23 inançlı ve vatansever mühendisle…
129 gün sürede…
Sadece 900 bin liralık bütçeyle…
Tasarımından, binlerce parçasına kadar her şeyi orjinal bir otomobil yapabilir misiniz?
***
Süre sınırlı olabilir…
Para sınırlı olabilir…
İmkân sınırlı olabilir…
Ama yüreğin imkânları sınırsızdır,
Çünkü “yüreğin bütçesi yoktur…
***
Yıl 1961.Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Cumhuriyet Bayramına yetişmek üzere çoğu yüksek mühendis bir ekibe, tasarımından motoruna her şeyiyle Türk Malı bir otomobil yapma emri verir.129 günde otomobili yapacak ekip aileleriyle neredeyse hiç görüşmemek üzere vedalaşarak, otomobilin yapılacağı Devlet Demiryollarına ait Eskişehir Cer Atölyesi'nde bir araya gelir. Ne var ki geldikleri yerde otomobili yapacak makine yoktur… Tezgâh yoktur… Pres yoktur… Torna tesviye atölyesi yoktur…
Ama beyin gücü vardır…
Özgüven vardır…
Umut vardır…
İnanç vardır…
***
Kurtuluş Savaşı’nda topla-tüfekle yazılan destanın, barış döneminde akılla-bilimle yazılması vardır…
***
Araba kullanmasını bilmeden araba yapmasını bilen, sabahlara dek, uykusuzca çalışıp, verilen fazla mesai ücretini bile “gerek yok" diye iade eden mühendisler-teknisyenler-işçiler vardır.
***
O günlerde pres tezgahı ve kalıp yoktur. Sanayi Çarşısından kaportacı ustası getirilir. Karoseri için 1/10 ölçekli alçıdan model yapılır. Beton kalıp yapılarak kaput, karoser, tavan ve benzeri kaporta parçaları beton kalıp üzerinde çekiçle modelleştirilir.
***
Günümüzün otomobil tasarımında trend haline gelen aracın öndeki yuvarlaklığının arkada köşeli hale gelmesi, arka lambaların köşede olması, o zamanlar moda olan düz göstergeler yerine yuvarlak hız kadranının olması bile, elli küsür yıl öncesinin öncü ve estetik tercihleriydi.
***
Araba yapılıp, Türkçe kelimelerle tanımlanan göstergeler yerleştirilirken birisi “Türkçe çok yakıştı” Gündüz Bey diyordu… Evet, gerçekten cıvatasına kadar Türk olan bu otomobile Türkçe çok yakışmıştı.
***   
Üretilen 50hp güçte, karoseri hafif böylece yakıt tüketimi az bir otomobildi. O dönem Almanya’nın simgesi Volkswagen Bettle, Fransa’nın Citroen 2cv’si bile 50hp güç üretmiyordu.
***
Dünya’da kendi otomobilini yapan 5-6 ülke arasına girme vizyonu bir devrimdi.
Evet, otomobilin ismi de Devrim’di. Ama ilginçtir kelimenin İngilizce karşılığı “ revolution” aynı zamanda “ motor devri” anlamına da gelmekteydi.
***
Belki dönemin siyasi iradesinin, zamanın ruhuna uygun olduğunu düşünerek koyduğu devrim ismi, o dönem için “ inovasyon” kavramını karşılayabilecek tek kelimeydi.
***
Yabancı devlet temsilcileri ve otomobil şirketlerinin temsilcileri “ gözlemci”ayaklarıyla ve kaygıyla üretim sürecini izliyorlardı. O temsilcilerden iki adam konuşuyor, bir tanesi “yapamazlar” derken diğeri “ asıl mesele yapamamalarından çok yapabileceklerine inanmış olmaları değil mi?” diyordu.
***
O yıllar aynı zamanda yabancı otomobil montaj sanayisinin Türkiye’ye girme yıllarıydı.
***
Sabahlara kadar uykusuz alın teri döken, beyin teri döken bu inançlı ve idealist insanların tek engeli zaman darlığı ve ekipman darlığı değildi elbette. Karşılarında satılmış bürokratlar ve satılmış gazeteciler de vardı.
Ülkenin sokağa atacak parası yok…
Gereksiz bir girişim…” Propagandası yapıyorlardı.
***
Oysa yine o yıllarda “ at ırkının ıslahı projesi” için ayrılan para bunun en az 25 katıydı.
***
Ülkenin her daim olduğu üzere vatanseverleri olduğu kadar Brütüsleri de vardı.
***
Tarih 28 Ekim 1961.İki otomobil Devrim-1 ve Devrim-2, Karakurt Trenine yüklenir. Otomobillerin benzin depoları buharlı trenin bacasından çıkan kıvılcımlar nedeniyle tehlike oluşturmasın düşüncesiyle boşaltılır. Arabalara yaklaşık 2 kilometre ötede Shell istasyonuna gidecek kadar benzin konmuş, ama bürokratların aceleciliği ve işgüzarlığı nedeniyle benzin alamadan TBMM ‘ye yönelmiştir. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel siyah arabaya yaklaşırken, yüksek mühendisler Rıfat Serdaroğlu ve Kemalettin Vardar nereden buldularsa bir bidon benzini huni yaptıkları bir gazete kâğıdından arabanın deposundan dökmeye çalışsalar da ıslanan kâğıt hamurlaşır sonrasında avuçlarını huni yapıp dökmeye çalışsalar da benzin yere dökülür. Cumhurbaşkanı Gürsel gelip otomobile oturunca, Rıfat Serdaroğlu benzinden ıslanmış ellerini pantolonuna silip direksiyona geçmek zorunda kalır. Siyah otomobil 300 metre kadar gider, tekler ve durur. Cemal Gürsel sorar Ne oldu, Rıfat Serdaroğlu yanıtlarBenzin bitti.” Gürsel ünlü sözünü söyler “Batı kafasıyla otomobil yaptık, doğu kafasıyla benzin koymayı unuttuk.”
***
Neyse ki benzin ikmali yapılan bej renkli diğer otomobil gelir, Cemal Gürsel ona geçer, Ankara caddelerinden alkış ve gözyaşlarıyla geçtikten sonra sonra hipodromda geçit törenine katılır.
***
Ama buna rağmen ertesi gün otomobilin yolda kaldığı, başarılı olmadığı propagandasını yapan basın amacına ulaşır. Bir süre sonra talimatla istenen bu iki güzelim otomobil ezilerek ortadan kaldırılır. Son bir otomobil ise teslim edilmez, saklanır eski adı Eskişehir Cer Atölyesi yeni adı TÜLOMSAŞ’ da sergilenir ve bugün bile çalışır durumdadır.
***
Rıfat Serdaroğlu anlatıyor :“ O günlerde gazetelerde bir fotoğraf vardı. İngiliz Kraliçesinin Limuzini yolda kalmış, lordlar itekliyor. Orada ortalık birbirine girmiyor. Limuzin kalitesinde bir otomobil de yolda kalabilir, denenmemiş bizim otomobil de. Üstelik benzin bittiği için değil, başka bir arızadan da yolda kalabilirdi. Sorun bu değil ki…
***
Evet, sorun bu değildi. Sorun satılmış olup olmama, sorun milli düşünüp düşünmeme sorunuydu.
***
Henüz yapılan bir prototip otomobildi.
***
O günlerde bir ithal otomobil 50 bin liraya satılırken, 900 bin liralık bütçeyle 4 prototip otomobil ve değişik tip ve güçte 7 farklı motor üretiliyordu.
***
Tekerine taş konulmasaydı muhtemelen bugün gelişerek dünyanın en önemli otomobillerden birine dönüşecekti.
***
Dünya otomobil sanayisinin öncülerinden Henry Ford bile ilk prototip arabasına “geri vites” koymayı unutmuştu.
***
Türkiye de her zaman olduğu gibi hiçbir başarı cezasız kalmıyordu. Atatürk ün emriyle kurulan Tayyare Fabrikası 2. Dünya Savaşı’nın yokluk yıllarında bile 185 adet uçak üretmiş, Hollanda’dan alınan uçak siparişi bürokrat ve siyasetçilerce reddedilmiş ve Amerika’nın “ siz tarım ülkesisiniz, uçak fabrikasına ihtiyacınız yok, uçağı biz veririz” telkinleriyle Atatürk’ ün ölümünden 6 yıl sonra traktör fabrikasına çevrilecekti.
***
CIA’ ya raporlar hazırlayan Rand Cooperation düşünce kuruluşunun eski danışmanlarından Graham Fuller’ in ikibinli yıllarda verdiği bir mülakat da “ biz Türkiye’yi elli yıl geride bıraktık” itirafı belki de her şeyi açıklıyordu.
***
Graham Fuller’in itirafları gibi, John Perkins’ in “Bir Ekonomik Tetikçi’nin İtirafları” kitapları da “ bir ülke nasıl geri bırakılırın” cevabı gibiydi.
***
23inançlı mühendisle
129 günde
900 bin liralık bütçeyle
Tasarımından motoruna kadar her şeyiyle Türk bir otomobil yapabilir misiniz?
***
Hepsi mesleğinin iyisi, bir teşekkür bile çok görülen, dünyanın neresine gitseler el üstünde tutulacak, yürekleri vatan sevgisi, inanç özveri azim dolu bu bir avuç insanın yıllar sonra filme alınan hikâyesi, bu kez de sinema salonlarında da küfür, seks ve bayağılık kokan Recep İvedik’e yenilecekti.
***
Evet, bu birkaç iyi adamın hikâyesini 150 bin kişi, Recep İvedik'i 4 milyonun üzerinde kişi izliyorsa bizi biz yapan değerler biraz da tercihlerimizle ilgili değil miydi?
***
Amerika da bir otomobil garajında Apple’ i kuran Steve Jobs, Facebook’ u kuran Marc Zuckerberg, Türkiye’ de bu girişimlerini gerçekleştirmeye çalışsalar kim bilir ne engellerle karşılaşacaktı.
Ama yine de her şeye rağmen, önemli olan soylu bir iş yapmaktı.
Ve Steve Jobs’ın dediği gibi “ evrende bir iz bırakmaktı…








Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.