Geçen sezon başında transfer olduğu Beşiktaş'ta zirve basamaklarını yavaş yavaş
çıkmaya başlayan ve performansıyla takdir toplayan kaleci Cenk Gönen,
''Rekabetim kendimle.'' dedi.
Futbol Federasyonu basın departmanının
hazırladığı TamSaha dergisine konuşan Cenk Gönen, şu anda da Beşiktaş'ın birinci
kalecisi durumunda. Kalecilikteki yeteneği ve başarılı reflekslerinin yanı sıra
felsefeye olan merakı, bilgisi ve kültürüyle de farkını ortaya koyan Cenk Gönen,
''Libero gibi oynamak modern futbolun kalecilerden istediği özelliklerden biri.
Çünkü günümüz futbolunda sarkık libero yok. Bu boşluğu kaleciler dolduruyor
artık. Schuster benden bu şekilde oynamamı istiyordu. Ben de bu görevi en iyi
şekilde yapmaya çalışıyorum.'' ifadelerini kullandı.
Rüştü ve Hakan gibi
tecrübeli kalecilerle aynı takımda olmasından dolayı öğrendiği çok şey olduğunu
da belirten Cenk Gönen, ''Halen Rüştü abi ile fikir alışverişinde bulunuyorum,
neyi nasıl daha iyi yapabilirim diye. Kendisiyle aynı takımda olmak ve aynı
antrenmanı yapmak benim için büyük bir nimet.'' dedi.
Stoa felsefesine ayrı
bir merakı olduğunu da belirten Cenk Gönen, ''Stoacı filozoflardan biri olan ve
aynı zamanda Roma imparatorlarından Marcus Aurelius'un dediği gibi "Evren
değişimdir. Hayatlarımızı düşüncelerimiz yaratır." Dolayısıyla düşüncelerimiz
bizim için çok önemlidir.'' ifadelerini kullandığı röportajında şu ifadelere yer
verdi:
''Felsefe kelime anlamı olarak bilgeliği sevmek, bilginin peşinden
koşmak anlamına geldiği için felsefe okumak ve hayatıma felsefeyi katmak
öncelikle bana düşünce çeşitliliği kazandırdı. Ayrıca Lou Marinoff'un ve
Epiktetos'un bütün kitaplarını tavsiye ederim.
Özellikle takımın coşku ve
enerjisinin artmasına, maç öncesi ve devre arası soyunma odasında hem
konuşmalarımla hem de davranışlarımla katkı sağlamaya çalışıyorum. Mental
antrenman da yaptığım için maç esnasında özgüvenimin sarsıldığı anlar olmuyor.
Benim A Millî Takım için kimseyle bir rekabetim yok. Aslında benim kariyerim
için kimseyle bir rekabetim yok. Benim tek derdim kendimi bir önceki haftaya
göre geliştirmek. Yani ben kendimle rekabet ediyorum aslında.''
İşte Cenk
Gönen'in Aydın Güvenir'e verdiği ve TamSaha dergisinde yayınlanan röportajının
detayları:
Henüz 16 yaşındayken Göztepe formasıyla Beşiktaş'a karşı oynadığın
kupa maçında tüm Türkiye seni tanımış ve geleceği parlak bir kalecinin
yetişmekte olduğunu görmüştü. Şimdi ise tesadüfi bir şekilde yıldızının
parıldamaya başladığı maçtaki rakip takım Beşiktaş'tasın. Türkiye'de bir gelenek
vardır; büyük takımlar kendilerine kritik maçlarda gol atan ya da gol izni
vermeyen oyuncuları genelde ertesi sezon transfer eder. İki sezon önce
siyah-beyazlı kulübün seni transfer etmesinde bu maçın etkisi de var
mıydı?
Herhangi bir olayı tek bir faktöre indirgemek yanlış olur. Beşiktaş'ın
beni transfer etmesinde sadece o maç değil, Denizlispor ve Ümit Millî Takım'la
oynadığım maçlarda gösterdiğim performans da etkili oldu. Sadece
Göztepe-Beşiktaş maçında başarılı olsaydım, şu an Beşiktaş'ta olamazdım. O
karşılaşmadan da tekrardan bahsetmek gerekirse 2004'te Türkiye Kupası maçında
karşı karşıya gelmişti Göztepe ile Beşiktaş. Benim de profesyonel takıma
çıktığım ilk sezondu. Maçı 1-0 kaybetmemize rağmen iyi bir performans ortaya
koymuştum. Bu açıdan o karşılaşma benim için önem taşımakta tabii
ki.
Beşiktaş'a gelmeden önce Denizlispor'da geçirdiğin iki sezon sana neler
kattı? Bu iki sezon boyunca sürekli olarak kalede olamasan da göze batmayı
başardın. O dönemleri anlatır mısın biraz bize?
Denizlispor'la Süper Lig'in
havasını olabildiğince yaşamış oldum ve 40 civarında resmi maç oynadım. Bu 40
karşılaşmanın dışında birçok Türkiye Kupası müsabakasında da görev yaptım.
Kümede kalma hedefleriyle yer aldığımız sezonlarda stres düzeyi yüksek maçlar
oynadık. Bu tarz karşılaşmalarda yer almak mental açıdan da olgunlaşmama
yardımcı oldu. Bu anlamda iyi bir tecrübe kazandım diyebilirim
Denizlispor'da.
Schuster döneminde özellikle geçen sezonun başında ilk 11'de
çıktın maçlara. Alman hoca İspanyol futbolu anlayışı gereği defansı orta sahaya
yakın kuruyordu. Sen de zaman zaman bir libero gibi defansın arkasına atılan
toplara çıkıp müdahale eden bir kalecisin. Sence Schuster'in sana şans
tanımasının nedeni bu muydu?
Libero gibi oynamak modern futbolun kalecilerden
istediği özelliklerden biri. Çünkü günümüz futbolunda sarkık libero yok. Bu
boşluğu kaleciler dolduruyor artık. Eskiden durum böyle değildi. Schuster de
benden bu şekilde oynamamı istiyordu. Ben de bu görevi en iyi şekilde yapmaya
çalışıyordum. Dolayısıyla geçen sezon bir libero gibi defansın arkasına atılan
toplara çıkıp müdahalelerde bulunmam Schuster'in oyun anlayışından ve bir kaleci
olarak benden beklediklerinden kaynaklanıyordu.
Geçen sezon Rüştü Reçber ve
Hakan Arıkan gibi deneyimli kalecilerle çalıştın. Özellikle Rüştü'den öğrendiğin
şeyler oldu mu?
Rüştü ve Hakan abi ile aynı takımda olmamdan dolayı
öğrendiğim çok şey oldu. Halen Rüştü abi ile fikir alışverişinde bulunuyorum,
neyi nasıl daha iyi yapabilirim diye. Kendisiyle aynı takımda olmak ve aynı
antrenmanı yapmak benim için büyük bir nimet. Sahip olduğum futbol bilgisi ve
görgüsüne Rüştü abinin katkıları halen devam ediyor. Buradan kendisine tekrar
teşekkür etmek istiyorum.
Özellikle cepheden ve yakın mesafeden gelen
toplarda çok başarılısın. Reflekslerin çok iyi. Doğuştan bir yeteneğin olduğu
kesin ama yakın mesafe topları bakımından özel bir çalışma yaparak mı bu kadar
başarılı duruma geldin?
Sadece cepheden ve yakın mesafeden gelen toplarda
değil, yan toplarda ve topu oyuna her iki ayağımla iyi bir şekilde sokabilmekte
de başarılı olduğumu düşünüyorum. Ancak cephe ve yakın mesafeden gelen toplar
daha fazla olduğu için bu özelliğim ortaya çıktı son zamanlarda. Antrenmanlardan
sonra sahada kalıp kendimi daha da geliştirmek için özel antrenmanlar yapıyorum.
Bunun yanı sıra kaleci antrenörümüz Zafer Öğer Hocamın yaptırdığı antrenmanların
bu özelliklerimin gelişimine büyük katkı sağladığını söyleyebilirim. Zafer
Hocaya da bu yüzden teşekkür borçluyum. Ayrıca her maç öncesi zihinsel
hazırlığımı da olabildiğince iyi yapmam maçtaki konsantrasyonumu üst düzeyde
tutuyor. Bu şekilde hazırlanmamın da maç esnasındaki reflekslerime olumlu
yansıdığını düşünüyorum.
Zihinsel hazırlık demişken, geçen sezon 2-1
kazandığınız Galatasaray maçından sonra yediğin golle ilgili sorulan bir soru
üzerine Nietzche'nin ''Unutan iyileşir'' sözüne vurgu yaparak, ''Unutursan
iyileşirsin'' demiştin. Felsefeye meraklı olduğunu, hatta bu merakını takım
arkadaşlarına da aşılamaya çalıştığını biliyoruz. Felsefeye olan bu ilginin
nereden geldiğini söyler misin öncelikle?
Felsefeyle ilgili olmamda zihinsel
performans antrenörüm Ersin Afacan'ın katkısı ve yönlendirmesi var. Mesela son
zamanlarda okuduğum Lou Marinoff'un "Felsefe hayatınızı nasıl değiştirir?"
kitabını çok beğendiğimi söylemek isterim. Stoa felsefesine de ayrı bir merakım
var. Örneğin Stoacı filozoflardan biri olan ve aynı zamanda Roma
imparatorlarından Marcus Aurelius'un dediği gibi "Evren değişimdir.
Hayatlarımızı düşüncelerimiz yaratır." Dolayısıyla düşüncelerimiz bizim için çok
önemlidir.
Düşüncelerimizi de sahip olduğumuz bilgiler oluşturur genelde.
Felsefe de kelime anlamı olarak bilgeliği sevmek, bilginin peşinden koşmak
anlamına geldiği için felsefe okumak ve hayatıma felsefeyi katmak öncelikle bana
düşünce çeşitliliği kazandırdı. Artık çok daha planlı ve sistemli düşünüyorum ve
en azından bu şekilde düşünmeye çalışıyorum. Ayrıca Lou Marinoff'un ve
Epiktetos'un bütün kitaplarını tavsiye ederim.
Peki, Nietzche'nin bu sözü
dışında, kendine örnek alıp, hayat içerisinde bunu prensip haline getirdiğin söz
ya da sözler var mı?
Bir insanın hayat felsefesini pek çok felsefi prensip
oluşturabilir. Çünkü felsefede olduğu gibi hayatta da kesin doğrular yok. Benim
hayat felsefemde iki temel soru var. Birincisi, ben mutlu ve dopdolu bir yaşamı
nasıl yaşayabilirim; ikincisi de ben nasıl iyi bir kişi olabilirim? Bu iki
soruya pek çok felsefi akım ve filozof cevap vermiştir. Benim için ise Stoa
felsefesi ve özellikle Epiktetos'un düşünceleri çok önemli. Mesela kontrol
edebileceğiniz ve edemeyeceğiniz şeyleri öğrenmek ve buna göre yaşamak bile bir
erdemdir. Çünkü böyle yaparak kontrolünüz dışındaki şeylerden dolayı
endişelenmezsiniz. Dolayısıyla bilgiler değil, alışkanlıklar önemlidir. Siz de
takdir edersiniz ki değerli şeyler konuşmakla değerli şeyler yapmak arasında çok
fark var.
Yeniden futbola dönersek, Beşiktaş'ta savunmanın göbeğinde hangi
ikili ile saha içindeki diyaloğun daha iyi?
Bana göre bir kaleci, önünde
oynayan defans oyuncularıyla maç boyunca sağlıklı iletişim kurmalı. Dolayısıyla
savunmanın göbeği dediğiniz tandemde kim oynarsa oynasın bütün defans
oyuncularıyla iletişimimi olabildiğince iyi kurmaya çalışıyorum. Çünkü futbolda
iletişim çok önemli bir faktör.
Beşiktaş'a geldiğin günden bu yana sana göre
gelişimin ne ölçüde ve hangi yönlerden oldu?
Öncelikle şunu ifade etmek
isterim ki, Beşiktaş gibi ülke futboluna damga vurmuş ve muhteşem bir taraftar
grubuna sahip bir takımda yer almak benim için bir şeref ve gurur kaynağı. Yerli
ve yabancı futbolcu kalitesinin yüksek olduğu bu takımda oynamak özellikle
özgüvenime katkı sağladı. Özgüvenim de artınca oyunum daha ileriye gitti.
Tüm
bu gelişimin dışında halen eksikliğinin olduğunu düşündüğün yönlerin var
mı?
Şu an performans sporcusu olan ve futbol, basketbol, voleybol, golf,
tenis gibi branşlarda dünyanın en kaliteli oyuncularının nasıl bir takım
eksiklikleri varsa, benim de kendime göre geliştirmem gereken yanlarım tabii ki
var. Hiç kimse mükemmel değildir. Önemli olan yaptığınız mesleğe kendinizi
adamanız ve istikrarlı bir performans sergilemeniz.
Bazen toplara erken
çıktığın zaman kalende gol görebiliyorsun. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi
senin özelliklerinden birisi bu. Fakat bu durum bazen de olumsuz sonuçlar
doğurabiliyor. Bu konu hakkında görüşlerin neler?
Bazen değil de nadiren
desek daha doğru olur. Günümüz futbolu gereği bir kalecinin libero gibi
oynamasından dolayı ceza sahası dışına çıkmam gerekiyor bazı pozisyonlarda. Bu
tarz topların çoğunluğunda da başarılı olduğumu düşünüyorum. İstisnalara
dayanarak yorum yapmanın da yanlış olduğu düşüncesindeyim. Az önce dediğim gibi,
sporda mükemmellik yoktur. Her sporcunun hata yapma hakkı var ama önemli olan
hatanın altında ezilmeden performans sergilemeye devam etmek.
Yaklaşık üç yıl
önce TamSaha'ya verdiğin röportajda kalecinin lider olması, defansa ve takıma
hükmedebilmesi gerektiğini söylemiştin. Olgunlaştıkça ve tecrübe kazandıkça bu
özelliklerin sende daha çok arttığını hissediyor musun? Yoksa samimi olmak
gerekirse maç içinde özgüveninin sarsıldığı anlar oluyor mu?
Sadece
hissetmiyorum, aynı zamanda biliyorum. Özellikle takımın coşku ve enerjisinin
artmasına, maç öncesi ve devre arası soyunma odasında ve ısınma döneminde hem
konuşmalarımla hem de davranışlarımla katkı sağlamaya çalışıyorum. Mental
antrenman da yaptığım için maç esnasında özgüvenimin sarsıldığı anlar olmuyor.
Çünkü maçta dikkat edileceklerin farkındayım. Ayrıca bahsettiğim gibi yerli ve
yabancı futbolcu kalitesinin yüksek olduğu Beşiktaş gibi bir takımda oynamak
özellikle özgüvenime de zamanla katkı sağladı.
Carvalhal'la diyaloğun nasıl?
Bu sezon ligde ve Avrupa'da çoğu maçta sana görev verdi kalede. Yani artık
Beşiktaş'ın 1 numaralı kalecisi sensin. Bu seni nasıl motive ediyor? Artık
baskıyı üzerinde daha çok hissediyor musun?
Carvalhal'la daha önce çalıştığım
teknik adamlar gibi sağlıklı bir iletişimim var. Kendisi son derece kibar,
anlayışlı ve adaleti göz önünde tutan bir teknik adam. Beşiktaş takımında
oynamak daha önce de dediğim gibi bir gurur ve şeref kaynağı. Üzerimde dışsal
faktörlerden kaynaklanan bir baskı hissetmiyorum. Çünkü benim amacım Beşiktaş'a
en iyi şekilde hizmet edip istikrarlı bir şekilde üst düzey performans
sergilemek. Eğer baskı diyecekseniz, evet bu konuda kendime baskı yapıyorum,
yani en iyi performansı sergilemek için yapıyorum kendime bu
baskıyı.
Beşiktaş'ta bu sezonki ortamdan bahsedebilir misin bize? Takımın
şampiyonluk hasretini dindirmesi için neler yapması gerekli sana göre?
Bu
sezon benim adıma özellikle arkadaşlık açısından gayet iyi bir ortam var
takımda. Çok yoğun bir maç takvimimiz olduğu için takım arkadaşlarımızla sürekli
birlikteyiz. Şampiyon olmak için de tüm takım elimizden geleni yapmaya
çalışıyoruz. Sene sonunda da inşallah hedefimize ulaşırız.
Beşiktaş'ta ofansa
dönük oyuncuların sayısı bir hayli fazla. Taktik ve oyuncu yapısı gereği de
genelde kontrollü değil açık futbol oynanıyor. Bu da kalende daha çok gol
pozisyonu görmene neden oluyor. Bu durumdan dertli misin? Yoksa maçta 1-2 top
gelip soğuk kalacağıma, bolca pozisyon gelsin daha iyi diyenlerden misin?
Maç
boyunca ne bolca pozisyon gelsin, ne de 1-2 top gelsin diye bir düşüncem var.
Çünkü bu durum benim kontrolümde olan bir durum değil. Her zaman her türlü
koşula hazırlıklı olmam gerekli. Ben, bana verilen görevi en iyi şekilde yapmaya
çalışıyorum. Dolayısıyla maçın ilk düdüğünden son düdüğüne kadar dengeli bir
oyun sergilemeye çalışıyorum saha içerisinde.
Geçtiğimiz ay oynanan ve 1-0
kazandığınız Dinamo Kiev maçının son dakikasında yıllarca hafızalardan
çıkmayacak bir karambol yaşandı kalende. Sen de 2-3 kritik top çıkardın o
karambolde. O pozisyonu bize anlatır mısın?
Az önce de dediğim gibi, her
maçtaki amacım dengeli bir oyun sergilemek. O maçı kazanmayı takım olarak çok
istemiştik. Maçın son dakikasında ceza sahası içinden gelen bir kafa şutunu
kornere çeldim. Sonra ise kornerden gelen ortadan doğan karambolde ben ve takım
arkadaşlarım cansiperane bir savunma örneği sergileyerek gole izin vermedik.
Takım olarak kalemizde gol görmemeyi başardık kısacası o an.
Zaman zaman A
Millî Takım'a çağrılsan da henüz hiçbir maçta formayı giyemedin. Tabii ki önünde
Volkan, Sinan, Tolga gibi birçok başarılı isim de var. Bu durumu nasıl
değerlendiriyorsun? Şanssızlık mı yoksa tam tersine rekabet seni ekstra mı
motive ediyor?
"Önünde" tabirine katılmıyorum. Sonuçta ben de Beşiktaş gibi
üst düzey bir takımda acizane şekilde istikrarlı olarak başarılı bir performans
sergilemeye çalışıyorum. Benim önümde şu isim var, arkamda şu isim var gibi
kategorilendirmeyi yanlış buluyorum. Her sporcu kendi performansı, takıma
katkısı, takımının oynadığı ligin zorluğu, Avrupa kupalarında oynadığı maçlar
gibi faktörler ele alınıp değerlendirilmeli. A Millî Takıma çağrılmada "adalet"
prensibi varsa bu konuyu da konuşmaya gerek yok. Ayrıca benim A Millî Takım için
kimseyle bir rekabetim yok. Aslında benim kariyerim için kimseyle bir rekabetim
yok. Benim tek derdim kendimi bir önceki haftaya göre geliştirmek. Yani ben
kendimle rekabet ediyorum aslında.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi son
yıllarda Türkiye'nin en bereketli yeri belki de kaleci mevkii. Rüştü, Volkan,
Sinan, Tolga, Onur, Mert ve sen... Yukarıda da sorduğumuz gibi bu durum aslında
dezavantaj. A Millî Takım'ın birinci kalecisi olmak hedefini gerçekleştirmek
için neler yapman gerektiğini düşünüyorsun?
Az önce dediğim gibi bu tip
kategorilendirmeler çok tehlikeli ve insanları birbirine düşürebilecek sağlıksız
yorumlara yol açabilir. Ben kimseyi rakip olarak görmüyorum ve kimseye de rakip
olmak istemiyorum. Sadece Rüştü abi ile kalecilik üzerine fikir alışverişim var.
Çünkü kendisinin Barcelona başta olmak üzere son derece ciddi bilgisi ve
görmüşlüğü var. Bir Türk vatandaşı olarak tabii ki ben de A Millî Takımda
oynamak ve o şerefi yaşamak istiyorum. Bu durum gerçekleşirse ne mutlu bana.
Gerçekleşmezse de ben Beşiktaş'a olabildiğince katkı ve fayda sağlamaya devam
etmek için çalışmayı sürdüreceğim.
Üç sene önceki röportajında en beğendiğin
kalecinin Casillas olduğunu söylemiştin? Hâlâ öyle mi?
Evet Casillas benim
için bir fenomen. Onun dışında şu an oynayan kalecilerden Buffon'u ve geçmişten
Schmeichel'ı da örnek aldığım kaleciler arasında sayabilirim.
Spor Toto Süper
Lig'de çekindiğin golcüler var mı?
Çekindiğim golcü diye bir isim veremem.
Çünkü ben rakibe değil kendi performansıma odaklanıyorum. Sonuçta her takımın en
az bir golcüsü var ve bizim rakibimizde de forvette kim oynuyorsa o sporcu veya
sporcuları ciddiye almak gerekir. Yani rakibin büyüğü, küçüğü, forvetin
çekinileni, çekinilmeyeni olmaz diye düşünüyorum.
Son olarak Beşiktaş'taki en
unutamadığın maçı soralım sana?
Ben Beşiktaş'ta oynamaktan dolayı çok
mutluyum. Dolayısıyla takımımın formasını giydiğim her maç benim için
unutulmazdır.
Beşiktaş'ın genç kalecisi Cenk Gönen: Rekabetim kendimle
Beşiktaş'ın genç kalecisi Cenk Gönen: Rekabetim kendimle
Son Dakika Haberler Son Dakika Haberler
Gündem
Paylaş: