Yollarda kaybolmayan izler bırakın


Evet evet biliyorum uzunca bir ara verdim….  Eeee en son yazımdan sonra müsade ederseniz aday adaylarını elemekle meşguldüm :)) ( Külliyen yalaaaan )

Bir sürü vaadler….Tıpkı seçim öncesi gibi. Bazen ilişki başlangıçlarını seçimlere benzetiyorum :) birinin hayatına girmek isterken inandırmaya çalıştığımız tüm şeyler gibi :)
''Canım sana otlu peynirli yumurta hazırladım….
-Hııımmm bayılırım ( yalaaaan )
Ne bayılması ayol nefret eder halbu ki… şopar :(

Bir çoğumuz kaybolmuş kadın…
Kaybolmuş erkek…. Kendine ait fikri olmayan, geçtiği yollarda iz bırakamayan….
Doğduk….  Annecik sarıp sarmalamaya, koruyup beslemeye çalışırken aldığınca da eğitim vermeye çalışır….Ödüller ve cezalarla.  ''Hadi bakim çocum ye şu bamya'yı da kaldıralım soframızı….yaaa anne ben sevmiyorum o sümüklü yemeğiii :( Aaa ne ayıp bana bak yemezsen park yok ona göre, o tabak bitecek. yaaa annne…gerçekten kusucak gibi oluyorum…'' Desenizde ucun da ödül ya da ceza vardır. ( Ye anacım yee bööö..desen de yee )

Ele avuca geliyoruz artık ve babacık alır kucağına…..sen aslan oğlumsun benim, şöyle olucaksın, böyle olucaksın…yere düşüp ağlamaya başlasanız…çabuk sus bakiim erkek adam ağlarmı hiç kız gibi, ayıp döverim şimdi bak çabuk sus… :(( hadi bakalım gel de sıkıyorsa sen ağla… ( at içine anacım at içine, duygularını ifade edeme, ne sevip sevmediğini diyeme)

Okul her ne kadar eğlenceli olsa da rekabetin ödüllerin, cezaların yatağıdır sanki. Kızaran elmalar, kapanan çiçekler, takılan kırmızı ya da beyaz kurdeleler… Orada da önemli değildir hangi dersi sevip sevmediğiniz, kafanızın neye basıp basmadığı, öğretmeninize  bayılıp bayılmadığınız. Ve emin olun oradan da içimize atılan çok şeyler olur…( at içine anacım at çekinmeden at )

Lise….ahhh ilk aşklar….Öncelerde öyleydi…Şimdi daha erkene düştü sanırım :) ( Aramız da kalsın benim ki orta birinci sınıftaydı…çocukluk aşkımı saymazsam. O da dokuz yaşımdaydı. )
Arkadaşım, daha ne sevip sevmediğini bilemeden, hayır diyemeden, neyden hoşlanır hoşlanmayız anlayamadan aşk da bir çarpar al sana tamamen içine kapanış…Haa…bu arada takdir' leri, teşekkür' leri de unutmayalım…ödül ceza yani…

Üniversite…..vaaayyy….sesin çıkacak sanıyorsan ama yanılıyorsun canım….sana mı kalmış ne olacağın :)) ne yemek istediğini söylemedin de ne olacağını mı söyleyeceksin…hıhhh sıkar :)) şu olmalısın, bu olmasınlar daha sen orta öğrenimde peşine takılır gölge gibi.  Unuttun mu?  Sen araba tamiri yapmaya çalışırsın oyuncaklarınla ….ne bu tamir sevdası sen zaten doktor olucaksın laflarıyla hayalinin içine edildiğini. ( at içine anacım at…ilerde illa ki kendini tamirde kullanırsın kih…kihh… )

Eee…askerlik maskerlik, okul bitti çeyiz bitti….evliliiiiiik….Ne komik sen kimsin, nesin, ne seversin, ne sevmezsin, neyden hoşlanır, neye ıığğğ dersin, kadın mısın erkek misin, hangi müziği dinler, hangi filmi beğenirsin….bi de bakmışsın yatak da biri. ( Vallahi o kadar soru varken beynim de benim ağzımın suyu akmazdı hani )

Bir sürü soru işaretlerinin olması kötü tabi….ama tek iyi olanı o işi ebeveyn karışmadan yapacak olmanız….Maazallah ya oraya da karışsalardı. Çocum yan dur, hayır oğlum sen anneni dinleme ayağa kalk, kızım rahat ol sıkma kendini, oğluuum dik bayrağı dalgalansın….falan…. ha haaaa….gerçekten verilmiş sadakamız varmış :))))

İş hayatı…ayak kaydırmalar, koltuk kapmalar, proje çalmalar, dost satmalar, üç kuruş için şakraban olmalar…hele bunların bizim seçmedğimiz iş alanlarında olması…her gün kanseri besleyen yemler gibidir. ( at içine anacım at…zaten çocukluğundan beri bi tek onu iyi yapabiliyorsun )

Gelenek görenekler…Dini bilgiler….Ahlak anlayışları….Her birinden bi şeyler bizim içinde diyemediğimiz bi çok şeyin damarları gibidir.

Bu çember de ki BEN e iyi bakın…O ben her birimizdir. O yüzden bundan sonra kimseye kızmaca yok, sinirlenmece yok. Alınıp darılmaca yok, dışlama yok. Çünkü her birimiz o çemberin içinden gelen  Ben iz. Hepimiz aynı yollardan geçiyor ve kendimizi arıyoruz. Bize empoze edilenlerin dışında ki kendimizi. Birimizin içine attığı baskın gelen şeyler annesindense, bir diğerimizin babasından olabiliyor. Ayşenin okulundan ağır tıravmalar kalmış, Mehmet' in ilk aşkı hala hayatını kabusa çevirmiş olabiliyor. Onun için…kızmadan önce kimse kime….bir durup yazık beee oda benim gibi aynı çemberden geçmiş deyin. Kimbilir bu davranışını hangi bastırdığı duygusundan yapmıştır deyin…anlamaya çalışın, yargılamaya değil derim…. :)

(Vallahi benden söylemesi…yapan çoğu kişi daha özgür, daha sevecen, daha stressiz, daha hoşgörülü ve mutlu oldu. Yüklerinde ki ağırlıklardan  kurtuldu. Geçmişte kızdığı bir çok insanı bağışladı, hafifledi….)

Bana şöyle geliyor ki, hayatımıza bu kadar çok karışılmalardan sonra,  evlilik sanki bize bir özgürlük getiriyor. Eehhh yukarı da da dedik ya tek başımıza yapabildiğimiz tek şey sevişmek :))
Eee ne oluyor kişi evlenip de ağır baskı unsurlarından kurtulunca  başlıyor ben kimim demeye… Ben onu sevmez bunu severdim, bak vakti zamanında şunu içime atmıştım oh bee şimdi çıkardım demeye…kendini keşfe çıkıyor sanki insan. Bir çok tartışmada da duymuşuzdur. Evliliğimizin başında ki insan sen olamazsın...Ne kadar değiştin demeleri….Ayy görüyor musun adam yirmi yıl sonra nasıl da değişti….kırkından sonra azanı teneşir paklar demeleri….

Bana bakın sıkıldım ben pek bi ciddi şeyler yazmışım…..azıcık yaramaz oluyorum….

İlişkilere gelelim…. ( bak nasıl kalp atışlarım hızlandı haahh şöleee )

Koca bi tek o pozisyonda mutlu mesut şey oluyor... Kadın da kocası mutlu oluyor diye öleee şey işte…. Öleee kalıyor…
Bacım…. Senin duygun yok mu yahu… Zevk almıyorsun işte…de kocana. Canımın öküzü de…
(Bak alınmayın bu benim vahşi fantazilerimde kullandığım tabir… Siz kullanmasanız da olur )
ben sen tepemde böğürürken de,  ben ceylan gibi korkmuş sinmiş gibi kalıyorum de…
ayıp değil bu…. Bir ömür böle geçmez ki…. Sana da yazık yahu… Bi sesin, bi rengin, bir izin olsun adımında anacım… Kır şu çemberi yahuu…

Ya da şu pısırık koca hikayelemeleri…. Adam karısını mutlu edecek diye girmediği kılık kalmadığı gibi tam bir fino köpeği oluyor….
Yat yat…
Kalk kalk….
Gel gel git git… Be kadın bu garibimin çemberinde kimbilir ne korkusu kaldı…annesimi terk etti gitti, babasımı, en sevdiği arkadaşımı….di mi yaa ya da ne bileyim hep takdir mi almaya çalıştı.…üstüne bi de gider aldatırlar böyle adamı anacım ….
(Laf aramızda ben de aldatırım yani… Erkek adam her denileni yapar mı yaaa…Kukla mı buu…ayıptır… Erkekliğin de bi rajonu var. Adam dediğin vuracak elini masaya….  Bana bak masaya dedim… Buradan kadına, kıza, çoluğa, çocuğa, yaşlıya, engelliye kalkan tüm elleri kınıyorum, hem de şiddetle kınıyorum…)

Bakınız...çembere….gerçekten içine girerek bakınız….nerelerde ne bastırdınız, sakladınız, gizlediniz siz biliyorsunuz….benden tavsiye barışın onlarla…çıkarın tek tek konuşun eşinizle, ananız babanızla, kardeşinizle, öğretmeninizle….oralarda saklı kalan her duygunun ağırlığından kurtulun…hafifleyeceksiniz…hafifledikçe özgürleşeceksiniz….özgürleştkçe öz güveniniz artacak. Bir başka siz çıkacak içinizden siz bile şaşıracaksınız….

Çemberi ve beni hiiiiç unutmayın emi… :)) Artık pat diye kimseye kızmayın…acıyın önce kendiniz gibi…. :)) yazık şuna beee…. o da ben den deyin emi :))

Benim biraz canım sıkkın şu sıralar kusura bakmayın daha da uzun, daha da keyifli yazmak isterdim…ama size yazınca inanın sanki yanımdaymışsınız gibi hissediyorum. Muhteşem ötesi bir duygu bu… Hepinize çok teşekkür ederim…En kıymetlisi Mehmet Koca' ya….

Bu deliyi okuyan güzel gözlerinize,
Anlayışlı olan pamuk yüreklerinize,
Çemberi kırıcak olan öz güveninize sağlık….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.