Soma faciası yaşanmasaydı muhtemelen Türkiye’nin siyasal gündemini Cumhurbaşkanlığı seçimleri meşgul ediyor olacaktı.
Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden olan Soma faciası nedeniyle bir haftadır tüm gözler, yürekler Soma’ya çevrilmiş vaziyette.
Ancak kaçınılmaz olarak bu acı yavaş yavaş gündemden düşecek ve siyaset  kendi gündemine dönecek.
Malumunuz gündemde doğal olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez halk Cumhurbaşkanı’nı seçmek üzere 10 Ağustos’ta sandığa gidecek.
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin perde arkasını anlatan, alanındaki ilk kitapların yazarı olarak konuyu takip eden gazeteciler arasında  olayın inceliklerini en iyi bilen isimlerden biriyim demek abartı ya da ukalalık olmaz. 
İki turlu yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı az çok belli.
Her ne kadar kimi kesimler Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olmasına kesin gözle baksa da büyük ihtimalle Abdullah Gül AKP’nin adayı olacak.
Başbakan’ın yaptırdığı anketlerden istediği sonuçları alamadığı, özellikle cemaat oylarının kesinlikle Tayyip Erdoğan’a gelmeyeceği dikkate alınarak cemaatin tabanından da oy alabileceği hesaplanan Abdullah Gül ismi üzerinde birleşilmesi Başbakan Erdoğan açısından kaçınılmaz görülmekle birlikte yine de Erdoğan’ın son güne kadar adaylığı kovalayacağını düşünebiliriz.
AKP’nin adayı ile ilgili çok fazla bir merak yokken esas heyecan muhalefetin çıkartacağı isimler üzerinde olacak gibi görünüyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin  ‘ORTAK ADAY’ çıkartma teklifinden sonra Cumhurbaşkanlığı seçiminden ümitsiz olan kesimleri bir heyecan dalgası sardı.
Özellikle yerel seçimlerde Ankara’da sandıkta yaşanan birleşme gözönüne alınınca herkes “Neden olmasın?” demeye başladı.
Sonuçta iki turlu bir seçim olacak ve seçimler hiçbir zaman AKP adına çantada keklik değil.
Zira muhaliflere göre; Türkiye’de yaşanan her olumsuzluktan en az Başbakan kadar Cumhurbaşkanı Gül de sorumlu.
Yaşanan her sosyal-siyasal olaydan  muhalif isimler biraz daha kenetlenip, “Kim olursa olsun da AKP’nin adayı olmasın!” noktasına gelmeye başladı.
Gezi olaylarıyla başlayan bu süreç özellikle 17 ve 25 Aralık olaylarıyla pik yaptı.
Görünen o ki, Gezi olaylarından sonra artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.
AKP’de bunun farkında ve her olayın ardından bir gezi meselesi patlayabileceğini düşünüyor.
Bu durumda geriye kalan tek konu CHP ve MHP’nin ortak bir aday üzerinde anlaşıp anlaşamayacağı ve bu ortak adayın muhalif kesimlerce kabul görüp görmeyeceği.
Halk arasında çok kullanılır, amiyane tabirle “zurnanın zırt dediği” yer de burası.
Çokça isim dolaşıyor ortalıkta AKP’nin adayının karşısına çıkacak adayla ilgili.
Doğal olarak çok kimse gönlünden geçeni söylüyor ama bir isim var ki, bu isim gündeme geldiğinde hiç kimse itiraz etmiyor.
Bu isim kamuoyuun yakından tanıdığı bir siyasetçi, İlhan Kesici.
İlhan Kesici ismini biz 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren duymaya başladık.
1991 erken genel seçimlerinde Mersin’den DYP’den milletvekili adayı olmuş ama seçilememişti.
Ardından kurulan DYP-SHP hükümeti döneminde DPT’de başarılı bir müsteşarlık dönemi geçirdi.
1994 mahalli seçimlerinde de kamuoyunun karşısına İstanbul’dan ANAP’ın büyükşehir adayı olarak çıktı.
Hatırlayacaksınız, Bedrettin Dalan, Zülfü ve İlhan Kesici arasında oylar bölününce Recep Tayyip Erdoğan çok az bir farkla ipi göğüslemişti.
Daha sonra ANAP listesinden Bursa’dan TBMM’ye giren İlhan Kesici ismi merkez sağ’da her daim kurulacak yeni bir partinin lideri olarak gündeme geldi.
Türkiye’nin siyasi şartları böyle bir partiye izin vermeyince merkez sağ’da yaşanan deprem ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ricası ile İlhan Kesici bir dönem de İstanbul’dan Milletvekili oldu.
Baykal’ın gönlü razı olmamıştı değerli bir teknokrat siyasetçinin Meclis dışında kalmasına ve Kesici ismi oy getiren bir isimdi.
MHP lideri Bahçeli’nin ‘çatı aday’  önerisi gündeme gelince herkesin aklına gelen isim oldu Kesici.
Hem sağ seçmenin hem de sol seçmenin üzerinde ittifak yapabileceği bir kişilik olması, ekonomiyi, dış politikayı, iç politikayı ve devleti iyi bilmesi artılarıydı.
Üstelik hem milliyetçi hem muhafazakar ideolojinin içinde yetişmiş, dini değerleri içinde yaşayan ancak bunu asla siyasete malzeme yapmayan İlhan Kesici,  bütün bu artılarının yanında dürüst bir kişilik olarak biliniyordu.
Bunlar Kesici ile ilgili bilinenler. 
Ben Kesici ile ilgili aslında kamuoyunun hiç  bilmediği önemsiz bir detay olmakla beraber günümüz Türkiyesi için çok önemli olduğuna inandığım bir bilgiyi kamuoyu ile paylaşacağım.
Kendi izni olmadan özeliyle ilgili olarak paylaşacağım bu bilgi açıkçası Türkiye’nin özlediği , batı demokrasilerinde ise olağan karşılanan bir durum.
İlhan Kesici o kadar başarılı bir kariyere sahip olmasına rağmen baya baya züğürt bir siyasetçi.
İlginçtir ev alırken Meclis’teki  Ziraat Bankası’ndan konut kredisi kullanan İlhan Kesiyi’ye İncek’teki parlementer kooperatifinde yarım kalan kalan evini tamamlamak üzere yeni bir kredi isteyince ilgili banka üzerinde bir kredi olduğu için ikinci bir krediyi vermemiş.
Bu nedenle de Kesici bahse konu kooperatifinde komşusu olan eski AKP’li Reha Çamuroğlu’nun evinde kiracı.
Kısacası bu profil ‘evlerinde dağıtıla dağıtıla bitirilemeyen  milyon dolarlara sahip’ siyasetçilere alışkın bizim insanımıza ne kadar uyar bilmem.
Fakat bana uyar.
Umarım CHP ve MHP’ye de uyar da İlhan Kesici gibi arkasında birleşilebilecek bir aday çıkartırlar.
Yoksa adım adım parçalanmaya giden Türkiye’de 2015 seçimleri öncesinde önemli bir fırsat daha kaçırılmış olacaktır.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.