ELDA ELA

Gözlerim buğulu sürekli, kulaklarım uğulduyor bugünlerde. Seyre dalamıyorum önceden bakmaya doyamadığım manzaraları.
Sanki adımlarım hep boşluğa atılıyor, yürürken gölgem bile yanımda değil gibi artık. Çok düşünüyorum yine son zamanlarda.
Oysa bırakmıştım sorgulamayı, düşünmeyi, basit yaşayacak, basite alıştıracaktım ruhumu. Olmamış, yapamamışım, daracık alınan kıyafetin durduğu kadar eğreti durmuş üzerime bu ruh hali ve sadece teyel geçilmiş gibi ruhuma, fırlayıverdi bir anda tüm kaygılarım, sorularım, geleceğe dair arayışlarım.
İyi yapmıyorum, biliyorum ama mantık durmuyor, vazgeçmiyor kemirmekten beynimi ve ruhumu. Dur, diyorum, dinlenmeliyim, hiç hazır değildim bu sorgulama haline, ama dur durak bilmiyor. Ne de sabırsızlıkla beklemiş meğer kuytuda, bu sorgulama hallerini beynim. Nasıl da sıkılmış dingin halinden, nasıl da ihtiyacı varmış eski kaygılı zamanlarına dönmeye... Nereye kadar böyle gider, bilmiyorum ama şen kahkahalar atıp sonrasında sabahlara kadar ayın ve yıldızların nöbetini tutmak güzel gelse de, bünyem yorgun gibi artık. Yenik düşmekten korkuyorum ilk kez...

İnsanoğlu ne garip hep sevdiklerinden kaçıyor;

Yağmuru sevdiğini söyleyenler, damlalar düşmeye başlayınca yeryüzüne, nasıl da koşuyor, nasıl da sığınacak bir yerler arıyor ıslanmamak için, sadece yağmuru pencereden seyretmek hoşlarına gidiyor. Oysa yağmurda ıslanan bedeninle birlikte, içine çektiğin yağmur kokusunun ruhunu nasıl da yenilediğini anlamaya fırsat vermedikten sonra kendine, nasıl söyleyebilirsin yağmuru sevdiğini?

Sıcağı sevdiğini söyleyenler, güneş görünce, gölgeye kaçma telaşında. Klimalı yerler aranıyor hemen, sanki kışın soğuktan şikayet edenler onlar değilmiş gibi, nasıl da istiyorlar kışın geri gelmesini! Oysa güneşin, bedenini ısıtmasına izin vermeden nasıl anlar ki insan, sıcağın kıymetini?

Sevdiğini söyleyenler, sevdiğinin iyiliği için vazgeçebiliyor sevdiğim dediğinden, bu durum bazen mübah da sayılıyor. Oysa seven nasıl vazgeçer, nasıl gider sevdiğinden, nasıl karşı gelemez imkansız gördüklerine, vazgeçebilen neye göre söyler sevdiğini, sevdiğine?

Geceyi seviyorum diyenler, gecenin gelmesiyle birlikte bir an önce uyumanın derdine düşerler, ya da yıldızları izlemek, gecenin sessizliğini dinlemek varken, her zaman meşgul olabilecekleri uğraşların içinde olmayı yeğlerler. Gecenin güzelliğini, sessizliğin bazen huzur veren bazen de korkudan titreten hallerini hissetme fırsatını kendine vermeyenler, geceyi sevdiğini nasıl söyler?

Ya sevginin mantığını bilmiyoruz, ya da gerçekten sevmeyi beceremiyoruz. Sevdiğimiz her şeyi görmezden geliyor, hep en çok sevdiklerimize zarar veriyoruz.  Öyleyse sevgiyi anlayana sevgimizi göstermeye çalışmayalım birbirimize mümkünse.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.