BİRİNİN TACİZİNE UĞRADIM….ZORLA…

Bir önce ki yazımdan kar fantazisi borcum olduğunu biliyorum arkadaşlar…borcum borç :)

Benim hatunlara değinmek istiyorum azıcık… Paris de ki Parizyen, Monaco daki Monegask'larıma…
Bundan uzun yıllar önceydi… Eğitimlerime gelen, kilolu olmayan ama çok dişi değilim diyen bir bayan. Derslerine gelmek benim için psikoloğa gitmek gibi geliyor derdi.
Çok başka oluyordu dans ederken. Sanki içinde ki ikinci kendinin kapısı açıyordu sonuna kadar ve alsın başını gitsin istiyordu. Bir şeylerden, birilerinden kaçıyor gibiydi. Çözemediğim bi şeyler var der dururdum her ders sonrası. Ama her ders biraz daha iyi yapıyordu hareketleri. Sanki yaraları varmış, pansumanlarını açıyor ve atıyormuş gibi hissediyordum onu. Derslerime  katılamnın onun için nasıl önemli olduğunu gözlerinin içinden anlayabiliyordum.

Bir akşam evine davet etti. Anlamıştım kafelerde ki sohbetlerimizin onu kesmediğini ve artık zamanın geldiğini. Kabul ettim. Şehir dışında minik bir şato diyebileceğimiz gibi bir ev. Güzel bir şömine başı. Güzel bir peynir tabağı. Güzel kristal iki şarap kadehi …hııııımm yam yammm :)

Yılbaşı zamanlarıydı tıpkı şimdi ki gibi. Noel ağacı minik bi şeydi. Keyifli bir evdi, rahatsız edici bir havası yoktu. Bana yine derslerde kendisini nasıl bulduğumu sordu. Ben de artık bu sefer söyledim….içinde ki ikinci seni kovalıyorsun kovalıyorsun o bir türlü alıp başını gitmiyor dedim gülümseyerek :) benim gibi gülümsedi….nasıl yani dedi sen onu görüyor musun ? Yok anacım dedim daha o kadar havalanamadım :) ben onun kapısını açıp onun yerini almak isteyen seni görüyorum dedim. Lütfen açar mısın dedi. Dayanamadım. Böyle durumlarda yani kişi sohbet köprüsünü kurduğunda,  bana yardım et ben seninle paylaşmaya artık hazırım demek gibi geliyor bana.  Onun için olabildiğince açık oluyorum.

Bak güzel kardeşim dedim, tabi böyle türkçe de ki gibi demedim :) onların dilinden yakını gibi hissettirerek kendimi… Sanki içinde ki kendini artık istemiyorsun. Sanki onu bir süre misafir etmiş, baş tacı etmiş, ama artık gitsin istiyorsun dedim. Sanki zamanı dolmuş, onu bi süre çalıştırmış ama artık işine son vermek istiyormuşsun gibi dedim. Önce gülmeye başladı dolu dolu…. Sonra gözlerinden yaşlar akarak devam etti gülmesi. Ama hemen ardından başladı ağlamaya. Sarıldım kardeş gibi kendini iyi hissetmesi için. Gözyaşları nasıl da yağmur gibi akıyordu omuzlarıma. Hiç rahatsız olmadım tabi. Seviniyordum o ağladıkça. Ağladı….ağladı…ve sustu.

Ben dedi… Kocamı çok sevdim. Çok severek evlendim. Onu hep memnun etmek istedim. Ama o beni hep küçümsedi. Belki bunu ilk başlarda yüzüme söylemedi ama bedenime hissettirdi. Dişiliğime, kadınlığıma hissettirdi. En sonun da bir gün olan oldu ve birine aşık olup beni öylece bıraktı. Günlerce oyuncağını yitirmiş çocuk, günlerce anasını yitirmiş bir yavru, günlerce kardeşini yitirmiş bir ikiz, günlerce parçasını yitirmiş bir insan gibi hissettim kendimi. Neydim…kimdim…neden di…bilemedim. Terkedildiğim için kusurluydum, hatalıydım, sorunluydum sandım. Dayanamadım….attım kendimi barlara, eğlenceye…her gittiğim yerde erkekleri baştan çıkarmaya çalışıyordum. Çok seksi kıyafetler alıp o elbiselerin hakkını vermeye çalışıyordum. Önüme gelenle birlikte oluyor ve her defasında soruyordum nasılım diye. Aldığım cevap umurumda bile olmuyordu ki…ben baştan çıkarmış, yatağıma atmıştım. Sanıyordum ki cazibem, dişiliğim bunu yapıyordu. Uzun bir süre böyle oldu. Ve bir gün, bir gece başıma çok kötü bir olay geldi. Tam kapımın önünde beni takip eden birinin tacizine uğradım. Zorla. Bedenimden, kendimden iğrendim. Günlerce kendime gelemedim. Tedaviler görüp, ilaçlar kullandım. Uzunca bir süre kendime düşman oldum.
Taa.. ki gazete de sizin  yazınızı okuyuncaya kadar. Orada dansla terapi yazıyordu. Hikaye ile beden dili yazıyordu. Yaşadıklarımı kimseye anlatamıyordum. Sanırım bunu dansla anlatabilir, kurtulabilirim dedim. Her ders yaptırdığınız hareketler kendimi af etmemi sağladı. Ben kendimi af edince bedenim de sanırım bunu benim için yaptı dedi.

Allahım dedim…canım yaradanım….neler neler var bu yaşamda. O an orada, ne ahlak kurallarım, ne ön yargılarım, ne ayıplarım, ne günahlarım hiç biri çıt etmedi. Sesini çıkarmadılar bile. Öylece sessiz kaldılar uzunca bi süre. Çünkü o kadın o kadar samimi özeleştirisini yapmıştı ki…sadece donup kalmıştım. Hem başına gelenlere üzülmüş, hem o noktalara gelmiş olmasından üzüntü duymuştum. Olayın kadını erkeği yoktu o an. Çünkü bunu bir erkek de yapıyor. Eşinden boşanıp soluğu her gece bir başka ilişkide alan erkekler de tanıdım. Onlar da bir süre sonra yorulup, kendilerine olan saygılarını yitirip, duygularını yitirip tekrar yuva kurma özlemine bürünüyorlar. Onun için orada sadece insan vardı.
 
Yıllar geçti….mutlu bir evlilik yaptı ve dünya tatlısı iki çocuğu oldu. Güzel bir eş, iyi de bir anne oldu.

Artık yaşam benim için bitti dediğimiz anlarda, öldüm bittim dediğimiz an' lar da, dünya başıma yıkıldı dediğimiz anlarda…..ya da yaşanabilecek en kötü şey başımıza geldiği anlarda …. yeni bir başlangıcın kapısını açıyor olabileceğimizi hiç unutmayalım.  

Ben burada kendi adıma şunları belirtmek isterim. Birlikteliklerimiz ( tüm ilişkilerimiz ) de travmalara neden olabilecek hakaretlerden, sözlerden kaçınmak lazım. O noktalara geldiğimizde derin bir nefes alıp, sözlerimizi süzgeçten geçirmek lazım. Evet, insan bazen istemeden diline olan hakimiyetini kaybedebiliyor. Bunu inanın ben de yaşadım. Ben de  çok sevdiğim birine telafisi olmayacak kırıcı sözler kullandım.
Bunun yükü söyleyen içinde…..söylenen içinde hiç de hafif olmuyor. Her ne kadar öfkemiz hafiflediğinde, kızgınlığımız geçtiğinde, ısınan suyumuz soğudunda özür dilesek de inanın bazen kötü sebebiyetlere neden olabiliriz.

Neden yazdım bu konuyu di mi…çünkü o arkadaşımdan bir mail aldım bu sabah.  Çocuklarından birinin düğün töreni için benii Menton a davet ediyor. Nasıl mutlu oldum bilemezsiniz. Paylaşmak istedim… Darısı dedim yeni hayatlara….Darısı benim başıma :))

Beni okuyan gözlerinize…
Anlayan yüreklerinize….
Güzel sözler söyleyen dillerinize sağlık…

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.