Prof. Dr. Ali Osman Özcan


    İthal mallar gümrük kapılarından geçerek ülkemize gelirler. Fakat sözcüklerin gümrük kapılarında işi yoktur. Ülkemizin her yerinde, büyük şehirler dâhil, kasabalar ve köylere kadar ithal sözcüklerin tüketildiği görülebilir. Yiyecek içecekten giyim kuşama, en basit araç gereçten en modern araç gerece, maddi yaşamdan manevi yaşamın her alanında ithal sözcükler karşımıza çıkar. Bu durum ülkemizin liberal kapitalizmin küresel egemenliğine girdiğinin göstergesidir.

    Rekabet toplumu aynı zamanda bir ticaret ve tüketim toplumudur. Ticarette tüccarlar birbirinin rakibidir. Maddi ticaret kadar kültürel alanda da bir ticari alış veriş söz konusudur. Piyasa ekonomisinin temel mantığı, rekabetçi mantıktır. Bu mantık, küresel rekabet mantığıyla uyumlu olmak zorundadır. Büyük alış veriş merkezlerinin bitişiğinde bir bakkal dükkânı açmak, mantıksızlıktır. Çünkü büyük para, küçük parayı yutuverir. Bakkal dükkânı peşinen iflas etmeyi göze almış demektir. Para parayı çektiği gibi, güç de gücü çeker. Sözcüklerin de bir gücü vardır. Güçlü sözcükler, zayıf sözcükleri yutacaklardır.

    Kontrolsüz ve tüketici odaklı kapitalizm, sadece ekonomi alanında değil aynı zamanda kültürel değerler alanında da kendi egemenliğini sürdürmek zorundadır. Dil de bu olaydan nasibini alacaktır. Şehirlerimizde iş yeri tabelalarından eczanelerde satılan ilâçlara, yol işaretlerine vb. her yerde ithal sözcüklerin egemenliği kendini göstermektedir. Bu ithal sözcüklere karşı bir açgözlülük söz konusudur. Kitle kültürünün bu eğilimini engellemek çok zordur. Liberal kapitalizmin bencil bireyciliği teşvik edici politikasının sonucu ortaya çıkan açgözlü tüketicilik, ithal sözcüklerin tüketimini artırıcı bir nitelik arz etmektedir.

    Popüler kültürün ticari sömürüsü ihraç ettiği sözcüklerle takip edilebilir. Dönem dönem ithal sözcüklerin tercihlerinde ufak tefek farklılıklar söz konusudur. Bir zamanlar Fransızca, Almanca, İtalyanca sözcükler modayken günümüzde İngilizce sözcüklerde bir artış vardır. Bu durum küresel egemenliğin kurumsal çıkarlarıyla da örtüşmektedir. Küresel egemenliğin kurumsal çıkarının temel özelliği köyleri ve kırsal alanı ucuz işçi deposu olarak görmesidir. Ucuz işçi depoları arayanlar işçi bulmak için gelirken bazı sözcükleri de yanlarında getirmektedirler.

    İthal sözcükler özellikle markalaştırma kültürünün vazgeçilmez öğesi olarak görülürler. Ülkemizde büyük markalara bakıldığında onların ithal sözcük tüketiciliği yaptıkları rahatlıkla görülebilir. Hatta bu sözcüklerin bir-iki harfi değiştirilerek yeni markalar, taklit ürünler ortaya çıkmaktadır. Taklitçilerin ünlü olma saplantıları, bu sözcüklerin yayılmasında önemli bir etkendir. İnsanların üretme merakları ithal sözcükler üzerine odaklandığında her türlü aşırılığa hazırlıklı olmak gerekmektedir. Türkçe sözcüklerin kendilik kimlikleri de tacize uğramaktadır.

Eğlence sektörü ise ithal sözcüklerin pazarlandığı yer olarak merkezi konumdadır. Türkçe sözcük söylemleriyle ithal sözcük söylemleri arasındaki kıyasıya mücadele hâlen devam etmektedir. Bu mücadele dil politikası arenasında yer kapma mücadelesi olarak kabul edilebilir. O zaman Âşık Paşa’nın “Türk diline kimse bakmaz idi, Türklere hergiz gönül akmaz idi. Türk dahi bilmez idi bu dilleri, İnce yolu ol ulu menzilleri” mısralarını hatırlamamak ve ne demek istediğini anlamamak, gerçekten üzücü bir durumdur.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.