Keten, kenevir ve yün çok eski çağlardan beri insanlığın giyim-kuşam ihtiyacına cevap veren ürünlerdir.

M.Ö. 6.-5. yüzyıllarda İskitlerin dokuma teknolojisini bildikleri görülmektedir.
Örneğin B.N. Grakov Selenge yayınların tarafından 2008'de basılmış İskitler adlı kitabının 2008-209. sayfalarında şu bilgiler yer almaktadır: Kenevir ve yünü eğirip dokuyorlardı. Kumaş baskısında genellikle İskit bozkır kültüründe çömleklerin alt kısmı kullanılıyordu (Bir tür basım teknolojisi). İpi iğ ile eğirip büküyorlardı. Bu iğlerin zorunlu olarak iğ yatakları da vardı.
Keten ve yün dokumadaki iğlerin uçlarına ağırlık yapması için "ağırşak" denilen parça eklenir. Ağırşak, iğin ip yapımında çabuk dönmesini sağlayan bir araçtır. Şak sözcüğü, parça anlamına gelmektedir. Sümercede de aynı anlamda kullanılmaktadır.

Şak etmek; iki parçaya ayırmak demektir. Arapça münakaşa sözcüğü de Sümerce sözcükten alınmıştır. Ağırşak (ağşak), ağır parça anlamındadır. Çocukluğumda Karadeniz Ereğli'nin Kuhistan, bugünkü adıyla Dağlıca köyünün kadınları Kozlu'nun Saka köyüne gelir, orada "tetere" denilen bitkinin yapraklarını toplar, çuvallara doldurup yüklenerek köylerine geri dönerlerdi. Onların niçin geldiklerini, ne yaptıklarını babaanneme sorunca "Keten bezlerini boyamak için tetere ağacının yapraklarını topladılar" cevabını vermişti. Kuhistan kadınları, bu ağacın yapraklarından elde ettikleri kök boyayla beyaz keten kumaşları siyah renge boyarlarmış. Daha sonra Kuhistan'a gittiğimde o işin yaşlı kadınlar tarafından bilindiğini öğrendim. Gerçekten Dağlıca köyünden yaşlı insanlar keten bezinden dokunmuş kara donlarıyla köylerde gezerlerdi. Bugün artık onları görmek mümkün değil. Çocukluğumda köyümüzde de keten ekilir, tarladan toplanan keten bağları kurutulduktan sonra keten liflerini kıran bir alet olan mengelezden geçirilirdi.

Mengelez aletine bazı yerlerde mengenez de denmektedir. Kış mevsiminde güneşli günlerde köyde hemen her evin önünde büyükler, genellikle kadınlar, mengelez denilen alette keten çıkarırlar; yani ketenlerin liflerini kırıp onu çöpe dönüştürecek hâle getirirlerdi. Mengelez altında kalan keten bitkisinin odunsu kırıntılarına "çilge" denir. Çilgenin yığıldığı yere de "çilgelik" adı verilir. Kaynaklarda ketenle ilgili şu bilgilere rastlamak mümkündür: Tohumu ve lifi için yetiştirilen doğal ve kültür formu bulunur. Yaprakları sapsız, grimsi-yeşil renkli, dik veya yatık gövde üzerinde sıralanmışlardır. Tohumları %40-45 yağ içeririr ve yağ eldesinde kullanılır. "Bezir yağı" olarak bilinen bu yağ boyacılıkta kullanılır. Yağı alınan tohumlar hayvan yemi olarak kullanılır. Keten liflerinin yapışık olduğu dokulardan ayırmak için derede ıslatılarak çürütme işlemi uygulanır. Yedi gün bekletilen lifler, dereden çıkartıldığında yabancı maddelerden uzaklaştırılmış olur. Harmana getirilen keten demetleri kurutularak tokmak (filariz) denilen odundan yapılmış bir aletle dövülür.
Dövme işlemiyle keten bitkisinin içindeki odunsu parçaların kırılması sağlanır. Sonrasında keten demetleri tutamlanarak (bir avuç içerisine sığacak kadar) mengenez denilen aletten geçirilir. Mengenez de keten lifinin içindeki odunsu parçalar temizleninceye kadar işlem yapılır.
Bu odunsu parçalara "keçin" denir. Mengenezden çıkan keten lifleri yivi tarağı denilen tarakla taranır ve iki parça halinde birbirine dolanarak burmalar oluşturulur. Tokmakla dövülen burmaların yumuşaması sağlanarak tekrar yivi tarağı ile taranır. Taranan lifler çıkrık yardımı ile büküm verilerek iplik haline getirildikten sonra "ılgıdır" denilen çatal bir sopaya dolanarak çile haline getirilir. Zonguldak ili Kozlu ilçesinin köylerinde keten tarlalarında tavşanın yakalanabileceği konusunda bir görüş ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre keten tarlasına giren tavşanın gözleri görmezmiş. Avcılar tavşan yakalamak için tavşanın keten tarlasına girmesini beklerlermiş. Bu tür bir söylentinin doğru olup olmadığı kuşkuludur. Yine bölgede keten tohumlarının peklik hastalığına iyi geldiğine dair bir inançta yaygındır.
Saadet Akyün YILMAZ keten üzerine büyüklerinden duyduklarını kaleme aldığı bir yazısında şunları dile getirmiştir: Bir ucu Y şeklinde ve diğer ucuna çivi çakılmış "ılgıdır" adı verilen ve esnemediği için kızılcık ağacından yapılan 1 metrelik tahta alet yardımıyla çile haline getirilir. Çile hazırlanırken ipliğin ziyan olmaması ve metreler tam denk gelsin diye "ılgıdır" denen alete keten ipliği 250 kez dolanır yani 250 kez dolanmış iplik bir çiledir. Ketenin doğal rengini biraz açıp beyazlatmak için köy fırınlarında ekmek yaparken yakılan meşe odunun külü kullanılır. Kül suyla karıştırılıp büyük kazanlarda kaynatılarak çubuklara geçirilmiş keten ipliği çileleri kazanın içine batırılıp 1 saat boyunca kaynatılır. Kaynama işleminden sonra iyice durulanarak kurutulur. Kelebe denilen tahta alete geçirilerek çıkrıkta masuralara sarılıp "çözgü" denen işleme hazırlanır. Evlerde duvarlara bir köşeden diğer köşeye belli aralıklarla çakılmış çivilerde ya da ahşap evlerin ortalarında bulunan deliklere takılan büyük tahta "kelebe" denilen aletler yardımıyla "çözgü" işlemi yapılır. (Çözgü, dokunacak kumaşın boy ipliklerine denir.) Bu işlemden sonra "düzen" adı verilen ve tamamen el emeği ile hazırlanmış tezgâhlara "çözgü" işlemi yapılmış iplikler tek tek takılarak dokumaya hazır hale getirilir. İnce masuralara sarılan ipliklerle "atkı" denilen dokuma işlemi yapılır. Pamuk dokumalar deniz kenarında leğenlere konan kireç kaymağı ve karbonatlı suya ıslatılarak beyazlatıldıktan sonra deniz suyunda durulanıp kum üzerinde kurutulup hazır hale getirilir. Aynı işlem keten dokumalarda uygulanmaz, keten dokumalar sadece su ile yıkanır ve kurutulur. Keten çileleri kelebeyi ayakta tutan "öreke" denilen tabanı yuvarlak bir silindirin ortasından geçen çubuğun üzerine yerleştirilerek çileler kelebe üzerine sarılır. Keten dokumada kullanılan bu yöntemler Zonguldak ilinin Karadeniz Ereğli bölgesinde de bilinmektedir. Sinop Ayancık ile ilgili sitelerden birinde de ketenle ilgili şu bilgiler verilmektedir: Antikçağ yazarları, Karadeniz Ereğli halkının günlük yaşamını anlatırken; ketenden dokunmuş, vücudun tamamını kaplayan, bol ve bükümlü elbiseler giydiklerini ve bu durumun kenti şiirsel bir atmosfere büründürdüğünü anlatırlar. Elpek Bezi, yörede sanayi gelişip, dokumacılıktan ve buna paralel olarak keten tarımından vazgeçilinceye kadar önemini korumuştur. Keten ipliğinin, elde edilinceye kadar geçirdiği uzun ve zahmetli yolculuk, üreticiyi bu bitkiden ve dokumasından vazgeçiren bir diğer faktör olmuş, Türkiye'de gelişen tekstil teknolojisi ve ürünleri ile rekabet edemeyen Elpek Bezi tarih sayfaları arasında kaybolmaya yüz tutmuştur. 1940-1950 yıllarında kaybolma sürecine giren Elpek Bezi, yaklaşık 50 yıl aradan sonra yeniden canlandırılıp yaşatılmaya başlanmıştır. Karadeniz Ereğli'de 1960'lı yıllar öncesi köylünün geçim kaynağı ve giyim malzemesi olan keten ve elpek dokuma ürünleri, 1995 yılından sonra Karadeniz Ereğli Belediyesi'nin girişim ve destekleriyle yeniden canlanmaya başlamıştır. Karadeniz Ereğli'ye bağlı Kandilli Beldesi'nde bulunan dokuma tezgâhları, yıllar önce kullanılan orijinal şekillerine sadık kalınarak yeniden hazırlanmıştır. Yörede yaşayan kadınların hem aile ekonomilerine hem de yöresel kültüre destek veren el emekleri ile dokunan Elpek Bezi, Türkiye'nin seçkin giyim firmalarına hammadde olarak satılmaktadır. Ayrıca ilçeye gelen ziyaretçiler için bu özel dokumadan üretilmiş örnekler, ilçe merkezinde sahil bandı üzerinde yer alan Elpek Evinde, sergilenerek satışa sunulmaktadır. Kaybolmaya yüz tutan Dağlıca (Kuhistan) köyündeki siyah bez teknolojisinin de yeniden canlandırılması ve bölge turizmine kazandırılması büyük bir hizmet olacaktır. Keten ve Kandıra Bezi başlıklı yazısında Numan Gülşah Keten ise şu bilgilere yer vermiştir: Roma Senatörleri'nin giysilerinin de ana maddesini oluşturmuştur. Senatörlerin giysileri dikilirken kullanılan elyaflı-keten kumaştan arda kalan parçalardan -kıtıklardan- Roma halkı ve askerleri için döşekler yapılmıştır. 1980 yıllarda keten ekilmesi yasaklanmış, buna rağmen köylerde yaşayan yaşlı teyzeler, sandıklarında sakladıkları ipliklerden kendi ihtiyaçları için "keten bezi" dokumaya devam etmişlerdir. Çok yakın zamanlara kadar Zonguldak köylerinde keten çöpü yorgan ve döşek yapımında kullanılmıştır. Ancak sanayi ürünlerinin piyasada bollaşmasıyla ketenden yapılma yatak-yorgan teknolojisi de tarihe karışmak üzeredir, diyebiliriz. Kaybolan teknolojilerimizi tekrar canlandırarak insanlığa kazandırma sorumluluğumuz yerine getirildiğinde kültür tarihine de büyük bir ışık tutulmuş olacaktır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
prof. Aysen Soysaldı 2014-11-02 17:29:21

bu makaleniz yöreye katkısı olsun ve yeniden üreten toplum olalım.