DÜNYANIN DAMI ULUPAMİR’DEN
ERCİŞ’İN ULU PAMİR KÖYÜNE

Rahmankul Han Ata’nın Öyküsü

İsmail CENGİZ
Avrasya Türk Dernekleri
Federasyonu Genel Başkanı


Dünyanın Damı” adı verilen UluPamir; karın eksik olmadığı, soğuk bir iklimin hüküm sürdüğü hayvancılık dışında geçim kaynağının olmadığı dünyanın en yüksek yaylalarından yüksek tepelerinden, biridir. Çin, Tacikistan, Pakistan ve Afganistan sınırları içinde yer alan Pamir Platosu, hem Çin, hem Afganistan hem de Türkistan Cumhuriyetleri açısından oldukça stratejik önemli bir bölgedir. Teyit ve Kesek Kırgızlarına ev sahipliği yapmış olan Pamir Yaylası, aynı zamanda Türklerin son Hanı Rahmankul Han’ı da bünyesinde yetiştirmiş bölgedir.
1895 yılında, Afganistan, Rusya (Tacikistan) ve Çin arasında paylaşılan bu stratejik bölgenin dört bir taraftan geçiş yolları kapanınca burada yaşayan Kesek ve Teyit Kırgızları Pamir’de mahsur kalmışlardı.  Orta Asya topraklarında başlayan 1917 Devrimi sonrası çıkan sorunlar, kısıtlamalar ve yasaklar Kırgızların özgürlüklerine kadar uzanınca ipler o anda koptu.
Var olmak için direnmeye karar verdiler… Direndiler… Savaştılar… Ne var ki çıkış yolları kalmayınca varlıklarını sürdürmek için doğup büyüdükleri Küçük Pamir’i terk ederek 1936 yılında bu defa Afganistan’a yakın Çin (Doğu Türkistan) sınırları içindeki UluPamir Bölgesi’ne 70 çadırla beraber göç ederek, bu bölgede daha once yerleşmiş olan 40 çadır Teyit Kırgız’ı ile buluştular.
Çarlık Rusyası’nın yıkılıp, komünistlerin iktidarı ele geçirmesinden sonra, ateist ve diktatör bir rejim altında yaşamamak için vatanlarını terk ederek yollara dökülen Kırgızlar, Hacı Çaparkul Han önderliğinde inançlarını, kimliklerini ve geleneklerini koruyarak yaşamaya çalışırlar. Teyit Kırgızları’nın atası, Rahmankul’un babası Hacı Çaparkul Han’ın 1943’te vefatı üzerine, 30 yaşındaki Rahmankul, aksakallar meclisinin oybirliği ile “Pamir Kırgızları’nın Hanı” olarak seçilir.
Rahmankul Han kısa sürede, hayvancılığa dayanan Kırgız ekonomisini düzeltir ve kendisini sevilen, saygı duyulan bir lider olarak kabul ettirir. Afganistan Hükümeti tarafından da “Bölge Valisi” olarak resmen görevlendirilen Rahmankul Han; 1970’li yılların sonlarında Afganistan bölgesinde Rusların komünist propaganda ve faaliyetlerini artırması, Rusların tehditkar saldırısı ve 1979’da Afganistan’da Sovyet işgalinin başlamasıyla halkı ile birlikte göç etmeye karar verir.
Özgürlüklerine düşkün olan Pamir Kırgızları, artık göç etmekten yorulmuştur. Gerçekten kolay değildi; 1917-1978 dönemlerinde 60 yıl içinde 6 defa yer değiştirmek zorunda kalmışlardı.

İlk kafilede göç etmek isteyen Teyit ve Kesek Kırgızları’ndan oluşan 1500 Kırgız Türkü, 1978 yılında Rahmankul Han’ın önderliğinde Pamir Yaylasının aşağısındaki Pakistan’a doğru yola çıkmaya karar verdiler.
Gerçekten de Pamir’in yüksek kayalarından ve sarp uçurumlardan inmek gerçekten cetin ve tehlikeliydi. İhtiyaç duyulan yüklerini at ve öküzlere yükleyerek bazen yaya, bazen de at üstünde göç yolculuğuna çıktılar… Kimi zaman yüksek tepelerden aşağıya indiler. Kimi zaman azgın dereleri geçtiler… Attıkları her adımda hayatlarını riske atıyorlardı… Pakistan ulaşıncaya kadar tehlikeli yolculuğa dayanamayarak hayatını kaybedenler de olmuştu. Yükselen dereler yüzlerce hayvanı da kapıp götürmüştü.
Dört gün süren yolculuk sonrası Pakistan sınırına ulaşan Kırgızlar, Gilgit Bölgesi’ndeki “geçici mülteci kampları”na yerleşmelerine imkan sağlandı. Az bir zaiyatla Pakistan’a ulaşan Rahmankul Han, Pakistan Başbakanı Ziyaul Hakk’tan kendilerine bir kent tahsis edilmesini talep eder ve bu istek kabul edilir. Pamir Kırgızları’na Pakistan’ın Gilgit kentine yakın bölgede 250 çadırdan oluşan bir kent kurulur. Hatta çadırdan bir okul yapılır.  Kırgız çocukları eğitimde zorlanırlar. Çünkü Urduca diline alışmakta zorluk çekiyorlardı.
Gerçekten de çadır kentte yaşamak Kırgızlar için hiç kolay olmamıştır. Eksi dereceli oldukça soğuk bir iklime sahip bölgeden 40-50 dereceye ulaşan sıcak bir bölgede yaşam sürmek gerçekten de zordu. Ancak Pakistan Hükümeti’nin yaklaşımı insancıl ve adildi.  Ne var ki bölgenin aşırı sıcak oluşu, ortalama 3500 metre yükseklikteki yaylalarda yaşamaya alışmış olan Kırgızlar daha fazla dayanamamış; nitekim bunaltıcı sıcaklardan ve hava değişikliğinden kaynaklanan hastalıklardan ötürü 400’e yakın insan ölmüştü. Hatta 100 kadar Kırgız Türkü de sıcakta kavrulmaktansa Pamir’e geri dönmeyi tercih etmişlerdi.
Kırgızların son Hanı da bu durumdan rahatsızdı. Burası temelli kalacakları bir yer değildi. Pakistan halkı ile aralarındaki kültürel fark da Kırgızların burada uzun süre ikamet etmesine imkan vermiyordu. Ayrıca diğer mültecilerle birlikte kamplarda sığıntı olarak yaşam sürmelerini de kabullenemiyorlardı.
Çıkış yolu için çırpınan Rahmankul Han arayış içindeydi. Kendilerini tanıyan, belgesel filmler çeken gazetecilerin de yardımlarıyla başta BM olmak üzere bir çok ülkeye müracaatlar yapıldı.
“Pamir Kırgızları”ndan haberdar olan Amerika yönetimi, bölgedeki misyonerler aracılığı ile Rahmankul Han ve aşiretini Alaska Bölgesi’ne yerleştirmeyi teklif etmişlerdi. Ulaşım giderleri karşılanacak, gittikleri yerde herkese ücretsiz arazi ve evler verilecekti.
Pakistan’da üç senelerini dolduran “Pamir Kırgızları” çok cazip şartlara rağmen, Amerika yönetiminin bu teklifine olumlu cevap vermemişlerdi.  Çünkü geleneksel kültürlerini yaşamakta zorluk çekeceklerini düşünüyorlardı. Bilhassa dini inançlarını ve görevlerini yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlardı.

Rahmankul Han, dini ve milli kaygılardan dolayı Pakistan’daki Türk Büyükelçiliğ’ne başvurarak, Türkiye’ye yerleşmek istediklerini Ankara Hükümeti’ne iletmişlerdi.
Pakistan’da dördüncü yılını dolduran “Pamir Kırgızları”nın nihayet bir yıl sonra Türkiye’ye kabul edildikleri müjdesi gelir.  Türk Büyükelçiliği’nden gelen bu haber üzerine Rahmankul Han, Ziyaul Hakk ile görüşme yaparak, Türkiye’ye gitme kararı aldıklarını bildirir ve Kırgız halkına yaptıkları yardımlardan, ev sahipliğinden dolayı minnet ve şükranlarını sunar.
“Dünyanın Damı” olarak bilinen Pamir Yaylası’ndan başlayan göç yolculuğu 1982 yılı Ağustos ayında Adana’da sona erer. Türklerin son Hanı Rahmankul han liderliğindeki “Pamir Kırgızları” Van’ın Erciş ilçesine bağlı Ulupamir köyüne yerleşirler.
Kırgızların lideri Rahmankul Han, ömrünün son dört yılını, ata yurtlarının adını verdikleri Erciş’e bağlı Ulupamir Köyü’nde geçirir…
Çileli ömrünün her saniyesini alnındaki çizgilerinden görebileceğiniz Rahmankul Han’ı 23 yaşında delikanlı iken tanıma şerefine eriştim. 32 yıl once gerçekleşen bu görüşme, O’nun beraberindekilerle birlikte Merter’deki evimizde gerçekleşmişti. Sanırım merhum Hamit Kırgız hacı da vardı gelenler arasında. O an, askeri görevdeydim, tesadüfen evdeydim ve görev yerine dönmek mecburiyetindeydim. Uzun sure onlarla birlikte kalamadım ancak, merhumun o devasa duruşu ve heybetinin gerisindeki sıcaklığından, masumiyetinden ve samimiyetinden etkilenmiştim. İçeri girdiklerinde babamla kucaklaşması, gözlerinden akan damlaların her biri, adeta hasretin, gurbetin, vuslatın hikayesini anlatıyordu. Birbirlerini kavrayışları etkileyiciydi ve uzun sürmüştü. Kolay değildi, tam 33 yıl sonra görüşebilmişlerdi. Kocaman elleriyle başımı kavrayışını da unutamıyorum, “…Çingiz… Eysar hacımnıng nevresi (torunu) sensin haaa” deyişini de unutamıyorum. Eysa Hacım (Hacı İsa) benim dedemdi… Dedemin, Ulupamir’de Rahmankul Han’ın yakını ile evlendiğini biliyorum. Ulupamir’de dedeme ait evde hala ocağın tüttüğünü de Rahmankul Han’ın evladından yeni öğrenmiştim. Yani Rahmankul Han ile akrabalık ilişkimiz de vardı. Dedemi için dua ettiler, ve ben maalesef çok fazla duramadım, çünkü Selimiye Kışlası’na gitmek zorundaydım.
1913 yılında Pamir bölgesinde dünyaya gelen Hacı Rahmankul Han’ın göç, sürgün ve çatışmalarla geçen 77 yıllık çileli ömrü, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 6 Ağustos 1990’da Erzurum Devlet Hastahanesi’nde sona erer. Dokuzu erkek, biri kız on çocuğu olan Rahmankul Han’ın vefatı, Pamir Kırgızlarını derinden etkilemiştir.
Kimse O’nun öldüğüne inanmaz istemez. Cenazesi Erzurum’dan köye geldiğinde O’nu toprağa koymak kolay olmaz. Bir çok zorluğa göğüs geren “Pamir Kırgızları”nın belki de en zor günü, liderlerini mezara koymak olmuştur… Dualarla, tekbirlerle uğurlanan Kırgızlar’ın son Hanı Rahmankul Han’ın vasiyeti okunurken, bütün yürekler göz yaşı dökmektedir:

Sizlere yeterince hizmet edemedim… Hakkınızı helal ediniz… Sizlerden isteğim şudur: Dininizi ve Türklüğünüzü unutmayınız… Namazınızı zamanında kılın ve okuyunuz…

Hanlıkla yönetimi artık sona eren ve muhtarlıkla yönetilen Kırgız Türkü, şimdi liderlerinin vasiyetine uygun olarak kültürlerinden, geleneklerinden taviz vermeden inançlarını yaşayarak yeşilin harman olduğu Ulupamir Köyü’nde özgürce yaşıyorlar ve sık sık Hanlarının mezarına giderek bol bol dua okuyorlar… Çünkü onlar bugünlere liderlerinin rehberliğinde geldiler.
“..Bugünlere kültürlerini koruyarak, kimliklerine sahip çıkarak geldiler. Dağların arasına sıkışmış, kalmış gibi hissetseler de bir gün eski zaman kahramanlarını andıran bir liderin ortaya çıkıp kendilerine yol göstereceğine inanıyorlar. İlkokuldaki bir panoda yazan Kırgız şiirinin mısraları bu hayalin bir kanıtı gibi duruyor:

Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız,
yeni bir ruh doğacak toprağımızdan…
Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla,
Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan… (Erdem Karadayı, “Yüzyıllık Göç”,Atlas,2008 Nisan)





Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
İSMAİL CENGİZ 2014-11-18 12:54:02

Rahmankul Han ile ilgili yazılanlar, onun hayat öyküsü genelde ortaktır. Farkıl ifadeler, farklı sözcükler olabilir ancak biyografisini, hayat öyküsünde olanları değiştirmek mümkün değildir. FATİH KUTLU adlı kardeşimiz (ki, Rahmankul Han'ın akrabalarından olmalı) bu derleme yazı bana ait demiş... Benim Rahmankul han ile olan anılarımı da kendisi yazmış sanırım. Dolayısıyla bu derleme yazıda Fatih Kutlu kardeşimizin de katkısı olduğunu zikrederek O'nun gönlünü almış olalım.. (İ.C.)