Fatih Selek: Gazze sizin sokağınızda
Fatih Selek: Gazze sizin sokağınızda
Son Dakika Haberler Son Dakika Haberler
Gündem
Türkiye
Gazetesi, Türk basınında engelliler için özel bir sayfa hazırlayan tek
gazete. Her perşembe Engelsiz Sayfa kitlesiyle buluşuyor. Sayfayı ise
Fatih Selek yönetiyor. Üç yıla yakın bir zamandır konu üzerine haber ve
araştırmalara imza atan Seleke 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
dolayısıyla, Türkiyedeki engellilerin durumunu ve şahit olduklarını
sorduk.Biz biliyoruz da bilmeyenler için seni biraz tanıyabilir miyiz?1980
yılında Afyon'da doğdum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesini
bitirdim. 99'da öğrenciyken Türkiye gazetesi ile tanıştım. Stajyer
olarak başladığım gazetedeki yolculuğum halen devam ediyor.
Gazeteciliğin benim için ideal bir meslek olduğunu düşünüyorum. Bugüne
kadar çevre, eğitim, gençlik, engelliler gibi birçok alanda tematik
sayfa hazırladım. Yazıyor, çiziyor, çekiyorum. Bu mesleğin her alanında
varım.Engellilerle ilgili bir sayfa hazırlıyorsun. Zor bir iş olsa gerek. Nereden çıktı bu fikir?Evet,
çok ince ve zor alan. Haberinizi yazarken vicdan muhasebesini çok
yapıyorsunuz. Engelsiz Sayfamız üç yılı aşkın bir zamandır yayınlanıyor.
Sayfa Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak'ın fikriydi. Açıkçası çok
cesurca bir girişim. Çünkü, medya kuruluşları sponsorluk girişimleri
dışında kolay kolay reklam getirisi olmayan bu tür işlere girişmez.
Nitekim, Türkiye'de tek biz böyle bir çalışma yapıyoruz. Ortada sessiz
bir çoğunluk var. Onların sesi olabilme adına yola çıktık. Bunu ne
derece başardık bilemiyorum ama şahsen ben bambaşka bir vaziyetle
karşılaştım. Türkiyede bir engelli profili çizersen vaziyet nedir?Memlekette
8,5 milyon engellinin olduğu söyleniyor. Söyleniyor çünkü en kapsamlı
araştırma 2002 yılında yapılmış. Aradan 10 yıl geçmiş bunun üzerine bir
şey eklenmemiş. Tabii ki on yılda çok şeyler değişmiştir. Ama minimum
7-8 milyon engelli olduğunu düşünsek bile bu ciddi bir rakam. Nüfusun
onda biri, yani 10 kişiden biri, engelli. Ailelerini de hesap ederseniz
üçte birimiz bu gerçekle karşı karşıyayız. Rakamlar ortada, ama onlar
ortada yok. Çünkü çoğu, evlerinde zorunlu bir hapis hayatı yaşıyor. Ne
şehirlerimizde ne binalarımızda engelliyi sokağa çıkartacak alt yapı
var. Toplum ise bilinçsiz. Engelli kardeşlerimizin en büyük sıkıntısı
kendilerine acınarak bakılması, ayırımcılık yapılması, Allahın bir
cezası gibi muamele görmeleri. Okumuşun da okumamışın da onlara bakış
açısı aynı. Geçen yaz bir araştırma yapıldı. Türk halkının yüzde 70i
engelli bir komşu istemiyor, yüzde 57si onlar ayrı okulda okusun
aramıza karışmasın diyor. Zihinsel engelli bana zarar verir, gürültü
yapar gözüm görmesin diyor. Ortopedik engelli için apartmanında
yapılacak düzenlemeyi yük olarak görüyor. Bilmiyor ki o yapılan iş,
komşusunu hayata bağlayacak. Sonradan engelli olan bir öğretmenle
karşılaşmıştım. Yıllarca evinden dışarı çıkmamış. Neden biliyor musunuz?
Asansör yok, karga tulumba çıkarılması lazım. Razı gelmemiş. Ne zaman
asansörlü bir eve taşınmış, hayata bağlanmış. Beyhude geçen o yıllardan
kim sorumlu şimdi?İyi bir şey yok mu?Olmaz
mı? Elbette ki çok fazla. 2005 yılında çıkarılan özürlüler yasası bir
milat oldu. Buna göre birçok düzenleme yapıldı. Devlet ağır engellilerin
ailelerine ödediği evde bakım ücretleriyle, zorluk içinde kıvranan
insanları rahatlattı. Hiçbir devirde olmadığı kadar devlette engelli
kadrosu açıldı. Özel sektör işin önemini kavradı. Ancak yine de eksik
çok fazla. Mahut yasa yerel yönetimlere gerekli çevre düzenlemesi
yapmaları için 7 yıl süre tanımıştı. Bu süre tam dolacağı sırada bir
karar çıkarıp uzattılar. Engelli yine evine hapsoldu. Bu konuda taviz
verilmemeliydi
Çünkü millet olarak bir şeyi zorlamadan yapmıyoruz.Engellilerden çok telefon alıyorsundur. Genel olarak ne tür talepler geliyor?Ne
olursa olsun herkesin sahip olmak istediği şey para
Daha çok nasıl
maaş alırım, nasıl aylık bağlatırım, nasıl yardım alırım tarzında
telefonlar alıyorum. Açıkçası üzülüyorum bu duruma. Çünkü engellilerin
çok büyük bir kısmı aynı zamanda maddi imkânsızlıklarla boğuşuyor. Öyle
güç durumdaki insanlarla karşılaştım ki, anlatmam imkansız. Yangın
yerlerini, ihtiyaç sahiplerini görmek için Gazzeye, Arakana, Afrikaya
gitmeye gerek yok. Elbette ki büyük devlet olmanın gereklerini yerine
getirelim, kim yetiş diyorsa ona ulaşalım, gidelim buralara. Ama önce
bir mahallemize bakalım. Bizde her sokakta bir Gazze, Arakan, Afrika
bulabilirsiniz
Tabii görmek lazım. Hükümet
engellilerle ilgili çok güzel adımlar attı. Dünyanın en güzel kanununu
çıkar, pratikte bir uygulaması yoksa ne anlama gelir ki? Yasayı
uygulayacak olan yerel yönetimler, valilikler, kaymakamlıklar.
Buradakiler engelliyi bir yük olarak görüyor, kanunu bilmiyorsa bir şey
yapamazsınız. Engellilerle ilgili çalışma yürüten tepe kurumu arıyor,
sorunuza cevap bulamıyorsunuz ne düşünürsünüz? Engellilerin hiç mi suçu yok?Var
elbette. Evvela toplumun onlara dayattığı muhtaç psikolojisinden
kurtulamıyorlar. Bu sebeple hep alma eğilimindeler. Oysa topluma katma
değer katabilseler mesele hallolacak. En az 50 kişi çalıştıran
şirketlerin yüzde 3lük bir engelli çalıştırma mecburiyeti var. Beni
çalışıyor gösterin, maaşımı ödeyin, hiç yüzümü görmeyim diyen
engelliler bulunuyor. Bu mantıkla bu iş nasıl çözülür? Aralarında müthiş
bir gettolaşma gibi bir dernekleşmeye şahit oldum. Arkadaşına kızan
sabah kalkıp dernek kuruyor. Sonra yürümüyor, bize sahip çıkmıyorlar
diye feryat ediyor.Şimdiye kadar seni çok etkileyen olaylar yaşamışsındır. Paylaşır mısın?Sayfayı
yayınlamaya başladığımız dönemde bir okulun haberini yaptık.
İstanbulda bir engelli okulu açılmış. Bina güzel ancak içi boş. Ne sıra
var ne masa, öğretmen zaten yok. Gittik velileri dinledik. Ankaradan
büyük bir kamyona masa sandalye yükleyip iki hafta sonra, sabahın
beşinde okulun önüne boşaltıp gitmişler. O yıl İstanbula tayin edilen
konunun uzmanı öğretmenleri o okula vermişler. Netice bizi sevindirdi
ancak müdür hakkında da soruşturma başlatılmış.Eğer
engelsizseniz, bir engelliyle iletişim kurmadan onlar hakkında
öğrenemeyeceğiniz, hatta tahayyül etmenizin imkânsız olduğu gerçekleri
bilmiyorsunuz demektir. Bilmediğiniz için de önyargılarınızın esiri
olmuşsunuzdur.Mesela
Hasan adında Sivaslı ortopedik engelli bir kardeşimiz vardı. Hiçbir
yeri tutmuyor. Sivasa kadar, ki İstanbuldan 13 saat sürüyor, öylece
oturup gitmiş; Abi diyor, tuvaletimi tutmayı başardım. Düşünebiliyor
musunuz, en basit bir insan ihtiyacı bu, ona nasıl külfet
Yine
Fatma isminde ortopedik engelli bir kızcağız vardı, En büyük özlemim
secde diyor. Onu dinleyene kadar secdenin, rükûnun, kıyamın bir
engellinin nasıl ihtiyacı olabileceğini hiç düşünmemiştim. Gel de
hüzünlenme
Özellikle
görme engelliler teknolojiyi çok iyi kullanıyor. Hatta olması gerektiği
gibi diyebiliriz. Görme engellilerin üye olduğu bir mail grubundan
mailler alıyorum. Kesinlikte işe yaramayacak ıvır zıvır bir iletiyi
paylaşmıyorlar. Hasan Özdemir diye bir kardeşimiz vardı. Doğuştan görme
engelli. İlkokula, ortaokula, liseye kör diye almak istememişler. Ama
hep birincilikle bitirmiş. Boğaziçi mezunu. Bilgisayar teknisyeni,
yazılım mühendisi
Gel de şaşma. Şahit olduğum, duyduğum ilginç hayat hikâyelerini yazıyorum. Bir gün kitaplaştıracağım inşallah
Peki problemin nasıl çözüleceğine inanıyorsun?Bir
kere engellinin doğumdan itibaren kayıt altına alındığı esaslı bir
otomasyon sistemi kurulmalı. Böylece hangi bölgede ne kadar engelli var
tespit edilir ve ona göre bir hizmet üretilir. Bizde her şey doğaçlama
gidiyor. Bir belediye körler için kabartma kaldırım kuruyor. Diğeri de
hemen aynısını yapıyor. Engellilerin en çok işinin düştüğü yerlerde
çalışan insanlar eğitilmeli. İş adamlarına bilinç eğitimi verilmeli.
Çünkü hükümet çok güzel bir teşvik paketi uyguluyor. Engellinin
sigortasını bir süreliğine devlet karşılıyor. Engelli aileleri
problemlerini içine atmamalı, talepkâr olmalı. Onlar talep ettikçe
politika üretilecek, ihtiyaçlar belirlenecek. Topluma karşı kesinlikle
kendilerini ezik hissetmemeliler.Bir de Türkiye Gazetesini takip etsinler
Her Perşembe onlar için yazıyoruz.
Paylaş: