Kazakistan Bağımsızlığının Temellerini Atan Özgürlük ve demokrasi yolunda yürüyen halk lideri Abişuli Nursultan

"...Halkımızdan ayrılamayız, soy kütüğümüzden kopamayız… Bizim gizli hedefimiz; özgür geleceğimizdir… Kökümüzden koparsak, dağılırsak bu hedefimize ulaşamayız…"

Abişoğlu Nursultan, 1955 yılında Kazak aksakallarının bu sözlerini adeta hayat felsefesi, yaşam tarzı olarak kabullendi. Onlarsız olmadı, kökünden kopmadı ve onlara yani halkına bağımlı kalmayı pilot olmaya tercih ederek Kiev’e gitmedi. Çünkü onun için gelenekler, halkın değerleri önemliydi. 

Kanaatimce Nazarbay’ın bu tercihi, halkına lider olarak hizmet etme yolunu açtı. Evinden ayrılmadı, Temirtav’da maden işçisi olarak çalışmaya hayata atıldı. Türksib’de, Büyük Balkaş’da, Cezkasgan’da hem halkı ile iç içe oldu hem de Kazakistan’ı oluşturan başta Rus olmak üzere Kazak olmayan tüm etnik unsurları yakından tanıma fırsatını elde etmiş oldu. Hem kökünden kopmadı, hem ülkesindeki halklarla bir arada yaşadı.

Ayrıca farklı etnik kökenlere, farklı etnik kültürlere mensup olsalar da nesilden nesle geçen bir arada yaşama duygusundan beslenen halkların birbirine kin beslemeden yaşayabileceklerini de genç yaşında fark etmiştir. Nazarbay; farklı renklerin bir araya gelmesiyle oluşacak renkli ve zengin bahçenin uyum ve güzelliğini keşfeden Nazarbay, belki bilinçli belki de farkına varmadan bugünkü Kazakistan’ın temelini de gençliğinde atmıştır.

Ben de Abiş oğlu Nursultan Nazarbay’ı 1992 yılı başlarında Almaatı’da Türk heyetine verdiği resepsiyonda geleneksel değerlerini savunan bir lider olarak tanıma fırsatını elde ettim. Nazarbay, resepsiyonda benim yanımdaki iş adamının Kımız ikramını geri çevirmesi üzerine kısrak sütü olan "Kımız"ın yalnız Kazakların, Kırgızların değil, Türkün ecdatlarının milli içeceği olduğunu, dinen de haram olmadığını belirtmiş ve Türk iş adamının Kımız’dan bir yudum içmesini sağlayarak ecdat değerleri üzerinden hem milli hem de dini bir mesaj vermiştir.

Gençliğini halkı arasında yaşayarak geçiren Nazarbay, böylece hem ülkesini, hem ülkesindeki halkları ve onların kültürlerini yakından tanıma fırsatını elde etmişti. Çalıştığı yerlere inanlar çadırlarda yaşıyordu, yol yoktu, su yoktu, ışık yoktu; adeta hiçbir şey yoktu… Sabretmek zorundaydı, yılmamalıydı, kendisine hakim olmalıydı; hayal kurmaya, hayal peşinde koşmaya zamanları dahi yoktu. Maden mühendisi oluncaya kadar geçen sürede hem acıyı, hem yoksulluğu hem de açlığı tadan Nazarbay’ın gençliğinde gördükleri, O’nun belleğinde gerçekten de silinmez izler bırakmıştır…

Eğer günümüzde Kazakistan dünya ülkeleri arasında 50 ülke arasında yer alıyorsa, şüphesiz ki, Nazarbay’ın rolünü göz ardı etmek mümkün değildir. Gerçekten de Türkistan Cumhuriyetleri olarak bilinen 5 bağımsız devlet içinde; ekonomik, siyasi, kültürel, sosyal ve uluslararası ilişkiler açısından, insan hakları ve demokrasi değerleri bakımından Kazakistan ön plana çıkmışsa, bunun en önemli sebeplerinin başında Kazakistan’ın yeraltı zenginliklerinin mevcudiyeti geliyorsa da, kanaatimce esas neden; Kazak lider Nursultan Nazarbay’ın varlığıdır. 

Milli değerlere bağlı, ecdat mirasına sahip çıkan ve etnik unsurların barış içinde yan yana yaşamalarının bahçedeki farklı çiçekler gibi ayrı bir güzellik olduğunu savunan Nazarbay; ülkesi Kazakistan’ın hem bölgesel hem de uluslararası itibarını artıran en önemli etken olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

AVRASYA COĞRAFYASININ AKSAKALI

Bugün Avrasya coğrafyasındaki liderlerin "aksakal" olarak gördükleri Nursultan Nazarbay; hem Pekin ile Moskova başkentleri arasında tampon görevini ifa etmekte, hem de Taşkent, Aşkabat, Bişkek, Duşembe, Astana başkentleri arasında kalıcı bir beraberlik oluşturmaktadır. 

Türkistan başkentlerini içine alan kalıcı bir beraberliğin "lokomotif ülkesi" sıfatıyla "Orta Asya" ile "Anadolu", "Ortadoğu" ve "Uzak Asya" arasında kalıcı bir köprü oluşturmayı da ülkesinin ana amacı olarak belirleyen Nazarbay’ın nihai hedefi ise; Pekin, Moskova, Delhi ve Ankara başkentleriyle birlikte hareket ederek Türkistan Cumhuriyetlerini ve Kazakistan’ı "Ankara" üzerinden Avrupa’ya, "Doğu Türkistan" üzerinden Uzak Asya’ya; "Batı"nın avantajlarını da Orta Asya coğrafyasına taşımaktır... 

İşte bu bakımdan Astana ve Ankara başkentleri diğer Bakü, Taşkent, Kazan, Ufa, Lefkoşa, Aşkabat gibi kardeş başkentlerle birlikte; soydaşlığın ve duygusallığın ötesinde, her bakımdan birbirini tamamlayan politikalar üretmeli ve kalıcı işbirliği alanlarını artıran her alanda stratejik ortaklık oluşturulmalıdır. 

İşte Nursultan Nazarbay bu kardeşlik stratejinin temelini "Kazakları ancak Kazaklar yönetmelidir" sloganıyla 1986 yılı Aralık ayında direnişin en ön saflarında yer alarak atmış ve halkına önder olmuştur. Günümüzde ise "madem başka halklarla uzun zamandır aynı kaderi paylaştık ve bir arada yaşıyoruz; öyleyse paylaşmasını da bileceğiz" diyerek Nazarbay yalnız Kazakların değil bütün Kazakistan halkının da ortak lideri sıfatıyla "Avrasya coğrafyasının Aksakalı" olmuştur…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.