Düşlerimdeki, iman çiçekleriyle bezenmiş  bahçeyi tanzim etmek yıllarımı aldı. Şu yarım asırlık ömrümde, altın kubbeli dünyanın parıltılarına aldırmayıp bir adımımı ahire atarak yaşamaya çalışabiliyorsam.... Bu ruhi kazanımımı ve kolaylığı büyük ölçüde, bir Kurban Bayramında kaybettiğim küçük kız kardeşime borçluyum.
       Vefatından bir ay önce hastalanmıştı kardeşim. Gribi bir türlü geçmek bilmeyince  Ankara'da bir araştırma hastahanesine yatırdık Ayşe'yi. Tedavisi esnasında her görüşümde, onu öyle nüktedan ve neş'eli buluyordum ki, ölümcül bir hastalığa yakalandığı aklıma bile gelmiyordu. Gerçeğin acımasız, kahredici yüzünün benden gizlendiğini nereden bilebilirdim. Henüz onbeş yaşındaydı. Ahlakı, fiziği ve hayata bakışı ile harika bir kızdı o. Birkaç hafta sonra bir arife günü Konya'ya döndüğünde, genelde bütün vaktini yatakta geçiren kardeşimin,  hala bizlere naz yaptığını düşünüyordum. Bayramın ilk günü ziyarete gelen akrabaların, başucunda Kuran okumak istediklerini hatırlıyorum. Ayşe yine o şirin ve sevimli haliyle, gülerek:
       "-Lütfen bayanlar!" demişti. "Bu Yasin okuma işinizi yarına saklayın. Görüyorsunuz şimdilik sapasağlamım." Kadınlar fısıldaşarak, asık yüzle odadan çıkarlarken, içimden Ayşe'ye kızsam da, nezaketsizlikle itham edip azarlamaya kıyamamıştım meleğimi. Ama yalnız kaldığımızda bana ısrarla Fatiha Suresini tekrarlatmak istemesine de şaşırmıştım...
      "-Hayret, bana bu ayrıcalık neden? " diye sorduğumda, ilk defa yüzünde şahit olduğum hüzün içimi titretmişti. Kendisini  gönülden sevdiğine inandığı insanların, dillerinde Fatiha ile hep yanıbaşında olmalarının ağrılarını hafiflettiğini söylüyordu. Ve o gece.. O ilk bayram gecesi son yolculuğuna  uğurladık canım kardeşimi.
 
                        ************
 
       Bugün onu rahmetle ve özlemle anarken, düşünüyorum. Önceleri her Kurban Bayramı günlerinde,  Ayşe'nin melek siması takılıp kalırdı aklıma. Onbeş sene varlığıyla ailemi şenlendirmiş, şereflendirmiş bir masumun hatırına Kur'an elimden düşmezdi. Sadece onun içindi gönlüme hitap eden ayetler. Onu anmak ve hala onu unutmadığımı kendisine ispat için. Sonra Kirmani'yi uyaran Şems-i Tebrizi gibi sanki birileri de hakikati kulağıma fısıldayıp beni azarladı. Hani Hz Mevlana’nın da bulunduğu bir mecliste, dönemin şairi Anhaduddin Kirmani,  Tebrizi’ye şiirlerini nasıl yazdığını anlatmış ya. Şair gece suyla dolu bir leğene aksetmiş ayın ışığıyla duygulandığını ve bu ilhamla şiirlerini yazdığını söyleyince, Şems kızmış ona: “-Ensende bir rahatsızlık yoksa, niye başını kaldırıp da, gökteki aya bakmıyorsun?” diye..
       Meğer ben de, Rabbine hepimizden önce kavuşan bir güzel kulun hazin gidişine takılıp kalmışım. Oysa ki, onu ve hepimizi yaratan Yüce Rabb’in kurduğu düzende bu ölümün hiç üzülecek bir konu olmaması gerektiğini düşünüp ahirete yükselmeye çalışmalıydım. En Yüce Sevgili’nin aşkına hasretle hal ve hareketlerimi ayarlamalıydım. Selamın, kucaklaşmanın, evrenselliğin  güzelliğini bize ilk öğreten Kayyum’un aşkıyla okumalıydım o Fatiha’ları da… Kardeşimin yokluğunun acısıyla değil.
      Bugün artık inanıyorum ki, yeryüzünde döktüğümüz her gözyaşı, Kainatın Yegane Hancısı’ndan, biz yolculara ikram… Ve ruh temizliğine işaret. Çektiğimiz tüm dünyalık sıkıntı ve üzüntüler ise… Şayet sabredebiliyorsak, bizi Yaradanımıza kavuşturacak en büyük servet; zira O'ndan geldik ve yine O'na kavuşacağız inşallah!
 
                  *************
 
      "Şüphesiz güçlükle beraber kolaylık vardır...”  diyen Rabbimiz, yaşama sevincinin kalbimizde yeniden filizlenmesi adına bize fırsatlar tanıyor. Her acı çektiğinde, insana yeniden mutlu olmak için de bir fırsat verilmiş oluyor böylece. Bugün hayatımın her saniyesini Rabbimle paylaşmak hoşuma gidiyor. Bir de arasıra  kendi duygularımın, inancımın psikolojik tahlilini yapmak... Acaba diyorum, geçmişte canımdan bir parçanın elimden bir yıldız gibi kayıp gidişine şahit olmasaydım eğer... Her işime Yaratan’ımın iradesini davet etmekten, bu kadar şevk alabilecek miydim? En büyük mutluluğu O’nun sevgisinde bulabilecek miydim?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.