Geçen haftalarda ülkemizin bir şehrinde kamu birimlerinin yöneticileri ve sivil toplum kuruluşlarının idarecileri ortak toplantı yapıyorlar. Bu kalabalık topluluğa başkanlık edecek olan da şehrin valisi. Salona gecikerek geliyor. Vali bey beklettiği insanlardan özür dileyeceği yerde, kendisi içeriye girdiği anda misafirler ayağa kalkıp, tazimde bulunmadı diye sinirleniyor. “Bizim devlet geleneğimizde büyüklere saygı vardır. İçeriye büyük bir zat girdiği zaman ayağa kalkılır!” diyerek de vatandaşlarını azarlıyor. Cumhuriyetle yönetilen özgür memleketlerde, herkes dilediğince hareket eder. Elbette bireyin özgürlüğünü tayin eden sınır, bir başkasının özgürlük alanının başladığı noktadır. Devlet yönetimine talip olanlara karşı, ayağa kalkma gibi saygı davranış biçimleri, insanların keyfiyetine bırakılan bir ihtiram şeklidir.  

         Vali beyimizin hazirunu azarlaması koltuk sevdasına girer.

******

         Vilayet makamında üst düzeyde hizmet veren bu beyefendinin haksız ve yersiz çıkışı, yıllar öncesinde yaşadığım bir olayı aklıma getirdi. Bir kutlama vesilesiyle, bütün aile İstanbul Tarabya Otelinde bir araya gelmişiz. Yıl 1979. Sıcak bir yaz gecesi. Yemek sonrası odalarımıza çıkmadan, giriş katının hemen üzerindeki salonda çaylarımızı içip, sohbet ediyoruz. Bir ara alt katta hareketlilik, bir koşuşturma oldu. Baktık, Başbakan Bülent Ecevit mahiyetiyle birlikte içeri girdi. Otel müdürü acele merdivenleri tırmanarak, bizleri başka bir salona davet etti. Hükümet üyelerinin genellikle toplantı için bulunduğumuz yeri tercih ettiklerini bildirdi. Daha sözünü tamamlayamadan merdivenlerden çıkan topluluk arkasında belirdi. En önde de Başbakan Ecevit merhum. O günler tam seksen öncesi siyasette kavgalı, gürültülü günlerdi. Rahmetli Erbakan’la yakın gönül dostluğu olan babam, ailenin büyüğü olarak Bülent Beye sadece bir baş selamı vermekle yetindi. Bizler de öyle… Başbakan yanımıza kadar gelerek, babamla tokalaştı. Hepimizin hatırını sordu. Sonra otel müdürüne dönerek; “Lütfen bize başka bir salon bulunuz!” dedi. “Bu güzide topluluğun düzenini bozmayınız. Bir aile toplantısı, her toplantıdan daha üstündür, daha önemlidir.”  Ardından o bildiğimiz sesiz, nezih tavrıyla vedalaşıp, uzaklaştı.

         Bir başbakanın, yurttaşları önünde sergilediği mütevazilik, nezaket sevdasindandır.

******

         Bir yolunu şaşırmış milletvekili, yabancı devlet ricalinin önünde Türkiye Başbakanının eşi konuşma yaptığı sırada hakaret etti. Hem de en saygısız cümlelerle. Hasbelkader kalem sahibi biri olarak, bu talihsiz olay nedeniyle paylaşım sitemde üzüntümü ifade ettim diye; “Hani siz partizan gözlük takmazdınız?” türünden eleştirilere muhatap oldum. El insaf!.. Öncelikle ben bir kadınım. Hemcinsime yapılan haksız her saldırı, benim kalbimi de incitir. En önemli sebeb ise şu: Medeni insanlar, kendi içlerindeki fikir ayrılığına rağmen, yabancı misyonun önünde ülkelerini temsil eden insanlara saygıda kusur etmezler. Yaşadıkları toplumun şeref ve haysiyetine sahip çıkmanın bir gereğidir bu! Tersine hareket ederek, milletimizin onurunu hiçe sayan insanlara tepkimizi ise, yine düşünce farklılıkları umursanmadan bütün vatandaşlarımızın ortak protestosuyla dile getirmeliyiz ki, bu tür utanç verici bir olay sadece Erdoğan Hanımefendinin değil, gelecekte hiçbir devlet idarecisi eşinin başına gelmesin.

         Kamer Genç’e tepkim Türkiye sevdasındandır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.