Dee Brown un Kızılderililerin, beyaz adam tarafından nasıl soykırıma uğrayıp, asimile edildiğini, Amerikan belgelerine dayanarak anlattığı, insanın içi acıyarak, boğazı düğümlenerek, insanlık adına utanarak, yarım bırakmamaya çalışarak okuduğu kitabın adıdır…
Annesinin kucağından alınan bebeğin dipçikle düşürülüp öldürülmesinin hikâyesini Washington’ a görev raporu olarak yazan Amerikalının adına bizim insanlığımızdan utanmamızın adıdır Kalbimi Vatanıma Gömün…
***
Soykırım, soykırım diyenlerin eline verilecek bir kitaptır, Kalbimi Vatanıma Gömün…
***
Beyaz adam gelmeden önce, bugünkü Amerika toprakları, Meksika, Orta ve Güney Amerika topraklarında 24 milyon Kızılderili’nin yaşadığı tahmin edilirken,1910 yılına gelindiğinde sadece 200 bin Kızılderili kalacaktır.
***
1880 de 16 bin Kızılderili toplama kampına konur. Töreleri ve avlanmaları yasaklanır. İnançlarını değiştirmeleri için baskı yapılır. Çocukları misyoner okullarına gönderilir.
***
Çok çeşitli işkenceler gören bu gariban halkın bebekleri sözde medeni beyazlarca, annelerinin göğsünden alınıp, onları en uzağa fırlatma yarışmasına bile maruz kalır.
***
1890 da Yaralı Diz Wounded Knee katliamı, Kızılderililerin uğradığı katliamlarından biridir. Bu katliamla Kızılderililerinin özgürlük düşü de katledilir.. Kızılderili halkının, beyaz adamı topraklarından kovacak bir kurtarıcı geleceği inancıyla başlattığı, gitgide yaygınlaşan hayalet dansından( Ata Ruhları Dansı) Amerikan hükümetinin korkarak orduyu bu insanların üstüne salmasıyla Yaralı Diz denen mevkide 350 kadın, erkek ve çocuktan 300 ü öldürülür.
O gün sadece bir grup Kızılderili değildir ölen… Reis Kara Geyik den dinleyelim “O gün kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepelerinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları, hala o genç gözlerimle görebiliyorum ve orada, o kanlı çamurun içinde bir şeylerin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum… Evet, bir halkın düşü öldü orada… Güzel bir düştü evet… Sonra bir ulusun umudu kırılıp paramparça oldu. Artık yeryüzünün merkezi yok, ölüp gitti kutsal ağaçlarımız bile…
***
Kaybedilmiş bir şeylere ince bir ağıt gibi
Reis Kara Geyik'in sözleri…
***
Benliği, onuru, toprakları, ruhu, medeniyeti elinden alınan bu insanların bugün ortalama yaşam süresi 37 yıldır. Verem, alkolizm, intihar diğer Amerikan halkının 6 katıdır…
***
1973 yılına gelindiğinde bir grup Kızılderili, katliamın olduğu bölgede “ hadi bizi de katledin” diyerek eylem yapar, birkaç Kızılderili öldürülür ama dünya kamuoyunun dikkatinin çekilmesi başarılır.
***
Aynı yıl en iyi erkek oyuncu dalında Oscar ödülünü Baba( the godfather) filmiyle kazanan Marlon Brando, Yaralı Diz Katliamı nedeniyle ödülü reddeder, ödül törenine kendi adına konuşma yapması için Sacheen Littlefeather adlı genç bir Kızılderili kadını gönderir. Marlon Brando’ nun kaleme aldığı konuşmanın bir kısmı bize gerçek bir sanatçının nasıl olması gerektiğini de anlatır
“200 yıl boyunca toprağı, ailesi ve özgür olma hakkı için savaşan yerli halka şöyle dedik :“indir silahını arkadaş, gel birlikte oturalım, indirirsen eğer silahını arkadaş, senin hayrına anlaşır, barıştan söz ederiz.”Silahlarını indirdiklerinde onları katlettik biz. Onları topraklarından koparmak için yalan söyledik. Onları açlığa mahkûm ettik ki andımıza uymadığımız o hileli anlaşmaları imzalasınlar. Bu kıtanın gerçek sahibi bu insanları dilencilere döndürdük. Tarihi ne kadar çarpıtırsak çarpıtalım, nasıl yorumlarsak yorumlayalım, ne adil davrandık, ne dürüst, biz doğru yapmadık. Onlara ne haklarını iade etmek zorundaydık, ne anlaşmalarımıza sadık kalmak, çünkü gücümüzün üstünlüğü, bize diğerlerinin haklarına saldırma, mallarını gasbetme, yaşamlarını ve özgürlüklerini ellerinden alma hakkını sağlıyordu ki, onların erdemleri suça dönüşürken, bizim ahlaksızlığımız erdeme dönüşüyordu.
Ama unutmayın tarih bizi yargılayacaktır. Fakat umurumuzda mı? Bu nasıl bir ahlaki şizofrenidir ki tüm dünyanın işitmesi için ulusumuzun en tepesindeki sesle ciğerlerimiz patlayana kadar bizim taahhütlerimizi tuttuğumuzu haykırırız da tarihin tüm sayfaları, Amerikan yerlilerinin yaşamlarındaki son 100 yıl boyunca geçirdikleri tüm o aç, susuz günler ve geceler, bu sesin dediklerinin tam tersini söyler…

***
Özdemir Asaf “Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır
Bir ulus treni kaçırırsa, başka bir ulus gelir onu alır
” derken…
***
İnsanlar ne kadar naif ve iyi yürekli olursa olsunlar, teknoloji ve bilimle buluşamama şanssızlığına uğradıklarında, o insanların ne büyük acılar yaşayacağını anlatır,
***
…Ve onca acıdan sonra, ne yazık ki bir Kızılderili sağanak yağmur altında ıslanırken, başını göğe kaldırıp “İnat etme gökyüzü, benim kadar gözyaşı dökemezsin” demek zorunda kalır…


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
seda 2015-01-03 23:19:12

hocam her zaman ki gibi çok güzel bir yazı. elinize ve kaleminize sağlik.