Her gün üç hastane.

    Her gün...

    Her gün...

    İyi bir hastanenin kabaca on milyon dolara yapılabileceğini varsayın; işte Türkiye'nin emperyalizme her gün ödediği paraya ulaştınız.

    Faiz.

    Sıcak para getirisi.

    Kâr transferi.

    Ücret.

    On yılda yabancı para babalarına yukarıda okuduğunuz kalemler karşılığında ödenen para 114 milyar dolar!

    114.000.000.000 dolar. (18.7.2010 Tarihli Aydınlık Gazetesi, Kaynak: T.C.Merkez Bankası, Ödemeler Dengesi İstatistiği)

    Her gün üç hastane.

    Her gün.

    Her gün...

    xxx    xxx    xxx

    Yukarıda okuduğunuz rakamlar ülkemize gelen yabancı parayı göstermiyor; ülkemizden bu para için çıkan faiz ve benzerlerini gösteriyor.

    Bu paranın emperyalistlere gitmeyip Türkiye'de kaldığını ve iyi değerlendirildiğini düşünün; işte işsizlik başta olmak üzere bütün sorunlarınızı şıp diye çözdünüz.

    Türkiye'nin kalkınmasını kapitalizme, dolayısıyla emperyalizme teslim edenler, kendi deyimleriyle "tüyü bitmemiş yetim hakkı"nı işte böyle çarçur ediyorlar!

    İşin bir de trajikomik tarafı var:
  
    Son on yılda emperyalizme oluk oluk para akıtan AKP de dahil olmak üzere tüm kapitalist iktidarlar bunu, yani bu dehşetengiz borçlanmayı bir başarı olarak gösterdiler bize!

    Bu, bir başarı göstergesiymiş!..

    Ne var ki, işin bir de başka bir yönü mevcut: Halkın derin uykusu...

    Bu rakamları gördüğümde, Yaşar Nuri Öztürk'ün muhteşem eseri "Maun Suresi Böyle Buyurdu"dan birkaç paragraf geldi hemen aklıma.

    Bu muhteşem bilgin şöyle yazıyor. (Sayfa316)

    "'Aldatılmak isteyen aldanır'. Ve bu halk, aldatılmaktan adeta zevk duyuyor. Kendisini aldatmayanları adam yerine koymuyor. İyi aydın, iyi siyasetçi, bu halka göre, iyi haram yiyen, bunun için de iyi vurgun yapan demek.

    Kur'an, 'halkın haklarını çalıp çırpanların dini-imanı olmaz' diyor; Peygamber halkın haklarını çalıp çırpanların cenazelerini kılmıyor; bizim halkımız ise bu gerçekleri duyuranlardan rahatsız oluyor. Onları, 'düzen bozucu mızıkçılar' gibi görüyor.

    Tabii bunun sonucu olarak da başı beladan kurtulmuyor. Unutmayalım, ceza amel cinsindendir. Uyarılara kulak tıkayanların cezası da destekçi oldukları 'aldatanlar' aracılığıyla veriliyor.

    Halk, özellikle din konusunda gerçekleri öğrenmekten kaçınıyor; masal, hikâye, sahte vaat nutukları dinlemek istiyor. Elli metreye bir cami yapılması ve Diyanet'e sekiz bakanlık bütçesi paranın verilmesi ona yetiyor. Böyle olunca da, İslam'ı gönderen Allah, dininin en hayati buyruklarını dışlayan halkın iki yakasını bir araya getirmiyor."

xxx    xxx    xxx

    Türkiye'de milyonlarca insan resmen aç, milyonlarca insan işsiz, milyonlarca insan "insan gibi bir tedavi" olanaklarından yoksun. Ülkemiz, ataması yapılmadığı için bunalıma girip intihar eden öğretmenlerle dolu. Çiftçi perişan, esnaf perişan, işçi-memur perişan, istihdam yaratmak amacıyla yatırımcılığa soyunan perişan.

    Tüm bunlardan sadece iktidarları sorumlu tutmak Kuran'ın ruhuna pek uygun gelmiyor bana.

    Çok açık ki, Öztürk Hoca önemli bir yaraya parmak basmış!

    Kabahatin çoğu bizde.

    Bir de kalkmış, AKP hükümetini, emperyalizme neden bu denli bağımlı diye eleştiriyoruz; bu kadar kısa bir süre içinde nasıl oldu da kendi burjuvazisini yarattı, nasıl yaptı da kendi zenginlerini yarattı diye topa tutuyoruz.

    Her iki kişiden birinin AKP'ye oy verdiği ülkemizi tarif için yine Kuran'a başvurursak, şu ölümsüz ayetle karşı karşıya kalıyoruz:

    "Biz pisliği aklını kullanmayanın üstüne bırakırız!" (Yunus, 100)

    Ama sanırım daha önemli bir gerçek de mevcut.

    Sohbet ettiğim kimi AKP'li dostlarım, "Tamam da kime oy vereceğiz?" diye soruyorlar.

    Cevap veremiyorum...

    Cevap verebilsem bile ikna edemiyorum.

    İçim yanıyor; çünkü yarın sabah kalktığımızda, emperyalizme üç hastane daha haraç vereceğiz!

    Her gün üç hastane.

    Her gün.
  
    Her gün...

  

  

   
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.