Terör örgütlerinin en önemli gayeleri topluma korku yaymaktır. Panik  ve kuşkunun arttığı, sosyal grupların bir birine düşman olduğu ortam örgütleri mutlu etmektedir.

Türkiye, epeydir terör eylemlerinin hedefinde.  Barış ortamını dinamitlemeyi temel alan PKK-PDY-YPG ve DAEŞ, eylemleri ile ülkenin rahat veya güvenli olmadığı iletilerini verme derdinde.  Bu örgütlerin siyasi ve sosyal alanın yanında ekonomiye de darbe vurma gibi gayeleri var. Örneğin PKK, fabrikaları ve şantiyeleri hedef alarak refahı; havalimanlarını ve barajları hedef alarak kalkınmayı baltalıyor. DAEŞ’in de böyle bir emeli var.  DAEŞ tarafından İstanbul’da patlatılan bombalar ile Türkiye’ye turist gelmemesi, yatırım yapılmamasının amaçlandığı aşikâr. Bombaların kurbanının Almanların, İsraillilerin olması bunun bir kanıtı. 


Elbette yukarıda anlatılanlar şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan teröre karşı dünyanın bir araya gelemeyişi ve kimi ülkelerin eli kanlı örgütleri himaye edişi. Bu ülkelerden biri de Belçika. Türkiye’de güvenlik görevlilerini şehit eden, on binlerin ölümüne neden olan PKK’ya ve DHKP-C’ye kucak açan Belçika’nın 22 Mart’ta DAEŞ’in bombaları ile sarsılması ibretlik. Brüksel patlamaları ibretlik olup, terörün yanında veya ardında durmamak gerektiğini; terörün her ülkeyi vurabileceğini ortaya koyuyor. Patlamalar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın haklılığına işaret ediyor. Erdoğan’ın 18 Mart’ta teröre ve terör örgütlerine karşı duyarlı olmayan, tavır almayan Belçika ile ilgili ifadeleri aynen şöyle:


“Brüksel’de veya Avrupa Birliği’nin herhangi bir şehrinde bu bombalarının patlamaması için hiçbir sebep yok. Mayın tarlasında dans etmek gibidir bu. Koynunuzda yılan besliyorsunuz. Beslediğiniz o yılan her an sizi de sokabilir. Bombalar sizin şehirlerinde patladığında bizim ne hissettiğimizi anlayacaksınız, ancak çok geç olacak.”


Şaşırtıcı olan bir konu da Türkiye’de terörün yanında duran siyasi aktörler ve akademisyenler.  PKK ile iç içe geçen, aynı emellerde buluşan siyasi partiler biliniyor; bunları HDP ve DBP temsil ediyor. HDP’li bir vekilin PKK’lıları himaye etmesi, bir diğer vekilin ölen terör örgütü militanları için tertiplenen törenlere katılması garip gelmiyor. Ama ana muhalefet partisi CHP’den bir vekilin PYD’yi terör örgütü saymaması, PKK’nın kanalına konuk olması, bir diğer vekilin ölen DHKPC’li bir militan için tertiplenen törene gitmesi hakikaten garip. Selahattin Demirtaş’ın terör örgütü militanlarını koruması, Abdullah Öcalan’a övgüsü tuhaf gelmiyor ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hendekçiler için “arkadaşlar” ifadesini kullanması bocalatıyor. Devletten maaş alan akademisyenlerin PKK’nın ardında durduğunu ortaya koyan bildiriler de toplumda öfkeyi arttırıyor.


Burada yapılması gereken sosyal yapıların, siyasi kurumların ve akademik camianın bir araya gelip terör örgütünü telin etmesi. Pek çok cana mal olan terörün önü; eli kanlı örgütlerin alçakça faaliyetlerinin aydınlarca anlaşılması, tarif edilmesi ile; dini-etnik-ideolojik saiklerin bir yana bırakılıp teröre tepki verilmesi ile alınır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.