HER İKİ KİŞİDEN BİRİNİN BELİ AĞRIYOR
Antalya'da düzenlenen 16'ncı İç Hastalıkları Kongresi'ne katılan Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İhsan Ertenli, yapılan araştırmaya göre toplumun yüzde 44'ünün belinin ağrıdığını söyledi. Bel ağrısının tekrarlama oranının da yüksek olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ertenli, üç aydan fazla süren ağrıların kronik olduğunu açıkladı. Üç aydan uzun süreli bel ağrısı çekenlerin oranının yüzde 22 olduğunu açıklayan Prof. Dr. İhsan Ertenli, bel ağrılarının kadınlarda daha çok görüldüğünü söyledi. Ayrıca kilolularda ve sigara içenlerde daha çok görüldüğünü anlatan Ertenli, yaş ilerledikçe de ağrıların arttığını kaydetti.
Ağızda apse olanlarda da bel ağrısının daha fazla görüldüğünü, toplumun yüzde 13'ünde ağız yarası olduğunu, bunun romatizmal hastalıklarla da ilgili olduğunu anlatan Prof. Dr. Ertenli, “Bel ağrılarının büyük bir çoğunluğu mekanik kökenli nedenlerle oluyor. Basit önlemlerle, yaşamımıza dikkat ederek korunabileceğimiz gibi bir kısmının altından iltihaplı romatizma çıkıyor. Tümor çıkıyor. Çok düşük sıkıntılardır" dedi.
HEPATİT B'LİLER HASTA OLDUĞUNUN FARKINDA DEĞİL
Kongreye katılan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı ve Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Özer, Hepatit B ve Hepatit C hakkında bilgi verdi. Hepatit B'nin, bir DNA virüsü olduğunu ve dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinin bu virüsle karşılaştığını belirten Prof. Dr. Özer, 350- 400 milyon kişinin bu virüse maruz kaldığını söyledi. Hepatit B virüsünün çok yaygın bir virüs olduğunu anlatan Prof. Dr. Özer, buna karşılık her taşıyanın hasta olmadığını da açıkladı. Türkiye'deki sıklığının ise yüzde 4 olduğunu anlatan Prof. Dr. Özer, bunun da ülke nüfusunun yaklaşık 3,5 milyonuna karşılık geldiğini söyledi. Bunların da yüzde 10'unun hasta ve tedavi gerektiren grup olduğunu anlatan Prof. Dr. Özer, “300 bin kadar bireyin tedavi olması gerekir. Ama şu andaki kayıtlara göre bunun 58 bini tedavi görüyor. Yani biz yüzde 20'sine tedavi uygulayabiliyoruz. Yüzde 80'i hastalığının farkında bile değil" dedi.

Bazı hastaların siroza kadar giden süreçte hastalığının farkına vardığını anlatan Prof. Dr. Özer, tedaviye başlanmadığı takdirde bunların yüzde 20'sinin ilk beş yıllık süreçte siroz olduğunu ve başkalarına da bu virüsü bulaştırdığını söyledi. Sonraki beş yılda da yüzde 20'sinin karaciğer yezmezliği neticesinde hayatını kaybettiğini anlatan Prof. Dr. Özer, cerrahi müdahale geçirenlerin, diş tedavisi olanların, kan ve kan ürünü alanların, sağlıksız koşullarda dövme yaptıranların ve şüpheli cinsel teması bulunanların hastalık açısından risk taşıdıklarını da sözlerine ekledi.
STATİNLER BİR DEVRİMDİR
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Güleç de kalp damar hastalıklarının tedavisinde kullanılan statinleri bir devrim olarak nitelendirdi. Prof. Dr. Güleç, “Eğer kalp damar hastasıysanız, statin denen kolestrol ilaçlarını kullandığınızda kalp krizi riskiniz ciddi derecede düşer, yaşam süreniz de uzar" dedi.
HER 6 SANİYEDE DİYABETTEN ÖLÜM
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız ise halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin 21'inci yüzyılın salgın hastalığı kabul edildiğini söyledi. Dünyada 382 milyon diyabetik hasta bulunduğunu ve 2035 yılında bu sayının 592 milyona ulaşmasının tahmin edildiğini anlatan Prof. Dr. Yıldız, "Halk arasında gizli şeker olarak isimlendirilen prediyabet ise halen 316 milyon kişide görülürken 2035'te 471 milyona yükselmesi beklenmektedir. 15 yaş altında tip 1 diyabetli çocuk sayısı yaklaşık yarım milyondur. Dünyada her 6 saniyede diyabete bağlı bir ölüm gerçekleşmektedir. 2013 yılında 5,1 milyon insan diyabete bağlı nedenlerle hayatını kaybetmiş, diyabet ve komplikasyonları için 548 milyar dolar harcanmıştır" şeklinde konuştu.

FOTOĞRAFLI