sorumlular sürekli bu dar görüşlüler sürüsünden korkmasalardı o zaman Türkiye meselesi için çoktan -ya üyelik ya imtiyazlı ortaklık ya da her ne şekilde olursa olsun- bir çözüm bulunmuş olurdu. Bu Avrupalı dar görüşlülük, büyük bir rahatsızlıktan başka bir şey değil. Dış politika konusundaki Moskovalı öncü düşünür Fjodor Lukyanov, birkaç gün önce Viyanadaki Avusturya Savunma Akademisinde Rusyanın Avrupaya bakışını anlattı. Lukyanova göre Rusya Avrupanın haritadaki görüntüsünün aksine, giderek bir kenar mahalleye dönüştüğünü görüyor. Dünyanın başka noktalarından Avrupaya bakanlar, sürekli birbirleriyle kavga eden, fiilen sadece kendisiyle ve yüksek yaşam standartlarının muhafaza edilmesiyle meşgul olan kadınlarla erkekleri görüyor. Amerikalılar da düşüncelerini değiştiriyor. Onlar da ekonomik, dış siyasi ve jeostratejik açıdan daha fazla Asya-Pasifik bölgesine yoğunlaşıyorlar ve onlar için de transatlantik bağlantı, ağırlığını kaybediyor ve Avrupa giderek bir kenar mahalleye dönüşüyor. Jeopolitik değişiklikler karşısında Türkler, burunları havada olan Avrupalılara karşı Asyada muhtemel alternatiflerin olup olmadığını düşünemeyecekler mi? Elbette ki Avrupalı diplomatlar, Erdoğanın yüksek sesli düşüncelerine hemen kibirli bir şekilde tepki gösterdiler. Diplomatlar, Şanghay grubunun Türkiye için hiçbir zaman ABnin bir alternatifi olamayacağını, Ankaranın Asyaya yönelmeyle sadece Avrupalıları korkutmak istediğini ama yanılacağını söylediler. En sonunda kimin yanılacağını beklemek gerekiyor. Türkiye şu anda ekonomik açıdan en dinamik şekilde büyüyen ülkeler arasında bulunuyor. Hükûmet henüz kısa süre önce İstanbula dünyanın en büyük havaalanının yapılacağını duyurdu. Dış politika ve askerî ağırlığından dolayı zaten Türkiye, bir bölgesel güçtür ve tıpkı Rusya gibi Avrasya ürünüdür. Erdoğan, Şanghay grubunda jeopolitik açıdan bir alternatif gördüğünü ve bu grubun ABden çok daha güçlü olduğunu söylerken blöf de yapmıyor. Elbette ki eğer Şanghay grubu Asyada kesin bir şekilde NATO ve ABD karşıtı bir kaleye dönüşecekse o zaman sadık NATO üyesi muhtemelen -Erdoğanın Türkiyenin Washington bağlantılarını kesmeye hazır olması haricinde- hiçbir zamanda kabul edilmeyecektir. Hiçbir şey böyle bir gelişme yaşanacağına işaret etmiyor. Ayrıca Şanghay grubu da Temmuz 2002de güvenlik iş birliği, terör ve aşırılıkçılıkla mücadele örgütü olarak kurulmasından bu yana epey değişti. Bu örgüt, kendini oldukça dinamik bir şekilde geliştiren bir gruptur. Tıpkı (neredeyse) Asyanın tamamı gibi. Tıpkı Türkiye gibi.