Haşhaşileri tanıma, tedbirli olma


Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kanlı darbe girişimi akıllara Haşhaşileri getiriyor. Haşhaşiyye veya Haşhaşiyyun olarak da bilinen yapılanma, takiyyeleri ve hain eylemleri ile akıllardadır. Darbe girişimini anlama adına, FETÖ’nün büyük bir tehdit olduğunu anlama adına Haşhaşiler ile ilgili şu öyküye kulak verilmelidir:

Yapılanmanın önderi Hasan Sabbah, görkemli Alamut kalesinde oturur. O dönemin Selçuklu Sultanı Selahattin bu Sabbah’ı öldürme adına adamlarını görevlendirir. Aradan çok geçmeden Sabbah’ın elçisi Selahattin’e gider ve ikili ibretlik bir diyaloğa girer.

Elçi: Sultan’a sözümüz olacak
Sultan: Buyur
Elçi: Bu korumaları gönderin, sözlerimi ifade edemem
Sultan, tereddüt etmeden korumaları gönderir.
Elçi: Lütfen bu kölemenleri de gönderin
Sultan: Onları gönderemem, onlar benim oğullarım, konuya gel
Elçi, hemen kölemenlere döner ve kılıçlarını çekmeyi emreder.
Sultan şaşırır.
Elçi kölemenlere sorar: Sultan’ın canını almanızı emretsem ne yaparsınız
Kölemenler de cevap verir: Hiç tereddüt etmeyiz, emrin olur
Bunu gören Sultan, boynunu büker ve Hasan Sabbah’ı öldürmek için yolladığı adamlarını geri çağırır.

Bu öykü ile FETÖ’nün Haşhaşileri, Fethullah Gülen’in Hasan Sabbah’ı model aldığı anlaşılmaktadır. Gülen ile Sabbah’ın yöntemleri hemen hemen aynıdır. İki isimin de dinden yararlandığı ama dine uygun olmayan eylemleri teşvik ettiği aşikardır.  Gelelim, kanlı darbe girişimine. Girişimin milli irade tarafından püskürtülmesi memnun edicidir. Kuşku yok bu, her ülkeye ve topluma örnek olacak bir direniştir.

Gülen’in talimatı ile başlayan kanlı kalkışmanın ölümlere ve yaralanmalara neden olduğu aşikardır. Şu an Gülen ve taraftarlarının darbe girişimini oyun olarak sunmaları boşunadır. Ülkeyi yönetenlerin ölümden döndüğü, yakınlarını şehit verdiği ortadadır. Binaların bombalandığı; halkın tarandığı, tanklar ile çiğnendiği ortadadır. Gülen’in olanlar ile bağının bulunmadığını savunması da boşunadır. Mağdurların ifadeleri ve darbecilerin itirafları bellidir, askeri üslerde yakalanan ağabeyler ve darbecilere pilav taşıyan ablalar her birimizin belleğindedir. Gülen’in daha evvel 17/25 darbe girişiminde, MİT tırları ihanetinde rolü olmadığını iddia ettiği belleklerdedir.  Gülen’in daha evvel bu gibi eylemlerde görev alan polislerin binde birini tanımadığını beyan ettiği bilinmektedir. Tabii ardından o polislerin ardında durulduğu; o polisler için ablaların emniyet ve adliye binalarının önüne gönderildiği açıktır.

Fethullah Gülen’in bu yalanları bir yana önemli olan milletin vergileri ile maaş alan; milletin vergileri ile milleti korumak ile, hakkını kollamak ile sorumlu olan devlet görevlilerinin hangi yöntemler ile Haşhaşi’ye dönüştüğüdür. Ordu, emniyet ve yargıda yer edinenlerin CIA güdümlü Pensilvanya’nın talimatı ile halka silah çevirmeleri; taraflı ve bağımlı kararlar almaları anlaşılır değildir.

FETÖ’cü bir ilahiyatçının darbe girişimi esnasında Akıncılar Askeri Üssü’nde bulunması; askerlere talimat vermesi çok ilginçtir. Bir FETÖ’cü bir astsubayın subaylara emir vermesi çok ilginçtir. FETÖ’cü bir polisin talimat ile halkı tank ile çiğneme gayretine girmesi çok ilginçtir.

Bütün bu karşı karşıya kaldığımız terör eylemleri, askeri kalkışmalar kula kulluk eden devlet görevlilerinin tehlikesine temas etmektedir.  Bu çerçevede önemli olan devletin idari alanı denetlemesi ilaveten toplumu mühimsemesidir. Bu çerçevede önemli olan devletin bireylerin eğitimine ve dini birikimine katkı sunmasıdır. Derinliği bulunan, sorgulayan bireyler sayesinde legal görünümlü illegal yapılanmalar toplumda ve devlette kendine yer bulamayacaktır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.