Kalemin Kaderindir!

Allah, bir insana tarlaya tohumu ektirtir. mesela kavun. başka bir insana yetişen o kavunu bahçeden toplatıp pazara getirtir. pazardan para ile sana aldırtıp mutfağına taşıtır. mutfakta eşine kavunu dilimletip tabağa dizdirir ve yanında da çatalla önüne getirtir ama allah senin ağzına o kavunu koymaz! ta ki sen, kendi elinle çatalı dilimlere batırıp yiyene kadar…  bu öykü burada bir dursun…

* elden yüksek maaş alıp da sgk priminizi asgari ücretten yatırarak emekli olduğunuz takdirde (sgk uzmanlarının iddiasına göre), bağlanacak çok düşük emekli maaşı almak kaderiniz olabilir mi?
* aracınızda, emniyet kemerini bağlamadığınız takdirde; kaza anında camdan yola fırlamanız kaderiniz olabilir mi?
* maden ocağında  yeteri kadar (dünya standartlarında) emniyet tedbirleri al(ın)madan çalışırken çıkan bir kazada ölüm kaderiniz olabilir mi?

bu gibi haberlere sıklıkla rastlarız. genellikle ilk verdiğimiz tepki duygularımızladır, akıl ikinci planda kalır. bir olay vuku bulduğunda daha derin araştırma yapmak yerine, birçoğumuz peşin hüküm koyar; ‘alın yazısı’ ya da ‘kader’ der geçeriz! değil mi?
kısaca kader nedir bir bakalım:
kader İslam inancına göre imandandır; kaderi belirleyense irade’dir.
irade, sözlükte “istek, arzu, dilek,” gibi anlamlara gelmektedir. terim anlamı ise; bir şeyin yapılıp yapılmaması veya yapılacaklar arasında birini seçme özgürlüğüdür.. irade, küllî ve cüz’î olmak üzere ikiye ayrılır:
küllî irade, allah’ın mutlak iradesi demektir. yağmur, kar yağması gibi bizim dışımızda gerçekleşen...
cüzi irade ise, allah’ın kula verdiği, seçme yeteneği ve özelliğidir. cüz’i irade insanın kendi yaptıklarıyla kaderini belirler. iradenin yolu akılda birleşir. aklı olmayan insanın iradesi ve yükümlülüğü de yoktur.
Formülü; akıl (99) + irade (1) = kader (100)
demek ki akıl çok önemli. aklınla iradeni birleştirir, tedbir alırsan kaderin iyi tecelli eder. yok, aklını kullanmaz tedbir almazsan kaderin kötü tecelli eder! tedbir senden olacak ki takdir allah’tan gelsin…
kolay bir bir örnek verelim:
çoğumuz asansör kullanırız değil mi? bindiğimiz asansörün kendi başına inip çıkması kader, bizim ineceğimiz katta asansörü durdurmak irade, düğmeye basmaksa akıldır.
yani, “Asansörü biz hareket ettirmiyoruz ve asansör bizim kuvvetimizle çalışmıyor, ancak biz asansörün çıkacağı ve ineceği katları irademizle belirliyor ve düğmeye basıyoruz.”
şimdi de zor olan bir örnek verelim:
en çok içimizi acıtan olaylar kazalardır.  bir kaza olur ‘kader’ deriz, ardından bir benzeri kaza daha olur yine ‘kader’, ardından bir benzeri kaza daha… bu böyle devam eder gider… halbuki gelişmiş ülkelerde böyle midir? hayır. çünkü onlar bir defa sistem kurmuşlar, kanunlarını sürekli güncelliyor ve kurallara harfiyen uyguluyorlar, aksi halde kimsenin gözünün yaşına bakılmaz!
yani denetim ve önleyici tedbirler!
akıl ve ilim…
...
ya bizde öylemi?
yazımın başındaki kısa öyküden hareketle, bir mücadele yoksa rızık da yoktur.  ‘öyle armut piş ağzıma düş’ yok!
her doğan çocuk rızkı ile doğar fakat büyüdükçe rızkını arayıp bulma sorumluluğu vardır. bu sorumluluk, hayat boyu hep bir mücadeleyi gerektirir. tarlaya tohumu ekmelisin ki yiyecek ekmeğin olsun, değil mi?
işin kolayı bulduğunla yetinmektir, zor olanı ise daha iyisi için gayret sarf etmek...
maalesef gayret eden bir toplum değiliz! gevşekliğimiz  ilkokul sıralarında başlar, çalışma hayatımızda devam eder; okumayı sevmeme, kendini ifade edememe, iş bulma zorluğu, işten atılma korkusu, haklarını bilememe, ihmallik, patrona güven, sorgulayamama!...
birde tüm bunları suiistimal edenler!
temel sebep cehalettir! cahillik sadece okula gitmemekle olmaz hatta okul bitirmekle de… önemli olan, bireylerin kişiliği ve kendilerini iyi yetiştirmeleridir. bu da ancak iyi kitap okumakla, bilinçli yurttaş olmakla ilgilidir. sağlıklı düşünebilmektir, yani iyi düşünce. mevlana der ki, “kişinin düşüncesi diline, dili eylemine, eylemi kaderine yansır.”  bu nedenle kalemin kaderindir.
Şimdi makalemizin başlığına dönersek;
"allah evvela ‘kalem’i yarattı ve ona “yaz!” dedi. kalem, “neyi yazayım?” diye sordu. “kıyamete dek olacak her şeyin kaderini yaz!” buyurdu."
tıpkı bu hadisi şerifteki gibi, insanın dünyalık kalemi de kaderi gibidir. düşünceyi kağıda aktaran bir vasıtadır kalem. yani elimize aldığımız kalemle ne yazarsak o bizi bağlar. kalem veballi bir iştir, yazarlıkta!..
kalem, menfaat için hakiki rotasını kaybederse, şahsi çıkarlar uğruna doğruları yazmaktan çekinirse, sahibini kalemşör yapar…
...
erdemlilik, liyakatlilik toplumsal kavramlardır. bir toplumda sosyo-kültürel sistemin gerçekten var olabilmesi, bireylerin birbiriyle anlaşmak için ortak dil, örf, anane birliğinde kaynaşması gerekir. sanat ve edebiyat’a olan ilgi, sanatçıya saygı ve biribirine sevgi bağı, toplumu yüksek kültüre götürür. dolayısıyla;
kültür sanat ve edebiyat bir toplumun aynasıdır.
kafka'da keder vardır,
dostoyevski'de acı,
faulkner'da tasa,
bizde ise kader!
öyleyse ayna herkesin elinde… lütfen kendinizi ciddiye alın!
yaşayarakyazıyorum | M.Emin Ballı