Çanakkale Çocukları, şiddetin yakasından bir türlü düşmediği Türkiye'de sinema tarihinin ender yapımlarından biri olarak kayıtlara çoktan girdi.

Savaş rüzgarlarının estiği bir dönemde seyircisiyle buluşan Çanakkale Çocukları, hikayesi ve orjinal çekim teknikleriyle oldukça farklı.

Bu kalleş coğrafyada kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir dönemde Türk sinemasının belki de en önemli bir yapımı üzerinde kafa yoranlar oldukça fazla.

Çanakkale Şehitliği'nde yüzlerce mezar taşına kazınan Konya, Diyarbekir, Halep, Musul ve Siirtli "Mehmetoğlu Mehmet"lerin torunlarının, günün birinde savaşacağını kim kestirebilirdi? Belki Sinan Çetin, bu soruya cevap aradı son filmiyle.

Filmi geleneksel kahramanlık öykülerinden çıkarıp insan odaklı bir tema üzerine oturtan, savaşan tarafların karmaşık ilişkileri içerisinde "İçimizi cız" ettiren duyguyu ön plana oturtan Sinan Çetin çok önemli bir işi başardı.

Bin yıldır kardeşiz sözlerinin esip gürlediği bir dönemde, Çanakkale Çocukları ırkçılığı körükleyen şiddet sarmalının körleştirdiği vicdanlara bir delik açtı.

Şırnak Çocukları, Diyarbakır Çocukları, Tunceli Çocukları, Konya, Adana, İzmir Çocukları'nın gerçeğini 87 yıl sonra kim nasıl anlatır bilmem ama, Çanakkale Çocukları, devasa bir imparatorluğun hakikati bence.

Kardeşliğin bile başlı başına savaşı durdurabilecek güçlü bir duygu olması gerektiğini bize fısıldayan Sinan Çetin, çok güçlü top sesleri, savaş naraları yerine acıyı, özlemi, aşkı o çileli yılların yorgun karekterlerinin yüzünde görmemizi sağladı.

Çetin, bu filmle Çanakkale Zaferi'ni değil, savaşın soğukluğunu sorgulamamız gerektiğini düşündürdü bizlere.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.