Melâhat ÜRKMEZ

SOMbahar, kışın sonbahara davetiyesi... Ertelenmiş bir yaz mıdır, tükeniş mi, yeniden doğuşa gebelik mi? Bu düşündürücü... Yaz ama neyi yaz? Kupkuru kelimelerin soğuk ve konuksever hecelerinde tüten sımsıcak sözler...

A(yaz)... Neden yaz? Ayaz... Dışarıda buz kesen bir soğuk... Beynimde kıvrılmış kalmış felsefi bakışlar birdenbire kıvılcımlar saçarak canlanıyor, şimşekler bir fikir olmuş çakıyor.
Ama neden?..
Düşüncenin zulmünde yaşanan anılar, okunmuş kitaplar...
 Yüzlerce kitap, binlerce kitaba davet...
Karışırken binlerce davetsiz kitaba, kalem bir harabeden başka bir şey olmuyor.

Oysa ilim ve fikrin sonsuzla, sonsuzlukla bitip tükenmeyen yarışı... Ve kalpten gelen bir ses... Acaba elinin tersiyle mi itiyor bütün bunları. Başımı kaldırdım aniden... Ve karşımda hikmet burcu... Nurlar yağıyor, hakikatin yegâne sesi... Ve enbiyalar geçidi... Şeyhülekber'den Yûnus'a dek... Âdeta kulaklarımda bir fısıltı, asırlar ötesinden... Bütün ihtişamiyle tam da karşımda Fuzûlî... Gülen ve ağlayan, feryadeden aşkının çağıldayışıyla,

"İlm kesbiyle paye-i rıf'at arzu-yı muhalmiş ancak

Aşk imiş her ne var âlemde ilm bir kıyl u kâl imiş ancak"


Akılla bir noktaya kadar... Ama aşkla?.. Aklın ulaşamadığı yere aşk ulaşır ancak. Sidretü'l münteha'yı Gül Nebî nasıl geçebildi?..

Gül Nebî'nin gül bahçesine bülbül olabilene, bahçesinde bahçıvanlık yapabilene ne mutlu.

Hep merak ederim, bilim adamlarının kendilerine özgü, akademik hayatlarında ve sahalarında bin bir çaba ve gayretle zor anlatabildiklerini hatta anlattıklarında çok zorlandıklarını. Sanatkârlar ise, özellikle de şairler neden bu kadar kolay ama bir o kadar da derinden söylemişlerdir. Bu yalınlıktaki, bu müthiş bilgelikteki giz ve gizem nedir?

Zekânın tüm ufukları, ruhun derinliklerine nasıl uzanacaktır? Belki de hiçbir zaman uzanamayacaktır. Örneğin; Edip Cansever, Mendilimde Kan Sesleri şiirinin bir dizesinde, "İnsan yaşadığı yere benzer" derken ne kadar basit bir dize görünüyor. Ama bu dizeden kalkarak düşünecek olursak, mühendislikten psikolojiye; psikolojiden psikiyatriye kadar ne denli nefis bir yolculuk vardır. Bunu anlayabiliyor musunuz? Bir tek dize yeter mi sizce? Bir parmak bal çalmak gibi...

"İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konya'nın beyaz
Antep'in kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki "

Evet... Sonbahardan kalkarak mevsimlerin hüzün atlası, Eylülden kalkarak kışın karlarına karıştık. Her şeyimizde, beynimizin ve ruhumuzun rehberliğinde...

Ey sonbahar! Solgun bir gül müsün? Yoksa binlerce çiçekler mi açıyor bağrında?..


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.