Pisliği temizlemek, ortalığı süpürmek için bazen toz kaldırmak zorunda kalabilirsiniz; bu da bazılarının öksürmesine neden olabilir, belki olmalıdır da.

    Bu kitabı okurken şiddetli bir öksürük krizine yakalanacağınızı garanti ederim; ancak bu öksürme sanıldığı gibi ortalığı kaplayan toz bulutundan değil, bu bulut dağıldığında ortaya çıkan manzara karşısında iğreneceğiniz ve mideniz bulanacağı için boğazınıza düğümlenen çelişik duygulardan kaynaklanacaktır.

    Bu genç adamın “Abdestli Kapitalizm” kitabı için yazdığım bir yazıda, “Genç, pırıl pırıl, alternatif bir zihin. Öyle kem küm etmeden, dobra dobra ortaya konan bir tavır. Riyakârlığın ortalığı kasıp kavurduğu günümüzde, tevhidi bir bakış. Kapitalizme karşı, Müslüman vicdandan yükselen onurlu bir isyan bayrağı.” diye açıklamıştım hissettiklerimi.

    Bu kez, isyanını daha da derinleştirmiş Eren Erdem.

    Tehlikeli mi tehlikeli sulara kulaç atmakta zerre kadar tereddüt etmemiş.

    Bakın, “nurjuva demokrasisi” diye adlandırdığı kahrolası düzeni nasıl tarif ediyor:

    “Kapitalizmin yeni dünya düzeni; insanlığa huzur, barış, adalet vadetmektedir. Bu vaadin kökünde yatan ‘demokrasi’ fetişizminin teorik yüzü, libaral demokrasidir.

    Yani tekellerin, tröstlerin ve sömürünün de bir hak olarak görüldüğü, doğa ve fıtrat ile uyuşmayan, özgürlüğün sınırsızlığını öngörüp, bireyi toplumun üstüne çıkartan; yaratmak istediği ‘egoist/bencil’ tipi kısa sürede üreten bir demokrasi…

    Bu tip demokrasilere ‘Nurjuva Demokrasisi’ diyoruz.”

    Kitaplarımdan birinde, “Servet ile merhamet bir tahtaravallinin iki ucunda oturmaktadır; biri yükseldiğinde diğeri alçalır” demiş ve “Tahtaravalli Sendromu” diye isimlendirdiğim bu olguyu uzun uzun anlatmıştım.

    Bu kitapta, bu olgunun hem sosyolojik boyutunu, hem pisikolojik boyutunu, hem de dini(!) boyutunu göreceksiniz; ama daha önemlisi, merhamet yitikliğine neden olan bu servet tutkusunun nasıl olup da emperyalizm ile kucak kucağa oturduğuna tanık olacaksınız.

    Kuran’da, üzerinde biraz düşününce insanın tüylerini diken diken eden bir ayet var; Casiye Suresi’nin 19. ayeti… Bu ayetin içinde bir cümle var; bugünün çıplak, çırılçıplak gerçeğini gözler önüne bakın nasıl seriyor:

    “Zalimler birbirlerinin dostlarıdırlar.”

    Yine Kuran’da, inananları tir tir titreten, uzun uzun düşünmeye sevk eden, şu kısacık yaşamda dünyalarını ve ahretlerini mahvetmemeleri için bağlılarını çok veciz biçimde uyaran bir ayet var:

    Nisa Suresi’nin 105. ayeti…

    Bakın ayet nasıl bitiyor:

    “Sakın hainlere yardakçı olma!

    Eren Erdem, bu kitabında, birbirlerine büyük bir dostlukla bağlanan zalimleri ve hainlere yardakçı olanları, sosyolojik, politik ve dinsel veriler ışığında tanıtıyor size…

    Ve tüm bunların “servet tutkusu” nedeniyle olduğunu anlatıp; insanı rezil edici bir azapla karşı karşıya bırakması kaçınılmaz olan bu tutkunun, içinde Tanrı’nın Nefesi’ni barındıran Ademoğlunu nasıl alçalttığını, işi Vatan’a ihanet çizgisine kadar nasıl sürüklediğini, bu uğurda emperyalistlerle ve İslam düşmanlarıyla nasıl kucak kucağa oturmak zorunda kaldıklarını, hatta bu sıcak dostluktan nasıl marazi bir mutluluk duyduklarını kanıtlıyor.

    Tuhaf bir kitap Nurjuvazi…

    Tuhaf bir kitap!

    Üzüyor, kederlendiriyor, acıtıyor, nefret ettiriyor; öyle bir silkiyor ki, kendinize gelmek için uzun bir tefekküre dalma ihtiyacını hissediyorsunuz.

    “Din elbisesini tersten giyenler!” diyor Erdem; din elbisesini tersten giyenler…

    “Bu durum, Allah’ı reddetmek manasına gelmez. Bu bizzat kabul edip, Allah’ın hükmünü biçimsel olarak algılanamaz hale getirmek, dine müdahale etmek manasına gelir. Yani bu ayete muhatap olmak için, din elbisesini tersten giymek gerekir… bu kimseler, yanlarında bulunan kitabın gerçeklerinin üzerini örterek, kendi algısını din olarak dayatan, kurumsal dinin temsilcileridir… Yine bu temsilciler Kuran’da ‘ruhban’ olarak anılır. Ve ruhban karakteri şu ayetlerle belirginleşir.” diyor ve ve şu çarpıcı ayetleri okuyor Erdem:

    “Ey iman edenler! Ahbar ve ruhbanlar halkın mallarını gasp ederek kenz ederler ve bu yolla insanları Allah yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü kenz edip, Allah yolunda harcamayanlara elim bir azap müjdele. O gün kenz ettikleri eritilip, onunla yanları, sırtları ve böğürleri dağlanacak. Ve şöyle denecek; tadın işte nefsiniz için kenz ettiklerinizi!” (Tövbe Suresi, 34. ve 35. ayetler)

    İnsanın içini acıtan, dindar geçinen kimi kişi ve grupların servet tutkuları nedeniyle Vatan’a ihanet ve emperyalizmle bütünleşme vefasızlığını gözler önüne seren bu “sarsıcı” kitabı okumalısınız.

    Eren Erdem’i okuduğunuzda, özelde Türkiye’nin, genelde ise İslam aleminin içine yuvarlandığı bu zillet ortamında, 1.400 yıllık mucize Kitap’ın inananlara nasıl yol gösterdiğine; muhtemel tehlikelere karşı müminleri nasıl mucizevi biçimde uyardığına tekrar tanıklık edeceksiniz.

    İyi ki Kuran var…

    Ne mutlu bize ki, Kuran gibi mucize bir Mesaj’a sahibiz…

    Ve “her türlü tehlikeye rağmen” bu Mesaj’ı bize iletmekten çekinmeyen Eren Erdem gibi genç zihinlere…

    Zamanımızda, Allah’ın sözlerini iletmek söz konusu olduğunda “her türlü tehlike”den söz etmek ne acı değil mi!

    Bu kitabı okuyun dostlarım…


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.