Sneijder: Galatasaray, Türkiye'nin en iyi kulübü
Sneijder: Galatasaray, Türkiye'nin en iyi kulübü
Son Dakika Haberler Son Dakika Haberler
Gündem
Galatasaray'ın Hollandalı yıldız futbolcusu
Wesley Sneijder, sarı-kırmızılı takımı neden seçtiğini anlattı.
Galatasaray'ın Hollandalı yıldızı Wesley Sneijder, Galatasaray dergisine
özel açıklamalar yaptı. Yıldız oyuncu devre arasında başka takımlardan
da teklif aldığını söylerken, Jose Mourinho ve Fatih Terim ile ilgili
açıklamalarda yaptı. İşte Hollandalı futbolcunun röportajından öne çıkan satır başları; Galatasaray'a transfer sürecin nasıl gelişti, tercih sebeplerin nelerdi? Bir futbolcu olarak her zaman ileri adım atmak istersiniz. Bazen en
üst seviyedesinizdir; ama gün olur, işler iyi gitmez; aynı seviyede
kalamazsınız. İşte, o anda yeni bir hamle yapmak istersiniz.
Galatasaray, en iyi seçeneğimdi. Benim gözümde Avrupa'nın en büyük
kulüplerinden biri. Hala Şampiyonlar Ligi'nde, hala Türkiye'de
şampiyonluğa oynuyor. Ben de kupalar kazanmak, başarılar elde etmek
istiyorum. Galatasaray'a gelme kararımda etkili olan unsurlar bunlardı.
İstanbul'a daha önce gelmiştim. Şehir hakkında ufak da olsa bildiklerim
vardı. Ve İstanbul da seçim yapmamı kolaylaştırdı. Ama tabii ki
özellikle kulüp yapısı beni etkiledi. Hollanda'da çok sayıda Türk
yaşıyor, Galatasaray'ın büyüklüğünü oradan da biliyorum. İlk
görüşmemizde, buraya gelme konusunda ikna olmuştum bile. Tüm detayları
ve gerekli prosedürü tamamlamak sadece 48 saatimizi aldı. Evet, farklı
takımlardan teklifler vardı. Ama menajerimi aradım, ''tamam'' dedim,
''Galatasaray'a gitmek istiyorum, hadi şu anlaşmayı yapalım.'' Ve şu
anda da buradayım. Üç buçuk sezonluk bir sözleşmeye imza attın. Ancak daha sonrası için
bir planın var mı, Galatasaray'ı gelecekteki kariyerinde nereye
koyuyorsun? Evet, üç buçuk sezonluk bir kontrat imzaladım. Ve tabii ki burada
takımın en iyilerinden biri olmak, kulüp ve taraftarlar için önemli
işler yapmak istiyorum. Başkan için de... Beni buraya getirme konusunda
çok güvenli davrandı. Kendisine teşekkür ederim. Üç buçuk yıl sonra?
Benim için hiçbir problem yok. Şu anda kendimi çok iyi hissediyorum.
Taraftarlar ve takım arkadaşlarım tarafından kabul edildim. Asla
bilemezsiniz. Belki 40 yaşında hala burada oynuyor olurum, bilemiyorum.
Bu, ilerleyen dönemde konuşabileceğimiz bir konu. Galatasaray, son iki sezonda Atletico Madrid'den Tomas Ujfalusi,
Arsenal'dan Emmanuel Eboue, Juventus'tan Felipe Melo, Lazio'dan Fernando
Muslera ve Real Madrid'den Hamit Altıntop'un yanı sıra milli takımın en
önemli oyuncuları Selçuk İnan ve Burak Yılmaz'ı kadrosuna kattı. Bu
transferleri nasıl değerlendirirsin? Kararımı vermeden önce kimlerle hangi takımda oynayacağıma da baktım
elbette. Çok güçlü bir oyuncu kadromuz olduğunu düşünüyorum. Takımı bu
sezon Şampiyonlar Ligi maçlarında da izledim, çok iyiydi. Ben de bu
takımın parçası olabilmek için sahip olduğum tüm enerjiyi vermek,
kalitemi göstermek zorundayım. Kazanmayı istiyorum. Ve o yüzden
buradayım. Daha önce de söyledim; Galatasaray, Türkiye'nin en iyi
kulübü. Avrupa'da ise her geçen gün büyümeye devam ediyor. Bu isimlerin
de Galatasaray'a gelmek istemesi oldukça doğal. Bunda hiçbir gariplik
yok; çünkü onlar da başarılar kazanmayı arzuluyor. Hollandalı için başarının bir modeli varken neden Barcelona yerine Real Madrid'i tercih ettin? Dürüst olmak gerekirse; Real Madrid, beni transfer etme konusunda çok ciddi davrandı. İspanya'da benim için iki ihtimal vardı: Real Madrid ve Barcelona. Ben her zaman Real Madrid'in formasını
sevmişimdir, düz beyaz! Gençken çok formam vardı. Biliyorsunuz, dünyanın
her yerinden forma alabilirsiniz. Ben hep Real Madrid formam olsun
isterdim. Real Madrid bana bir teklif verdi. Çok heyecanlandım,
''tamam'' dedim, ''hadi yapalım şu işi.'' Barcelona çok büyük bir kulüp.
Özellikle son altı-yedi yılda her şeyi kazandılar, inanılmaz bir futbol
oynuyorlar; fakat ben Madrid'in tarihinin biraz daha heybetli olduğunu
düşünüyorum. Orada oynadığım için kendimi gerçekten oldukça mutlu
hissediyorum. İkinci sezonun sonunda Real Madrid'den neden ayrılmak zorunda kaldın? İkinci sezon oldukça zor geçti benim için. Bazı kişisel problemlerim
vardı. Kulüp birtakım ekonomik sıkıntılar yaşıyordu. En azından öyle
söylenmişti. Cristiano'yu [Ronaldo] alacaklardı. Ve hala değeri olan
oyuncuları nakit akışını sağlamak için satmak istiyorlardı. Bu yüzden
[Arjen] Robben ve ben kulüpten ayrılmak zorunda kaldık. Benim için büyük
bir mesele değildi. Real Madrid ile La Liga'da ve İspanya Süper
Kupası'nda şampiyonluk yaşamıştım. Doğru kararı verebilmek adına yeni
adımım için düşünmeye başlamıştım. O dönemde Inter benimle ilgilendi.
Başında Jose Mourinho gibi büyük bir teknik adam vardı. Ve karar vermek
zor olmadı. 2010 UEFA Şampiyonlar Ligi finalin en ilginç tarafı, Arjen Robben
ile Wesley Sneijder'ın eşleşmesi olmuştu. Sen Inter'in en önemli
oyuncusuydun. Robben ise sezon boyunca Bayern'i taşıyan isimdi. Ve
ironi, final Real Madrid'in evindeydi. Karma'ya inanır mısın? Kesinlikle inanıyorum. Bakın, bu eğlenceli bir hikayedir. Bizi
Madrid'den Milano'ya götüren uçaktaydık. Eşimle konuşuyordum, kardeşim
ve menajerim de oradaydı. Madrid'den ayrılalı beş dakika olmuştu. Uçak
hala yükseliş halindeydi, havadaydık. Birbirimize dedik ki, ''Sezon
sonunda Şampiyonlar Ligi finalinin Madrid'de olduğunu biliyorsunuz,
değil mi?'' [Kısa bir sessizlik...] ''O zaman şu konuda anlaşalım,
Madrid'e sadece o finali oynamak için döneceğiz.'' Final maçından önce
de, ''buraya gelme konusunda birbirimize nasıl bir söz verdiğimizi
hatırlıyor musunuz'' şeklinde bir konuşmamız olmuştu. 2010 yılında FIFA Ballon d'Or Ödülleri'nde ilk üçe girmen gerektiği
söylenmişti çok sayıda futbol otoritesi tarafından. Seni ödülü kazanan
Lionel Messi'nin önüne koyanlar dahi vardı. Sen ne düşünüyordun o
sezonki sıralama (Messi, Iniesta, Xavi) hakkında? O sezon zaten çok mutluydum. UEFA Şampiyonlar Ligi'ni, İtalya
Ligi'ni ve İtalya Kupası'nı kazanmıştım. FIFA Dünya Kupası'nda final
oynamıştım. Mutlaka bireysel ödül kazanmak güzeldir; ama takım halinde
bir şeyler başarabilmek daha güzeldir. Bireysel bir ödülün sahibi
olduğunuzda da o takıma aittir; çünkü arkanızda bir takım olmadığı
sürece tek başınıza bunu yapamazsınız. Takım başarısını bireysel
ödüllere tercih ederim her zaman. Bana bugün, ''Galatasaray ile UEFA
Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak mı istersin, yoksa FIFA Ballon d'Or
Ödülü'nü mü'' diye sorarsınız, kesinlikle Galatasaray ile Avrupa'da
şampiyon olmak istediğimi söylerim. Jose Mourinho'nun ardından Inter'de ve bireysel performansında neler değişti? Her şey, her şey... Takımın performansı düştü, takım ruhu kayboldu,
bazı oyuncular gitti. Mourinho, Inter'den ayrıldıktan sonra altı veya
yedi farklı teknik adam göreve geldi. O, takımın başındayken başarılı
bir sistem vardı. Takımı çok iyi hazırlıyordu, sahada ne yapmamız
gerektiğini iyi biliyorduk. [Rafa] Benitez geldikten sonra tüm sistemi
değiştirdi. Santrfor oynadım, sol kanada geçtiğim oldu. Sadece kalede
oynamamıştım! Bu periyottan mutlu değilim elbette; ama geçmişte kaldı.
Artık sadece geleceği düşünüyorum. Fatih Terim hakkındaki ilk izlenimlerin nasıl, benzer iletişimi Terim'le yakalayabileceğini düşünüyor musun? Çok güçlü bir insan, bunu kolaylıkla görebilirsiniz. Eğer kafasında
bir şey varsa, onun için sonuna kadar kararlılıkla gidebilir. Bu konuda
çok iyi anlaşabileceğimizi düşünüyorum. Ben de aynı şekilde bir hedef
belirlediysem kendimi onu gerçekleştirebilmek için kararlılık
gösteririm. Antrenman sistemini çok sevdim. Sert, koşu ve baskı üzerine,
şut çalışması var. Bunu Hollanda antrenman metotlarıyla
karşılaştırabiliriz, benzerlikler var. Burada birlikte güzel günler
yaşayacağımızı düşünüyorum. En yararlı olabileceğin saha içi dizilişi hangisi? Kariyerim boyunca farklı sistemlerde oynadım. 4-4-2'de iki oyuncunun
merkezde, birinin geride, diğerinin ''trequartista'' [10 numara,
4-1-2-1-2] olarak önde olduğu, elması andıran dizilişte sıklıkla yer
aldım. Aynı zamanda 4-2-3-1 de oynaması keyifli bir sistem. Bazı
sistemleri oynamak için ona uygun oyuncularınızın olması gerekir. Biz
yakın zamana dek, Hollanda futbolunun alışık olduğu, 4-3-3 dizilişini
gerçekleştiremiyorduk; çünkü hücum üçlüsünün kanatlarına koyabileceğimiz
oyuncu yoktu. Bir kanat oyuncumuz vardı, [Arjen] Robben. Ama diğer
kanatta sıkıntı yaşıyorduk. Şimdi iki kanat oyuncusuyla oynayabiliyoruz.
Ve bu yüzden farklı bir sistem deneyebiliyoruz. Dediğim gibi, bazı
sistemler için ona uygun oyunculara ihtiyaç var. TARAFTARA MESAJ... İlk günden itibaren bana verdikleri his, yarattıkları etki için
onlara çok teşekkür ederim. İç saha maçlarında oluşturulan atmosfer
hakkında çok farklı hikayeler duydum. Onların önüne çıkmak ve bu
atmosferin bir parçası olmak için sabırsızlanıyorum. Taraftarlarımızı
gururlandırmak, kalitemi göstermek istiyorum. WESLEY SNEİJDER VE JOSE MOURİNHO Sıradışı bir taktisyen olmasına rağmen Jose Mourinho'nun en büyük
özelliklerinden biri insan yönetimi. O, psikolojik faktörlerin futbolcu
yetenekleri kadar önemli olduğuna inanır. Ve oyuncularıyla arasında her
zaman özel bir ilişki vardır. O, ''özel biri'' evet; ama onu neler özel
biri yapıyor? Bu, sahip olduğu en büyük kalite. Bir teknik direktör için 11
oyuncuyu tatmin etmek çok kolaydır; ama 23 oyuncuyu aynı anda mutlu
edebilmek için gerçekten önemli bir iş yapmak gerekir. O, oyuncularıyla
her gün konuşur, size ne demesi gerektiğini iyi bilir, bir diğerine
nasıl konuşması gerektiğini... Duygularınıza hitap eder. Kendimden bir
örnek vereyim. Inter'de birkaç maç oynadıktan sonra, ''Hey, Wes. Yorgun
musun'' diye sordu bana bir gün. Günlerden pazartesiydi, bir gün önce
ligde bir maça çıkmıştık. ''Hayır, hayır. İyiyim'' şeklinde cevap verdim
ben de. ''Tamam, ama şu sıralar biraz fazla oynadın. Bir süreliğine
dinlensen fena olmaz sanki'' dedi tekrar. Ona dinlenmeye ihtiyacım
olmadığını, hala genç olduğumu ve antrenman yapmak istediğimi söyledim.
Israrlıydı. ''Hayır, hayır'' dedi. ''Bak, ne yapacağız biliyor musunuz?
Beş günlüğüne ülkene gideceksin. Cuma günü geleceksin. Ve Cumartesi
antrenman çıkacaksın.'' Şaşırmıştım. ''Ama koç'' dedim, ''Pazar maç var,
o maçta oynamak istiyorum!'' Sakinliğini koruyordu. ''E, oynayacaksın''
diyerek karşılık verdi bana. ''Nasıl yani, yapma. Beş gün dinlendikten
sonra, sadece bir gün antrenman yapacağım ve Pazar günü maça mı
çıkacağım?'' Bana bunun kendisi için hiçbir şekilde problem olmayacağını
söyledi. Ben de gittim, ne yapayım? Beş gün boyunca ailemle zaman
geçirdim. Cumartesi gecesi antrenmana geldiğimde, bana çok büyük bir
iyilik yaptığını hissettim. Ben de ona daha fazlasını vermek için
çabalamalıydım. Bana maçtan önce, ''Bak, ben sana beş gün izin verdim.
Sen de bugün sahada kendini göstermek zorundasın'' anlamına gelen bir
şey söylemedi. Ama ben bu konuşmayı aklımın bir köşesine koymuştum. O
maçta inanılmaz oynadım. Koşuyordum, koşuyordum... Onu tatmin etmek için
her şeyi yapıyordum. Kötü hissetmesini, ''Ona evinde vakit geçirmesi
için beş gün izin verdim. Ve hiçbir şey yapmıyor'' diye düşünmesini
istememiştim. Peki, Jose Mourinho döneminde hiç özel bir soyunma odası hatıranız var mı? Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona ile yarı final maçına çıkacaktık.
Herkes, Hollanda'daki tüm arkadaşlarım Inter'in Barcelona karşısında
şansı olmadığını söylüyordu. Dürüst olmak gerekirse; ben de kendime,
''Evet, buraya kadar gelerek önemli bir iş başardık. Şimdi de Barcelona
ile yarı final oynayacağız'' diyordum. Milano'daki taraftarlar da yarı
finale dek geldiğimiz için mutlulardı. Maçtan bir gün önce takım halinde
bir toplantı yaptık. Ve neredeyse bir buçuk saat sürdü. Normalde maç
toplantıları 15-20 dakika sürer. Ama o toplantı sonrasında kazanmamız
gerektiğine ikna olmuştu. Mourinho, toplantı boyunca bize, ''eğer
bunları yapabilirseniz, kazanacaksınız'' hissini vermişti. Ve 3-1
kazandık! İlk golü onlar atmıştı; fakat o toplantı sayesinde hala
kazanacağımızdan emindim. O, o gün bize çok özel bir şey vermişti...
Sahip olduğum en güzel soyunma odası hatırası. 2010 FIFA Ballon d'Or Ödülleri esnasında Mourinho'ya hitaben çok
duygusal bir konuşma yapmıştın. Söylediklerin sonrasında gözyaşlarını
tutamamıştı... Ağlıyordu. Ve yerime döndüğümde bana sıkıca sarılmıştı. Aramızda çok
özel bir ilişki var. Hala haftada iki kez telefonda konuşuruz,
iletişimimiz hiç kopmadı. Hatta bugün bir mesaj gönderdi bana: ''Hamit
[Altıntop] çok iyi bir çocuktur. Sana karşılaşacağın yeni kültüre
adaptasyon sürecinde yardımcı olacaktır.'' Aynı zamanda Fatih Terim'i de
çok seviyor.
Paylaş: