“Dünyadasın! Bunun tedavisi yok!” diyor Beckeet. Hele şu son haftalarda bu ülkede sergilenen haksızlıkları düşünüyorum da. Bu cümle belleğimde daha anlamlı bir yer kazanıyor.

            Efendim, burası Türkiye! Bu memleketin bir başbakanı var. Sandığa gidip, kendi ellerimizle seçtiğimiz. Ve şu anki mevcut iktidarın da yegane sahibi. Biliniz ki, ülkenin karışık zamanlarında seçilmiş bir liderin çevresinde, tüm demokrat düşünceli insanların toplanmasını istemek, asla tarafgir olmak değildir. Vatandaş olarak ister seviniz, ister nefret ediniz! Toplumda  aramızdaki halk bütünlüğünü korumanın başka yolu yoktur. Önce onu ısrarla diktatör olarak göstermeye çalışanlara sesleneyim. Doğrusu, diktatörlerin bir seçim öncesi yorulup, türlü eziyetlere katlanmak gibi bir mecburiyetleri yoktur. Oturdukları yerden ölünceye dek makamlarını terk etmezler. Kimselere hesap vermezler. Gerçek bu iken, Sayın Erdoğan neden seçildiği günden bu yana şehir şehir, ülke ülke dolaşıyor dersiniz? Hele şu son aylara bakınız! Sesi kısılıncaya kadar, yağmur, kar demeden halkıyla her düşüncesini paylaşmaya çalışan; hizmetten hizmete koşan bir lider görüntüsü var önümüzde. Keşke  muhalifleri,  düşman oklarını  tümüyle seçilmiş bu insana yöneltecekleri yerde, kendi adaylarını ön plana çıkaracak projeleri insanlarımıza sunsalardı. Bu seçimin yerel seçim olduğunu çoktan unuttular. Hatta seçim sonrası iktidara geleceğini söyleyen muhalefet liderlerinden birinin sözü mizah sanatçılarına çoktan konu olmuştur bile. İktidar partisinde de öyle. Başbakan seçim kampanyasını tek başına yürütüyor gibi görünüyor. Adaylar onun arkasına sığınmışlar sanki. Yoksa Sayın Başbakan, kendi partisinde dahi yalnız olduğunu söylerken haklı mıydı? Hedef tahtasının önüne sadece Erdoğan’ı koymak bana pek dürüstçe gelmiyor.

 

********

Muhalefeti ya da iktidarı desteklemeden, bir yazar cümlelerine doğru bildiği şeyleri konu etmeli. İnanın ben de öyle yapmaya çalışıyorum. Bu hükümet gerçekten kul hakkı yedi ise bu ispat edilsin. Ancak uydurma belgelerle yargısız infaz yapılmasın. Halk Bankası yetkilisinin evinde bulunan paralar gerçek sahiplerine verildi ama bunu kimse hatırlamak istemiyor. Ayakkabı kutusu imajı ile ne kadar yıpratmaya çalıştılar, herkes biliyor. (Çamur at izi kalsın türü davranışlar, hem iktidara, hem muhalefete zarar veriyor halbuki.) Oysa o paraların sahibi paralarını mahkemeden çekip aldı... Bu gerçekleri kimse umursamıyor. Neden? Çünkü onların istediği ne ölen çocuklar, ne kesilen ağaçlar. Ayakkabı kutusunu kötü siyasetlerine meta obje olarak, aylardır dillerinden düşürmeyenler; "Mesele ağaç değil, hala sen anlamadın mı Tayyip?" haksız direnişinden asla vazgeçmiyorlar. Sorarım size? Kaç gündür Ankara, İstanbul, İzmir gibi güzide şehirlerimiz, yangın yerine dönderildi bir talihsiz çocuk nedeniyle. Hasbelkader toplumun önüne bir adım çıkmış insanlar olarak; "Haklısınız, vurun, yıkın, kırın, dökün!" mü diyelim ülkede aydın geçinen pek çok kişi gibi. Yoksa insanlarımızı dosta düşmana karşı var olan bir idarenin çevresinde, gelecek seçime kadar birleştirmeye çalışarak, itidale mi davet edelim?

 ******

Sosyal medya bir alem.                                                                                       F. Gülen bir taziye (!) mesajı yayınlamış. Gezi olaylarında yaralanıp, iki gün önce kaybettiğimiz küçük evladımız için. Bir zamanlar onun bağlısı olduğunu bildiğim dostlarım, bu taziye haberini kendi köşelerinde; “Koyun can derdinde, kasap et derdinde.” diye yorumlamışlar.  Bu yorumu uyarı kabul edip, mesajı sonuna kadar okudum. İşte daha ilk cümlelerinde dahi ferasetime dokunan  nifak tohumları. “Devlet erkinin öfke ve kine mağlup olduğu günler geçirmekteyiz… Bu nefret atmosferi… Çatışmacı üslup vs.”

 

Biz ki bu adamı hep mübarek bir manevi önder olarak görmüş ve velayet makamında olduğuna inanmıştık. Örneğin ben! Cemaat derken onların yaptığı hizmetlere bakarak onları yüceltir kendimden utanırdım... Ancak işler çok farklı gelişmiş... Cemaat dünyevileşip holdinge dönüşmüş çoktan. Ve dünyanın Efendileri ile kolkola girmiş de… Haberimiz yokmuş. Üstelik uzaktan kumandayla taziyelerini (!)  yollayan bu kişi, bunu Türk Milletine değil, Alevi Yurttaşlara hitaben yazmış. Mesajın sonundaki “Alevi” kelimesinin dahi, topraklarımızda mezhep çatışmalarını destekler mahiyetine dikkatinizi çekerim.

 

*******

            ‘Temel İçgüdü’ filminin doksanlı yıllarda popüler olduğu dönemde, bir grup gazeteci Rahmetli Ercan Arıklı’ya sormuşlar. “Film hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye. O da; ”Film güzel ama… İnsanoğlunun temel içgüdüsünün ‘cinsellik’ olduğu tezi doğru değil. İnsanoğlunun temel içgüdüsü iktidardır.” diye cevap vermiş. Benim bildiğim hoca, papaz, haham din işleriyle uğraşır. Hatta ruhban sınıfı Erasmus’un tavsiyesi gibi tevazularından dolayı, dindarlığı bile halka bırakır. O halde artık hiç şüphemiz yok. Pensilvanya’da yaşayıp da, oradan ülkemi karıştırmaya çalışan bu insan olsa olsa örgüt lideridir. Hoca vs değil. Mark Twain ne çok haklıymış. Halkı kandırmak, onları kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaymış meğer.

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.