Vatanım Sensin’den, Diriliş Ertuğrul ve Payitaht Abdulhamid’e Dizi Filmler Eleştirisi!
Önce şunu bir vurgulayalım, Türk televizyonculuğunda sessiz sedasız bir devrim yaşanıyor!..
Özel televizyon kanallarında, “Muhteşem Yüzyıl ” ile başlayıp, ‘Vatanım Sensin’ ile devam eden tarihi(!) dizi filmlere, TRT devlet televizyonu da, “Diriliş Ertuğrul”  ve “Payitaht Abdulhamid” ile katıldı. Bu dizilerin kurgusu tarih üzerine olunca, ister istemez izleyicilerin dikkatini üzerlerine çekiyor. Tabi eleştiriler de peşinden!..
Bu konuda bize sıkça gelen sorular üzerine, hem tarihi romancı ve hem de bir senaryo yazarı olarak,  bu dizi filmler hakkında ‘film eleştiri’ makalesi kaleme almak hâsıl oldu.

Eleştirimi, filmin tekniği ve izleyicilere verdiği içerik açısından, iki bakış açısıyla genel bir değerlendirme yapacağım. Bu değerlendirmem tamamen sanatsal açıdandır, sakın fanatikler alınmasın!

Önce, çekilen filmin tekniği açısından kısa bir özet geçelim:
Bir film ya da dizinin kaliteli olup olmadığı, öncelikle yapımcı ve yönetmenin titizliğine, senaryonun güçlü olup olmadığına bakılır. İşin mutfağında ne kadar çok emek varsa o kadar güzel iş çıkacaktır. Yani iyi yemek karın ağrıtmaz, iyi film baş ağrıtmaz!..

Şimdi de filmi izleyenler açısından, üzerinde bıraktığı izlenime bakalım:
Genellikle tarihi filmlerin konusu gerçeklerden yola çıkarak hazırlanmış olması nedeniyle izleyici filmi yadırgamaması gerekir. Film, konusu itibarıyla geçtiği zamanın ruhuna uygun olmalıdır. Yani, tarihi gerçeklere ters düşmemelidir. Biz buna, 'anokranik sapma' olmamalıdır diyoruz!..

Türk televizyonlarında yayınlanan tarihi dizi filmlerde, dikkat edilmesi gereken en önemli husus; işlenen olayların, zaman ve mekan kavramı içerisinde, oyunculara konuşturulan dil ve üsluptur. Yani dizi film hangi zamanda çevriliyorsa o zamanın dil ve lehçesi kullanılmalıdır.
Ne yazık ki bazı tarihi dizilerde, yüz yıl öncesi bir konuyu işlemesine rağmen,  “Teşekkür ederim, Günaydın, Harika…” gibi kelimelerle günümüz Türkçesi kullanılıyor!.. Halbuki konuşma metinleri yüz yıl öncesinin lehçesini içeren sözlük çalışması yapılmalıdır. Etimoloji…
Bazı tarihi dizi filmlerde, bir kelime, üç farklı şekilde kullanılıyor: Mesela, “kötü” kelimesi bir tarihi dizi filmde günümüz Türkçesi ile aynen kullanırken, bir başka tarihi dizi filmde aynı kelime “bed”  olarak kullanılıyor! Doğrusu,1920’lerdeki lehçe “bed, bedbah” dır.

Yukarıdaki bilgiler ışığında, yakın zamanda televizyonlarda izlediğimiz ve konusunu tarihten alan bu dizi filmlere gerçekten ‘Tarihi dizi filmler’ diyebilir miyiz, öne çıkan bu dizi filmlere kısaca göz atalım:
Popülaritesi uzun süren “Muhteşem Yüzyıl” dizi filmin bu kadar çok konuşulmasının nedeni; iyi bir bütçe ve iyi bir ekiple çekilmiş olmasıydı.  Fakat bu dizinin, konusunu Osmanlı tarihinden almış olması nedeniyle, izleyiciler üzerinde ister istemez tarihi dizi film algısı oluşturdu veya oluşturuldu! Peki, bu durum tarihi gerçeklerle ne kadar uyuşuyor?
Bu kadar mükemmel çekilen dizi film, eleştirmenlerden önce izleyicilerden düşük not almıştı. Çünkü Türk halkı, okuyup öğrendikleri ile bu izledikleri arasında çelişki yaşamıştı! Neydi o çelişki?
Tarihi vesikalara göre, hayatının üçte ikisini seferlerde ve savaş meydanlarında geçirmiş Kanûni gibi bir padişahı; senarist bu filmde, tutup hareme kapatmıştı? Bu uydurma ilişki tarihi gerçeklerle örtüşmüyordu!..
Basında da bu konuda çıkan haber ve yorumlara bakıldığında, bu dizi filmin finansörlüğünü Avrupa misyonerler teşkilatı tarafından yapıldığı ve bir kasıt olduğu yazılınca; İnsanların aklına, bu ancak olsa olsa, Avrupa’yı dize getiren Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ı kötüleyerek 'öç alma' odaklı mesaj içeren sipariş usulü yapılmış bir dizi film diye yer etti kafalarda!.. Ayrıca, dizinin bazı bölümlerinde subniminal mesajlar verildiğinin tespit edilmesi de, bu görüşü doğrular nitelikteydi.  Demek ki tarihi gerçeklerle örtüşmeyen bu Muhteşem Yüzyıl dizisi, tarihi dizi film değil! Hatta şu günlerde yayınlanan bu dizinin devamı niteliğindeki olan da!..

Bu günlerde yine popüler olan, ‘Vatanım Sensin’ dizi filminde göze batanlarla eleştirimize devam edelim:
“Vatanım Sensin” dizi filmi güzel İzmir’in işgalini konu ediniyor. Kurguya bakıldığında, zaman ve mekân çalışması açısından, kostüm, obje ve sahne çalışmalarında titiz davranılarak zamanın ruhu yakalanmış diyebiliriz. Sözlük çalışması da iyi yapılmış.
Lakin teknik olarak "ilişki-çelişki' kuralı o kadar mükemmel değil!
Bu dizi filmin bazı bölümlerinde seyirciyi bayan sahneler var, ticari kaygı yüzünden sırf diziyi uzatmak için olsa gerek!. Mesela, dizi filmin 21. Bölümde, Azize Hemşire, kendisine verilen bir notu okuduğunda, izleyici 'Cevdet' ismini duymak istiyor ama senarist, izleyiciye başka birini, 'Tevfik' ismini gösteriyor! Teknik açıdan buna evet; sahnede seyirciyi ‘ters köşe yapmak’ vardır.  Lakin bunu yaparken seyirciyi aptal konumuna düşürmek de doğru değildir!
Böyle durumlarda hem dizi film sıradanlaşır ve izleyici kaybedersiniz!..
Hani, bir eleştirmen çıkıp ta, “Yaprak Dökümü dizisinin senaryosunu, zannedersin ki Reşat Nuri mezardan yazıyor, bu ne dizi uzadıkça uzatıyorlar!” dememiş miydi?! 

Özel televizyonlarda hal böyle iken, ya devlet televizyonu TRT'nin tarihi(!) dizi filmlerinde durum nasıl?
Çekim kalitesi, oyunculukları, kostümleri ve dizi film iyi konusu itibariyle seyirciyi ekrana kilitleyen ‘Diriliş Ertuğrul’ dizisini, ben de gayet başarılı buluyorum. Verdiği mesajlar  itibariyle halkın değerleri ile ters düşmeyecek nitelikte. Fakat ‘Diriliş Ertuğrul’da da eleştirilecek çok eksiklikler var:
Bu dizide de ticari kaygı güdülmüş olmalı ki, ‘Diriliş Ertuğrul’ için kurdukları stüdyo ve kostümleri biraz daha çok kullanmak uğruna, aynı konu etrafında bu kadar uzun bölüm olmaz! Zira benzeri konu etrafındaki kısır döngü seyirciyi boğuyor. Yani Ertuğrul 70 küsur bölümdür hâlâ bir oba beyliğinden kurtulamadı!.. Bu monotonluk izleyiciyi bayıyor…
Bir başka eksiklik; bu dizi film konusunu, ta 1200’lı yıllarda geçen bir tarihi olaydan almasına rağmen, oyuncuları ağzında, “Merak etme, savaş, keşif…” gibi günümüz Türkçesi kelimeleri çıkıyor! Belli ki, zamanın lehçesi üzerinde eksik çalışılmış!.. Halbu ki dil, lehçe, ne kadar önemlidir bir milletin geçmişini anlatırken değil mi!..

Yine TRT’de yeni başlayan, “Payitaht Abdulhamid” dizi filmine de birçok eleştiri geldi daha ilk bölümlerinde; tarihçilere göre, “Abdulhamid takım elbise giymez, kravat takmazdı…” Bu dizide ise Abdülhamid’i canlandıran başkahraman, günümüzdeki gibi giyindirilmiş!.. Elbette gerçek manada Sultan Abdulhamit Han’ı birebir filmde canlandırmanın zorluğunu anlayabiliyoruz. Ancak, Abdülhamid’in yaşam tarzı ve olayların geçtiği dönemindeki kılık ve kıyafetleriyle uyuşacak şekilde ve dahi  hilafet, hükümdar davranışları daha da iyi irdelenmeliydi. Çünkü bu dizinin konusu ve karakteri çok önemli ve dikkat çekicidir. İllaki dizi filmin tarih danışmanları vardır, ya etimoloji çalışması var mı? İnşallah ileriki bölümlerde bu hassasiyetler dikkate alınır...
...
Yukarıda ki yazımda sanatsal açıdan eleştirdiğim tarihi dizi filmlerin, bir de sosyolojik açıdan toplumsal gerçeği/miz var:
Gözümüze takılan teknik eksikliklere rağmen, tarihi dizi film çekimlerin -desteklenerek- artarak devam etmesi düşüncesindeyim, bir çoğunuz da arzuladığı gibi.
Çünkü bizim güçlü bir geçmişimiz ve şanlı tarihimiz var. Köklü medeniyetimizi gelecek nesillere doğru aktarmak için, çağın şartlarına göre yöntem izlemek gerekir. Bu da ancak, tarihi romanlar ve gerçek manada çekilmiş tarihi dizilerle mümkün olmaktadır. Olayların bazıları kurgu da olsa, "Diriliş Ertuğrul" ile; Cihan imparatorluğuna giden yolda Osmanlı'nın nasıl kurulduğunu, Ertuğrul Gazi başta olmak üzere, Candar Bey, Tekfur Vasilyus, Sultan Alaeddin, Sadettin Köpek… gibi karakterleri iyi tanımayı ve "Payitaht Abdulhamid'le, yine, Osmanlı'nın nasıl yıkıldığını; Sultan Abdulhamid başta olmak üzere, Mahmut Paşa, Alexander Parvus, Theodor Herzl, Emmanuel Karasu… gibi aktörleri Türk izleyicisi iyi tanımış oluyorlar. Dolayısıyla, tarihine alaycı bakan nesilden,- tarihi ile gurur duyan bir nesle doğru- bu tarihi dizilerin katkısı ile daha nitelikli bir genç nesil yetişiyor diyebiliriz...

Çağımız insanını esir alan televizyonu, izleme oranı/dünya sıralamasında birinciliği, kitap okumada ise sonunculuğu kimseye kaptırmayan bir toplum haline geldiğimizin yazılıp çizildiği şu dönemlerde, ekranlardan içi boş dizileri izlemek yerine tarihi dizileri koymak daha faydalı olacaktır. Çünkü tarih, merak uyandırır...
İllaki, tarih, dizi/filmlerden öğrenilmez lakin hiç olmazsa yardımcı unsur olarak toplum faydalandırılabilir. Ne kadar eleştirsekte, görselliğin ön plana çıktığı günümüz dünyasında tv'lerin algı ve etkisini yatsıyamayız.  
Zira, bu tarihi dizi filmleri izleyerek farkında olmadan uyanan bir millet var…