Fethullah Gülen, "Sosyalizmle İslam'ın alakası yoktur." demiş.

    Bu sütunu izleyenler, bu konuda birçok çalışma yaptığımı ve bu çalışmaların başlığının hep "Kuran Ve Sosyalizm" olduğunu hatırlayacaklardır. "Kuran" değil de "İslam" işin içine girdiğinde, Fethullah Hoca'nın haklılığı bir anlam kazanabilir; çünkü bu durumda "hangi İslam" sorusu gündeme gelmektedir.

    Hangi İslam?

    Kuran'daki İslam mı, yoksa hakim sınıfların Muaviye İslamı mı!

    (Bu arada, fiilen sosyalizmi savundukları halde bu sözcüğü telaffuz etmekten ısrarla kaçınan kimi Müslüman dostları esefle anmaktan da kendimi alamıyorum.)

    ***     ***     ***

    Bu konudaki çalışmaların ikincisi, "Müslüman'ım yetmiyor mu da ille de ‘sosyalistim' diye vurguluyorsun?" eleştirisine verdiğim cevapla başlıyordu.

    Bu eleştiriye verdiğim "yetmiyor" cevabının ne kadar yerinde olduğu, Hoca'nın bu son açıklamasıyla daha bir anlam kazanıyor.

    Gördüğünüzü gibi, Müslümanların neredeyse tamamına yakını İslam'ın sosyalizmle bir ilgisinin olmadığını düşünüyor; böyle düşünüyor, çünkü Kuran'ın onlarca muhkem ayetini yok sayıyor veya üzerini örtmekte herhangi bir beis görmüyor.

    Hele bu açıklama "Amerika"dan geldiğinde daha berrak bir anlama bürünüyor; çünkü kapitalist emperyalizmin amiral gemisinden yükselen bu ses, ironik olarak, müslüman sosyalistlerin nasıl da haklı olduğunun en somut kanıtı haline geliveriyor.

    (Unutmadan; zamanımızda devrimler antiemperyalist mücadelelerin ürünü olacaktır ve bu antiemperyalist mücadelede baş düşman hiç kuşkusuz seri katildir.)

    "İslam'ın sosyalizmle bir alakası yoktur" diyenlerin, aynı İslam'ın kapitalizmle ne alakası olduğunu da açıklamaları gerekmez mi?

    Gerekmez…

    Çünkü hep örneğini gördüğümüz gibi, onlar kapitalizme de karşıdırlar(!)… (Unutmadan; günümüzde İslam'ı savunuyor görünen kimi köşe yazarı veya bilimadamı(!) sahtekârların AKP'nin serbest pazar ekonomisini cansiparane desteklemelerini protesto bile etmiyorum; çünkü yukarıda dediğim gibi, sahtekârca bir tutum içinde olduklarını çok iyi biliyorum.)

    Peki, neyi önermektedirler?

    İslam'ı…

    Hangi İslam'ı peki?

    ***    ***     ***

    Sosyalizm neyi amaçlamaktadır?

    İnsanların eşitliğini, özgürlüğünü, adaleti…

    Sosyalizmin son aşamasından sonra komünizme geçildiğinde hedeflenen şey nedir?

    Toplumda yer alan birey dilediği kadar çalışacak ve üretimden ihtiyacı kadar pay alacak.

    Bilinen şekliyle, "herkesten yeteneği ölçüsünde, herkese ihtiyacı kadar".

    Artniyetli soru işte tam burada devreye giriyor ve "bunu uygulayabilen bir toplum var mı?" diye yaygara ediyor.

    Peki, Kuran'ın emrettiklerini uygulayabilen bir Müslüman toplum var mı yeryüzünde? (Allah'ın Elçisi'nin aramızda olduğu günleri ve Karmatileri hariç tutuyorum.)

    Müslüman aleminin içinde yuvarlandığı adaletsizlikler ortada; günümüzde hangi Müslüman ülkenin Kuran'ı uygulayabildiği söylenebilir ki!

    Bir şeyi kurgulamak başka, onu uygulayabilecek aşamaya gelmek başka!

    Peki, Kuran gerçekten insanların "eşitliği" ve "üretimden yeteri kadar pay alması" hususunda sosyalizmle aynı şeyleri mi söylüyor?

    Mesele bu işte!

    ***    ***     ***

    Sosyalizme karşı çıkan Müslümanların(!) Kuran'ı nasıl ıskaladıklarını açıklamaya geçmeden önce, size arka arkaya iki ayet sunacağım.

    "Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanların hepsi toptan iman ederdi. Hal böyle iken, mümin olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın!" (Yunus, 99)

    Bakın, "mümin/iman" meselesi bir başka ayette nasıl çarpıcı biçimde ortaya konuyor:

    "De ki, ‘Siz iman etmediniz. Ancak Müslüman olduk' deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir." (Hucurât, 14)

    Kuran'ın muhteşem tespitine göre, iman etmeyenlerin, sadece Müslüman olanların kaçınılmaz sonları, biraz sonra ayrıntısını göreceğiniz gibi, sadece Kuran'ı ıskalamak olacaktır kuşkusuz.

    Allah onların affetsin…

    ***    ***    ***

    "Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın!" (Haşr, 7)

    Bu ayet, savaş ganimetlerinden söz etmekte olup, zamanımızın Müslümanlarını bağlamamaktadır!

    Peki; Kuran'da neden yer almaktadır?

    "Bakın, Allah rızık bakımından kiminizi kiminizden üstün kıldı. Oysa zenginler mallarını ‘arada fark kalmaz, eşit hale geliriz' diye yanındakilerle paylaşmıyorlar. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar!" (Nahl, 71)

    Bu tüyler ürpertici ayet bize gelmedi, Necran Hristiyanlarına indi; bu nedenle bu ayet Müslümanları bağlamaz!

    Peki; Kuran'da neden yer almaktadır?

    "Bu hususta İslamla liberalizm arasında ortaya çıkabilecek belki en ciddi gerilim faizin meşruluğu sorunuyla ilgilidir. Piyasa ekonomisinin, üretim faktörlerinden birinin karşılığı olan faizi esas itibariyle meşru bir kazanç olarak gördüğü malumdur. (Mustafa Erdoğan/Liberal Toplum-Liberal Siyaset/Siyasal Kitabevi, 1998)


    Hazır mısınız?

    "Ey iman edenler! Allah'ın öfkesini çekmekten sakının. Eğer gerçekten iman etmişlerdenseniz faizi terk edin. Eğer terk etmezseniz, bilin ki, Allah'a ve Elçisi'ne savaş açamış olursunuz!" (Bakara, 278-279)

    Piyasa ekonomisini savunan Müslümanlara (!) göre, bu ayet zamanımızdaki müminleri bağlamaz, çünkü İslam'ın ilk yıllarındaki tefecileri kastetmektedir. Hatta 279. ayet, "Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları/anaparalarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan." diye devam etmektedir.

    Peki; kuran'da neden yer almaktadır?

    ***     ***      ***

    Biraz ara verelim ve masum bir soru soralım:

    Bir Müslüman, insanların Allah'ın rızık, nimet ve imkânlarından eşit bir biçimde yararlanmasına neden karşı çıkar?

    Eşitlik kötü bir şey mi?

    Allah'ın tüm kulları O'nun Nefesi'ni taşımıyor mu içinde; neden birileri patlayıncaya kadar yerken, birileri açlıktan ölsün?

    Güncel bir örnek olarak şu anda deprem nedeniyle derme çatma çadırlarda "sürekli üşümekte olan" Vanlı kardeşlerimizi düşünün. Bu halifelere (Allah'ın halifelerine) Mar* mı sahip çıkıyor, yoksa piyasacı sözüm ona Müslümanlar mı? Komünist bir ülkede, Kızılay Başkanı "Ne yapalım, elimizde ancak 40.000 çadır var!" diyebilir miydi sizce? Komünist bir ülkede bir Bakan, "Herkes çadır istiyor!" diye şikayet edebilir miydi?!.

    Hadi, Kuran'a dönelim…

    ***    ***     ***

    "Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara nimet ve bağış sunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim." (Kasas, 5)

    "Yeryüzünde ezilip horlananlar…"

    Ne var ki, bu ayet zamanımızın Müslümanlarını bağlamıyor; çünkü bu ayet, halkını sınıflara ayıran Firavundan söz ediyor. E, Firavun da öldüğüne göre…

    Peki; neden Kuran'da yer alıyor?

    ***    ***      ***

    Bir ara daha verelim:

    Dünyanın en zengin 200 kişisinin serveti, 2 milyar yoksulun mal varlığına eşit.

    Sayıları 500'e varan çok uluslu şirketler, dünya ticaretinin % 70'ini elinde tutuyor.

    Dünya zenginliğinin yarısını elinde tutan 400 milyarderin servetinin neredeyse % 5'i kadar bir tutar, yeryüzündeki tüm yoksulluk ve sağlık sorununu çözecek durumda; ama çözemiyor, çünkü serbest piyasacı Müslümanlar(!) Kuran'a iftira etmek için birbirleriyle yarış ediyorlar!

    ***    ***     ***

     Şimdi sıra geldi muhteşem Maun Suresi'ne…

    1) Gördün mü o dini yalan sayanı?

    2) İşte odur yetimi itip kakan;

    3) Yoksulu doyurmayı özendirmez o,

    4) Lanet olsun o namaz kalınlara/dua edenlere ki,

    5) Namazlarından/dualarından gaflet içindedirler onlar!

    6) Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.

    7) Ve onlar, kamu hakkının yerine ulaşmasına/zekata/yardıma/iyiliğe engel olurlar.

    Dini yalanlayan kimlermiş; kamu hakkının yerine ulaşmasına engel olanlar!

    Sosyalistlerin dini reddettiğini söyleyenler, Allah'ın bu mucize Suresi karşısında ne diyecekler?!. Kimmiş dini reddedenler; sosyalistler mi, serbest piyasaya kul köle olarak, serbest piyasanın en zalimini uygulayarak kamu hakkınının yerine ulaşmasına engel olanlar mı?!.

    Türkiye'deki açlık sınırında ve onursuzca yaşamaya mahkûm edilen milyonların sorumluları sosyalistler mi; yoksa kapitalizmin en kralını uygulayarak kamu hakkının yerine ulaşmasına engel olan sözümona Müslümanlar mı?!.

    Kamu hakkınının yerine gitmesini engelleyenlerin, dolayısıyla gösteriş için namaz kılanların bu namazına lanet okuyan bu ayet zamanımızın Müslümanlarını bağlamamaktadır; çünkü vallahi de billahi de müşrik Araplar için inmiştir!

    Peki; Kuran'da neden yer almaktadır?


    Şu mucize anlatıma bakın:

    "O, yeryüzünde denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere." (Fussilet, 10)

    Bu ayet Müslümanları bağlamaz, çünkü ayette anlatılan şey, dünyanın oluşturulması esnasında rızıkların insanlar ve hayvanlar arasında nasıl taksim edildiği.

    Peki; Kuran'da neden yer aldı?

    "Dediler ki, ‘Ey Şuayb! Namazın mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi yahut  mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi?'"

    Liberalizme karşı muhteşem bir Allah vurgusu olan bu inanılmaz ayet zamanımızın Müslümanlarını(!) bağlamaz; çünkü görüldüğü gibi, Şuayb Peygamberi ve onun ümmetini hedef almaktadır.

    Peki; Kuran'da neden yer almaktadır?

    ***     ***     ***

    Şimdi, konumuzla ilgisi olmayan(!) bir ayeti görelim mi:

    "Şunda kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma!" (Nisa, 105)

    "Sakın hainlere yardakçı olma!"

    Şimdi, bu ayetle, yıkarıda sürekli sorduğum "Peki; Kuran'da neden yer aldı?" sorusunu irtibatlandırın.

    Ve aşağıdaki paragrafı ibretle okuyun lütfen:

    "Allah, sonsuz hikmetler sahibi bir Hakîmdir. Her şeyi yerli yerince yapmıştır. Eğer herkes zengin olsaydı bütün bu söylenen güzel işler nasıl biterdi? Aynı zamanda zenginlerin dünya işlerini kim görürdü?  … Sonra zekat, sosyal hayatın huzur ve mutluluğuna, beraberliğine ve refahına sebebdir. Yoksulları ve acizleri kendi varlığından faydalandıran bir zengin, cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu sayılır. Fakirlerin ve muhtaçların acılarını azalttığından, onların övgülerini, sevgi ve dualarını kazanır. Mal varlığından hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunur." (İslam ilmihalleri)

    İşte böyle…

    Sosyalizme karşı olan Müslümanların(!) kapitalizmi nasıl savunduklarını görüyor musunuz?!.

    Zenginlerin dünya işlerini kim görürdü!..

    Hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunmak!..

    İslam'ın sosyalizmle ne ilgisi olabilir ki!

    Fakirler bu dünyaya zenginlerin işlerini görmek için gelmişlerdir; bunu değiştirmeye çalışanlar Allahsız komünistlerdir!

    ***     ***     ***

    Bu bölümde, büyük din bilgini Yaşar Nuri Öztürk'ün ibret verici eseri "Maun Suresi Böyle Buyurdu"ya bir göz atacağız.

    "Bu noktada şunu da belirtmeyi bir vicdan borcu saymaktayız: Sosyalizmi, bütün peygamberlerin ortak mesajlarından biri ve ‘İslam akidesinin bir parçası' olarak gören Sıbaî, fikir ve siyaset mücadelesinin merkezine bu fikri koymuş ve denilebilir ki, bu tutumuyla bir tür ‘Maun Suresi mücahidi' olarak yaşamıştır. Sıbaî'ye göre, Hz.Muhammed'in sünneti, tarihin ilk ve en muhteşem sosyalizm denemesidir." (Sayfa, 49)

    "Kuran'ın esas aldığı devlet ve ekonomi sistemi, devlet otoritesinin kontrol ve yönlendirmesinde, sosyalist yanı ağır basan bir karma sistemdir." (Sayfa, 108)

    "Toplum paylaşmıyorsa devlet paylaştıracaktır. Allah'ın kanunu budur. Bunu görmezlikten gelenler, Allah'ın değil, çıkarlarıyla putlarının kulu olurlar." (Sayfa, 231)

    "Kur'an bir devlet şekli önermez ama her devlette egemen olması gereken doğal-evrensel ilkelerin tümünü önerir. Adalet, bîat (yönetenlere seçimle vekalet verme), şûra (demokratik yönetim), emeğin egemenliği, dindarlığın değil, ehliyet ve liyakatın üstünlük ölçüsü yapılması, ribanın (kapitalin emek dışı etkilerle artmasının) yasaklanması… bu ölümsüz ilkelerden bazılarıdır. Bu ilkeler dikkatle incelendiğinde, Kur'an'ın, ileri derecede paylaşımcı bir toplum ve ileri derecede paylaştırıcı bir devlet istediği açıkça ortaya çıkar. Bu ‘ileri derecede' ifadesine bakarak bu toplum ve devleti, ‘sosyalist' olarak vasıflandırmak, sosyalizmi büyük harflerle yazmamak kaydıyla doğrudur. Böyle yapıldığında İslam sosyalizme uydurulmuş olmaz, sosyalizm İslam'ın bir uzantısı olarak gösterilmiş olur. Bizim yapmak istediğimiz de budur." (Sayfa, 231-232)

    "Sadece zekatla ilgili uygulamaları ve özellikle Ridde olaylarını incelediğimizde bile İslam devletinin kararlı ve sistemli bir sosyalist devlet olduğunu görmekteyiz. Burada kullandığımız ‘sosyalist' tabirinin, bütün ruhçu sosyalizmlere ilham kaynağı olan bir sosyalizm olduğunu belirtelim. (Sayfa, 233)

    "İslam mali yönetimi, koyu sosyalist, radikal biçimde devletçi bir sistemdir. Bir sistem ki, yurttaşların avladıkları balıktan arazilerdeki sulara, madenlere kadar tüm mali iktisadî imkanlara el koymakta ve bunların tümünden çok ileri derecelerde vergiler almakta, bazen mal ve hakların tümüne el koymaktadır. Yöntem şöyle veya böyledir, ama yapılan budur." (Sayfa 235)

    "İslam tarihinde ilk dini-sosyalist hareket, Ebu Zer'in şurada sıraladığımız gerekçelerle halife Osman ve valilerine karşı çıkışıyla vücut bulmuştur. (Sayfa, 249)

    "Karmati İsyani… Öncüleri tarafından, ‘Allah'ın Partisine Mensup Müminlerin Ve Yeryüzündeki Islahatçıların Hareketi' olarak tanımlanan bu hareketin, örgütlü bir sosyalist ihtilal olarak eyleme başlama tarihi Hicrî 255 …" (Sayfa, 256)

    "Karmatiler için, kapitalizm ve özel mülkiyetle mücadele Allah'ın emridir. … Böyle olunca da Karmatîliğin amacı şöyle ifade edilmek gerekir: Radikal sosyalist bir din devleti kurmak. Bu devlette herkes çalışacak, emek egemen olacak ama aç ve muhtaç tek kişi olmayacak." (Sayfa, 259)

    "Karmat topluluklar tam sosyalist bir hayat yaşarlardı. Bu hayat, sahabî Ebu Zer'in hayalindeki Kur'ansal hayatın bir denemesi olarak görülebilmektedir." (Sayfa, 262)

    "Radikal bir Kur'an sosyalizminin filozof-diplomat ve eylemci kadrosu olan Karmatîler, tarihin en acımasız ve sınır tanımaz iftiralarına maruz bırakıldılar." (Sayfa, 263)

    ***    ***     ***

    Yaşayan en büyük İslam İlahiyatçısı olan Öztürk ne diyordu:

    "Toplum paylaşmıyorsa devlet paylaştıracaktır. Allah'ın kanunu budur. Bunu görmezlikten gelenler Allah'ın değil, çıkarlarıyla putlarının kulu olurlar."

    Toplum paylaşmıyorsa devlet paylaştıracaktır; Allah'ın kanunu budur!

    Önümüzdeki çetin kış şartlarında depremzede Vanlı kardeşlerimizin nasıl ızdırap çekeceklerini bilmek için kahin olmaya gerek yok! Bu kardeşlerimizin kaçınılmaz ızdırabını dikkatle izleyin; oradaki zulümde, Maun Suresi'nde sözü edilenleri kendi gözlerinizle göreceksiniz!

    ***    ***    ***

    Hadi bu çalışmayı yine Kuran'la bitirelim:

    "Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendi yararına, kim körlük ederse kendi zararına… Ben sizin üzerinize bekçi değilim." (En'am, 104)

    Ve son sözümüz:

    "Sizin dininiz size, benim dinim bana." (Kafirun, 6)




   

   

   









Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.