Türkiye'de tarım köklü bir değişimin eşiğinde. Yaşı 50'nin üzerinde olanlar geleneksel üretim biçiminin kökten değiştiğini köylerde yaşayarak öğrendi. 1990'lı yıllarda köylerden kentlere göçenler, uzun bir aradan sonra doğup - büyüdüğü yerlere gidince yaşanan muazzam değişimi görünce apışıp kalabilir.

Yerel yönetimler yasasının değişmesiyle köylerin tamamına yakını en yakın ilçenin mahallesi oldu, artık köylülük tarihe karıştı. Bunun anlamı geleneksel üretim halkası geri dönüşü neredeyse imkansız hale gelecek şekilde koptu.

Nedir geleneksel üretim halkası?

İhtiyacı olan herşeyi kendisi üreten köylü hayatı tarihe karıştı. İki nesil arasındaki tarihsel bilgi birikimi koptu kopacak.

Bu Türk üreticisi için çok tehlikeli bir süreç.

Ekimden dikime, budamadan koyun kırkmaya hatta süt sağmaya, yoğurt tereyağ peynir yapımından, pekmez, pestil üretimine, yün eğirmeden, iplik boyamaya, kilim halı tezgahlarında dokumadan tutun da, yorgan, yastık, minder dikimine kadar pek çok üretim biçimi gelenekleri, motifleri, türküleri manileriyle birlikte yok oluyor..

Peki tüm bunların nohut fiyatlarıyla ne ilgisi var?

Var. Çünkü nohut, mercimek gibi temel bakliyat gibi ürünleri geleneksel ekimin olmazsa olmazları arasında yer alır. Köyde, kasabada kışlık yiyeceler için ayrılan ekim alanlarında hem pazara hem kilere hitap eden bakliyat tarlalır artık pancar, mısır gibi sanayi tarımının daha çok para getiren ürünlerine ayrılmış.

Sulu tarıma açılan meralar yok olunca küçük baş hayvan sürüleri kendiliğinden en aza inmiş. Artık köylerde nadiren küçük ölçekli hayvancılık yapılıyor. Büyükbaş hayvan üretenlerin sayısı ise bir elin parmağı kadar.

Üretim zincirinin kırıldığı İç Anadolu, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde, köylüler bile ekmeğini yoğun olarak fırınlardan marketlerden alır hale gelmiş. A101, Şok gibi marketler küçük kasabalarda açtığı şubelerle evde üretilen beyaz etten, yumurtadan daha ucuza getirdiği sağlıksız mallarla pazarı ele geçirmiş, anlayacağınız köylerde bakkallar da büyük ölçüde kepenk kapatmış durumda.

Bugday ekim sahaları tamamen daralmış.

İç Anadolu Bölgesi'nde sulak tarım alanları imara açılmış, tıpkı Trakya Bölgesi'ndeki gibi. Türkiye toprağa bağlı üretim biçiminden zircirlerini koparırken sanki intihar şıkkını işaretleyen müflis işadamı modunda. Trakya'da bankaların eline gçeen toprak miktarı hakkında küçük bir araştırma yaptım. Tekirdağ ve Edirne'de 7 binden fazla çiftçinin toprağı hacizli ya da ipotek her an hacize dönme riski altında.

Diğer bölgelerde durum bundan daha iyi değil. Ege ve Akdeniz çiftçisi henüz geleneksel üretim bağını kırmamış, direniyor. Karadeniz'de rantı düşük köyler için dua ediyorum, umarım oralarda tarlaları imara açacak kadar akılsız politikacılar türemez.

Ekecek dikecek gençlerin, maaşlı sigortalı iş umuduyla yollara döküldüğü Trakya ve İç Anadolu bölgesinde durum vahim. Turistik otellerde kat görevlisi, temizlikçi olarak çalışmayı tercih eden yüz binlerce genç kolay para kazanma hayalleri kurarken, ata yadigarı topraklar bankalar tarafından kredi kartı borçları yüzünden haciz yoluyla satılıyor.

Bakliyat eken çiftçilerin sayısı çok az, bugday ya da arpa ekenlere de iyi gözle bakmıyorlar. İcara verilen topraklarda verim kalitesi, kimyasal gübre yüzünden sürekli düşüyor. Randımanı düşük topraklar para hırsı yüzünden nadasa bırakılmıyor, dinlendirilmiyor.

Saman ithalatının tek nedeni de bu.

Köylü üretmiyor, şehirlerde hızla artan nüfus sadece tüketiyor..


 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.