Bir İngilizce eğitim kasetinin reklamı yapılıyordu koca tüplü siyah beyaz televizyonlarımızda. Yıllar, yıllar önceydi. O zaman ingilizce orta okuldan itibaren başlıyordu. Kasetli bir dergi reklamı…Nasıl da hevesliyim İngilizce öğrenmeye. Ama gel gör ki! pahalı

O zamanın parası 2 buçuk kuruş mu, 2 buçuk lira mı, 2'li bir şey mi hatırlamıyorum ama bize pahalıydı. Orta halli bile olamayan bütçemize çok pahalıydı. Ve ben yabancı dile inanılmaz hevesliydim. O dergiye nasıl sahip olurum düşüncesi sabahlara kadar uyutmamıştı beni.  Sokağımıza  biraz uzaklıkta Şirinyer tren istasyonunda küçük bir büfe de satılıyordu.  Bizi tanırdı büfeci amca  mahalle çocuklarıyız diye. Çıktığı hafta gidip sormuştum kalmadı önümüz de ki hafta gel ayırayım senin için demişti. O hafta sonunu elli kere önünden geçerek yapmıştım. Nihayet mandallı gazete tezgahında görmüştüm dergimi ama nasıl alacaktım. Biriktirdiğim para anca yarısıydı. Düşündüm taşındım, üzüldüm sıkıldım ama en sonunda dayandım büfe camına. 

Büfeci amcanın yanın da kendi yaşlarında bir kaç kişi daha vardı.. Yaklaşıp dergim gelmiş dedim gülümseyerek…Ya da gülümsüyormuş gibi yaparak. Geldi kızım dedi ve uzattı. Allahım nasıl sıkıntılı bir an benim için şu an bile yazarken kalbim hızlandı. Cebimden mıncık  ıncık çıkardım yarısı kadar olan parayı. Uzattım…o biraz bekledi acaba elimi öbür cebime de atıp tamamlayacak mıyım diye ama baktı ben dergiyi almış gidiyorum….

Yavrucum parayı eksik verdin dedi. İnanın o ben değildim sanki ama tüm pişkinliğimle amca geçen hafta yarısını vermiştim ya sana dedim…Artık yüzüm mü kızardı, rengim mi attı o an bilemiyordum. Ne zaman verdin yavrucum ben almadım dese de öyle emin bir durum sergilemiştim ki….Büfeci amca anlamıştı aslında paramın yetmediğini. Yanındaki arkadaşları da göz takibi ile  konuya dahil olmuşlardı. Bir bana bir arkadaşlarına bakıyorlardı.  Büfeci amca benim göremediğim yüzümün nasıl kızardığını görüyordu ki konuyu uzatmamıştı. Tamam kızım deyip arkasını döndü.  Sanki eve kadar olan kısımda kalbim hiç atmamış ve ben kafamı hiç yukarı kaldırmadan geçmiştim tüm sokakları.

Eve girince misafir odası denilen az kullanılan odaya daldım. Kapısı sürekli kilitli olduğu için beni kimse göremez düşüncesiyle kapanmıştım oraya. Elimde şeffaf ambalajlı dergiyi hiç açamadan öylece beklemiştim biraz. Ben yalan söylemiştim. Yalan…hatta bu hırsızlıktı. Hakkım olmayan bi şeye yalanla el koymuştum. Suçlu gibi de gelip evin salonuna kilitlemiştim kendimi. Nasıl bakacaktım evdekilerin yüzüne. Utanç vericiydi. Bırakın evdekilerin yüzünü derginin sayfalarını nasıl açacaktım. Oysa babam, annem, büyüklerim hep dürüstlük öğretirlerdi bize. Kimsenin bi şeyi izinsiz alınmaz, yalan söylenmez…Yiyecek bir lokma bi şii kalsa bile yemeden önce herkese sorulur yemek isteyen var mı diye, kimsenin izinsiz bi şeyi karıştırılmaz, el sürülmez…Ertesi gününü zor etmiştim. Allah korkusu mu,  yoksa aile korkusu mu ağırdı gelen bilmiyordum. Bi şii yemeden, dergiyi açmadan dosdoğru büfeci amcanın yolunu tutmuştum. Dergiyi başımı kaldırmadan uzatmış ve bunu alır mısınız demiştim. Ben size yalan söyledim. O parayı tamamlayamadım özür dilerim….

Kızım hepimiz hata yapabiliriz ama düzeltmektir önemli olan. Annenlerin haberi var mı? Yok amca dedim. Bak onlar böyle bi şeyi bilseler çok üzülürlerdi. Hakkın olmayan hiç bi şeye ne el ne göz uzatma yavrum…Senin olan sana zaten gelecektir. Bu sözümü hiç unutma dedi. Al bu dergiyi sen doğru olanı zaten yaptın. Kalan miktarı ben tamamlamış olayım dedi.
Kendimle gurur duyma duygum ortaya çıkmak  istesede utanç duygum bi tokat gibi vuruyordu yüzüme. Dergiye sevinemiyordum bile. Ama inanılmaz bir huzur vardı. Ben yanlış yapmamıştım. Hakkım olmayan bi şii çalmamıştım. Yalanla el koymamıştım. Henüz sanırım 12 yaşımı bile doldurmamıştım.

Böyle büyümüş ve böyle ayrılmıştım ülkemden…..yıllar sonra döndüm ülkeme yine aynı ben le ve içimde büyüyen özlemle. İlk tanıdığım iş ahlakında ki hırsızlıklar olmuştu. Ne ayıp demiştim üzülerek emeğe hiç mi saygı kalmadı. Benim çocukluğumda senet söz demekti. Oysa kağıtlar, imzalar bile yalan olmuş. Sonra duygu hırsızları pat diye düştü önüme. Bu ne yaaa dedim ne oldu bize böyle. İnsan kendi duygularını nasıl hırsız yetiştirir dedim. Sonra arkadaş hırsızları aldı sırayı. Çıkarları için arkadaşlarının özelini çalıp başkalarına satanlar…Daha dahalarını saymak sadece kötü hissetmemi sağlıyor ama daha da ileri gideyim... Ahlak hırsızları….kadınla sevişmek için kılıktan kılığa girip sevişirken çaktırmadan prezervatifi çıkarmaya çalışan et hırsızları, sağlık hırsızları, umut hırsızları…..

Yıllar önce 12 ki yaşında ki ben başkamıydım. Başka bir ülkede mi yaşamıştım. Benim allah korkum başkamıydı. Aile korkum da mı başkaydı. Vicdan da mı değişmişti. O da mı yalandı. Büfe ci amca neredesin…

Bir gün Paris de bir arkadaşa akşam yemeğine gidiyorduk. Bölgenin belediyesi inanılmaz güzel çiçeklerle süslemiş alanlarını. Dayanamadım ve eğilip bir tane minik rengarenk çiçeği kopardım.  Kokladım ve iki göğsümün arasına koydum. Pascal…durdu ve beni durdurdu. O çiçeği koparamazsın dedi. Onlar koparılmak için ekilmiyor. Ayrıca şu an onu öldürdün zaten.  Hiç kimse koparmaz sokaklara ekilen çiçekleri neden böyle bi şii yaptın dedi. Ama suratı inanılmaz değişmişti. Abartma Pascal diyemedim….Bakışı  büfeci amcanın bakışıydı sanki….Hırıszlığın büyüğü küçüğü, canlısı cansızı, görüneni, duyulanı olmaz der gibi bakıyordu…

İçiniz rahat okuyun lütfen yazılarımı en azından hırsızlık yok cümlelerimde…kimseye ait çalıntı alıntı yok satır aralarımda…biraz açık mı sözlelrim, cümlelerim, konularım…çok mu seks kokuyor başlıklarım, çok mu tahrik yüklü anlatımım….olsun varsın hırsızlık yok içinde. Yalan yok, dolan yok, kandırmaca yok…on dört yaşında ki bir kıza tecavüz yok, hortum yok, kasırga yok…Kadın var, seks var, aşk var, sevişmek var, romantik rüzgarlar, yumuşak yağmurlar var, yaşanan güzel duygular var…

Neydiiiiik….Ne olduk…di mi...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.