Kokusunu özlüyorum.

    Kuyruk sallayışını.

    Ve gözlerimin içine saf bir sevgiyle bakan o siyah gözlerini.

    Oğlum Zeytin yok artık!

    Dayanamıyorum…
   

***    ***     ***

    Dokuz yıl birlikteydik.

    Hep beraber, hep yan yana, hep göz göze.

    Sevinciyle, neşesiyle, şakacıktan hırlamasıyla ve tüm haşmetiyle.

    Kırk beş kiloydu; sadece heybetiyle bile etkileyebiliyordu insanı.

    Bir kez olsun kırmadı beni, bir kez olsun incitmedi.

    Oğlum Zeytin yok artık!

    Dayanamıyorum…

    ***     ***     ***

    Kapitalizmin yarattığı acımasız rekabet koşullarında, ekmek parası uğruna en değerli hazinen olan zamanını çar çur ederken, neden daha fazla öpüp koklamadın, neden daha fazla yanında olmadın, gözlerinin içine içine bakarak  onu ne kadar çok sevdiğini neden daha fazla söylemedin diye hayıflanıyorum şimdi.

    Zaman öylesine çabuk geçiyor ki ve öylesine acımasız ki!

    Ne zaman büyüdü, nasıl büyüdü, nasıl ailemizin bir ferdi oldu…

    Sanki dünmüş gibi; küçücük, bir deri bir kemik, ürkek…

    İlk dokunuş, ilk öpüş, ilk kuyruk sallamalar ve ilk sadakat gösterileri…

    Her şey öylesine hızla geçti ki.

    Oğlum Zeytin yok artık!

    Dayanamıyorum…

    ***     ***     ***

    Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.

    Zaman durdu sanki; hiçbir zaman “eski” olmamış gibi.

    Hayal gibi her şey.

    Gerçekten oldu mu bu; gerçekten yaşanıyor mu?

    Zeytin gerçekten yok mu artık?

    Hayal gibi, belki kâbus…

    Ve bu acıya dayanmaya çalışmak bile öylesine saygısızca ki…

    Oğlum Zeytin yok artık!

    Dayanamıyorum…

    ***    ***    ***

    Anlayamıyorlar.

    Anlayamayacaklar.

    Bilmiyorlar çünkü; yaşamamışlar bu duyguyu.

    Teselli edeyim derken nasıl da acı verdiklerini, çektiğim inanılmaz acıyı nasıl da artırdıklarını fark etmiyorlar bile.

    Bilmiyorlar çünkü, hiç bilmeyecekler…

    “Abartıyorsun” diye düşündüklerini sezebiliyorum; sanki abartı olmazsa “sevgi” olabilirmiş gibi.

    Öylesine bir sevgi ki; karşılıksız, riyakâklıktan uzak, bitmez tükenmez.

    Oğlum Zeytin yok artık!

    Dayanamıyorum…

    ***    ***    ***

    Yaşam ders vermeye devam ediyor.

    “Bir gün” diyor, “Bir gün bütün sevdiklerini kaybedeceksin; şimdiden onların değerini bil, şu anda sevmenin tadını çıkar, şu anda hisset onu, şu anda…”

    Ne var ki, tüm bu “mantıklı” düşünceler bile, duyduğum acıya öylesine hoyratça saldırıyor ki!

    Kabullenemiyorum…

    Ateş düştüğü yeri yakarmış; her şey anlamsız artık, kalabalıklar ıssız, yağmur sessiz.

    Acım … Acım öylesine dehşet verici, öylesine zalim ki.

    Oğlum Zeytin, bir tanem, babasının canı yok artık!

    Dayanamıyorum.

    Dayanamıyorum…

   



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.