Melâhat KIYAK ÜRKMEZ

Eski, fakat ter-ü taze bir özdeyişle "Dil düşüncenin libasıdır." Düşünceye elbise olmak o kadar kolay olmasa gerek...

Alman dilinin zenginliği 'madde'ye karşılık olarak on'dan fazla sözcüğün bulunması Alman filozoflarındaki zenginliği ve dehayı anlaşılır kılmıyor mu? Bir Nietzsche, bir Marks, bir Goethe, bir Kant, bir Freud boşuna yetişmemiştir.

Başka bağlamda söyleyecek olursak, aidiyeti dil kadar işlevli kılan, duyuran başka bir değer olamaz.

Anadolu karış karış vatan olurken Türkçenin ses bayrağı olarak Türk Milletinin simgesi olması destanlara sığmayacak bir görkem ifade eder. Bu nedenle "Dil Bilinci" vatanın ta kendisidir.

Dil Bilinci, tarih bilinciyle kardeştir. Dile yeni katılan kelimeler sadece yeni bir sözlük gibi mütalaa edilemez. Her sözcük kendi dünyasıyla girer, fetihle, zaferle aitleşir, yaşar. Dil Bilinci kültürel kodlara katılırken toplumsal hayatın aynası olur. Zira toplumu oluşturan fertler arasında sadece ortak payda değil, ortak duygu ve düşüncelerin de tercümanıdır.

Asırlar boyu bir milletin imbiğinden süzülüp gelmiş bir iksir olan dil, içerisinde geleneklerini, ninnilerini, ağıtlarını, sevinçlerini, masallarını, efsanelerini, inançlarını, aşklarını, savaşlarını... kısaca varoluş tarihini bütün zerreleriyle genlerinde şifreleyen bir ummandır. Bu şifrelenmiş genler o milletin dününü, bugününü bir zırh gibi muhafaza edip korurken, yarınını da şekillendirmektedir. Milletin birliği, bütünlüğü, gücü ve varoluşunun dâimiliği dil bilincinden geçer. Milletin mânevî gücünü oluştururken ruhunu da yoğurur. Humbolt, "Bir milletin dili ruhudur, ruhu da dilidir" der. Dilini kaybeden milletler tarihte şahit olunduğu gibi silinip yok olmuşlardır.

Dil milli servetten de önemlidir. Milli servet azalabilir ya da kapitülasyonlarla esir alınabilir ama tekrar geri alınabilir, aynen cumhuriyetle kazanıldığı gibi... Ancak dil kaybedilirse geri alınması imkânsızdır.

Yahya Kemal'in deyişiyle, ağzımızda annemizin beyaz sütü gibidir. Daha ötesi var mı?..

Şu da kaçınılmaz bir gerçek ki, dilimize istesek de istemesek de yabancı kelimeler girmekte. İleriyi görebilen Atatürk'ün kurduğu, Türk Dil Kurumu'na ve bizlere düşen görev; önce dilimize girmeye yeltenen sözcüğün "Dilimizde karşılığı var mı? Yoksa geçmiş tarihimizde kullanılmış ve unutulmuş karşılığı var mı? O da yoksa dilimizden bir karşılık türetebilir miyiz?" diye, titizlikle araştırmalı hiçbirisine cevap bulamazsak ondan sonra yabancı sözcüğü kullanmalıyız.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.