Çorlu'dan dünyaya uzanan müzik köprüsü

Gülden Kaya, 30 yıllık müzik yolculuğu sırasında Türk Müziğinin geleneksel çizgisinden taviz vermeyen ender sanatçılardan biri. Gülden Kaya'ya göre Türk Müziği, "Milletin özünü, koruyup bugüne gelebilen ve yaşayabilen bir inanç, kültür, aşk, estetik ve üst seviyede bir kültürün yansımasıdır."

11 Ocak 2016 Pazartesi 07:05
Çorlu'dan dünyaya uzanan müzik köprüsü






Çorlu'dan dünyaya uzanan müzik köprüsü

Tekirdağ Çorlu’da 30 yıldır, Gülden Kaya’nın, şefliğini yaptığı Çorlu Müzik Derneği (ÇMD), Türk Müziği alanında, Sanat Müziği ve Halk Müziği koroları ile Balkanlardan, Avrupa’ya kadar birçok ülkede, müzik köprüleri kurarak, kültürümüze hizmet ediyor


‘Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden. Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.’ Yahya Kemal Beyatlı

‘Milletlerin karakterini anlamak istiyorsanız, onların müziklerine bakınız.’
 
Müzik hakkında söylenmiş bu iki özlü cümle insan, toplum ve milletlerin varoluşları ile geçmiş ve gelecekleri ile yaşayabilmeleri ile müziğin ne kadar da önemli olduğunu göstermektedir. Müziğin ne kadar dikkate alınması gereken ve vazgeçilmez hayati öneme haiz bir unsur olduğunu da göstermektedir. Çok köklü bir geçmişe ve geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk Müziği, milletin özünü, koruyup bugüne gelebilen ve yaşayabilen bir inanç, kültür, aşk, estetik ve üst seviyede bir kültürün yansımasıdır. Bir ara yasaklanan, bir süredir de küresel düzeyde, baskı altında tutulmakta olan Türk Müziği, medya ve çeşitli unsurlar vasıtası ile adeta halkımızdan, çocuklarımızdan, özellikle de gençlerimizden uzaklaştırılmak istenilmektedir.

Devlet koroları, konservatuvarlar, radyoların yeterli derecede korumakta ve yaşatmakta zorlandığı, kitlelere ulaştırmakta aciz kaldığı müziğimiz, vatan topraklarında ve yurtdışında da olsa, gönüllü bir çok fedakar müziksever insanlarımızın, hocalarımızın kurdukları korolar, gruplar ve gayretleri ile hala ayakta ve yaşamakta, yaşatılmaktadır. Bu hafta yine, özel bir insan ile görüştük. Gülden Özaltun Kaya. Tekirdağ iline bağlı, Çorlu ilçesindeki Çorlu Sanat Merkezi Müzik Derneği (ÇMD) ve bu derneğe bağlı olan şefliğini yaptığı Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği Koroları ile yurtiçi ve yurtdışında, Türk müziğine, kültürüne, sanatına verdikleri hizmetleri konuşacağız.


Astroloji, uzay bilimleri ve müzik alanına ilgili bir gençlik yıllarından sonra, müzikte karar kıldınız. Müziğe nasıl başladınız?

Ailemde müzik ile ilgilenen kimse yoktu. Ama müziğe ilkokulda, flüt  çalmaya başladım, uzun süre folklor oynadım.  Lise çağlarında üç sahaya karşı aşırı ilgim vardı.  Gelecekte içerisinde hayalimde olmak istediğim üç alan  vardı. Ya müzik alanında, ya astroloji ya da uzay bilimleri sahalarında olmalıydım.  Ama müzik her zaman ön planda idi. Daha sonraki zamanlarda ise müzikte karar kıldım. Ama ne yapacaktım ama sanatçı mı olacağım, öğretmen mi olacağım, bilmiyordum.  İlkokulda öğretmenlerimin teşviki ile müziğe olan ilgim daha da çoğladı. Öğretmenlerim beni konservatuvara göndertmek istediler. Tabi, Anadoludasınız  (Sinop – Gerze), konservatuvar İstanbul’da, nasıl gideceksiniz? Tabii ki izin verilmedi ailem tarafından. Fakat içimde her zaman, o müzik ve konservatuvar arzusu ve aşkı yaşadı.
Liseden sonra, kararımı verdim ve ailemi de ikna ederek İTÜ Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarı’na, iyi derece ile girdim. Ama temel konservatuvar eğitimi yani çocuk yaşlarda eğitim göremediğim için, o eksikli görmüş oldum, ne yazık ki… Temel müzik eğitimi aldık, yani Sanat Müziği, Halk Müziği, Batı Müziği ve enstüriman eğitim aldık. Benim eğitim aldığım saz Klasik kemençe idi. Mezun olduktan sonra, benim müzik hayatımı etkileyen bir hatıramı sizin ile burada paylaşmak istiyorum. Ankara Devlet Korosu sınavına girdik,  bir Neyzen bayan arkadaşımız ve ben kemençe ile sınav için Ankara’ya gittik. Önce Neyzen arkadaşı dinlediler ve sizi alıyoruz, çünkü koromuzda Neyzen açığı var bana söylenilen cümle ise aynen şu oldu: ‘Sizi alamayacağız, çünkü bizim bir Klasik Kemençeci arkadaşımız var ve koroya onu alacağız’ Ben hayal kırıklığına uğradım ve o gün Klasik kemençeyi bıraktım. Ve iki yıl müzik ile ilgili hiçbir çalışma yapmadım, hiçbir faaliyet içerisinde bulunmadım. Daha sonra da, Çorlu’ya ablam sözlü olduğu için, onun yanına gelmiştim.

O günlerde Çorlu’da koro kuruluş çalışmaları  sürüyormuş ve Osman Tunca Bey Ağabeyimiz, bana ‘Bizim topluluğumuzu çalıştırır mısınız?’ diye teklifte bulundular. Ben de kabul ettim. O gün bu gün, Çorlu’dayız, evlendik ve hayatımız her zaman müziğin içinde ve Çorlulu arkadaşlarımız ile müziksever dostlarımız ile geçti ve bugünlere geldik. 


MÜZİK, İNSANIN VE TOPLUMUN KİŞİLİĞİNİ YANSITAN MELODİLERDİR

Yurtiçi ve yurtdışında Türk Müziği ve Türk Kültürünün tanıtılması ve eğitimine hizmet veren bir Hoca ve Şef olarak, size göre müzik nedir?

Öncelik ile bu oluşum gerçekten kuruluş aşamasından, bu güne kadar gerçekten çok zor ve fedakarlıklar ile bu günlere geldi. Bütün ses ve saz arkadaşlarımıza, bizi yalnız bırakmayan ve her zaman destek veren müziksever dostlarımıza, arkadaşlarımıza ve aileme her zaman bizim ile birlikte oldukları için, teşekkürü bir borç biliyorum. Müzik hakkında bu güne kadar çok sözler söylenmiş, çok tanımlar yapılmış. Klasikleşmiş şekli ile tanımlamaya çalışırsak  müzik, ‘kulağımıza hoş gelen duyumlar diye tanımlanır. Ama ben öyle düşünmüyorum, bana göre ise müzik, direkt insanın kendi kişiliğini yansıtan duygular ve melodilerdir. Çünkü her insan, farklı müzik türleri dinleyebilir ve hoşlanabilir. Algılama, hissetme, onu yaşama ve yaşatma duyguları farklı olabiliyor. O nedenle ben, müziğin içsel ve isteklerini yansıtma şekli olduğunu düşünüyorum.

Müziğin, şahıs, aile, toplum ve millet üzerindeki etikleri ile müzik dinleme ve müziğe olan ilgide, çocuk açısından ailenin önemi nedir?


Tabi ki, müziğin insan-lar üzerindeki etkisi sadece kişi üzerinde sınırlı kalmıyor. Toplumsal ve sosyal olarak da,  müziğin etkisi olduğu tartışılmaz. Ailenin ve sosyal olarak yetiştiği muhitin, müziğe olan ilgisi ve kültürel altyapının oluşmasında, çok önemli etkisi var.
Ancak, burada mutlak manada, ailede müzik ya da sanata ilgi var diye çocuk da, müzik ya da sanata ilgi duyacak, diye bir şart da yok. Burada doz çok önemli, yani eğer bu ilgiyi, eğer çocuk üzerinde bir aşırı baskı şekline dönüştürürseniz, o zaman da tepki doğabiliyor. Ya da çocuk, ailede klasik müzik dinleniyor diye illa ki, o klasik müzik dinleyecek ya da ilgi duyacak diye bir şart da yok. Klasik müzik dinleyen bir ailede çocuk, Halk müziği ya da farklı bir müzik tarzına da ilgi duyabiliyor. Burada şu ortaya çıkıyor; Bir insanın kişilik yapısı, zevk algısı var ve o daha çocuk yaşlarda, kendisini belli ediyor ve ortaya çıkabiliyor. Yani ailede farklı bir tarz müzik dinleniyor ama o başka bir tarza ilgi duyabiliyor. Neden? Çünkü, o çocuğun iç dünyası, ruh yapısı ve ilgi alanı ne ise ona yönelebiliyor. Ve bunun aileler tarafından mutlaka dikkate alınması gerekiyor.


Çocuğun müzik, sanat ya da kültüre olan ilgisinde yazılı, görsel ve sesli medyanın etkisi nedir?

Elbette, çocuklarımızın, gençlerimizin müzikal zevk ve ilgiye yönelmelerinde,  özellikle televizyonların, radyoların, gazete, dergi ve özellikle de, internetin çok etkisi var. Ama bu belirli bir yaşa kadar, belirli bir düzeyde etkisi olduğunu düşünüyorum. Bir zaman dilimine geliyor o çocuk, bütün bu etkileşimlerin yanında, arkadaş gruplarından da etkileniyor olsa da, belirli bir zaman sonra, o etkileşimden sıyrılarak, ayrım yapmaya ve kendi ruh yapısına, zevk algısına göre ayrım ve seçim yapmaya başlayabiliyor, diye düşünüyorum. Bakın mesela ben kreşte de çocuklara eğitim veriyorum. Orada da ne tür eğitim verirseniz, onu alıyor ama biraz daha yaşı ilerlediğinde, size itiraz edebiliyor ve ‘Hayır ben bu tür müzik yapmak istemiyorum, benim ilgi saham bu’ diyebiliyor. Daha da ileri gittiğiniz zaman da, ‘kabul etmiyorum, bu tarz bana göre değil. Ben bunu yapmak istemiyorum. Bu tarz müziği dinlemek istiyorum, bunu söylemek istiyorum’ şeklinde tepki ile karşılaşabiliyoruz. Ancak buna rağmen, medya, internet ve arkadaş çevresinin, etkisi çok fazla.

TOPLUMUMUZDA BİR YOZLAŞMA VAR VE YAYILARAK BÜYÜYOR

Bugün dinlenilen müziklere baktığımız zaman, müzik algısı, tercihleri ve  dinleme kültürü açısından, ne görüyorsunuz? Toplumumuz ile tercih edilen müzik arasında ne gibi bir ilişki olabilir?

Ne yazık ki, toplumumuzda, genel olarak, bozulma görüyorum. Topluma sosyal olarak baktığımız zaman, bir denge bozukluğu var. Bugün insanlarımıza ve gençlerimize baktığımız zaman, şu soruların sorulması ve cevaplarının da verilmesi gerekmez mi? Kültürel açıdan, biz kimiz ve nerede olduğumuzun, nasıl olmamız gerektiğinin, ne kadar farkındayız? Belki yetişkinler olarak, belirli bir mesafeye kadar, bunu bilip farkında olabiliriz ama yeni nesil, bunun ne kadar farkında acaba? Kültürel anlamda, değerlerimizin de, kültürümüzün de ve de neler kaybettiklerinin, neden yaşadıklarının farkında değiller.  Bu neden kaynaklanıyor? Bana kalırsa, bu eksiklik ailelerden kaynaklanıyor. Çünkü yozlaşma ve değer kayıpları ailelerde başladı. Bu kültüre bakış, müziğe olan ilgi şekli ile ve zevk algısına da, yansımaları çok net görülebiliyor. Ailelerdeki bu yapılanma ve şekillenme ve olumsuzlukları ve yansımaları, çocuklarda çok daha  net  görülebiliyor. 


Kültürün yozlaşması ve değerlerin yitirilmesi fert ve toplum olarak, bizde ne tür kayıplara neden oluyor?

Bu zevk ve kültür erozyonunun sebebi, ekonomik şartlara bağlansa da, en acı ve önemlisi kültüre, sanata, müziğe karşı ilgisiz ve vurdumduymaz bir yaklaşım içerisinde olunmasıdır. Yani müziğe, kültüre, sanata ilgisizlik sadece ekonomik durumu iyi olmayan insanlarla mı sınırlı? Kesinlik ile hayır.  Değerlerin değiştiğini, ‘özgürce yaşamak’ düşüncesi altında, değerlerin değersizleştirildiğine, ne yazık ki şahit oluyoruz. Sosyal konumlar değişti, toplumun yapısı, şekli değişti. Bu da otomatikman kültürümüzü de yozlaştırdı. Millet olarak, bizi, biz yapan ve asırlardır yaşatılagelmiş milli, manevi, insani, kültürel ve sosyal değerlerimizi yitirdiğimiz zaman, ne bir insanda ne de toplumda huzur, sevgi, dostluk ve uyum kalmaz. Ve daha fazla geç kalmadan da, yitirdiğimiz ve yitirmekte olduğumuz değerlere sahip çıkmamız gerekiyor. Kültürümüze, müziğimize, sanatımıza ve insani olan, bize has değerlerimizin farkında olup, yaşamalı, paylaşmalı ve yaşatmalıyız.
 
ÇOCUKLARIMIZI ÖNEMSEMELİ VE ONLARI KABİLİYETLERİ ÖLÇÜSÜNDE YÖNLENDİRMELİYİZ

Bu noktada, bir müzik ve kültür insanı Gülden Kaya olarak, siz ne yapmak istiyorsunuz? Amacınız nedir?

Neler yapılmalı? Neler yapmalıyız? Bu soruları çok soruyoruz, cevapları da, projeleri de hazır aslında. Peki, Gülden Kaya, neden gerçekleştirmek istediği çalışmaları, faaliyetleri, neden yeterli derecede gerçekleştiremiyor? Ben istiyorum ki, alt tabana inmek yani, çocuklarımızı küçük yaşlarda alıp, kültürel, kişisel, sosyal ve müzik anlamında, yetiştirmek istiyorum. Bu çok önemli ve velilerimizden, anne ve babalarımızdan, çocuklarımıza bu temel eğitimin verilebilmesi için, destek ve duyarlılık istiyorum. Aileler, çocuklarını önemsesinler ve onları bilinçlendirerek, yönlendirmelerde bulunsunlar. Sadece velilerin ne istedikleri değildir önemli olan, çocuklarının da zevk, ilgi ve kabiliyetleri de dikkate alınmalıdır.  Veliler bana gelerek ‘Benim çocuğum, piyano dersi alsın’, ‘Benim çocuğum, Türk müziği dersi alsın’ dememeli. Bana ve çocuklarına, böyle bir yönlendirmede bulunmamalı. ‘Benim çocuğum, ne yapabilir?’, ‘Kabiliyeti, nedir?’ ‘Çocuğum hangi sahada, daha çok istekli ve başarılı olabilir?’ Sorusu ile bize gelerek, çocuklarının daha küçük yaşlarından itibaren, hayata onların istek ve kabiliyetleri noktasında yönlendirme çabasında olmalıyız.


Bu bakış açısı ile baktığınız zaman, o çocuklar büyüdükleri zaman, geleceğin Türkiyesini nasıl görüyorsunuz?

Özellikle üzerinde önemle durduğum, konu budur. Yani bu bakış açısı ve temel değer ve bilgileri, çocuklarımıza küçük yaşlarda verebilmek, onları kişilikleri kazanmalarında, özgüven kazanmalarında ve hayata hazırlanmalarında, o kadar önemli ki, bu bakış açısı. Burada önemli olan, çocuklarımıza ihmal etmeden vermemiz gereken, iyi insan olmalarıdır. Öncelik bu olmalıdır. Bu müzik alanında da, kültürel alanda da, sosyal ve insani alanda da dikkate alınmalı ve öncelikli, vazgeçilmez olmalıdır. Müzik açısından baktığımız zaman da, siz önce onun ne istediğini bilmelisiniz ama kök sağlam olmalı. Çünkü içimizde, özümüzde var olan bir müzik ve kültürümüz yaşıyor. Temel sağlam olmalı, bu değerler açısından da, müzik açısından da, sosyal açıdan da, temel sağlam olmalı ama üzerine farklı bakış açısı ve müzik inşaa edilebilir ama eğer özü kaybederseniz, o zaman yapacağınız şey siz olmazsınız, siz sizi kaybettiğiniz zaman.

Nasıl ki, kökü sağlam bir ağaca, aşı yaparsınız özü kalır ama farklı tarzda meyve ve çiçekler verir ama öz kök aynıdır. Yani çocuklarımıza, gençlerimize, ‘Senin özün bu, kökün bu. Bu buradan gelmiş, bu gelişimler kaydedilmiş ama sen önce bunları bil, sağlam temelini oluştur ondan sonra ise kendini gelişimin ölçüsünde çalışmalarını yapabilirsin. Ama özünü kökünü hiçbir zaman unutmayacaksın’ demek gerekiyor. O zaman işte gelecek nesillerimiz çok daha sağlam sağlıklı tutarlı özgüvenli, nerden geldiğini, nerede yaşadığını ve neyin nasıl, ne için yapması gerektiğinin bilincinde olarak, eğitim hayatında da sosyal hayatta da başarılı olacaklardır. Bu da ülkemiz ve toplumuz açısından çok olumlu adımların atılmasına neden olacaktır.

SANAT MÜZİĞİ DE, HALK MÜZİĞİ DE, BİZİM MÜZİĞİMİZDİR

Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği, Müzik dünyamızın iki farklı tarzının da şefliğini yapıyorsunuz. Bu pek alışılagelmiş bir yaklaşım değil. Sizin bu konudaki bakış açınız nedir?
 
Türk Müziği başta da belirttiğimiz gibi, tabanda aynı olan ama renkler, dallar gibi. Çok köklü ve çok geniş coğrafyaya yayılmakla birlikte, her dönem insanlara farklı zaman, mekan ve duygusal manada, sosyal hayatın içerisinde hitap etmiş ve hayatın her an, her alanında içiçe olmuş müziğimiz. Bazı farklı adlandırılmalarda bulunulsa da Klasik, Sanat, Halk, Folklor, Mehter, Tasavvuf ve Saz Müziği bu türler hepsi, Türk Müziği’nin renkleridir, toplumun değerleri ve sesidir ama her birinin yeri, dinlenilme zaman ve ihtiyaç halleri farklıdır. Bu bakımdan baktığımız zaman, Türk Sanat Müziği de, Türk Halk Müziği de, bizim milletimizin ruhunu, duygusunu, düşünce yapısını, hissiyatını ses, saz ve söz ile ifade eden, müzik tarzlarıdır.

Bir köklü ağacın dalları gibi. Biz de bu manada, Çorlu’da olsun, yurtiçi ve yurtdışı konserlerimiz ve turnelerimizde olsun, toplumun zevk ve ihtiyacı olan bu iki tarz müzik dalımızda da, müzikseverler ile birarada oluyoruz. Müziğimiz ile sesimiz, sözümüz ile duygularımız ile o güzel anlar yaşıyoruz. Bugüne kadar, Türk sanat Müziği alanında, insanlarımıza sadece sanki bir başlangıçmış gibi Türk Sanat Müziği’nin ne olduğunu anlatmaya, dinletmeye, sevdirmeye gayret ettik. Ama bundan sonra, bir temel oluşturduğumuzu düşünüyorum. Arkadaşlarımız öyle bir noktaya geldi ki, bundan sonra Türk Klasik Müziği çalışmalarına başlayacağız. Yani Klasik Musıkımizin ne ifade ettiğini, tarihi ve kültürel seyrini, nasıl bu güne geldiği ve günümüzden sonra, gelecekte de nasıl bir Klasik Müziğimiz olması gerekiyor? Ve siz neyin rehberliğini yapıyorsunuz? Siz müziği sadece eğlence amaçlı olarak mı yapıyorsunuz? Yoksa, hakikaten kültürel anlamda, bir takım değerleri öğrenmek, yaşamak ve paylaşmak, geleceğe taşımak anlamında mı yapıyorsunuz? Arkadaşlarımız ile artık, bundan sonraki süreçte, müziğimizi kültürel anlamda, önce kendimizi geliştirerek ama birlikte de, ilgililere, dinleyicilere, müzikseverlere sunabilelim istiyoruz. Neden Türk halk Müziğine de ilgi duyuyoruz, neden halk Müziği koromuz da var?

Biz eğitim olarak, Türk Sanat ve Klasik Müziği aldık ama Halk Müziği bizim milletimizin, insanlarımızın vazgeçilmez müziği ise ki, öyledir. Biz de Halk Müziğimizin önemini çok daha sonra farkettik ama bugün, geç de olsa bu tarz müziğimiz de müzikseverlerimiz ile buluşturmaya gayret ediyoruz. Branşım Sanat Müziği olabilir ama Halk Müziği Hocamız ile birlikte, kardeş korolar olarak, bir çatı altında müziğimize ve kültürümüze hizmet vererek, insanlar ve kültürler arasında, gönüller arasında müzik ile köprüler kuracağız, dostlukları yaşatacağız. 


BALKANLAR’DAN, AVRUPA’YA KADAR UZANAN BİR KÖPRÜ


Gülden Kaya Sanat Akademisi, Spor Klübü Derneği çatısı altındaki, Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği Korolarımız ile birlikte, yıllar önce Çorlu’da başlayan müzik ile gönüllerde köprüler kurma yolculuğumuz, artık bu gün ülkemizin bir çok şehrinde, Atalarımızın asırlarca yaşadıkları, kültürel miraslarını bıraktıkları, ve her ülkesinde soydaşlarımızın yaşadığı Balkan ülkelerinde konser turnelerimiz olmaktadır. Kurduğumuz bu müzik ile kültürel ve dostluk köprüleri, gelecek zaman dilimlerinde, Avrupa ülkelerinde de müzikseverler ile köprüler kurmayı sürdürecektir.
 
GÜLDEN ÖZALTUN KAYA KİMDİR?

Sinop’un Gerze ilçesinde, dünyaya geldi. Ailesi Çerkez kökenli olup Kafkaslardan göç etmişti. İlk ve lise okul eğitimini Gerze’de tamamladı. Müzik yeteneği henüz ilk okul yıllarında,  müzik öğretmeni tarafından keşfedildi. Müzikli okul müsamerelerinde oynamaya başlayarak, müziğe ilk adımını attı. 1979 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Türk Musıkisi Konservatuarı’na girdi.  O dönemin saygın eğitmenleri olan Yalçın Tura, Selahattin İçli, Tülin Korman, Tülin Yakarçelik, Saadet Gültaş, Cüneyt Orhon, Can Etili, Nida Tüfekçi ve daha bir çok değerli hocalardan solfej, usul ve musıki bilgilerinden faydalanarak, eğitim aldı.
Konservatuardan mezun olduktan sonra, Tekirdağ iline bağlı Çorlu ilçesinde, müzik öğretmenliğine ve aynı zamanda, Çorlu Müzik Derneği’ni kurarak, koro şefliğine başladı. 2009 yılında, emekli olduktan sonra yine Çorlu’da kurduğu Gülden Kaya Sanat Akademisi, Spor Klübü Derneği’nde, musıki eğitmenliğine ve koro şefliğine devam etmektedir. Şefliğini yaptığı Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği koroları ile yurtiçi ve yurtdışında, konserler vererek, Türk Kültürü ve Türk Müziğinin tanıtılması, öğretimi ve yaşatılması adına hizmetlerini sürdürmektedir. Gülden Kaya, evli ve 2 çocuk annesidir.
RÖPORTAJ: ŞAMİL KUCUR
KAYNAK; İSTANBUL GAZETESİ



Son Güncelleme: 11.01.2016 07:29
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.