Adı Nusret.

    40'lı yaşlarda.

    Esmer, yağız biri.

    Kamyonundaki radyoda Kuran konusunda konuşan birini dinliyordu.

    Hemen kulak kabarttım.

    Şu, çok konuşan ama aslında hiçbir şey söylemeyen politikacılar gibi bir konuşmacıydı.

    Peygamber sevgisinden, O'nun gibi olmaktan falan söz ediyordu.

    Kamyoncu dostumuz huşu içinde dinliyordu konuşmacıyı.

    ***  ***  ***

    "Bu kamyon senin mi?" diye sorduğumda, "Nerede bizde o para ağabey!" diye yanıtladı.

    "Peki, sigortan veya BAĞKUR'un var mı?"diye sorduğumda ise kafasını aşağıdan yukarı doğru sallamakla yetindi.

    Ne sigortası vardı, ne de BAĞKUR'u...

    "Peki, yaşlanınca ne olacak?" diye sorduğumda ise, ne bileyim gibilerden bir mimik yaptı.

    O da ne olacağını bilmiyordu...

    ***  ***   ***

    Aslında tablo pek de şaşırtıcı değildi.

    Çünkü Kuran'ı ve Allah'ın Elçisi'ni anlatanlar, yarısı Arapça, yarısı Osmanlıca kelimelerle anlatıyorlardı düşüncelerini.

    Daha doğrusu anlatıyormuş gibi yapıyorlardı.

    İnsanlar, Kuran'da, sadece namaz ve oruç var zannediyorlardı; Kuran'ın, fakir fukaranın hakkını aramak için indiğinin farkında bile değillerdi.

    Birkaç vesile ile daha önce bu sütunda belirttiğimi gibi, Kuran'ı veya Allah'ın Elçisi'ni (O'na selam olsun) anlatan birisinin kelimeleri arasında yoksulların çığlığını duymuyorsanız, bilini ki, size hikâye anlatıyorlar.

    Bin dört yüz yıldır anlattıkları gibi!

    Ne yazık ki, bunu kamyoncu dostumuz bilmiyordu...

    ***    ***   ***

    Hz.Peygamberin neden taşlandığını, bunu yapanların kimler olduğunu anlatırken bunların sadece putataparlar olduğunu söylüyorlar.

    Oysa durum hiç de böyle değil.

    Hz.Peygamberi Mekke oligarşisinin paralı adamları taşlıyorlardı; çünkü

Onlara eşitlenmekten, malları mülkleri eşitçe paylaşmaktan, fakir fukarayı ezmemekten, köleliğin kaldırılmasından ve benzeri konulardan söz ediyordu.

    Aslında bu insanlar, yani Elçi'yi taşlayanlar putataparlar değildi; bunlar müşriklerdi. Yani hem Allah'a inanıyorlardı, hem de kendi yonttukları putlara. Çoğu namaz kılıyor, oruç tutuyor, hatta hacca bile gidiyordu.

    Ama Mekke oligarşisini kızdıran esas şey, Elçi'nin putlarla olan savaşı değil, oligarşiyle olan savaşıydı.

    Peygamaberimizin en yakın dostlarından biri olan Hz.Ebu Zer bu nedenle Rebeze'ye sürülmüştü; çünkü insanların altın ve gümüş biriktirip (Tevbe 30) Allah yolunda harcamayanları (halka dağıtmayanları) cehennemle tehdit ediyordu. İnsanlar, bunu Ebu Zer'in kendi fikri sanıyorlardı; oysa tarihin ilk sosyalistlerinden biri olan bu sahabe, o günkü Mekkelilere Kuran okuyordu.

    Kamyoncu dostumuza ve onun gibilere Hz.Muhammed gibi olmaktan söz eden konuşmacılar, meselenin bu boyutuyla asla ilgilenmiyor; sadece namazdan oruçtan ve ne olduğu meçhul bir güzel ahlâktan söz ediyorlardı.

    "Güzel ahlâk" Kuran'dan ibaretti aslında ve Elçi kendisine vahyedilene uymaktan başka bir şey yapmıyordu.

    Hakkın rahmetine kavuştuğunda, miras bırakacak bir dirhemi bile yoktu; çünkü sağlığında bütün malını mülkünü fakirlere dağıtmıştı.

    Güzel ahlâk bunu gerektiriyordu çünkü. 

    ***   ***   ***

    Leyl Suresinde ilginç bir ayet var; surenin 11. ayeti.

    Eminim, bugüne kadar hiç duymadığınız bir ayet.

    Mealen, "Aşağı yuvarlandığında malı onu kurtarmayacaktır" biçiminde.

    Bu ayet, bir önceki ayetlerden anlayabileceğimiz gibi, cimriliğe sapanları ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görenleri anlatıyordu.

    Öyle bir gün gelecekti ki, o gün, mallar-mülkler bir işe yaramayacak; cimriliğe sapıp kendini üstün görenlerin ezip horladıkları milletin âhı kendilerini kahredecekti.

    Aynen zamanımızda olduğu gibi...

    Aynı surenin 18. ayeti, "O ki, temizlenip arınsın diye malını verir" diyordu. Demek ki, temizlenip arınmak için malı vermek gerekiyordu.

    Peki, bugünkü düzende bu nasıl olacaktı?

    Kamyon şoförü dostumuz yaşlılığından nasıl olacaktı da endişe etmeyecekti?

    Bunun cevabını bu sütunda daha önceleri onlarca kez gördünüz.

    İşte bu nedenle Hz.Muhammed'in sünneti, tarihin ilk ve en muhteşem sosyalizm denemesiydi.

    Bu, O'nun zamanında denemeyle kalmamış, hayata geçmişti; ama onun Hak'ka yürümesiyle, insanlar hemen yoldan çıkmışlar; bugünkü kamyon şoförünü sigortasız çalıştırmaya kadar gelmişlerdi.

    Bunda bir tuhaflık yok muydu?

    Kuran ve Elçi hakkında konuşan bu insanlar Kuran'dan hiç mi ders almıyorlardı?

    Karar sizin...

  


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.