Ramazan geldi, kendini Allah'ın yerine koyanlar, O'nun sözlerini tahrif edenler, Allah'ın insanlara verdiği ruhsatı tanınmaz hale getirenler yine sahne aldılar. (Ruhsat: Güçlük ve zorunluluk gibi nedenlere bağlı olarak ibadetlerde tanınan izin ve kolaylık.)

    Şu sözlere bakar mısınız: "Her geçen gün bünyesi zayıflayan hastalar, tedavi edilemeyecek kadar hasta olanlar ve yaşlılar, tutamadıkları her bir oruç için bir yoksulu doyurabilecekleri gibi ..."

    Kuran'ın neresinde böyle bir ifade var?!.

    Ne demek, her geçen gün bünyesi zayıflayan hastalar, tedavi edilemeyecek kadar hasta olanlar ve yaşlılar?!.

    Hangi ayette böyle bir şey var?!.

    Fidye konusunu içeren ayet, yani kimlerin oruç tutup kimlerin bu ibadeti başka bir şekilde yerine getireceğini içeren ayet Bakara Suresi'nin 184. ayetidir ve meali şöyledir:

    Bakara 184- Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlıdır. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin içini daha hayırlıdır. (Yaşar Nuri Öztürk)

    Ayet zaten yolculardan ve hastalardan söz etmekte ve bunu özellikle belirttikten sonra "oruca zorlukla dayananlar" diye yeni bir tarif vermektedir.

    Bunu değiştirmek sizin ne haddinize!

    Nasıl olur da şu veya bu alimin(!) hezeyanlarına kapılarak Allah'ın insanlara verdiği ruhsatı ortadan kaldırırsınız!

    Sizin aklınızdan zorunuz mu var!

    Haşa, Allah'ın sözlerinde bir eksiklik var da, siz de bu hatayı mı düzeltiyorsunuz! Allah'ın anlatım gücü, "apaçık" (Zuhruf, 2) olan bu Kuran'da bunu söylemeye yetmiyor mu yani!

    Bakın Süleyman Ateş nasıl meallendiriyor ayeti:

    "Sayılı günler olarak. Sizden kim hasta veya seferde olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca (güç) dayananların fidye vermesi, bir yoksulu doyurması lazımdır. ..."

    Meallerin tamamında, ayetin sonunda,  "Bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" bildirimi var; fakat bu bildirim, yukarıda geçen "ruhsat"ı izale etmez. Oruca güç yetiremeyenler bir fakiri doyuracak kadar fidye verirler ve aynı sevabı alırlar; çünkü ayet buna cevaz vermektedir.

    Bu, Allah ile kul arasındadır.

    Güç yetirip yetiremeyeceğine herkes kendi karar verecektir.

    Ayetin başında yolcuların ve hastaların sayılması, sonrasında ise "güç yetiremeyenler"den söz edilmesi de mi size bir şey ifade etmiyor!

    Kuran'ı düzeltmek sizin ne haddinize!

    İhsan Eliaçık
ayeti şöyle meallendiriyor ve dipnot koyuyor:

    Bakara 184- Orucu sayılı günlerde tutacaksınız. Her kim hasta veya yolcu ise diğer günlerde tutsun. Takati olmayanlar, bir yoksulu doyuracak kadar fidye versin. Kim cân-ı gönülden hayır yaparsa bu daha iyidir. Eğer bilirseniz, oruç tutmak sizin için daha hayırlıdır. ("Takati olmayanlar" için dipnot: Yani: Dermanı olmayanlar, mecalsiz kalanlar, oruç tutmaya takat getiremeyenler, yaşlılar, kalıcı özürlüler, hamileler, gün boyu aç kalınca hastalığı veya bir özrü nüksedenler, oruç tutmaya bünyesi müsait olup da oruca başlayınca hastalık derecesinde takati kesilenler...)

    Ne diyor Eliaçık: Dermanı olmayanlar, mecalsiz kalanlar, oruç tutmaya takat getiremeyenler...

    Hiç kuşkusuz aslolan oruç tutmaktır; ama bizi yaratan Güç, hem oruç tutamayanları, hem de yoksulları düşünerek ayetine bir ruhsat koymuş. "Oruç tutamayanlar bir yoksulu doyurur" diyor; bunu değiştirerek kendinizi Allah'ın yerine koymak yetkisini size kim veriyor?!. Sizin aklınızdan zorunuz mu var!

    Dünyada şu veya bu nedenle oruca takatleri yetmeyen, oruç tutamayan milyonlarca insan var; bunlardan gücü yetenlerin fidye verdiğini bir düşünsenize. Kapitalizmin belini kırdığı milyonlarca yoksulu ve oruç tutamadığı için vicdan azabından kahrolanları böyle bir imkândan mahrum etmeye ne hakkınız var!

    Diyanet fidyeyi 8.5 lira olarak açıkladı. Üzerine biraz ihtiyat payı koyduğunuzda bu, tutulamayan her oruç günü için 10.- lira demektir. Oruç tutamayan bu parayı bir yoksula verdiğinde, Kuran'ın bu konudaki hükmünü yerine getirmiş olur. Bu, aynı zamanda, oruç tutamadığı için pişmanlık içinde kıvranan ve giderek dinden soğuyan kimi müminleri de rahatlatacak bir uygulamadır; böylece bu insanları da din dairesine çekmek mümkün olur.

    Kuran'da hiçbir ayet gelişigüzel yazılmış değildir; Allah bir şey söylüyorsa bunun mutlaka bir hikmeti vardır.

    Sonuç:

    Aslolan Ramazan ayını oruçlu geçirmektir. Bu, üzerinde tartışılmayacak kadar açık bir gerçektir ve büyük bir sevaptır. Ancak, oruç tutmaya güç yetiremeyenler, tutamadıkları her gün için bir yoksulu doyurarak aynı sevabı elde edebilirler. "Oruç tutmaya güç yetiremeyenler"i  birtakım zorlama tevillerle "tedavi edilemez bir hastalığa" veya benzeri nedenlere bağlamaya çalışanlar, Bakara Suresi'nin 184. ayetindeki müthiş ruhsatı geçersiz kılmaya çalışanlar ve bunu yaparak Allah'ın otoritesine ortak olmaya kalkışanlardır. Bu iyi niyetle de yapılsa böyledir, cahillikten yapılsa da! Fidye vermeye gücü yetmeyenler ise Allah'ın "Tevvâb" (Tövbeleri çok kabul eden) ismine güvenerek tövbe edeceklerdir.

    Allah, bu ayı oruçlu geçirenlerin oruçlarını sevap hanesine yazsın; oruç tutamayanların verdiği fidyeyi, buna da gücü yetmeyenlerin tövbesini kabul etsin inşallah.

    Allah'a emanet olun...

  

   
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.