RAFAEL SADİ


Türkiye Başbakanı  Filistin Büyükelçiler  konferansında  ilginç, bir o kadar da öğretici bir  konuşma yaptı.


Neler konuştuğunu video'dan izleyerek yazılı metin haline getirdim,  çünkü izlerken atlanan ve  gözlerden kaçan ifadeler yazılı metinde  ön plana çıkabiliyor ve dinlerken önemsemediğimiz sözler oldukça farklı anlamlar içerebiliyor.

 

Evet zorlu bir çalışma şekli , ama iki ülkem arasında çok önemli olaylar  cereyan etmekte ve neredeyse  son 1 senedir sözü edilen ÖZÜR  konusunda  İsrail hayati bir karar arifesinde iken bu konuşma başka bir önem kazanıyor.


Bakalım Türkiye  Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdogan  neler demiş hep birlikte irdeleyelim.


ERDOGAN FİLİSTİN KONFERANSI
 
1. BOLÜM  TÜRKÇE
 
00.00  - 00.25

"Gelinen aşamada , Uluslararası camiada  , Dünyanın dikkati ağırlıklı olarak  Libya , Mısır ve Suriye'deki gelişmelere odaklanmış olabilir. Ancak biz , Filistinli kardeşlerimizin  haklı davalarını  :  gözardı etmedik , etmiyoruz  ve etmeyeceğiz."
   

Filistinli Kardeşlerimiz :

 

 

Giriş ilginç. Filistin  meslesini  Libya , Mısır ve Suriye meselesinin ardında kalmış addediyor ve Uluslararası camia'ya bir suçlama hazırlığı olduğunun sinyalini  veriyor. Ve  ekliyor  biz atlamadık Filistin davasını , neden? Filistinliler kardeşimiz  de ondan.  Peki bu kardeşlik nereden geliyor? (Din kardeşliği bilmek isterseniz.)

 
00.26  -01.25
 
"Zira  , Filistin davası Türkiyenin  davasıdır. Filistinli kardeşlerimizin  bütün  dertleri  bizim derdimizdir. Filistinlileri 60 yılı aşkın bir süredir  kendi devletlerine kavuşamamış olmaları insanlık adına asla kabul edilebilir bir  durum değildir.


Aradan geçen sürede arasıra barış ışığı yansada  maalesef , her defasında  bu ışığı karartan  bir sabotaj  mutlaka vuku bulmuştur. Ama artık statükonun sürdürülemeyeceği anlaşılmıştır.  Kin , nefret , çatışma siyasetinin  çıkmaz  sokak olduğu ,bizahati bu  çıkmaz sokağa girenler tarafından kabul edilmeye başlanmıştır."


 
 
Filistin  davası Türkiyenin  davasıdır demek çok iddialı tabii ki.  Neden Filistin Türkiyenin davası olsun ki? Konuşma süresince bu davayı sahiplenme retoriği devam edecek.

 

  

Kara Eylül  İlk kez Filsitinliler silahlandılar ve Ürdünlü askerler ile çarpıştılar.
http://en.wikipedia.org/wiki/Black_September_in_Jordan

Neden Filistinlilerin kendi devletlerine kavuşamamasını 60 yıl ile sınırlandırıyor? Acaba bu 60 yılın hesabı  neye dayanıyor ki? Filistinlilerin sadece 60 yıldır mı kendi devletleri olma hakkı  vardır da bu nedenle mi 60  yıl diye sınır koyuyor? Ondan öncesi, mesela 1517'den 1917'ye kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun  aynı topraklar üzerinde hükümranlık sürdüğü 400  yıl içersinde   Başbakanımızın Filistinli kardeşlerinin  Devletlerine kavuşma hakkı yokmuydu acaba? Aslına  bakarsanız  Sayın Başbakan haklıdır.  Filistinli ve Filistin Devleti , Filistin   toprağı lafları son  60 sene değil, daha da az bir süredir,  sadece  1967 savaşı sonrası ve 1970'te Kara Eylül  ile  uluslararsı  gündeme geldi. Ondan önce  sadece Arap meselesi vardı, Arap devletleri ve  Araplar vardı. Filistinliler  bu  Araplardan Ürdün'lülerin bir  bölümüydü. Kral Hüseyin  67 savaşında  Batı Şeria'dan Ürdün'e  (kendi ülkelerine)  geri dönmek ) isteyenleri yaylım ateşine tutarak öldürene kadar bu insanlar kendilerinin Filistinli olduklarını bilmiyorlardı , hatta anneleri onlara  siz Ürdünlüsünüz diyorlardı.
 
İşte  bu nedenledir ki  60 yıl deniyor, aslında 40 yıldır....
 
 
Barış ışığını sabote edenin de İsrail olduğunu alenen söylemese de herkes İsrail'den sözettiğini  biliyor tabiiki.
 
İyi de İsrail  barış görüşelerini nasıl sabote etti izah etmiyor.

 


    

 

Başbakanımızın kardeşlerinin  sivil halkı şehir merkezlerinde  öldürdüklerini  ya bilmiyor, ya hatırlamıyor , belki de kardeşleri ikide bir de  Tel-Aviv ve Yeruşalayim'de  otobüslerde kendilerini patlattıklarını ve her otobüs  patlamasında da 15-25 kişiyi kendileri ile birlikte  cennet'e ve Hurilere götürdüklerini ondan saklamışlardır.


Veya  kurtuluş savaşcısı olarak adlandırdığı  Hamas  teröristlerinin  Güney İsrail'i her türlü füze ile bombaladığını  ve barış görüşmelerinin bu nedenle sabote edildiğini atlamış sanıyorum. Olabilir yaşılık belirtisi de kabul edilebilir.


01.25 -01.47
 "Uluslararsı sistemin  belirli devletlere  suç işleme ayrıcalığını , uluslararası hukuk'u çiğneme imtiyazı  sağlamak ve bu devletleri  şımartmak suretiyle , insanlığın meselelerine  çözüm bulamadığı  ve bulmayacağı artık aşikardır."


- Bu sistem e yaramıyorsa, davayı da artık  Türkiye üstlendiyse bundan çıkacak sonuc nedir?


Sayın Erdoganin kafasındaki çare Türkiye İsrail savaşı mı?

 

Belirli  devletler derken dikkat edin burada sadece İsrail'e  gönderme yok işin içine  ABD'yi de  katıyor bence. Tabii ne İsrail ne de  ABD adı  geçmiyor Sorumluluk odağı uluslararası sistem, suçlu  olan ise sistem....


 
01.47 – 02.10
"Bir  yandan , güvenlik  kavramında vurgu yapan , diğer yandan kalıcı barış  ve istikrar  ortamının hakim olması için adım atmaktan imtina eden  bir İsrail  , açık söylüyorum , sadece  İsrail Filistin meselesi  için  değil ,Uluslararası  Barış'ın önünde de engel olmaya devam edecektir."

 

Bu iddialar ilk defa kullanılmıyor, benzer ifadeleri İran devlet başkanından da duyduk (okuduk basından). Yoksa  Sayın Türkiye Başbakanı da İran Devlet  Başkanı gibi Dünya  barışının önündeki  engelleri temizlemek  niyetindemidir? Yok bu kıyaslama çok doğru değildir. Ahmedinejat İsrail yok edilmelidir diyor. Sayın Erdoğan ise  Barışın önündeki engel  İsraildir dedi sadece. Yoksa  bu bir ölüm fermanı değildir. 


02.10-03.44
 
"Bu sürdürülebilir ve tahammül edilebilir  bir  mesele değildir. Bakınız  Ortadoğu ve Kuzey  Afrika halkları  baskıcı ve otoriter yönetimlere karşı açıkça tavır  almışlardır. Bu  gelişmelerden  ve otoriter rejimlerin  akibetinden  en çok ders çıkartması gereken İsrail yönetimidir. Anayasal demokrasinin  bir seçenek değil , adeta bir zaruret olarak ortaya çıktığı bir  dönemde İsrail'in  güvenlik saiki ile  Filistin halkını kendi demokratik devletini kurma hakkından mahrum bırakması asla kabul edilemez.
Bölge halkları yıllardan beri  süregelen eziyetlerin  artık sona ermesini istiyor. Artuık yeter  diyor. Sokaktaki masum insanlar ,  kadın  ve çocuklar , insanlık dışı muamelelere  maruz kalmaktan en temel haklarının dahi  çiğnenmesinden bıkmıştır.


Bölgedeki herkes  barış ve huzur içinde  yan yana yaşamayı ve yeni nesillerin ümitle  geleceğe bakabileceği bir dünyadan  başka  hiç  bir şey istemiyor. Tek istedikleri Barış. Yeğane arzuları  huzur ve sukunet ."

 

    
      EL TAHRİR MEYDANI              BINGAZI LIBYA                    HAMA SURIYE

 


 TEL-AVIV SAHILI

 

Erdogan, İsrail yönetimini Mısır , Libya ve Suriye  yönetimi ile bir tutuyor. Mazallah iyi ki  İsrail kabinesinde    Kasımpaşalı yok, o zaman kimbilir neler derdi?
  

İsrail hatta Başbakan Binyamin Natanyahu defalarca tekrar etti Filistin Devleti kurulsun ilk tanıyan biz olacağız diye. Yoksa  Sayın Erdoğan duymadı mı?
 

Bu arada  dikkatinizi  çekerim bu konuşmanın hiç bir yerinde Barış'ı zedeleyenlerin Filistinli kardeşler olduğundan asla sözedilmemektedir.  Sayın Erdoğan Filistinlilerin attıkları kassam ve grad füzelerini İsrailin savaş sebebi saymasına itibar etmiyor.
 
İsrail  halkının da barış isteği olduğunu  sanırım bilmiyor.


 
03.44 – 04.53
 
"Değerli kardeşlerim ,
Akdeniz  havzası   ve Ortadoğudaki  gelişmeler  bizi  herzaman doğrudan ilgilendirmiştir. Yeni bölgesel şartlar , yeni  fırsatlar kadar muhtemel tehditleri de  beraberinde getiriyor , bunu da bilmemiz  lazım. "


Dikkat, ortada bir  tehdit var!  Ama kim olduğu beyan edilmiyor.
Gelin birlikte bir tahmin  yürütelim.
Türkiye Başbakanı kimi  tehdit olarak görüyor?
İRAN ?   SURİYE ?  İSRAİL ?
 
Bende bu sorunun cevabı yok ama bana kalırsa  İran diyesim geliyor.


Konuşmanın mekanı ve konuya bakarsanız  söylenmesi beklenen ise İsrail  olabilir. Bu sadece bir tahmin tabii ki. Hem İsrail neden tehdit olsun ki,?


"Şimdi sadece bölge halkları değil,  bütün insanlık çok çetin bir sınav  ile karşı karşıyayız.

Bakınız  biz Terörle mücadele ediyoruz , İşte bakın burda Norveç Osloda  buyurun az önce değerli  Başkan da söyledi işte yine bir  terör  orada da tüm iyi niyetlerine  rağmen  rakkamın 80 olduğunu duyduk , demek ki  süratle yükseliyor. Terör 80 can'ı aldı , bunun nereye gideceği belli değil ? Biz  tabii tüm  Norveç yönetimine  ve Norveç halkına  baş sağlığı diliyoruz , geçmiş olsun diyoruz."


Sınav nedir ? Bana kalırsa  sınav konusu kaçıverdi .

Norveç terör saldırısı konusu ile ilgili İsrail'e  yönelik bir  suçlama var mı bana mı öyle geldi? Bugünlerde  çok alınganım galiba.


04.53 – 07.28
 
"Demokrasi ve özgürlük talepleri , acaba bölge halklarını  birleştirici bir rol mü oynayacak ,yoksa  bu talepler daha ayrıştırıcı  sonuçlar mı doğuracak? Bu  hayati sorunun cevabını düşünmeden bölgedeki  gelişmelerin seyrini  anlayamayız. Bu vesile ile  bir  kaç hususa dikkat çekmek istiyorum. Bölgedeki gelişmelerin  asla  ayırıcı , bölücü , kin ve nefret duygularını tetikleyici mecralara çekilmemesi gerekir. Demokrasi  ve Adalet taleplerinin meşru zeminde yürümesi geleceğin güven ve emniyet içinde şekillenmesini sağlayacak tek yoldur.

  
Konu Filistinden  Güneydoğu Anadoluya kaydı gibi geldi bana , yoksa yanılıyor muyum? Konu müsaittir  kayabilir üstelik zemin de oldukça kaygan aslında.

 

"Etnik  , Mezhebi  ve dini ayrılıkların ortaya çıkması veya ülkelerin torpak bütünlüğünün zarar görmesi  , zamanın ruhuna ve halkların iradesine  ve adalet duygusuna  aykırıdır."

 

Sayın başbakanın dedikleri doğru aslında , ama her nedense  Güneydoğu Anadolu için  doğru olanların neden Filistinliler için doğru olmadığı, veya başka bir açıdan baktığımızda  Filistinliler için doğru olan hakların  Kürtler için neden doğru olmadığını soracak olanlara ne demeliyiz  acaba?

Acaba  Sayın Erdoğan bu denli Filistin hakları ve devlet kuruculuğu savunuculuğunda taktik bir hata içindemidir?

Yoksa  kendince  değilmidir?

Bugün Filistin halkı için  dediklerini  yarın Kürtler için der mi?
Yoksa  bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da bir çifte standart içindemidir?

İki olasılık ta yanlış ve tehlikelidir. Bir Türk olarak Türkiyenin bölünmesini  asla istemiyorum. Bir Yahudi olarak İsrail'e bu denli haksız  suçlamalar ise  beni sevindirmiyor. Şayet Filistin Halkının (ki öyle bir halk tarihsel olarak mevcut olmadı , öyle bir devlet te olmadı) bir devlet kurma hakkı varsa , birileri kalkıp  bak sen Filistinin Devlet olma hakkını savunuyorsun Kürtlerin de bir Devlet sahibi olma hakkını savun, topraklarının bir kısmını onlara ver demesi  kadar olası bir  durum tartışmasız imkan dahilindedir ve bu savunuculuk ve Filistin kardeşliği bana sakıncalı bir taktik hata  gibi geliyor.

  
"Keza  Ortadoğunun içinde geçmekte olduğu demokratik  dönüşüm  sadece bölge halkları tarafından üstlenilmeli  dış müdahalelerden kesinlikle uzak durulmalıdır."

  
Haklıdır.  Filistin ile İsrail sorunlarını kendi  aralarında halletmelidirler. Başkaları ve Sayın Türkiye  Başbakanı (dış) müdahaleden kesinlikle uzak durmalıdır.

  
"Ne yazık ki  kardeşlerimizin  kanı akıtılmaya devam  ediyor. Ve şiddet olayları  tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Şiddet'e  derhal son verilmelidir. Sivil halk'a zarar verilmesinin engellenmesi için tüm tedbirler  alınmalı ve halkların meşru talepleri ivedilikle karşılanmalıdır."

 

 

 İTAMAR'DA ÖLDÜRÜLEN FOGEL AİLESİ

 

 Ne  yazık ki kardeşlerinizin akıttığı kanları görmüyor , görmemekte ısrar ediyorsunuz. Sayın  Başbakanım İtamar'daki  Fogel ailesinin  katlini  ben unutmadım, ama siz bunu gündeme getiremiyorsunuz bile. Çok  ama çok fazla tek taraflı ve iyi niyetten uzaksınız. 

  
"Türkiye olarak  azami hassasiyet gösteriyor  ortadoğunun artık bir an evvel , gerilim , ihtilaf  ve kriz  coğrafyası  olmaktan çıkması için  bütün gücümüzle katkı vermeye  çalışıyoruz. Bölgede sukunetin yeniden  tesis edilmesi için gayretlerimizi  daima sürdüreceğiz. Şurası açıktır  değerli kardeşlerim , bölgenin köklü meselelerine  çözüm bulunması asla belirli ülkelerin  tek başına  ,üstlenebileceği veya üstesinden gelebileceği bir  durum değildir. Sorunların çözümü kesinlikle bölge ülkelerinin ortak çabaları sayesinde  mümkün olabilir."
 
 
Ben mi  yanlış anlıyorum? Az önce  dış müdahalelerden uzak durulmalıdır demedi mi Sayın Erdoğan? 


07.28 – 10.23
 
"Ak Parti Hükümeti olarak 9 yıldır  her platformda , bölgesel işbirliği için verdiğimiz  mücadelenin büyüklüğünü ve öncülüğümüzün  en iyi Filistinli kardeşlerimiz tarafından bilindiğini ben de biliyorum.


İsrail –Filistin meselesi kasıtlı olarak  uzun seneler , Dünyaya sadece  Filistin meselesi olarak  anlatılmıştır. Bu  tanımlamanın yanlış olduğu meselenin  tek taraflı olmadığı ve esasen  bir İsrail-Filistin meselesi  olduğu bu dönemde  bütün Dünyaca anlaşılmıştır. İsrail-Filistin meselesinin gerçekçi , kapsamlı ve kalıcı bir çözüme ulaştırılabilmesi için : Kudüs'ün statüsünün ve çok  kültürlü sosyal dokusunun muhafaza edilmesi gerekir."

  


         

Evet  nihayet sıra Kudüs'e geldi.  Kudüs'ün satatüsü bellidir ve tarihte hiç olmadığı kadar son 44 senedir inanç özgürlüğü içindedir. Ne yazık ki başka ülkelerin yönetimi altındaki Kudüs Yahudilerin inanç özgürlüğünü yok saymış ve Yahudi  dini için kutsal olan Hazreti Süleyman Tapınağı özellikle Ürdün yönetimi  süresince  bir çöp yığını ile örtülerek  imha edilmek istenmişti. Kudüs'ün döndürülmek istenen statüsü  bumudur acaba? Kime teslim ediyorsunuz bu kutsal şehri? Kaldı ki Saygın bir ülke olan Türkiye'nin Başbakanı olarak nasıl olur da bir başka ülkenin iç işlerine karışma cüreti gösterebiliyorsunuz?


Norveç başbakanı kalkıp Diyarbakır  Kürt  devletinin  başsehri olmalıdır  derse ne düşünür ve kendisine ne deriz  acaba?

Sayın  başbakanım ne olur kendinizi  tutun , Kudüs yani Yeruşalayim İsrail'in baş şehridir.Filistin  Otonomi yönetimi ile  herhangi bir  barış anlaşması olmadan kimse kimseye  bir karış  toprak değil bir kum  zerreciği bile  vermeyecektir. Vermemeside gerekir.


Bu topraklar İsrail devletinin BARIŞ  teminatıdır. Gerçek Barış karşılığında  ne gerekir ve  hangi toprakların iadesi konusunda anlaşılırsa  yapılacaktır. Ama kimse  anlaşmalar harici talepleri karşılamayacaktır. Bu tutumunuz ile Türkiye Cumhuriyeti Devletine zarar verdiğinizi düşünüyorum.


"Kudüs tarih  boyunca  farklı din ,dil  ve etnik kökenlerden halkların  barış içinde bir  arada yaşadığı bir şehir olmuştur. Bu  sebeple  Kudüs  bugünkü  eziyetten ve cefadan kurtulmadığı sürece ne Ortadoğuda  ne de  ötesinde gerçek anlamda  huzur ve istikrar tesis edilemez."


Bu kadar cefaya rağmen Kudüste oturan Araplar ileride kurulabilecek bir Filistin  devletıne göç etmek yerine neden İsrail’de kalmayı tercih ediyorlar acaba?"


Eziyet ve cefa? Bu sözler bilerek ve istiyerek vede  İsrail'i haksız yere suçlamak maksadı ile söylenmiştir. Çünkü  Türkiye  Başbakanı  doğruları en ince ayrıntısına kadar biliyor. Yazık ki ne yazık....
 


"Kudüs'ün statüsünü  dokusunu ve demografik yapısını değiştirecek tek taraflı uygulamalar zaten karmaşık ve  çok boyutlu olan bu sorunun içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olmaktadır.
 
Doğu Kudüs'teki  Yahudi  Yerleşim  faaliyetlerinin genişleyerek sürmesi , Arapların dini ve kültürel  mirasına yönelik  müdahaleler , Filistinlilerin evlerinden çıkartılmaları ve özellikle  yerleşimciler tarafından şiddet'e maruz kalmaları , ikamet haklarına ve dolaşım özgürlüklerine  getirilen kısıtlamalar , Kudüsteki Filistin kurumlarının işleyişine izin verilmemesi  gibi uygulamalar  asla kabul edilemez  , kabul edilebilir değildir."


Türkiye  Başbakanı yine İsrail'in iç işlerine karışmaya devam ediyor ve yanlış bilgilendirme malzemesini sanki  doğruymuşçasına  dünya platformuda  herkese , ama özellikle Türk  Halkına  zerkediyor.
 

"İsrail  Doğu Kudüs'ün  Filistin'in  Başkenti  olduğunu kabul etmesi gerekir. İki halkın barış içinde  bir arada yaşamalarını mümkün kılacak şartların ortaya çıkmasına izin vermeliler. Bütün taraflar  Uluslararası Hukuk'a ve birbirilerinin haklarına  saygı göstermeli  birbirlerinin endişelerini anlamaya çalışmalı ve  bu ortak soruna  ortak bir çözüm  geliştirmelidir."


 
Bu  cümle çok yanlış değil ve Allah razı olsun bu sefer Kudüs  demedi ve Filistinli kardeşlerine sadece DOĞU KUDÜS'ü reva görerek  BATI sını İsraillilere bahşetti. Yani  sadece bu cümlede , bakarsın Batı Kudüs için de bir plan vardır.Tabii ki Uluslararası Hukuk çerçevesinde.
 
Çok  merak ediyorum İsrail'i resmen tanımamış olan El-Fetih ve Hamas örgütlerinin İsrail'i tanımama ısrarını ve İsrail'in tamamı bizimdir iddialarını Uluslararası Hukuk'un hangi köşesine sığdırabiliyor?


 
10.23
 "Az önce de söylediğim  gibi  değerli kardeşlerim Türkiye Filistin davasını her zaman kendi  davası  olarak görmüş ve öylece  sahip çıkmıştır. Bu  çerçevede Türkiye olarak  İsrail-Filistin  meselesinin  iki devletli çözüm temelini , başkenti  Doğu Kudüs olan  bağımsız , egemen , ve yaşayabilir bir  Filistin  devletinin  kurulması ile  çözülmesini arzu ediyor , bu anlayışa  tüm gücümüzle  desteğimizi veriyor , bu katkıyı sağlamaya da  Dünya genelinde  devam edeceğimizi burada ifade ediyorum."


Bu  cümle de benden onay aldı. Kullanılması gereken uslup bu olmalıdır.Diğerleri  olmasaydı daha iyi olurdu , ama bu seferde  konuşma  çok kısa kalırdı...


"Filistinli kardeşlerimiz ,özlemini  çektikleri Devletlerine  artık kavuşmalıdır. Barış sürecinin önündeki  en büyük engel olan  Yahudi  yerleşim faaliyetleri bir an evvel sonlandırılmalıdır. Toprakları , köyleri hatta aileleri bölen  ve Filistin'de  normal bir ekonomik hayatın oluşmasını engelleyen Batı Şeria'daki Filistinlilerin dolaşımı üzerindeki kısıtlamalar  süratle kaldırılmalıdır."


 
Eksik  tabii ki , mesela Filistinlilerin serbest dolaşım haklarının neden kısıtlandığını söylemiyor , aklı evvellerin her Pazartesi , Perşembe hatta Cuma günleri bile  serbest dolaşım hakkını kullanarak Tel-Aviv ve çevre şehirlere  gelerek terör saldırılarında bulunduklarını söylememiş. Sadece serbest dolaşım haklarının  sınırlandırılmasını söylemesinide  anlamak lazım ,  neme lazım Hamas terör örgütünü nasıl karşısına alabilir , PKK  karşısında   yetmez mi? Yoksa kendisi PKK'nın karşısında değil mi?


 
"Gazze bugün insanlığın yürek yarası olmuştur.


Kardeşler , Mızrak çuval'a sığmıyor. Artık Gazze'de ne olup bittiğini  , Gazze'nin maruz kaldığı zulmün  boyutlarını bütün insanlık biliyor. Gerisi Yalan. Gazze şeridinde yaşayan  bir buçuk milyon insanın halen  İsrail'in  uyguladığı insanlık dışı abluka  nedeniyle  temel ihtiyaçlarını gıda ve ilaç ihtiyaçlarını bile  karşılamakta zorlanıyor, bu yasa dışı , hukuk dışı , insanlık  dışı ablukanın , yani kuşatmanın  bir an evvel kaldırılarak , Gazze Halkının  acil olarak ihtiyac duyduğu   ürünlerin bölgeye girişine  izin verilmelidir."

 

 

GAZZE ÇARŞISINDAN  GÖRÜNTÜLER

 


 
Bakın  burada da haklı , Gazze'de neler olup bittiğini herkes  biliyor. Kasamları kimlerin İsrail  sınır şehirlerine gönderdiğini canlı yayında internetten herkes görüyor.
Gazze'ye  her hafta kaç adet kamyon girdiğini de,  i Gazze'de  herhangi bir malzeme eksiği olmadığınıda  herkes görüyor. Bir tek Türkiye Başbakanı  Görmüyor. Ah bir de İnternet ve facebook'a girip baksa  daha neler neler görecek. Gazze'deki otelleri ve alışveriş merkezlerini bile görebilir mazallah.


 
"Binlerce televizyonun olduğu , internet üzerinden Dünya'nın birbirine entegre olduğu ve her toplumun bir diğerinden an be an haberdar olduğu bir Dünyada hala  Gazze için  Ablukayı kaldırın demek zorunda kalmak ne büyük bir  trajedidir."


Abluka neden kondu bilen var mı?



00.00 – 00.29
"Er geç halkının sıkıntılarını bir an evvel giderilmesi için  tüm  uluslararası camianın  harekete geçmesi gerekiyor. Gemilerle gıda  götüren insanlar  , hangi insani değerler için  hayatları pahasına , denize  açılıyorlarsa  , uluslararası örgütlerin de  insanlığın vicdanı adına harekete geçmesi gerekiyor."

 

İnsani  değerlere sahip  gıda götüren insan (!)  derken bunu mu kastettiniz?

Gemiler ile gıda götüren insanların elindeki  bıçaklar, demir çubuklar ve ateşli silahlar ne oluyor sayın Başbakanım? Sizce Uluslararası örgütler de aynı insani değerler ile mi  harekete geçmeleri gerekiyor  tavsiyeniz ve hedefiniz bumudur?

 


 

 

00.29 -01.21

 

"Bakın  son dönemde  Yunanistan bile öyle bir yola çıkan  gemilere engel oluyor. Ama yeri gelince de bizi arayıp Filistin için biz ne yapabiliriz diye bize  soruyor. Bu nasıl bir misal , bu nasıl bir dürüstlük , yani buradan sesleniyorum: Başta  Birleşmiş Milletler  ve  Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere , Uluslararası çevreler  eğer İsrail'in Taraflı Şımarık uygulamalarına prim vermeye , bu  insanlık dışı uygulamalarına gözlerini  kapamaya devam  ederse , açık söylüyorum  , bu suçun bir faili olarak anılmaktan kurtulamazlar. "

 

İşte olay sadece İsrail ile  bitmiyor asıl suçlanması gereken  büyük patron ABD'dir. Sayın Erdoğan bu sabrına gem vuramayıp bu kez  açıkça ve direkt olarak BM ve ABD'yi hedef alıyor. BM'i neden hedef aldığı bence  açıktır Palmer komisyonu  raporu kendi  istediği gibi şekillenemedikçe BM daha çok Sayın Erdoğanın namlusu ucunda olacak sanırım.


Peki ABD ve Obama hükümetine  bu saldırı neden?

 

 

 

İzahatı sarihtir, Sayın Erdoğan ve AKP  hükümetinin hedeflediği etki coğrafyada ABD'yi etkisizleştirmek ve Türkiyeyi (aslında  Erdoğanizm'i) ön plan'a  çıkartma ve etkin kılma çabasının bir sonucudur bu ifadeler. Dikkat ederseniz  hep  bölge liderliğinden ve Yunanistanın bile  Filistin için kendisine danıştığını laf arasında  söyleyip bu mahallenin hesabı benden sorulur diyor.İyi de Yunanistanın Filistinliler ile bağları yok mu ki  Sayın Erdoğana soruyorlarmış? Allah bilir sordularsa  tabii.

 

Sayın Erdoğan İsrail ve Yahudi  düşmanıdır diyen yalan söylemiş olur. Bu senaryoda İsrail sadece figuran hatta dekordur, amaç Erdoğanizm'i ilerletmek ve bölge coğrafyasında söz sahibi etmektir. Ve Sayın Erdoğan bunu önümüzdeki 5 yıllık kalkınma planınında programına almış görünmektedir.

 

01.21 – 03.18

"Kıymetli kardeşim Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Sayın Abbas  , değerli büyük elçiler  İsrail - Filistin meselesinde elbette uluslararası camiaya  büyük bir sorumluluk düşüyor. Ancak , bu gerçeği de ben sizle paylaşmakta  fayda görüyorum ,İsrail Filistin meselesinin  çözümü konusunda Uluslararası çevrelere  yaptığımız çağırıların daha güçlü yankılanması ve muhatap bulabilmesi  için evvela  bir kardeşiniz  olarak konuşuyorum  Filistinlilerin  kendi içlerinde  birlik olmaları gerekiyor. Önce bunu başarmamız  gerekiyor. Mutlaka , ama  mutlaka  birlik olmaktan geçiyor  tarihin bu çözüm noktası. Tarih'e geçmenin yolu da  birliği beraberliği tesis etmektir. Filistinliler kendi aralarında  barış'ı sağlayamadıkça , kendi içlerinde bölündükçe  ne Filistinin , ne de Filistin davasına  destek veren  Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerin  çağırıları yeterince rağbet görmeyecektir."

 

Sayın  Erdoğan oldukça mantıklı ve doğru şeyler söylemekte ve ABİCE  tavsiyelerde bulunmaktadır. Zaten kendisine biçtiği rol de budur bu mahallenin abisidir kendisi.Şaka ediyorum sanmayın, çok doğru yapıyor ve bu rol tutuyor, Arap dünyası bu ABİYİ seviyor ve ellerinden gelse  her bir Arap ülkesi  Tayyip abiyi kendi Başkanı Başbakanı görmek isteyecek. Olmaz başka ama Arap sokağında  istediği yeri edindi.  Türkiye  açısından da  bu yararlı bir durumdur. Yararsız ve tehlikeli olanları söylerken yararlı olanları da söylemezsem yanlış olur. Eksik olur. Bu sayede  Türkiye ve Türk malları  Arap dünyasının sevilen ülkesi ve ticari tercihi olabilecektir.

 

"Çünkü bize  ne diyorlar biliyormusunuz?  Bu Filistinliler kendi içlerinde  bir beraberlik içinde değillerki siz ne için koşturuyorsunuz ? Gelin bunu süratle halledelim. Her fırsatta ifade ediyorum , Kardeşler  arasında hesaplaşma olmaz , Kardeşler arasında Helalleşme olur."

 

Kardeşler arasında Helalleşme olabilseydi dünya çok daha güzel olurdu. Ama bir de  şu varki Gazzeli Filistinli aslen Mısırlı Kopti iken Ramallah'lı veya Nablus'lu Filsitinli aslen Ürdünlüdür. Yani bu komşularımız doğuştan üvey kardeştirler hatta bilmeyenler de öğrensin aralarında konuştukları arapça bile farklıdır ve bazıları birbirleri anlamazlar bile.


03.18- 04.48

"Evet Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün  aşılmış olması bizi ziyadesi ile memnun etmiştir. Böylece Filistinli kardeşlerimiz davalarına karşı uluslararası çevrelerin elindeki son kozu da  almış , Filistinlileri  barış görüşmelerindeki konumu çok daha güçlenmiştir. Siz bir araya geldiniz ya , birileri çılgına döndü : EYVAH  ne yapacağız bundan sonra ne olacak demeye başladılar. Sizin birleşmeniz  onları asıl ürküten noktadır.Onun halledilmesi gerekiyordu , önümüzdeki süreçte  öncelikli mesele  teknokratlardan oluşacak bir uzlaşı hükümetinin kurulmasıdır. Şimdi bütün enerjimizi  bunun  en kısa zamanda   gerçekleştirilmesi için harcamalıyız. Uzlaşı hükümetinde  hangi yetkilinin Başbakanlık görevini üstleneceği meselesinin halen çözüme kavuşturulamamış olmasını şüphesiz endişe ile izliyoruz. Ama ben çok umutluyum , inşallah bunu da aşacağız. Bu konuda en kısa zamanda  bir fikir birliği sağlanması , sizler de takdir edersiniz ki Filistin davası için de  hayırlı bir gelişme olacaktır."

Sayın  Erdoğan'ın  çıldırdılar dediği İsrailliler olsa gerek , haklıdır burada herkes kafasında  huni ve ellerinde fırdöndüler ile  çıplak ayak dolaşıyor, deliliklerini gizlemiyorlar.

  


Hele hele Başbakan Natanyahu ile  Dış İşleri  Bakanı Liberman'ı akıl ve ruh sağlığı hastahanesine kaldırdılar  galiba .

  
http://www.turkishny.com/other-news/4-other-news/61272-gazzede-2-idam


 

İsrail'de Hamas ve El Fetih'in barışması (keşke barış yapmasını bilseler)  konusu kimseyi ilgilendirmedi , hatta bu sözümona göstermelik Uzlaşma ( Bakın barış diyemiyorlar bile Uzlaşı diyorlar)  ne yazık ki etkin değil ve Ramallahlı Filistinli Gazzeli Filistinli ile  görüşemiyor.( İsrail yüzünden değil ,öldürülme korkusu ile Gazze'ye gidemiyorlar) Halen El-Fetih ve hamas  çatışması devam ediyor ve bu çatışma  siyasi bir çatışmadan öte kanlı bir intikam savaşı olup daha buğün 2 El Fetih elemanı işbirlikçi oldukları iddiası ile idam'a mahkum  edildiler.

 

04.48 – 06.34

"Türkiye  geçmişte olduğu gibi bundan böyle de  uzlaşının pekiştirilmesi ve uzlaşı hükümetinin bir an evvel oluşturulması için elinden gelen katkıyı sürdürmeye devam edecektir. Filistinli kardeşlerimize itidal ile  hareket etmelerini ve sağlanan uzlaşının fırsat kollayan kişiler tarafından bozulmasına izin vermemelerini bir kez daha  telkin ediyorum, istirham ediyorum."

 

Kesinlikle  doğru ve yerinde bir istirham ve telkin , umarım dinlerler ve uygularlar.

 

"Temennimiz  2007 yılında Mekke'de sağlanan anlaşmadan sonra yapılan hataların tekerrür etmemesidir. Filistin de kardeşler  arasındaki yaşanan bu ayrılığın  yaşanmamasına  ve kardeş kanı dökülmesine artık kimsenin tahammülü yoktur."

 

 Bu konuşmanın ardından 48 saat geçmeden 2 El Fetihli Gazze'de idam cezasına çarptırıldı. Kardeş kanı akıtmaya devam  ediyorlar. Sayın Başbakanım  Filistinliler sizi dinlerler  ama otelden para ödemeden çıkana kadar ve sadece kendi istediklerini dinlerler.

 

 

"Bu husus özellikle  Eylül'de  yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantılarından önce daha büyük bir önem kazanmıştır. Türkiye biliyorsunuz Filsitin in Birleşmiş Milletlere üye olmak konusundaki azim ve kararlılığını da aynı kararlılıkla destekliyor. Filistinlileri destekleyeceklerini henüz  açıklamamış olan ülkelere de gerekli telkinlerde  bulunuyoruz . Bu vesile ile , Filistin Uluslal Yönetimi tarafından  2009  yılında yürürlüğe konulan ve müstakbel Filistin  Devletinin kurumsal alt yapısının oluşturulmasını öngören  2 yıllık planın  başarı ile uygulanmış olmasını da takdir ederiz."

 

 

Sayın Başbakanın bu kararını ve destekleme fikrine katılıyorum , hatta bugün İsrail Dış İşlerine bir tavsiye ile Filistin Devletini ilk tanıyan ülkenin İsrail olması gerektiğini söyledim ve bunu tavsiye ettim. Telefonumu ve adresimi  tespit ederek bir  ambülans gönderdiklerini  duydum hattın diğer ucunda , hemen yer değiştirdim. Adamlar gelmeden bu yazıyı tamamlamam lazım sanıyorum.


Şaka değil resmen Dış İşleri Bakanlığı  Basın Sözcüsünü arayıp bunu kendisine söyledim , Keşke  Başbakan ben olsaydım dedi  seni dinlerdim  dedi.Benimle dalga mı geçti bilmiyorum, ama bu sorunu kökünden çözmek gerektiğine inanan İsraillilerin sayısı az deği keşke Filistinlilerin sayısı ve sesleride  buradakiler kadar olsaydı.


06.34 – 07.24

"Batı Şeria'daki ekonomik ve güvenlik ortamının son aylarda hızla  geliştiğini görüyoruz. Bu  durum Filistinli  kardeşlerimizin siyasi ve ekonomik kısıtlamalara  tabii kalmadıkları takdirde  kendi ayakları üzerinde  durabildiklerini  göstermesi açısından   son derece anlamlıdır. Ancak  şu hususun altını bir kez daha  çizmek istiyorum. "

  


Gazze'ye mal götüren kamyonlar.

http://www.mfa.gov.il/MFA/Government/Communiques/2009/Increased_humanitarian_aid_Gaza_after_IDF_operation_Jan_2009

 

Batı Şeria hatta Gazze ekonomisi İsrail ekonomisine  göbekten bağlıdır.İsrail ekonomisi iyi ise Batı Şeria ve Gazze ekonomiside  bundan nasibini alır.


Tek gümrük vardır  ve tek KDV vergi sistemi vardır ki bu ikisini birbirinden ayırd etmek ve Batı Şeria'nın ekonomisi iyidir  diye hava atmak palavranın  daniskasıdır. Filistin otonomi yönetiminin ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durduğunu iddia etmek , ilan etmek bile abestir. Filistin Otonomi yönetimi İsrail'den nakit para gelmezse  memur maaşlarını ödeyemez bile.


Elektrik , su ve telefon sistemi de İsrail'in  elindedir ve bu bölge ihtiyaçları karşılanmaktadır. Keza Gazze'nin de her türlü temel ihtiyacı İsrail tarafından temin edilir. Kendi ayakları üzerinde  keşke durabilseler  o zaman İsrail ekonomisi nefes alır belki.

 
"Sağlanan uzlaşı ve Filistinli  kardeşlerimiz arasındaki birliğin sürdürülmesi  partiler ve şahıslar üzeri bir meseledir. Bu kritik dönemin  Filistinlilerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri halinde  aşılabileceği konusunda hiç kimsenin şüphesinin olmaması gerekir."

  

Tayyip  bey helal olsun bu işi biliyorsunuz, bakın ne diyor kardeşlerimiz diyor ifade doğru, bağlayıcı ve aslında hükmedici bir uslup , siz benim kardeşim ben ise sizin abinizim sakına yanlış yapmayın.

 


07.24 – 11.33

"Değerli kardeşlerim
Filistinli kardeşlerimize  Uluslararası alanda verdiğimiz  desteğin yanısıra ikili ilişkilerimizin geliştirilmesini de önemsiyoruz. Ekonomik alanda karşılıklı menfaat sahaları oluşturmaya ve  Filistin halkının sürdürülebilir kalkınmasına yardımcı olmaya çaba harcıyoruz. İşadamlarımızı Filistinde yatırımı yapmaları ve Filistinli muadilleri ile de  ortak projeler  geliştirmeleri yönünde  teşvik etmeyi sürdürüyoruz."

 

 

Reklamlar bitti sıra geldi  satış'a , eh bu kadar da olacak , biz size destek olacağız , siz de  ihaleleri  mal ve hizmetleri bizden alacaksınız.


Yanlış  bir şey yok: Her hizmet bir nimet karşılığıdır.


"Öte yandan halklarımız arasındaki kardeşlik bağlarının  daha da pekişmesi noktasındaki faaliyetlerimizi arttırmayı arzu ediyoruz. Bunun en güncel  örneği de Büyükelçiler konferansına  eş zamanlı olarak İstanbul da düzenlenen 4. Filistin Kültür Haftasıdır.

Filistinin güvenliğinin  sağlanması ve  Filistin Devletinin  kurulması ve Filistin kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi yönündeki çabalarımızın neticelerini almaktan dolayı memnunuz. Bu  bağlamda hepinizin  malumu olduğu üzere Filistin Güvenlik  Güçlerinin  reformu çabalarının yanısıra  El Halil'deki özellikle orada konuşlu  geçici Uluslararası mevcudiyete katkımızı sürdürüyoruz , sürdüreceğiz . "

 


 

El Halil kentindeki geçici Uluslararası  mevcudiyet dediği İtalya , Norveç , İsveç, İsviçre , Danimarka ve Türkiye'nin  kuruluşu olan TIPH organizasyonudur. Bu organizasyondaki Türk yetkilierin sayısı 6 ile 12 arası değişir.


Detaylı bilgi isteyenler :
http://www.tiph.org/en/About_TIPH/Establishment_of_TIPH/

Organizasyonun web sitesine müracaat edebilirler.

Her hizmet önemli ve değerlidir, ama Türkiye'nin  Filistin 'e verebileceği destek olarak bunu sunmak çok ucuz  Filistinliler bunu yemez  .Kimse unutmasın Filistin liler  Arapların en akıllı ve zeki insanlarıdır.

 

"Bu  faaliyetlerimizde bizi en çok memnun eden  Filistin halkının omuzlarında bayrağımızı gördükleri görevlilerimize gösterdikleri sevgi ve muhabbettir.


Filistin sokaklarında Türk bayrağına şehit kanlarının  rengine  Hilal'e ve   o Hilal'in kucakladığı  o yıldıza duyulan muhabbeti hak etmek , o muhabbeti korumak ve daim kılmak bizim için dünyalara bedeldir. Zira  o sevgi o muhabbet %100 karşılıklıdır. Sonsuza kadar da öyle kalacak öyle olacaktır."

 

Omuzlarında ayyıldız  taşıyan görevlilerin  tamamı 12 kişidir bazende  bu rakkam 6'ya düşüyor. Bu mutluluk bana yetmiyor  bence Filistinli kardeş çocuklarıma da yetmez. Ne olur  bu altı eksik olan bilgiler ile hava atmayın. İşin doğrusunu bilenler olduğunu kimse  unutmasın.

 

"Düşünce dünyamızın mimarlarının dediği gibi  ben de derim ki :

Kalbimin yarısı Mekkedir.
Diğer yarısı Medine.
Üstünü bir Tül gibi Kudüs örter."


 
"İsterim ki  bu hissiyatımız  bütün Dünya  dillerine tercüme edilir. Ve doğru anlaşılır. Biz merhamet ve sevgi medeniyetinin çocuklarıyız. Adaleti , Merhameti , Sevgiyi , Şevkati , sadece kendimiz için değil , sadece bizim gibi düşünen  , bizim gibi yaşayan insanlar içim değil , bütün insanlar için  bir hak olarak görüyoruz."

 

 

Bu hakkı  sadece Müslüman olamlar için mi görüyorsunuz yoksa başka dinlerden olanlar için de Hak görebiliyormusunuz? Çocuklarımızı öldüren Hamas katillerine de hesap sorabiliyormusunuz? Bu kadar  delikanlı olabiliyormusunuz? Merak işte soruyorum. 9  yıllık iktidarınızda  bir tek kelime olsun Terör ile iştigal eden Müslümanlara atıfta bulunmadınız onları eleştirmediniz. Hakkaniyet konusundaki samimiyetinizden kuşku duyuyorum.

 

 

"Türkiye dost ve kardeş Filistin ile ilişkilerini diğer ülkelere  örnek teşkil edecek düzeye getirmeye kararlıdır. Filistin gibi Türkiye – Filistin  işbirliğinin de  parlak bir geleceğe sahip  olduğunu  düşünüyorum. Şundan emin olunuz ki mücadelenizde  asla yalnız değiliz , değilsiniz ve bundan sonra  da asla yalnız kalmayacaksınız."

 

Filistinlilerin mücadelelerinde başarılı olacaklarından  adım kadar eminim , aralarında çok akıllı ve düzgün insanlar var , ah bir de  demokrasiyi  hazmedebilseler , eli silahlı haydutlardan korkmasalar. Dediklerinize bende katılacağım , ama eline silahı geçiren kafa uçuruyor , kelle koparıyor.(Buradaki kelle  sizin tanımladığınız  kelle ile ilgili değildir.) Ne yazık ki siz  bu kelle koparıcılara mücahit ve özgürlük savaşçısı diyorsunuz. Ben ise  haydut terörist diyorum.

Kızdırmak için bile  ben bir Yahudi ve İsrailli olarak PKK  teröristlerine  HAYDUT ve KATİL  diyor ve onları özgürlük savaşçısı olarak kabullenmiyorum.

Ama sizin terör örgütlerinin  yanında yer almanızı bir Türk olarak sonuna kadar eleştiriyorum. Yanlış buluyor ve Türkiyemin Kürt meselesinde emsal  teşkil etme ihtimalini asla gözardı etmemenizi tavisye ediyorum.
 


11.34 -12.19

"Türkiye  ve Türk insanı  her zaman Filistinin ve Filistinli kardeşlerinin  yanında olacaktır . Ben bu düşüncelerle  sizlere bir kez daha  hoş geldiniz  derken sözlerimi Filistinli şair Mahmut  Derviş'in şu dizeleri ile sonlandırmak istiyorum :

Tabii tercümede sıkıntılar olabilir

 

Nasıl , nasıl yemyeşil bir protakal ağacı kapanır bir hücreye  ya da bir limana?

Nasıl saklanır  gurbet elde  ve yemyeşil kalır?

Yazıyorum not defterime  limanda  durakaldım

En dondurucu kış kadar  soğuk gözler  gibiydi Dünya"

 

 

 
Mahmoud Derwish   (13 March 1941 – 9 August 2008)


Şiirin adı: Filistinli Sevgili
Şiirin tamamını aşağıdaki link'ten okuyabilirsiniz.
İlginç olan ise  şiiri A.KADİR VE SÜLEYMAN ŞALOM  tercüme  etmiş.

 
Yahudiler ile Filistinliler aslında iç iç'e yaşayan iki millettir , birileri ne zaman bu iki milletin arasaına girip bir şeyler kazanmaya kalkıştığında sadece ve sadece araya girenler kaybetmiştir. Biz yani Yahudiler ve Filistinlilerin zamanı neredeyse sonsuz, hiç acelemiz yok. Bizim hayatımızın bir parçasıdır bu ortam.Kimse karışmasın ve kimse  kimseye Abilik falan taslamasın. Bırakın sorunlarımızı kendi kendimize çözelim. Yeterince  büyüdük artık.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.