Türkmenler, Ortadoğu’da
  Anadolu’nun Sigortasıdır
(Türkmenler, Yeni Stratejiler Üretmelidir)

- 3 –


Ismail Cengiz


Geçmişte olduğu gibi bugün de Peşmerge’nin, İŞİD’in ve Şii grubun insafına terk edilen Irak Türkmenleri bu saatten sonra özellikle Türkiye'de faaliyet gösteren Türkmen kuruluşları; artık Kerkük'te, Tuz'da, Köprü'de, Musul'da, Telafer'de, Erbil'de yaşamak zorunda kalan Türkmenlerin hayatlarını düşünerek hareket etmeleri gerekmektedir. Türkmen kuruluşları, söylemlerinde daha da hassasiyet göstermek ve o topraklarda kalan Türkmenlerin can ve mal emniyetlerini gözeten “YENİ POLİTİKALAR”, “YENİ STRATEJİLER” üretmek zorundadır.

Artık Türkmenler, Ankara'nın Türkmenleri esas alan milli bir politikasının olmadığını görmek ve buna göre YENİ ARAYIŞLAR, YENİ ORTAKLAR bulmak durumundadır.  Tabii en önemlisi öncelikle ORTAK SES olmak, ORTAK AĞIZ olmaktır...

Çünkü mevcut manzaraya göre üç kısma ayrılmış olan Irak coğrafyasında dağınık şekilde yaşayan Türkmenler, bulundukları, ikamet ettikleri bölgelerdeki "hakim unsurlar"a göre yeni ve farklı söylemlerde bulunmak durumunda kalacaklardır ve hatta kalmışlardır. Erbil'de yaşayan Türkmen ile, Bağdat'ta yaşayan Türkmen farklı düşünmek durumundadır. Musul'da yaşayan Türkmen ile, Şii bölgesinde yaşayan Türkmen, -sahipsiz kaldığı için- "farklı düşünmek" durumundadırlar.

Mendeli'den Telafer'e, Ankara'dan Kerkük'e uzanan coğrafyada Türkmenlerin ortak milli direniş sergilemeleri isteniyorsa, öncelikle TÜRKMEN MİLLİ SİYASETİ'nin ortak noktaları belirlenmelidir...

Tek Ses", "Tek Görüntü" ile kamuoyunun karşısına çıkılmalı ve Ankara'yı ikna edici, Ankara'yı yönlendirici her türlü siyasi argümanlar geliştirilmeldir...

1926 “Ankara Anlaşması”nda belirtilen Musul vilayetindeki soydaşlarının can ve mal güvenliğinin kalmadığı, anlaşma hükümlerinin ihlal edildiği gerekçesiyle, Ankara, bölgeye müdahale hakkını değerlendirmelidir.
Olası katliamların önüne geçmek için Türkiye’nin, hiç olmazsa bölgede bulunan 150 bin civarında T.C. kimliğini taşıyan vatandaşlarını korumak için gereki insani önlemleri alması sağlanmalıdır. Türk Ordusu hangi gerekçelerle Afganistan’da bulunuyorsa, 1974’de hangi gerekçelerle Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirmişse, aynı gerekçeler bugün de söz konusu olup, hem vatandaşlarının hem de soydaşlarının can ve mal emniyetini sağlamak mecburiyetindedir.,,

Türkmenler için 1991'de Kürtler için uygulandığı üzere ya "Türkmen Güvenli Bölgesi" oluşturulmalı ya da sınırları belirlenmiş bir noktada sembolik de olsa Kerkük’te ve yakın bölgelerde (Altınköprü, Tuzhurmatu) "Türkmen Özerk Bölgesi"nin temelleri atılmalıdır. Gerçekten de Türkmenlerin tek çıkar yolu budur. Bu özerk statü içinde Irak genelindeki bütün Türkmenlerin hak ve hukuklarını savunacağı, dert ve davalarını dile getireceği, Türkmen halkının sesi, gözü, kulağı olacak “Özerk Türkmeneli Parlamentosu” oluşturulmalıdır. Bu belki 10 yıl sonra gerçekleşebilir. En azından bu yolda atılacak ciddi bir adım, Türkmenlerin geleceğe umutla bakmasını sağlayacağı gibi, Peşmergeleri de, Sünni Arapları da hizaya getirecektir.

Suriye’den ve Irak’tan kaçarak sınırı geçen ve kamplara yerleştirilen Kürt, Arap ve Yezidi göçmenlere tanınan hak ve hukuklar Türkmen kardeşlerimize de tanınmalıdır. Onların da tıpkı Suriyeli Arap mülteci igibi ücretsiz devlet hastanelerinde tedavi olma ve ilaç alma hakkı verilmelidir. Tıpkı Araplara tanındığı gibi, Türkmen kardeşlerimize de bu ülkede oturma hakkı tanınmalı, harçsız ikamet belgeleri verilmelidir. Türkçe eğitim verilmeli, ders araç ve gereçleri Türkmenler’e ulaştırılmalı, Türkmenler’in yoğunlaştığı mevkilerde prefabrik okullar, derslikler açılmalı, sağlık ocakları kurulmalı ve sürekli sağlık taramasının yapılabildiği bir ortam oluşturulmalıdır. Bu milli ve dini bir görev olmanın dışında insani bir vazifedir; Türkmenlerin Araplar’dan  ve Kürtler’den aşağı kalır bir tarafı yoktur. Suriyeli Arap Mültecilere tanınan Hak ve hukuklardan faydalanmak, Türkiye'ye gelen Irak Türkmenleri'nin de hakkı değil midir?...
Sözün özü; Irak’ta hangi plan uygulanacaksa, hangi strateji izlenecekse, mutlaka “Türkmen” gerçeği gözetilmelidir… Eğer bölgedeki Kürtlerle işbirliği yapılması gerekiyorsa, türkmenlerin de bu bölgede yoğunlaşması sağlanmalı ve nüfus oranlarına gore de hak ve hukukları garanti altına alınmalıdır… Bu, yalnızca milli politika gereği değil, aynı zamanda Türkiye’nin milli çıkarları gereğidir… Türkmenler, ne Arap’ın, ne Fars’ın ne de Kürd’ün insafına terk edilemeyecek kadar ecdat yadigarı öz ve öz kardeşlerimizdir…


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.