Öyle bizim çocukluğumuzdaki gibi; İlkbahar/Yaz/Sonbahar/Kış yok!
Yaz ve Kış var artık! İlkbahar ile Yaz aradan sıyrıldı insanoğlunun açgözlülüğü yüzünden!..
Yani, Yaz aylarında bir çöl sıcakları, bir muson yağmurları; Kış aylarında ise, aniden bastıran yoğun kar yağışı ya da yazdan bir mevsim!
İstanbul'da meteorolojik hortum görürseniz şaşmayın!
Havamız bozuldu! Bozdular...
Marmara Bölgesinde, geçen ay içerisinde peş peşe yaşadığımız meteorolojik olaylar alışık olmadığımız bir durumdu. Özellikle İstanbul'da kısa ama yoğun yağan yağmurun yol açtığı sellerin felakete dönüşmesi, akılları karıştırdı!  “Metrekareye 91 kg yağış düştü ve bu yağış değeri son 106 yılın en yüksek 3. yaz yağış değeri oldu."
20 dakikada hayat felç oldu!
Sanki Nuh tufanı gibiydi!..
Peki, kavurucu yaz sıcağını serinletmesi gerekirken bu rahmet niye çileye dönüşüyor?

Küresel iklim!

"La nina ya da El Niño Güney Salınımları, küresel bir okyanus-atmosfer olayıdır. El Niño ve La Niña, Doğu Büyük Okyanus yüzey sularının sıcaklığındaki büyük salınımlar ve bunların yol açtığı atmosferik olayların genel adı olarak kullanılmaktadır."
İlk sebep, ‘küresel iklim’ değişikliği olup dünyanın genel bir sorunudur. Nedeni ise, özellikle gelişmiş ülkelerin -hırsından olsa gerek- sera gazlarının küresel ısınmaya yol açmasıyla meydana gelen iklim değişiklikleridir.

Süper Hücre!
İkinci sebep, ‘süper hücre’ denilen sıcak su ile soğuk havanın çarpışmasıdır. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi yapılan bu konudaki açıklamaya göre;
"18 Temmuz 2017 itibariyle özellikle İstanbul'da yaşanan yüksek miktarda kaydedilen yağışlara Kuzey'den gelen serin hava ve yüksek deniz suyu sıcaklıklarının birleşmesi sonucu oluşan Süper Hücre olayı meydana gelmiştir.” İlginç bir isim değil mi?!

Metropolitan Etki!
Üçüncü sebep, şehrin doğal sıcaklığını ve hava akımını bozan/değiştiren ‘metropolitan etki’dir.
Büyükşehirlerde hızla yükselen gökdelenler hava akımını engelleyip yazın nem oranı ve hava sıcaklığında artışa sebep olup, kışın ise kar yağışının engellenerek, kar daha şehrin üzerine inmeden eridiği ve kirlilik oluşturduğunu söylüyor bilim insanları ve ekliyor, “Yüksek binalar yüzünden şehre gelen rüzgârın ancak 3'te 1'i içerilere ulaşabiliyor.”
Evet, iklim değişiyor ama felaketlerin tek nedeni bu değil. Uzmanlara göre binaların dış cephelerinden trafiğe kadar birçok etki, kentlerde ısınmayı arttırıyor. Isınan kentlerde normal yağışlarda bile felakete dönüyor. Bunlara birde sel yatağına yapılan binalar eklendiğinde yağışlar insan eliyle felakete dönüşüyor.
Sonuç bildiğiniz gibi;
Yağmurun ardından oluşan seller, sularda sürüklenen otomobiller, evlerinin önünden suya kapılarak hayatını kaybeden insanlar...
Maddi ve manevi kayıplar!
...
Yukarıda ara ara görüşlerine yer verdiğimiz sorunun çözüm önerisi yine uzmanlardan: “Ekolojik kentler yapılması gerektiği, gökdelenlerin şehrin hava akımlarını bozmayacak şekilde inşa edilmesi ya da bunlardan vazgeçilmesi…
ABD’de yapılması neredeyse yasaklanan, bizde ise yeni moda olan çok katlı binalardan  -beton ucubelerden- derhal vazgeçilmeli!..
Bu konuda eleştirilerse şu yönde:
"Plansız şehirleşme, imara açılan su havzaları, yok edilen dere yatakları ve yetersiz kalan alt yapı..."
Dolayısıyla; 4 milyonluk şehirde 20 milyon insan yaşarsa illa ki bir şeyler ters gidecektir, değil mi?
Bereketli yağmur taneleri betona düşüyor, zeminde emecek toprak olmayınca, hızla akarak daracık mazgallardan taşarak önce sele, sonra da felakete dönüşüyor! Yoksa rahmetin ne suçu var!
Önleyici tedbirler alması gerekiyor, ön le yi ci ted bir ler!..
Zira 17 Ağustos’ta deprem alttan vurarak; 18 Temmuz’da meteoroloji üstten savurarak çürüklerimizi temizledi. Yani bizi ‘düzelin’ diye iki defa uyardı!..
“Doğayla savaş halindeyiz kazanırsak kaybedeceğiz!”
 
 
 
 
 
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.