Her şeyi herkesi dinlemişler.
Kayıt altına almışlar.
Filmler, tapeler numara numara, tarih tarih arşivlenmiş.
Ses kayıtlarına tarih saat yer ve mekân ilave edilmiş.
Konuşmalarda yer alanların ses tonlarını ilk kez duyduk, yüzleriyle seslerine aşina olduk. Bunları da not almışlar.
En gizli, en güvenli devlet odalarına kadar sızmışlar, ortam dinlemesinin adeta doktorasını yapmış arkadaşlar.
Duydukları, gördükleri bilgilerin çoğu mahrem devlet sırrı, yayınlanmaya değer bulmadıkları şirket sırları ise muhtemelen küresel şirketlerin arşivlerinde çoktan yerini aldı.
Devletin maaşlı polisleri bu dinlemelerin içinde görev almış.
Devlet adına mı?
Hayır.
Adalet adına mı?
Hayır..
Dinlemişler.
Şeyhleri öyle istemiş dinlemişler.
Dinleyenler tahsilli çocuklar, aklı başında adamlar muhtemelen. Dinleme teknolojisini iyi biliyorlar. Ses ve görüntüden anlıyorlar.
Takip yöntemleri yıllarca şeytani ve sinsice sürmüş.
İslami söylemlerle büyük bir ahlaksızlığı ve büyük bir şeytani planın üstünü örtmüşler.
Hoşgörü, diyalog, Hazreti Ömer'in Adaleti, Hadisler, ermişler veliler hak getire.
En mahrem ailevi konulara kulak vermişler, göz atmışlar ve kaydetmişler.
Günün birinde en acımasız darbeyi vuracakları kurbanlarına aşkla şevkle yaklaşarak dinlemişler, kaydetmişler.
Devletin ve yüz binlerce insanın kılcal damarlarına kadar girmişler. Şimdiye kadar yayınlamadıkları binlerce onbinlerce tapeyi arşivleyip götürmüş adamlar.
Dinlemeyi unuttukları tek bir şey kalmış geride.
Vicdan..
Sadece vicdanları unutmuşlar.
Dinlemeyi, kaydetmeyi, tapelere almayı unutmuşlar.
Keşke vicdanları dinlemeyi akıl etselerdi, keşke vicdanlara servis edecek kadar akıl sahibi, kalb sahibi olabilselerdi,
Onlarca yıldır onlara inananları 'Yuh olsun sizin vicdanınıza, yuh olsun sizin hoşgörünüze, diyaloğunuza, insan sevginize, Yuh olsun sizin adaletinize, yuh olsun' dedirtmeselerdi.
Keşke, keşke, keşke..